SÜNNETİN YAZIYA AKTARILMASI
İlmi çevrelerde yaygın olan kanaate göre hadisler hicrî birinci asrın sonlarına varıncaya dek sözlü olarak aktarılmaktaydı. İlk olarak hadisleri yazıya aktarmayı düşünen kişi zâhid halife Ömer b. Abdülaziz oldu. O,
İlmi çevrelerde yaygın olan kanaate göre hadisler hicrî birinci asrın sonlarına varıncaya dek sözlü olarak aktarılmaktaydı. İlk olarak hadisleri yazıya aktarmayı düşünen kişi zâhid halife Ömer b. Abdülaziz oldu. O, Ebubekr b. Muhammed b. Hazm'a gönderdiği yazılı emirde şunları belirtiyordu: "Allah Rasûlü 'nün (S.A.V) hadislerine veya sâbit sünnetlerine ya da Amra [binti Abdirrahman]'nın hadislerine bak ve onları yaz. Zira ben ilmin kaybolmasından ve ilim ehlinin tükenmesinden korkuyorum."(1)
Aynı şekilde İbn Şihab ez-Zührî(2) ve başkalarından da sünneti derleyip yazmalarını talep etmiştir.(3)İmam Malik'in (r.a) "ilmi ilk olarak tedvin eden şahıs İbn Şihab ez-Zührî'dir"(4) şeklindeki sözü yaygındır.
Ancak sayılamayacak kadar çok ve güvenilir haberler, hadis yazımı işinin, Peygamber (S.A.V) döneminde başlayıp, müslümanların itimat ettiği câmi' ve müsnedlerin tedvinine kadar, nesilden nesile genişleyerek devam ettiğini açıkça göstermektedir.
Kanaatimce araştırmacıları "sünnetin yazıya aktarımı yüz yıl veya daha fazla gecikmeyle gerçekleşmiştir" demeye sevkeden iki âmil vardır:
Birincisi, sünnetin erken dönemlerde yazıya aktarıldığına ilişkin rivayetlerden haberdar olamama.
İkincisi, alimlerin konuya ilişkin sözlerini iyi anlayamama.
Ulemanın konuyla ilgili açıklamalarını iyi anlayabilmek için öncelikle konuya taalluk eden üç kavramı birbirinden ayırmamız gerekiyor. Bunlar:
1-Kitabet ve takyîd (bir şeyi yazmak ve kayda geçirmek)
2-Cem' ve tedvin (bir araya toplamak)
3-Tasnif ve tertîb (sınıflayıp düzenleme)
Kitabet ve takyidin manası açıktır.
Tedvine gelince: Tedvin, dağınık vaziyette duran şeyleri bir "divan"da, yani sahifelerin derlenerek tek bir kitapta toplanmasıdır.
Kâmûs sahibi şu açıklamada bulunuyor: Dîvân, sahifelerin toplandığı yer demektir. Tâcu'l-Arûs'ta ise şöyle ifade edilmekte: "Bir şeyi tedvin etti demek, onu topladı demektir."
Tasnif, tedvinden daha özel bir mana içermektedir. Tasnif sınırlı fasıllar ve müstakil bablarda tedvin edilen şeyleri tertip edip, düzenlemektir. Tacu'l-Arûs'un müellifi şöyle diyor: "Bir şeyi tasnif etti demek, onu sınıflara ayırıp, bazısını bazısından ayırdı demektir." Zemahşerî de el-Fâik adlı eserinde "Kitabı tasnif etme sözü de burdan türemiştir." der.
Kanaatimce muhakkik alimlerin "sahâbe döneminde yoktur, dedikleri şey kitabet değil, tedvin ve tasniftir. Onlar hadisin yazıya aktarılmadığını söylemiş değiller.
Şimdi de hadis imamlarından iki büyük imamın konuyu aydınlatan ibarelerine bakalım:
İmam Malik şöyle diyor: "İlmi ilk olarak tedvin eden kişi İbn Şihab ez-Zührî'dir."
Hafız İbn Hacer el-Askalânî şu açıklamada bulunuyor: "Gerek sahâbe gerekse tâbiînin büyükleri döneminde Allah Rasûlü'nün hadisleri mecmualarda müdevven ve müretteb hale getirilmiş değildi. Bunun iki nedeni vardı: Birinci neden, Sahih-i Müslim'de belirtildiği gibi ilk sıralarda Kur'an'la karışma korkusundan dolayı sahâbenin hadis yazması yasaklanmıştı. İkinci neden, geniş bir hafıza ve akıcı bir zihne sahip olmaları ve genelde okuma yazma bilmemeleri idi. Daha sonra tâbiîn döneminin sonlarına doğru eserler tedvin edilip bablara ayrıldı...
İlk olarak hadisleri cem'eden er-Rebî b. Subeyh, Said b. Ebi Arûbe ve başka bazı kimselerdir. Bunlar, her babı müstakil olarak tasnif ediyorlardı. Üçüncü tabakadan büyük şahsiyetler yetişinceye kadar durum böyle devam etti. Bu kimseler ahkamı tedvin etmeye başladılar. Bu cümleden olarak İmam Malik, el-Muvatta'yı tasnif etti...(5) Mekke'de İbn Cüreyc, Şam'da Evzâî, Kûfe'de Sevrî ve Basra'da Hammâd b. Seleme tasnif işine giriştiler. Daha sonra çağdaşlarından pek çok kimse de onları takip etti."(6)
İbn Hacer yine şunları kaydediyor: "Alimlerin belirttiğine göre sahâbe ve tâbiînden bir grup insan, hadis yazımından hoşlanmazdı. Onlar hadisi hıfzederek aldıkları gibi kendilerinden de hıfzedilerek alınmasını istiyorlardı. Ancak, himmetler gevşeyip ümmet, ilmin kaybolmasından korkmaya başlaması üzerine ilmi tedvin ettiler. Ömer b. Abdülaziz'in emri üzerine yüz yılın başında hadisi tedvin eden ilk şahıs İbn Şihab ez-Zührî'dir. Sonra tedvin faaliyetleri arttı. Bunu tasnif işinin yaygınlaşması takip etti. Allah'a hamdolsun bu vesileyle çok hayırlı şeyler meydana geldi."(7)
İbn Hacer'in ifadelerinden anlaşıldığına göre o, sahâbe ve tâbiîn döneminde hadisin yazıya aktarıldığını inkâr etmemektedir. Onun inkâr ettiği husus, hadislerin mecmualarda (cevâmi') müdevven hale getirilip değişik kitaplarda tasnif edilmiş olmasıdır. Ancak, onun ifadelerinde kapalılık ve yanlış çağrışıma müsait bir hava yok değildir. Zira zikrettiği gerekçeler okuyucuda hadis yazımının sahâbe ve tâbiîn döneminde mevcut olmadığı vehmini uyandırmaktadır ki, bu doğru değildir.
Bu durumda yapmamız gereken şey, Peygamber'in (S.A.V) hadis yazımına müsaade eden ve bunu emreden hadislerini inceleyip gerek Peygamber döneminde, gerekse Peygamber sonrası dönemde sahâbenin yaptığı yazım faaliyetini incelemektir. Sonra ikinci yüzyılın ortalarına kadar muhaddislerin gerçekleştirdiği yazma faaliyetini tetkik edip, hadisleri yazma işinin Peygamber'den (S.A.V) başlayıp yaklaşık olarak hicrî ikinci asrın ortalarına kadar kesintiye uğramadan devam ettiğini belirtmek gerekir. Daha sonra H. ikinci asrın ortalarından itibaren İbn Cüreyc, Said b. Ebi Arûbe, İbn Ebi Zi'b, Evzâî, Şu'be, Süfyan es-Sevrî, Malik v.b'nin musannafatı gibi ansiklopedik tipte sünnet kitapları ortaya çıkmaya başladı. Bu muhaddislerin geneli yaklaşık olarak H. 150-160 arasında vefat etmişlerdir.
Bunlardan sonraki dönem -özellikle üçüncü asır- bir bakıma tasnif faaliyetlerinin en verimli, en dakîk, en derin ve en sistematik olduğu bir dönemdir.
Başka bir açıdan bakıldığında bir önceki dönemde yazılan şeylerin bu dönemin ansiklopedik eserlerine dahil edildiği görülmektedir. Bu nedenle bu dönem Hicri ikinci asrın eserlerini gölgede bırakmıştır. Dolayısıyla pek azı hariç ikinci asrın eserlerinden geriye bir şey kalmamıştır. Sonuçta bu durum, insanları tedvinin erken dönemlerdeki varlığını, hatta sünnetin varlığını, temelden inkâr etmeye sevketmiştir.
Bu konu, gerçekten geniş bir konudur. Zira bu, yaklaşık iki yüz sene boyunca yüzlerce muhaddisin gerçekleştirdiği yazım faaliyetini içermektedir. Nitekim Hatîb el-Bağdadî bu çerçevedeki bütün faaliyetleri Takyidu'l-İlm adlı eserinde ortaya koymaya çalışmıştır. Hatîb'in yaptığı çalışma benzersiz olup, hala aşılmış değildir. Hatîb'in çağdaşı İbn Abdilber de Câmiu Beyâni'l-İlm ve Fadlihi isimli eserinde bu konuyu ele almıştır. Ancak onun yaptığı çalışma Hatîbinkiyle boy ölçüşecek düzeyde değildir.
Çağımızda Dr. Muhammed Mustafa el-A'zamî'nin Dirasâtun fi'l-Hadisi'n-Nebevî ve Tarihi Tedvinihi adlı kitabı büyük bir gayretin ve takdire şayan bir emeğin ürünüdür. Azamî bu kitabında yaklaşık iki yüz yıl boyunca yazma işinde bulunan muhaddislerin faaliyetlerini çok ciddi bir şekilde incelemiş ve bu alanda çok bariz olarak faaliyet gösterenlerden yaklaşık beşyüz kişiyi zikretmiştir. O bunları kronolojik bir tarzda ele almış, sahâbeden başlayıp tâbiîn dönemine kadar inmiştir. Sahâbe'den (r.a) elli iki kişi, hicrî birinci asır tabiîlerinden elli üç kişi, tâbiînin küçüklerinden doksan dokuz kişi, tâbiînin küçükleri ve etbâ-ı tabiînden iki yüz elli iki kişinin hadis yazma işinde bulunduğunu tespit etmiştir. Bu, onlardan hadis alıp yazanları hesaba katmadığımızda ortaya çıkan sayıdır. Zira sadece onlardan hadis alıp yazanlar onların birkaç katıdır. Nitekim bu konu, el-Azamî'nin kitabının 241 sayfasını doldurmuştur. Bu konu, kitabın "Peygamber (S.A.V) döneminden, yaklaşık hicrî ikinci asrın ortalarına kadar hadisi tespit faaliyeti" başlığını taşıyan dördüncü bölümünü oluşturmaktadır. Ancak yazar, bunu aşıp hicri ikinci asrın sonlarına kadar inmiştir. Zira vefat tarihi itibariyle en son hadis yazan kişi, H. 201'de vefat eden Ali b. Asım b. Suheyb el-Vasıtîdir.
Konuyla ilgili geniş bilgi edinmek isteyenler zikrettiğimiz kitaplara bakabilirler.
Dipnotlar
1-İbn Sa'd, VIII/353; Buharî, et-Tarihu's-Sağir, 105; Darimî, Sünen, I/126; Hatîb, Takyîdu'l-İlm, 105
2- el-Emvâl, 578; Câmiu Beyâni'l-İlm, I/78
3- er-Risâletu'l-Mustatrefe, 4
4- İbn Ebi Hayseme, et-Târîh, III/126b; İbn Asâkir, Tarihu Dimaşk, XV/400; Câmiu Beyâni'l-İlm, I/76
5-İbn Hacer, Hedyu's-Sârî, I/17-18
6- İbn Hacer, Hedyu's-Sârî, I/18; Zehebî, Tarihu'l-İslâm, VI/65
7- İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, I/218
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
ALLAH RASULÜ HAKKINDA ÖZ BİLGİ
Annem, babam ona feda olsun. O, zamanen, şanca, cemâlen ve kemâlen Peygamberlerin hâtemidir. Onl
PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN “İSMET”İ VE “İSTİĞFAR”I
Özet: Kulun işlediği günahlardan pişmanlık duyma ve Allah’ın affına sarılma anlamını i
ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-3
Fahr-ı Kâinat Efendimize Ta’zîm edip Saygı Göstermeyi Emreden Ayetler: 1- Yüce Allah Kur’
ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-2
Fahr-ı Kainat’a Nasıl Bakmalıyız: Kur’ân’da, “Muhakkak ki, Allah katında sizin en d
ALLAH RASULÜNÜN MANEVİ ŞAHSİYETİ-1
Fahr-ı Kâinat Efendimiz, (Aleyhissâlatü vesselâm) Kur’ân’ı Mekkelilere tebliğe başladı
HADİS DEĞERLENDİRMELERİNDE MODERNİST BAKIŞIN ÇIKMAZLARI
Muhâl ve münker muhteva taşıyan veya bu türden bir sonuca götüren hadislerin isnadı nasıl o
MODERN DÖNEMDE SÜNNETİN HÜCCET DEĞERİNE DİL UZATILMASI
FİTNENİN TARİHÇESİ Dr. Mustafa el-A’zamî “Dirasat fi’l-Hadisi’n-Nebevî” adlı kita
SİYER OKUNURKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN BİR HUSUS
Bu güne kadar Hz. Peygamber hakkında birçok kıymetli eser kaleme alınmıştır. Bu eserlerin ç
HATEMİYYET’E DAİR FARKLI BİR TAHKİK
Bu yazıda Muhammed Mustafa’nın (sallallahu aleyhi ve sellem) son Peygamber, Kur’an’ın da im
MEALCİLERİN SÜNNET HAKKINDAKİ ŞÜPHELERİ VE BUNLARA VERİLEN CEVAPLAR
Hadisleri inkar edenlere mealciler, akılcılar ve Kur'an'cılar denilir. Bunlar kendilerine nispet
HZ. PEYGAMBERE KARŞI GÖREVLERİMİZ
İslâm bir dindir. Bu dini gönderen Allah (cc)'dır. Bu dinin bir kutsal kitabı, bir peygamberi,
- HZ. PEYGAMBER HAKKINDAKİ TAVRIMIZ NASIL OLMALI?
- SÜNNETE BAŞVURMADAN KUR’AN’LA AMEL ETMENİN İMKANSIZLIĞI
- SAHABENİN HADİS YAZMAMASININ ÜÇ SEBEBİ
- TABİÎNİN SÜNNETİN YAZIM ve TEDVİNİNE VERDİĞİ ÖNEM
- HADİSLERİN TEDVİNİ-3
- HADİSLERİN TEDVİNİ-2
- GÜZEL AHLAKA AİT 15 HADİS-İ ŞERİF
- HADİSLERİN TEDVİNİ-1
- HADİS’E SALDIRILMASININ ASIL SEBEBİ
- SÜNNET İSLAM’IN ASILLARINDAN BİR ASILDIR-4
- HABER-İ VÂHİDİN İ’TİKÂTTA HÜCCET DEĞERİ
- SÜNNET İSLAM’IN ASILLARINDAN BİR ASILDIR-3
- SÜNNETİN HÜCCETİYETİ HUSUSUNDA SAHABE TATBİKATI
- SÜNNET İSLAM’IN ASILLARINDAN BİR ASILDIR-2
- SAHİH BUHARİ’NİN EŞŞİZ ÜSTÜNLÜĞÜ
- EY ALLAH’IM!
- HADİS YAZILMASINI YASAKLAYAN RİVAYETLERE BAKIŞ
- SÜNNET İSLAM’IN ASILLARINDAN BİR ASILDIR-1
- PEYGAMBER (S.A.V)’İN HADİS YAZIMINA MÜSAADE ETMESİ
- SÜNNETİN YAZIYA AKTARILMASI
- MEVLİD-İ ŞERİF Mİ, KUTLU DOĞUM MU?
- GARİB HADİS NEDİR?
- AZİZ HADİS NEDİR?
- MEŞHUR HADİS NEDİR?
- MÜTEVATİR HABER NE DEMEKTİR?
- PEYGAMBERİMİZ HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKEN HUSUSLAR
- ÇELİŞKİLİ GİBİ GÖRÜNEN BAZI HADİSLER
- RASULULLAH’IN ÜSTÜNLÜĞÜ
- HADİS VE HADİS İLİMLERİNİN EN ÖNEMLİ MESELELERİNE DAİR SORU-CEVAPLAR
Şüphesiz Biz Seni, şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.
Fetih, 8
GÜNÜN HADİSİ
Kurban hakkında
"Kim gönül hoşluğu ile,sevabını Allah'tan umarak kurbanını keserse,o kurban onu ateşten koruyan bir perde olur"Tergib ve Terhib:2/155
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...