Cevaplar.Org

İSLAM TARİHİ ESERLERİNİ DEĞERLENDİRMEDE ÖLÇÜLER

Burada, İslâm ulemasının önde gelenleri ve muhakkik âlimler tarafından tesbit edilen ve İslâm Tarihini değerlendirmede dikkat edilmesi gereken bazı ölçülere temas etmek istiyoruz. Ölçü 1:


Muhammed Salih Ekinci

sghursi@gmail.com

2023-11-01 21:32:41

Burada, İslâm ulemasının önde gelenleri ve muhakkik âlimler tarafından tesbit edilen ve İslâm Tarihini değerlendirmede dikkat edilmesi gereken bazı ölçülere temas etmek istiyoruz.

Ölçü 1: Müçtehid imamlar, usûlcüler ve hadisçiler tarafından ittifakla savunulan noktalardan birisi şudur: Zayıf hadis, amellerin fazileti (fazâil-i a'mâl) konusunda olduğu gibi menkıbeler hususunda da hüccettir. Fakat bu hüküm, zayıflığın ileri seviyede olmaması şartına bağlıdır. Mesela hadisin râvilerinden herhangi birinin "hadis uydurma" ithamıyla suçlanmaması gerekir. Aksi taktirde sözkonusu hadise hiçbir şekilde itibar edilmez. Buna mukabil bir insanı cerhetmek ve aleyhinde bir hüküm vermek için, cerh ve ta'na maruz kalmamış sahih bir hadise itibar edilir sadece.

Ölçü 2: Şüphesiz Sahabenin tümü Allah Resûlü'nün ve müçtehid imamların şehâdetiyle "âdil"dirler. Buna ters düşen ve onların adaletiyle bağdaşmayan her hangi bir rivâyet, eğer sahih bir senedle rivâyet edilmemişse -ki çoğu böyledir- kesinlikle reddedilir. Yok, eğer sahih bir senedle rivâyet edilmiş ise -ki bu da çok nâdirdir- tevil edilmesi ve kesin olan adâletleriyle bağdaşacak şekilde yorumlanması gerekmektedir. Muhakkik imamların tesbit ettiği bu kâide, Sahabeye eksikliğin isnâd edildiği her rivâyette, göz önünde bulundurulmalıdır. Aksi takdirde dalalete düşer ve ümmetin en hayırlılarının haysiyetlerine dokunmak gibi bir uçuruma yuvarlanır ve bu işten böylece Allah'ın ve Resûl'ünün gazabına maruz kalır.

Ölçü 3: Cerh ve ta'dîl sahasında muhakkik âlimlerinin tesbit ettiğine göre; "İmamlığı ve adaleti sabit olan, tezkiye edeni ve övenleri çok olmakla beraber eleştirenleri pek az bulunan bir kimse eleştiriye (cerh) maruz kaldığı zaman, bu eleştirinin bir mezhep taassubu veya başka bir sebepten kaynaklandığına dair bir karine bulunuyor ise, söz konusu eleştiriye iltifat edilmez ve o kimsenin adil olduğuna hükmedilir. Örneğin İbn Maîn'in İmam Şafiî aleyhindeki hükmü, ne kadar izah edilse ve binlerce açıklama getirilse yine kabul edilmez. Zira İbn Mâin'in İmam Şafii hakkında haklı olmadığı kesin olarak sabittir."(1)

Yukarıda aktardığımız değerlendirme, ümmetin âlimleri hakkındadır. Bir âlim hakkında hüküm verirken bu denli dikkat etmek gerektiğine göre, Allah Rasulünün Ashabı hakkında nasıl hareket etmek gerektiğini siz düşünün!

Ölçü 4: Muhakkak ki Sahabe (Allah hepsinden razı olsun) günahtan masum değillerdir. Ehl-i Sünnet'e göre peygamberler dışında hiç kimse masum değildir. Buna göre hiç bir Sahabenin masum olması gerekmez. Ancak onlar kendilerinden sâdır olan günahların, sâbit olan adaletlerini cerh etmesinden muhafaza edilmişlerdir. İnsanlık hali gereği onlardan bir hata veya büyük günah sâdır olduğunda -nitekim bazı sahih hadislerde onlardan bazılarının bir takım büyük günahları işlemiş olduğu sâbittir- hemen tevbe eder, onu telâfi etmek için kendilerine ceza tatbik edilmesini talep ederlerdi. Onlar, nefislerini hesâba çekip özeleştiride bulunur ve çokça salih amel işlerlerdi. Hatta bazen onlardan zellenin (ayak sürçmesi) sâdır olması Allah katında derecelerinin yükselmesine ve makamlarının daha yücelmesine sebep olurdu.

Takiyyuddin İbn Teymiye der ki: "Şehâdet ederiz ki onlardan biri, her hangi bir günah işlediği zaman [bile] azaptan kurtulup cennete girecektir. Bu da onun işlediği günahtan tevbe etmesiyle, çokça işlediği hayırlı işlerle, başına gelen ve günahlara keffâret olan musibetlerle, Hz. Peygamber'in, hayatında ve vefatından sonra onlar için etmesiyle, müslümanların onlara duâ etmesiyle -zira müslümanlar onlar için hep duâ ederler- ve bunların dışında günahlara keffâret olan başka sebeplerle gerçekleşecektir."(2) 

Ölçü 5: Müslümanların ayıplarını görmezlikten gelmek, onlar için mazeretler bulmak ve onlar hakkında hüsnü zanda bulunmak her müslümana farzdır. Onların kötülüklerini araştırmak, onların hatalarını bulmaya çalışmak, onların hoşuna gitmeyen şeyleri kendilerine isnâd etmek onları -kendilerinde bulunan bir hasletle de olsa- küçük düşürmek haramdır. Ümmetin sıradan fertleri karşısında takınılması gereken durum böyle iken Allah Rasûlü'nün ashâbına karşı nasıl davranılması gerektiğini ise varın siz düşünün! Dikkat edilirse Cenâb-ı Hak, Resûl-i Ekrem'in kendisinden rivâyet etmiş olduğu kudsî bir hadiste şunları buyuruyor: "Kim bir dostuma düşmanlık ederse ona harb îlân ederim."(3)

Ölçü 6: Sahih bir yolla rivayet edilen ve Sahabenin adâletini cerh ediyor gibi görünen davranışların büyük bir bölümü yorum (te'vil) ve içtihat sonucu gerçekleşmiştir. Dolayısıyla onlar bu tür içtihatlarından dolayı sevab kazanırlar.

Ölçü 7: Ebû'l-Abbas İbn Teymiyye diyor ki: "Sahâbeye kötülük isnâd eden ve onlara ta'n eden rivayetlerin çoğu, ya tümüyle yalandır veya bir şeyler eklenerek yahut bazı şeyler çıkarılarak sahâbiyi zem ve kötülemeyi ifade edecek şekle sokulmuştur. Bu gibi şeyler Ebû Muhammed Lût b. Yahya ve Hişâm b. Muhammed b. es-Sâib el-Kelbî gibi yalancılıkla bilinen kişiler tarafından rivayet edilmiştir.[4]

el-Kelbî şiî olup yalanda en ileri gidenlerdendir. Babasından ve Ebû Mihnef'den rivayet eder. Oysa her ikisi yalancı olup rivayetleri terkedilmiştir." İbn Teymiyye ifadelerinin devamında, cerh ve ta'dil âlimlerinin el-Kelbî hakkındaki görüşlerini ve onun yalancılığı ve rivayetinin geçersizliği konusunda ittifak ettiklerini nakleder.(5) 

Ebû Mihnef'e gelince, İbn Kesîr onun hakkında şöyle der: "O şîîdir. Rivayet ettiği hadisler ümmet nezdinde zayıftır"(6)

Yine İbn Kesîr başka bir vesileyle onun hakkında şu değerlendirmede bulunur: "O, özellikle Şiîlikle ilgili meselelerde şüphelidir"(7)

Hâfız Zehebî diyor ki: "Ebû Mihnef doğru-yanlış demeden nakiller yapan ve sözüne itibar edilmeyen bir tarihçidir. Ona güvenilmez. Nitekim Ebû Hâtim ve başkaları onun rivayetlerini terk etmişlerdir."(8)

Fetenî, "Lût b. Yahya (Ebû Mihnef) yalancıdır"(9)derken, İbn Arrâk da "Lût b. Yahya Ebû Mihnef, rivayetlerinin değeri olmayan bir yalancıdır"(11)açıklamasında bulunmaktadır.

Ölçü 8: Âlimler, hadisin sahih nasslara ve sabit olan temel dinî kurallara -onlarla telif edilmeyecek düzeyde- ters düşmesini, onun uydurma (mevzû) oluşunun belirtilerinden addetmişlerdir. Bundan dolayı İslâm tarihini araştıran bir kimsenin sened zincirinin sağlamlığına kanaat getirdikten sonra, rivâyeti, dirâyet açısından değerlendirmesi ve sadece nakille yetinmemesi gerekmektedir. Nitekim hadis hafızları rivâyetin sahih olması için o rivâyetin "illet" ve "şüzûz"dan arınmış olmasını başka bir ifadeyle hadisin gizli kusurlardan (illet) ve daha güçlü olan delillere aykırılıktan (şüzûz) uzak olmasını şart koşmuşlardır. İşte hadis âlimlerinin dirâyet ilmi diye adlandırdığı ilim dalı da budur. Kezâ Ehl-i Beyt'in lehinde veya onlara karşı savaşanların aleyhinde bir içerik taşıyan hadisin ravisinin "râfızî" olmasını hadisin mevzû' olduğunun alametlerinden biri saymışlardır.

Bir Râfizî olan İbn Ebi'l-Hadîd, Hz. Ali'ye isnad edilen (10)Nehcu'l-Belâğa adlı kitabın şerhinde şöyle der: "Şahısların faziletlerine dair hadis uydurmanın kökeni Şia'ya dayanmaktadır. Zira onlar, hasımlarına olan düşmanlıklarından dolayı ilk olarak Hz. Ali'nin fazileti hakkında çeşitli hadisler uydurmuşlar."(11)

Hâfız İbn Hacer el-Askalânî diyor ki: "Şahısların faziletlerini anlatan hadislere (fezâil) gelince; Rafızîlerin, Ehl-i Beyt'in menkıbeleri ile ilgili olarak uydurdukları rivayetler sayılamayacak kadar çoktur. Buna mukabil Ehl-i Sünnetten de bazı cahiller Muâviye ve Şeyheyn yani Ebûbekir ve Ömer'in (radıyallahü anhüm) faziletleri ile ilgili olarak bazı hadisler uydurmuşlardır. Oysaki Allah Teâlâ, Şeyheyni bu gibi uydurmalara muhtaç bırakmamış ve onların derecelerini bundan çok daha yüce kılmıştır.(12)

Ölçü 9: Hiçbir tarihçi naklettiği her konuda sadece sahih rivayetlerle yetinmemiştir ve hiçbiri naklettiği herşeyin, tartışılmaz ve eleştirilmez birer tarihî gerçek olduğunu iddia etmemiştir.

Ölçü 10: Son olarak muhakkik âlimlerin tarih araştırmacısına tavsiyesi şudur:

Araştırmacı bir kimse, tarih kitaplarında gördüğü bir bilgiyle ancak şu şartlarda yetinebilir:

* Bir hadis hafızı tarafından haberin senedinin ve genel durumunun açıkça tespit edilmesi halinde

* Güvenilir (sika) birinin haberi hadis hafızlarından nakletmesi halinde aktarılan bilgiyle yetinilebilir.

 Hasılı, tarih kitaplarını okuyan kişinin son derece ihtiyatlı ve dikkatli olması gerekir.

Dipnotlar 

1-Tâceddin es-Subki, et-Tabakâtü'l-Kübrâ,I/188-197.

2- Minhâcu's-Sunne, III/179.

3- Buhârî, Rikak, 38.

4- Hişâm'ın sahabileri kötülemekle ilgili kitabı, Ebû Mihnef'in de Sıffin Vak'ası ile ilgili bir kitabı vardır.

5- Minhâcu's-Sünne, III/179.

6- Minhâcu's-Sünne, III/179.

7- el-Bidâye ve'n-Nihâye, VIII/202.

8- el-Bidâye ve'n-Nihâye, VIII/274.

9- Zehebî, Mîzânü'l-İ'tidâl, III/419; İbn Hacer, Lisânü'l-Mîzân, IV/492.

10- Bu kitabın uydurma olduğunu belirtmek için "isnat edilen" ifadesini özellikle kullandık. Zira bu kitapta geçen rivayetlerin çoğu Hz. Ali'nin dilinden uydurulmuştur. Bunları uydurmakla itham edilenler de iki Râfizi kardeş olan er-Râdi ve el-Murtezâ'dır. İbn Teymiyye, Zehebî ve Hâfız İbn Hacer el-Askalânî diyor ki: "İlim ehlinin çoğu bu kitapta (Nehcu'l-Belâğâ) geçen hutbelerin çoğunun Hz. Ali'nin dilinden uydurulduğunu bilmektedirler. Bundan dolayı bunların büyük bir bölümüne herhangi eski bir kitapta rastlanılmaz. Ve bunların bilinen bir senedi de yoktur. Bu durum, bir kimsenin kendisinden önceki ataları tarafından hiç iddia edilmediği halde kalkıp kendisinin Hz. Ali'nin veya Hz. Abbas'ın soyundan geldiğini iddia etmesine benzer. Böyle birinin yalancı olduğu açıkça anlaşılır. Ayrıca söz konusu hutbelerde Hz. Ali'ye aidiyeti kesin olan sözlerle çelişen hususlar vardır. (el-Müntekâ, 449, 535). Ayrıca bkz. el-Beyyinât fi'r-Redd alâ Ebâtîli'l-Mürâcaât, I/36-39.

11- İbn Ebi'l-Hadîd, Şerhu Nehci'l-Belâğa, III/36.

12-İbn Hacer el-Askalânî, Lisânü'l-Mizân, I/13.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

SAHABE DÖNEMİ İHTİLAFLARINDAN SÖZ ETMEK

SAHABE DÖNEMİ İHTİLAFLARINDAN SÖZ ETMEK

Ehl-i Sünnet âlimleri ihtiyaç olmadıkça Sahabe arasında baş gösteren anlaşmazlıklardan uza

“EHL-İ SÜNNET”İN ANLAMI ve KAPSAMI

“EHL-İ SÜNNET”İN ANLAMI ve KAPSAMI

Ehl-i Sünnet kavramı temelde "alem" yani belli bir fırkanın özel ismi ve ünvanı değildir. An

GÜVENİLİRLİK BAKIMINDAN İSLAM TARİHÇİLERİ

GÜVENİLİRLİK BAKIMINDAN İSLAM TARİHÇİLERİ

Aktardıkları bilgilere göre tarihçileri birkaç grupta değerlendirmek mümkündür: 1. Grup: G

İSLAM TARİHİ ESERLERİNİ DEĞERLENDİRMEDE ÖLÇÜLER

İSLAM TARİHİ ESERLERİNİ DEĞERLENDİRMEDE ÖLÇÜLER

Burada, İslâm ulemasının önde gelenleri ve muhakkik âlimler tarafından tesbit edilen ve İsl

İNSAN HÜRRİYETİ VE BEŞ TEMEL HAK

İNSAN HÜRRİYETİ VE BEŞ TEMEL HAK

Sosyal bir varlık olan insanoğlunun, topluluk olarak yaşaması, fıtratının bir gereğidir. Fer

MAĞDUR PADİŞAH: SULTAN İBRAHİM-2

MAĞDUR PADİŞAH: SULTAN İBRAHİM-2

Sultan İbrahim tahta çıkar çıkmaz başta Koçi Bey olmak üzere musâhipleri (özel danışmanl

MAĞDUR PADİŞAH: SULTAN İBRAHİM-1

MAĞDUR PADİŞAH: SULTAN İBRAHİM-1

Anadolu topraklarının bizlere vatan haline gelmesinde hizmeti geçmiş büyük tarihî şahsiyetle

PEYGAMBERLERİN MASÛM OLUŞU

PEYGAMBERLERİN MASÛM OLUŞU

Peygamberlerin masumiyeti konusu, çok yönlü bir konudur. Burada bizi ilgilendiren husus, peygambe

EBU HÜREYRE'YE YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER-6

EBU HÜREYRE'YE YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER-6

g. Ebu Hüreyre'nin Para Karşılığında Emevî Taraftarlığı ve Ali Aleyhtarlığı Yaptığı

EBU HÜREYRE'YE YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER-5

EBU HÜREYRE'YE YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER-5

e. Namazı Ali'nin Arkasında Yemeği Muaviyenin Sofrasında Yediği İddiası Ebu Hüreyre aleyhin

EBU HÜREYRE'YE YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER-4

EBU HÜREYRE'YE YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER-4

Sahabenin ve Bu Cümleden Olarak Hz. Aişe'nin Onun Rivayetlerini İhtiyatla Karşıladığı İddia

Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır.

Nûr, 38

GÜNÜN HADİSİ

"Kim alim geçinmek, sefihlerle münazara yapmak ve halkın dikkatlerini kendine çekmek gibi maksadlarla ilim öğrenirse Allah o kimseyi cehenneme atar."

Tirmizi, İlm 6, (2666)

TARİHTE BU HAFTA

*Çanakkale'de Kirte Zaferi(28.04.1915) *Gazneli Mahmud'un vefatı(30.04.1090) *Cezzar Ahmet Paşa Akka'da Napolyon'u püskürttü.(2.05.1799) *Fatih Sultan Mehmed'in vefatı(3.05.1481) *Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb Ensari'nin vefatı (4.05.677)(İ.hatip takvimi)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI