HADÄ°SLERÄ°N TEDVÄ°NÄ°-2

Ashab-ı Kiramın öğrencileri olan tabiûn kuşağının tarihçesi, hicretin ilk senesinden başlamaktadır. Zira bu kuşaktan bazıları Hz. Peygamber döneminde doğduğu halde onunla müşerref olamamışlar bazıları da yaşının küçüklüğü nedeniyle sohbet-i nebeviyyeye iştirak edememişlerdir. Örnek olarak hicretin üçüncü yılında doğan Abdurrahman b. Hâris; dördüncü senede dünyaya gelen Kays b. Ebi Hâzim ve on dördüncü yılda doğan Said b. Müseyyib'i zikredebiliriz. Bunlar İslam'ın tebliği konusunda sahabeden sonra ikinci mertebede yer alan kimselerdir.


Muhammed Salih Ekinci

sghursi@gmail.com

2022-01-15 02:42:40

Ashab-ı Kiramın öğrencileri olan tabiûn kuşağının tarihçesi, hicretin ilk senesinden başlamaktadır. Zira bu kuşaktan bazıları Hz. Peygamber döneminde doğduğu halde onunla müşerref olamamışlar bazıları da yaşının küçüklüğü nedeniyle sohbet-i nebeviyyeye iştirak edememişlerdir. Örnek olarak hicretin üçüncü yılında doğan Abdurrahman b. Hâris; dördüncü senede dünyaya gelen Kays b. Ebi Hâzim ve on dördüncü yılda doğan Said b. Müseyyib'i zikredebiliriz. Bunlar İslam'ın tebliği konusunda sahabeden sonra ikinci mertebede yer alan kimselerdir.

Tabiûn dediğimiz bu kuşak, İslamın tebliğinde ve yayılmasında Sahabeden sonra ikinci derecede yer alan bir kuşaktır.

İbn Sa'd, Tabakât adlı eserinde Medine'de yaşayan ve Büyük Sahabilere yetişip onlardan hadis rivayet eden ilk Tabiûn tabakasından 139 kişinin ismini zikreder. Sahabilerin genelini görüp onlardan hadis rivayet eden ikinci Tabiûn kuşağından da 129 Tabiûnun adını zikreder. Üçüncü Tabakaya gelince bunlar, sadece bir ya da birkaç sahabiyle görüşme şerefine nâil olmuş tabilerdir. Üçüncü grupta mütalaa edilen tabiûn sayısı 87'dir. Binaenaleyh Medine'de bulunan toplam Tabiûn sayısı 355'dir. Bundan hareketle diğer beldelerde ashab-ı kiramdan hadis rivayetinde bulunan Taibûn sayısını kıyaslayabilirsiniz."(1)

Sünnetin en geniş şekliyle derlenme ameliyesi Ömer b. Abdülaziz (v. 101) döneminde başlamıştır. Ömer b. Abdülaziz, Medine valisi ve kâdısı Ebubekir b. Hazm'a haber gönderip hadisleri derlemesini emretmiştir. Aynı direktifi diğer beldelere de göndermiştir. Böylece [resmi bir şekilde] hadisleri derleme işi başlamış oldu.

Sünnetin geniş anlamda tedvini ise Sahabeden bazı kimselerle çağdaş olan Muhammed b. Şihab ez-Zührî'nin (v. 124) eliyle gerçekleşmiştir.

İbn Şihâb, hicrî 93'de vefat eden Enes b. Malik'ten, 73'te vefat eden İbn Ömer'den, 78'de vefat eden Cabir b. Abdillah'tan ve Sehl b. Sa'd'dan hadisleri alıp kaydetmiştir. İbn Şihâb'tan sonraki kuşakta tedvin daha bir yaygınlık kazandı.

Mekke'de hadisleri ilk kez tedvin eden alimler, hicrî 150'de vefat eden İbn Cüreyc ve 151'de vefat eden İbn İshak'tır. Medine'de ise 156'de vefat eden Said b. Ebi Arûbe, 160'ta vefat eden Rabi' b. Sabîh ve 179'da vefat eden İmam Malik'tir. İmam Malik, günümüze ulaşıp birçok kez basılan Muvatta'yı miras bırakmıştır. Yukarıda saydığımız bu isimlerden başka alimler de tedvin faaliyetinde bulunmuşlardır.(2)

Görüldüğü üzere hadislerin tedvini çok erken bir dönemde yani Sahabe döneminde başlayıp Tabiûn döneminde artmış ve neredeyse kemâl noktasına ulaşmıştır. İnsanların çoğunun sandığı gibi hicri 256'da vefat eden Buharî veya 261'de vefat eden Müslim ile başlamış bir şey değildir. Buhari ve Müslim'e gelinceye kadar çok sayıda tedvin faaliyeti gerçekleşmiştir. Bu iki imamla başlayan şey hadis tedvini değil, sadece sahih hadislere tahsis edilen mecmuaların yazılmasıdır. Zira Buhari ve Müslim'den önce yazılan hadis mecmualarında hem sahih, hem hasen, hem de zayıf hadisler bulunmaktaydı.(3)

Muhaddis imamlar sahih hadisleri tespit etmek için büyük çaba göstermişlerdir. Bu çabayı gösterirken hiçbir millette benzerine rastlamadığımız dakik ilmî yöntemler izlemişlerdir. İnsanlık tarihi, Hz. Peygamber'e ait söz ve fiillerin tespiti uğruna gösterilen gayrete benzer bir çabaya şahit olmamıştır. Aynı çabayı hadis âlimleri tarafından gerçekleştirilen ve ravilerin güvenilirliğini tespit amacıyla yapılan araştırmalar için söyleyebiliriz.(4)

Muhaddisler, hadis uğruna rihle dediğimiz uzun yolculuklar yapmışlardır. Bazen bir şahıstan tek bir hadis almak için oldukça uzun yolculuklara katlanmışlardır. Bu yolculuklar Sahabe döneminde başlamıştır. Mesela Cabir b. Abdillah Şam'da bulunan Abdullah b. Üneys'le görüşmek için tam bir ay yol yürümüştür. Cabir bu yolculuğu, Allah Rasülünden duymadığı bir hadis almak için yapmıştır. Keza Cabir, benzer bir yolculuğu Mısır'a Mesleme b. Mahled'le görüşmek ve ona ulaşan bir hadisi almak için yapmıştır.

Ebu Eyyüb el-Ensârî Ukbe b. Amir'le görüşmek için Mısır'a gider. Ukbe'yle karşılaşınca ona şöyle der: "Müslümanların kusurlarını gizleme konusunda Allah Rasülünden duyduğun hadisi söyle! Zira ikimizden başka bu hadisi Allah Rasülünden duyan kimse kalmadı. Ukbe hadisi aktarınca Ebu Eyyüb bineğin semerini çözmeden tekrar Medine'ye doğru yola koyuldu.

Sahabe döneminde başlayan rihle faaliyetleri Tabiûn kuşağında da devam etti. Sahabe taşıdığı bilgiyle/hadisle birlikte değişik beldelere dağıldığından hadisleri toplamak isteyenlerin yolculuk yapmadan ve değişik bölgelere dağılan sahabilerle görüşmeden bu maksada erişmesi mümkün değildi.

Hicrî 94 senesinde vefat eden büyük tabiûn âlimi Said b. Müseyyib şöyle demektedir: "Bazen tek bir hadis için günlerce yol yürüdüğümüz olurdu…"

Ebu'l-Âliye er-Riyâhî der ki: "Basra'da Sahabe'nin bir rivayette bulunduğunu duyardık. Medine'ye gelip bizzat Sahabenin ağzından duymadan rahat etmezdik…"

İlim uğrunda yapılan bu yolculuklar Tabiûn'dan sonraki dönemde de devam etti. Böylece ilmin temelleri sağlamlaştı ve ilmî kurallar rayına oturmuş oldu.

Dipnotlar

 1-Süleyman en-Nedvî, er-Risâletu'l-Muhammediyye, s. 58-59.

2- Mustafa es-Sibâî, es-Sünne ve Mekânetuhâ fi't-Teşrîi'l-İslamî, s. 121-125;

3-Ekrem Ziya Ömerî, Buhûsun fi Tarihi's-Sünneti'l-Müşerrefe, s. 144.

 4-Buhari ve Müslimden önce hadisler, Sahabe ve Tabiûna ait görüşlerle birlikte kaydediliyordu. Dolayısıyla bu kaynaklar saf manada hadis kitapları değildi. Ancak Buhari ve Müslim kitaplarında pek azı hariç Sahabe ve Tabiûn görüşlerine yer vermemişlerdir. Bkz. Muhibbuddin el-Hatib, Muhtasaru Tuhfetu'l-İsnâ Aşeriyye, Giriş kısmı.

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Al-i Ä°mran,139

"Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer hakikaten inanıyorsanız, muhakkak üstün olan sizsinizdir."

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Yapılan hayırdan (ma'ruf) hiçbir şeyi küçük bulup hakir görme, kardeşini güler yüzle karşılaman bile olsa (bunu ehemmiyetsiz görüp ihmal etme)

Müslim, Birr 144, (2626)

TARÄ°HTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI