SAMED İSMİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Kısa olan bu sure-i mübarekenin(İhlas Suresi) küçük bir kelimesi vardır; Samed kelimesi. Fakat hakikatte Kur’an’ın fesahat ve belagatini tecelli ettiren bu kelime ile sıfat-ı İlahiyenin sonsuz sahifesi açılıyor.


Seyyid Süleyman Nedvi

.

2016-01-08 03:15:01

 "De, o: Allah tek bir (ehad) dir

Allah, o eksiksiz sameddir

Doğurmadı ve doğurulmadı

Ona bir küfüv de olmadı"(İhlas Suresi)

"Kısa olan bu sure-i mübarekenin(İhlas Suresi) küçük bir kelimesi vardır; Samed kelimesi. Fakat hakikatte Kur'an'ın fesahat ve belagatini tecelli ettiren bu kelime ile sıfat-ı İlahiyenin sonsuz sahifesi açılıyor.

Samed'in lügat manası; 'yüksek, büyük taş yahut sarp kaya' demektir. Böyle bir yerde her nasılsa su akıntısı olur, sel gelir, her tarafı silip süpürür. Fakat bu kayayı, bu büyük taşı yerinden kımıldatamaz. İşte zamanın gelişiyle bütün halk, bütün varlılar hep böyle gelip, geçer ve giderler, fakat 'O' olduğu gibi yerinde kalır.

Sonra bu lügat manasından başka bir lügat manası daha çıkar ki, o da "serdar" demektir. Yani büyüklük, şerafet, asalet ve izzetin son haddi, kemalin son derecesi. İşte bu serdar bulunmadıkça hiçbir iş hal ve fasledilemez, hiçbir iş neticeye varamaz. Bu serdar öyle bir serdardır ki, bütün serdarların başı ve en yükseğidir.

Yine Samed, 'sığınak yer ve himaye eden' manasına gelmiştir. Yani musibet zamanında, sıkıntı anında onun eteğinden tutup, ona sığınılır. Musibet herkesi ve her şeyi silip götürür. Fakat Samed onları himaye eder.

Samed'e 'sağlam' da denilmiştir. Yani hiçbir şey onu yerinden kaldıramaz.

Samed 'yalnız' manasına da gelmiştir. Yani çoluk çocuğu olmayan tek ve vahid.

'Hak ve müstağni' manasına da gelmiştir.

'Kahraman' manasına da kullanılmıştır. Öyle bir kahraman ki, harp gününde susuzluk hissetmez. Samed 'sırtına yük konmamış deveye' de denmiştir.

Hz. İbn-i Abbas'ın dediğine göre Samed o serdardır ki, kendi azamet ve serdarlığında kemâl derecesine ulaşmıştır. O büyüktür ki, büyüklükte onun hiçbir nakisası yoktur. O mütehammil zattır ki, tahammül hususunda son dereceyi bulmuştur. O korkmaz zattır ki, ceberutta bile haddi hududu yoktur. O ilim sahibidir ki, ilmi son hadde ulaşmıştır. O hakimdir ki, hikmeti ve bilgisi her tarafı sarmıştır. Yani büyüklük, yükseklik ve bilgili olmak hususunda her sınıfın kâmilinin kâmilidir. (1)

Bu manalara ilaveten sahabe ve tabiinin bu kelime hakkında tefsirleri birer birer aşağıda kaydediyoruz;

İbn-i Abbas; Halkın musibet zamanında başvurup sığındığı şeydir.

Hasan Basri; Hayyu Kayyumdur ki, zeval bulmaz, her zaman bakidir.

Rebi bin Enes; Ne çocuğu vardır, ne de babası, anası..

Abdullah bin Mesud; Ne midesi vardır, ne de cismani azası.

Büreyde; Boşluk olmayan şeydir.

İkrime ve Şâbi; Yemek yemeyen bir şeydir.

İkrime; Ondan hiçbir şey saklanmaz.

Katade; Baki ve gayr-i fanidir.

Fakat hakikat şudur ki bütün bu manalar hep bir kelimede toplanmış, hep bir lafız içinde gizlidir. Bu lafız, hakikatte bu kadar muhtelif tabirleri ihtiva etmektedir. Nitekim yukarıda bahsedilen satırlardan da anlaşıldığı gibi, bu kelimenin asıl manası sarp kaya, sığınaktır.(2) Muharebe ve musibetlerde bu kaya, sığınmak için işe yarar.

İsraili ilahiyatta da bu kelimenin ehemmiyeti vardır. Ben-i İsrail sahifelerinde 'sığınak' kelimesi yerinde 'kaya' kullanılmıştır. Kaya kelimesi Tevrat'ta da(Bab; 33, Fıkra; 30-31, Sifr-i Tevrat'ül Müsenna) vardır; "Eğer onların kayası, onları satmamış olsaydı ve Rab onları hapsetmemiş olsaydı. Zira onların kayası bizim kayamız gibi değildir."

Bu 'kaya' burada hakikatte Allah'ın yardım ve mededinden kinayedir. Sifr-i Mülûk-ul Evvel'de, İkinci Bab'da bu kinaye sarahatla bildiriliyor;

"Rab gibi Kuddus yoktur. Zira Senden gayri yoktur. Allahımıza manend kaya yoktur." (Tevrat, Sifr-i Mülûk-ul Evvel Bab; 2, Fıkra; 2)

Sure-i Şerife'de Allah'ın sıfatları iki kelime(Ehad ve Samed) ile ifade edilmiştir. Cenba-ı Hakkın sıfat-ı subutiye ve selbiyesini bu iki kelime ihtiva etmektedir. Onun Ehad olmasının neticesi şudur ki, Onun gibi başka birisi yoktur. Onun kimseye ihtiyacı, kimseye karşı garazı olmayıp, yalnız ve tek başına ve eşsiz, müstağni, korkusuz, biniyaz ve her şeyden ayrıdır.

Fakat Onun ehadiyetinin kemali ile beraber, O herkesle, her şeyle bir aradadır. Herkesin elinden tutar, herkese sığınak olur. Herkesi himaye eder, herkes ona muhtaç, her şeyin aslı ve merkezi, her şeyim mercii, her şeyin me'vası, her şeyin ve cümlenin himaye için başvurduğu varlıktır. Yani cümlenin sığınağı, penâhıdır ki, musibetlerde teselli eder, belalarda gönülleri ferahlandırır, ızdırapları giderir."

Dipnotlar

1-İmam Beyhaki, Kitabu'l Esma ve Sıfat, s: 43

2-Bu manalar için; İmam Beyhaki, Kitabu'l Esma ve Sıfat, s: 43 ve Ragıb İsfehani'nin Müfredatü'l Kur'an'ına, İbn-i Cerir-i Taberi'nin ve İbn-i Kesir'in tefsirlerine, İbn-i Teymiyye'nin Sure-i Tefsir-i İhlâs'ına bakınız.

Kaynak

Mevlana Seyyid Süleyman Nedvi, Siretü'n Nebi, Urduca'dan Türkçeye tercüme; Asr-ı Saadet, mütercim; Ali Genceli, sh: 570-572, Sebilürreşad neşriyatı, İst. 1967

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR

ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR

“Annemin memnun bir eda ile: “Bu sabah kahvaltıdan önce ne yaptığımı dünyada tahmin edeme

UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE BİR MUHÂVERE

UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ  İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE  BİR MUHÂVERE

Ubeydullah-ı Afgānî” nâmında bir zât tarafından geçenlerde Kavm-i Cedîd ünvânıyla neş

MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR

MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR

İnanmak yaradılışın bir gereğidir. Din, aklın mâverâsında, zekânın fevkinde bir mürşi

MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP

MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP

Melik Faysal'ın en önemli gayelerinden birisi, Filistin meselesi ve Mescid-i Aksâ'nın hürriyeti

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

Mânevîyatsız ilmin, beşeriyete felâh ve huzur yerine, şüphe, tereddüt, hatta ızdırap verdi

NASIL BİR MAARİF?

NASIL BİR MAARİF?

Yıllardır ilmî ve fikrî çalışmalarım arasında memleketimizin mânevî, ahlâkî, derûnî

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

Diyorlar ki: Dünyaya bir kere gelinir. Sonun başlangıcı yoktur. Gülün, eğlenin, bir yıldır

HİCRET VE HAREKET

HİCRET VE HAREKET

Hicret, tâ ezelden ebede, âlem-i vücubdan âlem-i imkâna, daire-i ilimden daire-i kudrete, tâ

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

Ramazan ayının hususiyeti oruç. Orucun hususiyeti de kendisine ait meseleler. Başında; tutan tu

HEKİM VE FİLOZOF GÖZÜ İLE RAMAZAN

HEKİM VE FİLOZOF GÖZÜ İLE RAMAZAN

Hekim gözü ile Ramazan perhiz ayıdır. Bir çok hastalıklara karşı tıbbın tavsiye ettiği im

HÜZÜNLÜ BİR HAYVANAT BAHÇESİ GEZİSİ

HÜZÜNLÜ BİR HAYVANAT BAHÇESİ GEZİSİ

“Paris'in büyük hayat sıtmasına tutulduktan sonra(1) yapmaya hiç vakit bulamayacağım bir zi

Çünkü Allah, haktır. O'ndan başka taptıkları ise hiç şüphesiz batıldır. Gerçekten Allah çok yüce, çok büyüktür.

Lokman, 30

GÜNÜN HADİSİ

"Kelimetan hafifetan alellisan. Sakiyleten filmizan. Habiybetan ilerrahman: Subhanellahi ve bi hamdihi, subhanellahi'l-azim."

"İki kelime vardır ki, dile hafif, mizanda ağırdırlar: Sübhanellahi ve bi hamdihi, sübhanellahi'l-azim." (Buhari, Deavat: 11/175)

TARİHTE BU HAFTA

*Prut Barış Antlaşması (Osmanlı-Rusya) 22 Temmuz 1711 *İkinci Meşrutiyet'in ilanı 23 Temmuz 1908

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI