

إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالإِحْسَانِ وَإِيتَاء ذِي الْقُرْبَى وَيَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء
وَالْمُنكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
"Muhakkak ki Allah adaleti, ihsanı, akrabaya karşı cömert olmayı emreder; hayâsızlığı, kötülüğü ve zorbalığı yasaklar. İşte Allah, aklınızı başınıza alasınız diye size böyle öğüt veriyor."(Nahl,16/90);يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُونُواْ قَوَّامِينَ لِلّهِ شُهَدَاء بِالْقِسْطِ وَلاَ يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ عَلَى أَلاَّ تَعْدِلُواْ اعْدِلُواْ هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَى وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّاللّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
"Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin. Adaletli olun; bu, takvâya daha uygundur. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır."(Maide, 5/8). Yani bir topluluğa olan kin, düşmanlık ve muhalefetiniz sizi onlara karşı adaletsizliğe sevk etmesin.İmam Buharî(r.h), el-Camiu's-sahîhi 'nde Ammar b. Yasir 'den muallak bir hadis olarak rivayet ettiği hadiste Allah Rasulü(s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Üç şey vardır ki kim onları kendisinde cem etse imanı kendinde cem etmiştir; insaflı olmak, herkese selam vermek ve darlıkta infakta bulunmak."(1)
İmam İbn Abdilber(r.h) bu konuda şöyle der: " İlimde insaf, ilmin ahlak ve bereketinin bir gereğidir. İnsaflı olmayan kişi, ne bir şey anlar ne de anlamak için gösterdiği çabada başarılı olur." O, İmam Malik'ten(r.h) de şöyle bir söz aktarmaktadır: "Zamanımızda insaftan daha az bir şey yoktur."(2)
İmamların bu konudaki sözleri çoktur ve onların her birini takip etmek ise zordur. Onların bu ahlakta öncüleri, Ebu Ya'la'nın, el-Müsnedü'l-kebîr 'inde rivayet ettiği ve İbn Hacer el-'Askalânî 'nin de naklettiği meşhur kıssadaki Müminlerin Emiri, Efendimiz Hz. Ömer (r.a) b. Hattab 'tır. Mesruk anlatıyor: "Hz. Ömer(r.a)", Hz. Peygamber'in(s.a.v) minberine çıktı ve "400 dirhemden fazla mehir tanımam!" dedikten sonra minberden indi. Onun bu sözü üzerine Kureyş'ten bir kadın şöyle itiraz etti: Ey Müminlerin Emiri! İnsanlara, 400 dirhemden fazla mehir vermelerini mi yasakladın? Hz. Ömer(r.a) "evet" dedi. Bunun üzerine kadın ona, "Yüce Allah'ın, Kur'an'da şöyle dediğini duymadın mı? "Eğer bir eşi bırakıp da yerine başka bir eş almak isterseniz, onlardan birine yüklerle mehir vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayın. Siz onu, iftira ederek ve apaçık günah işleyerek mi geri alacaksınız?" (Nisa, 4/20),
Hz. Ömer(r.a), "Allah'ım bağışla! Bütün insanlar dinini Ömer'den daha iyi biliyor" dedi ve tekrar minbere çıkarak şöyle dedi: "Ey İnsanlar! Size 400 dirhemden fazla mehir vermenizi yasaklamıştım. Sizden kim malından mehir olarak ne vermek istiyorsa ya da gönlü neyi arzu ediyorsa/canı neyi istiyorsa onu versin."(3)
Hiç şüphesiz ilim ehlinin münazaralarında insaflı olması, hem kendisi için, hem de münazarada bulunduğu kişiler için, dinleyicileri için ve sözlerini okuyanlar için hakka/gerçeğe ulaşmaya en yakın yoldur. İnsaf, dilin ve kalemin sürçmesinden kişiyi uzak tuttuğu gibi, ilimde kavga etmekten ve mugalata yapmaktan/safsatadan da uzak tutar. Her kim insaftan uzaklaşırsa hevaya meyletmiş demektir. Bu ise bidat ehlinin özelliğidir. Nitekim Dârekutnî(r.h), İmam Vekî b. Cerrah'ın(r.h) şöyle dediğini aktarmaktadır: "Ehl-i ilim hem lehlerine ve hem aleyhlerine olanı yazar; ehl-i heva ise sadece lehlerine olanı yazar."(4)
Dipnotlar
1- Buharî, İman/20.
2-İbn Abdilber, Cami-u beyâni'l-ilmi ve fażlihî (1/530).
3-İbn Hacer el-'Askalânî, el-Metâlibü'l-'âliye (1566). Hatîb el-Bağdadî, Âdabü'l-fakîhi vel-mütefakkih
4-Dârekutnî, es-Sünen (36).
Yorum yapmak için giriş yapın.
0 Yorumlar