MEHMED KIRKINCI HOCA’NIN ESERLERİ VE HAYATIM HÂTIRALARIM

Bazı şahsiyetler vardır ki, fikirleriyle, eserleriyle, hizmetleriyle sembol olmuşlardır. Memleketleriyle birlikte yâd edilirler. İşte Mehmed Kırkıncı Hoca bu simge kişilerdendir. Erzurum deyince onun adı hemen akla gelir, Kırkıncı Hoca deyince de Erzurum anılır, bu şehrimizin güzide sakinleri hatırlanır. Şüphesiz bu son derece tabiî ve manidar bir hâldir. Çünkü Anadolu’da şahıs ve mekân münasebeti çok mühimdir ve birbirine pek yakındır


Mehmet Nuri Yardım

yardimmehmetnuri@gmail.com

2022-02-25 19:25:56

Bazı şahsiyetler vardır ki, fikirleriyle, eserleriyle, hizmetleriyle sembol olmuşlardır. Memleketleriyle birlikte yâd edilirler. İşte Mehmed Kırkıncı Hoca bu simge kişilerdendir. Erzurum deyince onun adı hemen akla gelir, Kırkıncı Hoca deyince de Erzurum anılır, bu şehrimizin güzide sakinleri hatırlanır. Şüphesiz bu son derece tabiî ve manidar bir hâldir. Çünkü Anadolu'da şahıs ve mekân münasebeti çok mühimdir ve birbirine pek yakındır. Öyleyse İbrahim Hakkı Hazretleri'nin isminin başına "Erzurumlu" ibaresi konulduğu gibi biz de Hocamız için "Erzurumî Mehmed Kırkıncı Hocaefendi" diyebiliriz.

ERZURUM'DA AÇILAN TALİH 

Erzurum ve Kırkıncı Hocamın benim hususi hayatımda da yeri çok büyüktür. Gece gündüz hazırlandığım üniversite imtihanına Erzurum'da girmeyi düşünmüştüm. Zira bu şehir sakinleriyle birlikte bana çok munis görünüyordu. Nasip oldu, 1980 yılında "Dadaşlar" diyarında imtihana girdim. Tabii şehre gider gitmez önce Kümbet Medresesi'nde Hocamızı ziyaret edip elini öptüm, duasını aldım. Dersini dinledim. İmtihanın neticeleri geldiğinde gördüm ki en çok sevdiğim bölümü, yani Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü kazanmıştım. Hem de İstanbul Edebiyat Fakültesi'nde… Bu Erzurum'un bana unutamadığım ve her zaman şükranla andığım hediyesi, Hocamın tarif edemediğim ikramı oldu. Allah'ın lütfuyla bölümü İstanbul'da okudum. Ama Erzurum'a ve Erzurumlulara muhabbetim her dem artarak devam etti.

SÖZÜNE DEĞER VERİLEN ŞAHSİYET 

Mehmed Kırkıncı Hoca, Bediüzzaman Said Nursi'nin talebelerindendir. Devamlı olarak Erzurum'da kaldığı hâlde İstanbul'a ve Ankara'ya çok sık gelip giden bir din adamıydı. Eski medrese tahsili görmüş ve hakiki din ilimlerini tahsil etmiş bir büyük âlimdi, allameydi, ondan da öte bir bilge kişi, bir kanaat önderiydi. Ülkemizdeki ve dünyadaki gelişmeleri, Türk ve İslam âlemindeki hadiseleri yakından takip ederdi. Vefatına değin bu şuurla hareket eden, vatan, millet, ümmet meselelerini kendisine dert edinen, fikirlerini cesaretle beyan eden Mehmed Kırkıncı Hocaefendi, gönüllerde taht kurmuş bahtlı bir münevver ve mütefekkir idi. Ruhu şad, kabri nur, mekânı cennet, menzili mübarek, makamı yüksek olsun inşallah.

Tabii ölüm bütün insanlar için mukadder, mutlak hakikat. Dünya mademki bekleme salonu, eninde sonunda hepimiz çağrılacağımız yere gideceğiz. Önemli olan dünyada yaşarken hayırlı çalışmaların ve hizmetlerin içinde olmaktır. Kırkıncı Hocamız bereketli ömrünü bu güzellikler ve neşve içinde geçirmiştir. Buna herkes şahittir.

SOHBETİ İYİ, HAFIZASI MÜKEMMELDİ 

Yıllar önce Ülke Televizyonunda Sadık Yalsızuçanlar kardeşimin hazırlayıp sunduğu "Açık Deniz" programında Hocamızı seyretmiş ve sohbetini dinlemiştim. Hocamız olgun bir yaşa gelmişti ama fikirleri her zaman olduğu gibi dipdiri ve taptazeydi. Düşünceleri tutarlı, kanaatleri kesin, sözleri net ve hafızası çok iyiydi. Yalsızuçanlar'ın sorularına rahatlıkla cevap veriyor ve birçok tahlilde bulunuyordu. Beyanı iyi, selaseti üstün, belagati harikulâdeydi.

Bu programı seyrederken hayalim 30-40 sene öncesine gitmişti. 1980'li yıllara… O zaman Kırkıncı Hoca, henüz 50 yaş civarındaydı. İstanbul'a çok sık gelir, Nur cemaatinin istişarelerine iştirak ederdi. İstanbul'a geldiğinde çalıştığım gazetede onu görür dinlerdim. Sonra hususi sohbetlerinden istifade etmek nasip olurdu. O fikirlerine başvurulan, istişaresine değer önem verilen, söyleyecekleri ve kanaatleri merak edilen gerçek münevver, ahlak ve fazilet abidesiydi. 

UNUTAMADIĞIM ESER: HİKMET PIRILTILARI 

Hocanın okuduğum ilk eseri Hikmet Pırıltıları'ydı. Sadece benim değil, bu kitap bizim neslin el kitabıydı. Eser, sorulan ya da akla gelen suallere kısa ve ikna edici cevaplardan oluşuyordu. İman hakikatlerinin daha güzel anlaşılmasını sağlayan doyurucu izahlar vardı bu sayfalarda. Ele alınan herhangi bir konu bazen aklî bir delil, bazen de fikri bir nükteyle, süslü örneklerle açıklanıyordu. Zor gibi görünen, anlaşılması güç sanılan pek çok mesele, hassas ölçülerle tartılarak, akıl ve mantık çerçevesinde, sağlam kaynaklara dayanılarak gözler önüne seriliyordu. Kısacası iman meselelerini akıl dürbünüyle gözlere açık ve net biçimde gösteriyor, uzakları yakın ediyordu.

BÂBIÂLİ SOHBETLERİ'NDE DİNLEDİK 

Benim hasbelkader kurucu başkanı olduğum ve arkadaşlarla tesis ettiğimiz Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği-ESKADER birçok hayırlı faaliyete zemin, güzel sohbete mekân oldu. 400'den fazla toplantı yaptık ve mümtaz şahsiyetleri davet ettik. Dinleyicilere hitap ettiler, konuşmalarından istifade ettik. Bunlar arasında şüphesiz en çok müstefit olduğumuz sohbetlerden biri de, Kırkıncı Hocamızın Cağaloğlu'nda Timaş Kitapkahve'deki sohbet mekânımızı şereflendirdiği toplantıydı. Sayı olarak 120'nci toplantımızdı. Afişimizi Hocamızın kalpaklı ve çok güzel bir fotoğrafı süslüyordu. Başlık ise şöyleydi: "İlme ve İrfana Adanmış Bereketli Bir Ömür: Mehmet Kırkıncı Hocaefendi" İkinci başlıktada "Hayatını ve Hatıralarını Anlatıyor" ibaresi yer alıyordu. 4 Ekim 2012 tarihli bu sohbetimiz diğerleri gibi yine Perşembe günü saat 18.00'de başlamıştı. Büyük bir kalabalık toplantıya iştirak etmiş ve Hocamızı pürdikkat dinlemişlerdi. Dinleyiciler arasında rahmetle andığım Mehmed Fırıncı Ağabey, Mehmed Şevket Eygi, Hekimoğlu İsmail ve Nevzat Yalçıntaş da bulunuyordu. 

NECİP MİLLET VE BEDİÜZZAMAN 

Kırkıncı Hocamızın sohbet notlarını kısa kısa almaya çalışmıştım. Bu yazıda Hocamızın o konuşmasından bir hülasayı, özeti takdim ediyorum:

"Bizim tarihimiz gibi hiçbir tarih yoktur. Sahabeden sonra İslamiyet'e en çok hizmet eden bu necip millettir. Selçuklular Haçlı seferleri sırasında ulu camiler yapmışlardır. 600 senelik bir devlet kurduk. Ne kahramanlar, ne büyük adamlar yetişti Osmanlıda.

Said Nursi Hazretlerine "Bediüzzaman" ismini İstanbul uleması verdi. Van'da Vali Tahir Paşa'nın konağında kalıyor. Van'da bir üniversite kurmasını teklif ediyor 'İslam İttihadı' için. Darülfünun için Bediüzzaman önce Erzurum'a geliyor. 35 gün kalıyor. Sonra Trabzon'a geçiyor. Gazeteci Ahmet Ramiz o sırada yazdığı yazıda, Bediüzzaman için 'Şarkın yalçın kayalıklarından bir güneş doğuyor.' diyor. Bediüzzaman İstanbul'da kaldığı Şekercihan'da "Her soruya cevap verilir ama sual sorulmaz." levhasını astırıyor. İstanbul'da işgalci İngilizlere karşı tavır koyuyor. O zaman İngilizlerin Bediüzzaman'ı kaçırttığı söyleniyor. Daha sonra Ankara'ya çağrılır. Mecliste mebusları namaza davet etmek konuşur."

NECİP FAZIL İLE GÖRÜŞMESİ

Kırkıncı Hocamız daha sonra diğer konulara da girmişti. Şu sözleri hakikaten çok mühimdir: "1961 senesinde Necip Fazıl Büyük Doğu'yu çıkarıyordu. Destek için Erzurum'a gelmişti. Görüştük. Dost olduk. Daha sonra beni İstanbul'da Büyük Doğu mecmuasının idarehanesine davet etmişti. Ziyaretimde bana, 'Anadolu'ya giderken bir otobüs dolusu genç dolduruyoruz. Ama Bediüzzaman öyle mi?' demişti. Sonra Bâbıâli'de Sabah gazetesinde yazdığı yazıda benim için 'mantık küpü' demişti.

TURGUT ÖZAL'IN SİTEMİ

Mehmed Kırkıncı Hocamız devrin siyasileri ile de görüşür, onlara istikamet vermeye çalışırdı. Görüştüğü ve muhabbet ettiği siyasetçilerden biri de merhum Cumhurbaşkanımız Turgut Özal idi. Özal'ın, çevresi hakkında Hocamıza söylediği sözler bir itiraf ve sitem gibidir. Aynı zamanda çok ibretlidir. Bâbıâli Sohbeti'nde aynen şöyle demişti: "Turgut Özal ile görüşmüştük. Bana 'Mecliste 500 kişi var. Ama 15 kişi ancak benim gibi düşünüyor.' demişti."

Mehmed Kırkıncı Hocamızın konuşmasından aldığım diğer notlar ise topluca şöyle:

"Hazreti Peygamber ahir zamanda gelecek bir kavimden bahseder. Milletimiz Abbasiler zamanından beri İslam'a hizmet ediyor. 1956'da Erzurum Üniversitesi açıldı. Milletimizin maneviyatına karşı olan hocalar fazlaydı. Üniversite zamanında üstada bir mektup yazdım ve üniversiteyi sordum. Bediüzzaman 'O üniversite benim üniversitem.' dedi. Hapse girdim. Tedbirsiz davranmıştım. O zaman üstad 'Tedbir hizmettendir' demişti."

Ä°HVAN-I MÃœSLÄ°MÄ°N FARKI

Sohbet esnasında daha sonra farklı bir mevzuya temas edilmişti. Şöyle ki:

"İhvan-ı Müslimin ile müspet hareketin mukayesesini yapmak lazım. Van'dan Mustafa Kuralkan'ın evindeyiz. O zaman İhvan-ı Müslimin'in Reisi Mustafa Meşhur da gelmişti. Onun fevri konuşması başta Mustafa Sungur abi olmak üzere hepimizi üzmüştü."

Toplantının sonuna doğru geldiğimizde mecliste bulunan bazı büyüklerimiz de kanaatlerini serdetmişlerdi. Bediüzzaman Said Nursi'nin talebelerinden merhum Mehmed Fırıncı abi, Hocamızın bir eseri üzerinde durmuş ve "Kader kitabı Amerika'da çok alaka gördü." demişti. Programa iştirak eden kıymetli gazeteci yazar büyüğümüz Mehmed Şevket Eygi ise şu itirafta bulunmuştu: "Ben gençlik hissiyatıyla bazı aşırı fikirlere sahip iken Kırkıncı Hoca bizi düzeltti." Hekimoğlu İsmail, "Ben onun talebesiyim. Her zaman yakınında bulunmaktan memnunum." derken Nevzat Yalçıntaş ise şu beyanda bulunmuştu: "Ondan hep istifade ettik. Fikirleriyle bize yol gösterdi."

Toplantının sonunda Mehmed Kırkıncı Hocamızın Hayatım Hâtıralarım isimli eseri Zafer Yayınları tarafından dinleyicilere hediye edilmiş, aziz hocamız da neredeyse bir saate yakın süre içinde sevenlerine bu eserini imzalamıştı.

BÃœTÃœN ESERLERÄ° YENÄ°DEN

Benim son zamanlarda aldığım en büyük müjdelerden birisi Mehmed Kırkıncı Hocamın 'Bütün Eserleri'nin yeniden neşredileceği haberidir. Salih Okur Bey'den bu sevindirici haberi aldığımdan beri büyük bir bahtiyarlık içindeyim. Zira milletimizin bu eserlere büyük ihtiyacı vardır. Erzurum Kültür Eğitim Kitap ve Kırtasiye müessesesi tarafından aziz milletimize ve irfanımıza kazandırılmaya başlanan bu eserler 25 eserde tekemmül ettirilecek. İnşallah bu eserlerin tamamı neşredildikten sonra da Hocamızı yakından tanıyan ve onun sohbetlerinde bulunmuş olan zatların hatıraları da tespit edilir ve bunlar da ayrı bir eser olarak tabedilir. Neşredilen ilk eser, İçtihat Nedir? Adını taşıyor ve ayrı bir yazıyı gerekli kılıyor. Ben Hocamızın Hayatım Hâtıralarım isimli nefis eseri üzerinde biraz duracağım.

HAYATIM HÂTIRALARIM

İkinci defa, yeniden alıp okuduğum ve çok istifade ettiğim bu eserde müellifimiz, öncelikle medrese hayatını, Risale-i Nurlarla tanışmasını, Erzurum'daki ilim çevresini, sonra da tesiri altında kaldığı maneviyat sultanlarını anlatıyor. Askerlik hâtıraları da buna dâhil tabii. Hocanın Bayburt, Trabzon, Van ve İstanbul'a yaptığı ziyaretler çok mühimdir. Ama bunlar arasında şüphesiz onu en çok etkileyen ve bir bakıma hayatının dönüm noktası olan "üstad" olarak duyduğu ve gördüğü Bediüzzaman Said Nursi'yi Isparta'da 1955 senesinde ziyaret edişidir. Üstadın yakın talebeleriyle de tanışan ve onlarla sık sık görüşen Kırkıncı Hoca, artık bir ömür boyu sürecek bir hayırlı hareketin içine girmiştir. O yolda azimle yürümeye devam eder.

Dinamik bir yapıya, hareketli bir mizaca, cevval bir fikre ve aktif bir ruh yapısına sahip olan Mehmed Kırkıncı Hoca, âdeta yerinde duramayan, sürekli cevelân hâlinde olan bir hareket ve bereket adamıydı. Seyahatlere çıkar, dostlarıyla görüşür ve ortaya çıkan meseleler hakkında istişarelerde bulunarak en doğru tespiti yapmaya çalışırdı. Erzurum'a gelen Necip Fazıl Kısakürek ile sohbeti çok ilgi çekicidir. Erzurum'daki Hürsöz gazetesinin sahibi Ahmet Polat ve İttihat gazetesini çıkaran oğlu Mustafa Nezihi Polat ile görüşmeleri ve dostlukları ise unutulacak cinsten değil.

DEVRÄ°N ULEMASIYLA SOHBETLER

Kırkıncı Hoca Ulemadan Oflu Dursun Efendi ile tanışır, Prof. Dr. Lütfü Ülkümen ile de dostluğunu koyulaştırır. Bir tarafta tarihçi İbrahim Hakkı Konyalı'dan yakın tarihi ibretle dinlerken öte yandan Necip Fazıl Kısakürek'in fikirlerinde değişiklikler meydana getirir. Milli Nizam Partisi'nin kurulması sırasında, siyasî bir hareketin İslâm adına ortaya çıkmasının doğru olmadığı kanaatinde olan Kırkıncı Hoca, bu partileşmeyi önlemeye yönelik çabalar içinde olur, ama engelleyemez. Yeni Asya gazetesinin kuruluş yıllarını anlatır, ardından şair ve âlim Ali Ulvi Kurucu'dan dinlediklerini okuyucularına nakleder.

1980 İhtilali öncesi ve sonrasını bütün cepheleriyle tarif ve tasvir eder. İstanbul'daki meşhur Bayrak Mitingi'ne nasıl Erzurum'dan kalkıp geldiğini ve katıldığını dile getirirken her zaman olduğu gibi son derece gerçekçi ve samimidir. Tercüman'da Ahmet Kabaklı, Ergun Göze, Taha Akyol ve Kemal Ilıcak ile yaptığı görüşmelerde konuştukları mevzuları açıkça ifade eden Kırkıncı Hoca, bir bakıma vatan, millet ve memleket aşkına her yere koşan, bulunması gereken her toplantıya uzak yakın demeden katılan bir mütefekkir ve dava adamıdır. Turgut Özal, Mesut Yılmaz ve Süleyman Demirel'le görüşmelerini de tek tek anlatır. Barış Manço ile muhabbeti ise çok güzeldir. Ses sanatçımız Hocadan çok etkilenir.

Zaman zaman tanıdığı kişilerin portrelerini de veren Mehmed Kırkıncı Hoca ile bilhassa yakından tanıdığı şahsiyetleri çok iyi anlatır. Meşhur gazeteci, Sebilürreşad'ın kurucusu Eşref Edip ve din adamı Ömer Nasuhi Bilmen gibi şahısların portreleri de son derece mühimdir. Bu arada siyasilere yolladığı mektupları da (Turgut Özal, Kenan Evren vs.) açıklar.

Dipnotlar, isim indeksi ile zenginleştirilen eser bana göre hem siyaset tarihimiz, hem fikir hayatımız hem de basın dünyamız adına da son derece çarpıcı fikirleri ihtiva ediyor. Yaşadığı devrin şahidi olan bir şahsiyetin gözüyle biz bir bakıma Türkiye'nin son 40-50 yılını, hakikat ehli bir kanaat önderinin ağzından ve hatıralarından öğreniyoruz.

608 sayfalık eserin son forması tamamen fotoğraflara ve indekse ayrılmış. Mehmed Kırkıncı Hoca'nın başta hocaları, devrin âlimleri, Bediüzzaman Said Nursi'nin talebeleri ve ders arkadaşlarıyla çekilmiş müstesna fotoğraflar, göze ve gönle hitap ediyor. Dikkatle, ibretle okunması gereken, mühim notlar çıkarılması icap eden bu eser, hatırat edebiyatımıza da seçkin bir kaynak olarak kütüphane raflarındaki yerini şimdiden almıştır bile.

Hayatım Hâtıralarım inci mercan değerinde bir kaynak eser. Hatta bir şaheser. 1928'de Erzurum'un Güllüce Köyü'nde doğan, 1940'ta şehir merkezine gelen bir Anadolu insanının, ilim ve irfan hayatının tezahürü, çevresini aydınlatması ve ömrünü hizmet içinde geçirmesinin destansı hikâyesidir kitap. Eser, geçmiş günleri anmaktan, kaybedilenlere eseflenmekten veya mutlu günleri dile getirmekten başka özelliği olmayan sıradan bir hâtırat değildir. Aksine bir büyük müceddidin, bir dava adamının, bir karakter abidesinin talebesi olarak, onun davasını neşir ve ilan için verilen şanlı bir mücadelenin, büyük bir azmin, muhteşem bir iradenin ifadesidir. Akıcı Türkçesi, düşündürücü hadiseleri ve sürükleyici üslubu olan eseri herkese tavsiye ediyorum. Bilhassa hatıratı sevenler, bu eseri büyük bir zevkle, aşkla, şevkle ve derin hislerle okuyacaklardır.

HASTANEDE ZÄ°YARET

Sadece Erzurumluların değil Türkiye'de pek çok insanın sevdiği ve hürmet ettiği din adamı, kanaat önderi, büyük mücahid, dava, fikir ve iman adamı Mehmed Kırkıncı Hocamız rahatsızlanmıştı. Bunu duyduğumda oğlum Fatih Kerem'i de yanıma alarak Vatan Caddesi üzerinde bulunan, yattığı Bezmiâlem Vakıf Gureba Hastanesi'ne gitmiştim. Hasta yatağında ziyaret etmek istemiştik. Hususi odasında yalnızdı, ancak doktorların tavsiyesi üzerine kimseyle görüştürülmüyordu. Pencereden bakıp dua ettik. Yeğeni Muhammed Kırkıncı Bey bize bilgi verdi. Oturup kendisiyle biraz sohbet ettik. Hocamızın hizmetlerinden bahsettik, faaliyetlerini hayırla yâd ettik. Ameliyattan sonra sağlığının iyiye doğru gittiğini öğrendik ve çok sevindik. Sevenlerine de bu haberi sosyal medya hesabımda vermiştim. Bu paylaşım üzerine yapılan yorumlar üzerine Kırkıncı Hocamızın hizmetlerinin büyüklüğü dile getirilmiş, dualar edilmişti.

GÖREV ŞİMDİ BAŞLIYOR

Mehmed Kırkıncı Hocamız her fani gibi vakti geldiğinde, ebedî âleme çağrıldığında bu davete icabet etti. 24 Şubat 2016 tarihinde Hakk'a yürüdü. Eserler kaleme almış, talebeler yetiştirmişti. Birçok kişinin imanının kurtulmasına vesile olmuştu. Pek çok hizmeti vardı. Yazdığı bir mektup üzerine 12 Eylül'den sonra okullara "Din Dersi" konulmasına vesile olmuştu.

Elbette Hocamızın amel defteri her daim açıktır. Bize düşen vazife ise hatırasını yaşatmak, eserlerini okumak ve okutmak, bilhassa külliyatını gençlerimize tavsiye edip okutmaktır. Büyüğümüzün hayatı, hizmetleri ve eserlerine dair bir internet sitesi kurulmuştur. Adresi: https://mehmedkirkinci.com/ Gençlerimizin daha çok ilgisini çekmesi için eserlerinden bazıları film yapılmalı, Hocamızın adına bir "Mehmed Kırkıncı Mükâfatı" düzenlenmelidir. Bu müsabaka, eserleri hakkında yazılacak kompozisyonlar arasında yapılabilir. Yaşadığı mekânlara ismi verilmeli, gelecek nesillerin de büyüğümüzü merak etmesi, araştırması sağlanmalıdır. Kültür Eğitim Vakfı inanıyorum ki bütün bunları ve daha fazlasını düşünecek ve bu hayalleri hakikate dönüştürecektir. O hayırlı bir ömür sürdü ve görevini tamamladı. Biz de bu kutlu hayatı örnek almalı ve benzerini yaşamalıyız. Merhum Yahya Kemal'in deyişiyle sözümüzü tamam edelim: "Evvel giden ahbaba selâm olsun erenler!"

Not: Kıymetli âlimimiz ve müellifimizin bütün eserleri Erzurum Kültür Eğitim Kitap Kırtasiye şirketinden temin edilebilir. Adres şöyledir: Cumhuriyet Caddesi, Özel İdare Ticaret Sitesi Nu. 20 Yakutiye/Erzurum Tel. 0 442 235 2323

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Onu(Kur’an’ı) Ruh-ul Emin(Cebrail), inzar edenlerden olasın diye, kalbine apaçık Arapça olarak indirmiştir.

Åžuara:193-195

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Her ölenin amel defteri kapanır. Yalnız Allah rızası için yurt sınırında nöbet bekleyenler müstesnadır

Riyazü's Salihin, 2/1297

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Nizamü'l-Mülk'ün Şehadeti(14 Ekim 1092) *II.Kosova Zaferi(17 Ekim 1448) *Gedik Ahmed Paşa'nın Vefatı(18 Ekim 1482)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI