SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-29

Nisa: 135: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُونُواْ قَوَّامِينَ بِالْقِسْطِ “Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun.” Bu cümlede قَوَّامِين kelimesinin mübalağa sıygası olarak gelmesi, mü'minlerden asla zulüm sâdır olmaması gerektiğini vurgular.


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2024-05-22 12:03:40

Nisa: 135:  

 يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُونُواْ قَوَّامِينَ بِالْقِسْطِ

"Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun." Bu cümlede قَوَّامِين kelimesinin mübalağa sıygası olarak gelmesi, mü'minlerden asla zulüm sâdır olmaması gerektiğini vurgular. Yüce Allah'ın " Ey iman edenler! İman ediniz," sözünde tekrar yoktur. Bunun mânâsı, "İman da sebat ve devam edin" demektir. Nitekim mü'min bizi doğru yola ilet" der ki, "bu, bizi doğru yolda sabit kıl," demektir.

وَلَوْ عَلَى أَنفُسِكُمْ أَوِ الْوَالِدَيْنِ وَالأَقْرَبِينَ إِن يَكُنْ غَنِيّاً أَوْ فَقَيراً فَاللّهُ أَوْلَى بِهِمَا فَلاَ تَتَّبِعُواْ الْهَوَى أَن تَعْدِلُواْ

"kendiniz, veya ana babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahidlik eden kimseler olun. Zengin de olsalar, fakir de olsalar Allah onlara daha yakındır! Hevesinize uyup adaletten sapmayın" 

İbn Kesir şöyle der: "Nefsin arzusu, kavmiyetçilik ve insanların size buğzetmesi, işlerinizde adaleti terketmeye sizi asla sevketmesin. Aksine her hâlu karda adaletten ayrılmayın"(Muhtasar-ı İbn Kesir, 1/447)

Hadiste: "İmkanı olanın, vereceğini erteleyip oyalaması zulümdür." denmiştir.(Bkz-Buhari, İstikrad,13. Hadisin varyasyonları için bkz. Ebu Davud, Akdiye, 29; Nesai, Büyü, 100; İbn Mace, Sadakat, 18)

Nisa: 136: 

أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ آمِنُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي نَزَّلَ

عَلَى رَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِيَ أَنزَلَ مِن قَبْلُ

"Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, peygamberine indirdiği Kitab'a ve daha önce indirdiği kitaba iman ediniz."Ebussuûd şöyle der: âyet'te geçen kitaptan maksat cins ismi olup bütün semavî kitapları kapsamaktadır."(Ebussuûd, 1/389)

Nisa: 137: "İman edip sonra inkâr edenleri, sonra yine iman edip tekrar inkâr edenleri, sonra da inkârlarını arttıranları Allah ne bağışlayacak, ne de onları doğru yola iletecektir." Zemahşerî şöyle der: Bundan maksat, "Onlar tekrar mürted olduktan sonra samimiyetle iman ettikleri takdirde, tevbeleri kabul edilmez ve onlara mağfiret edilmez" demek değildir. Fakat olmaycak bir şeymiş gibi onu uzak görmektir. İşte fasık da böyledir. Görürsün ki o tevbe eder, sonra döner, sonra yine tevbe eder, sonra yine döner. Sanki hiç sebat etmiyecek gibidir. Çoğunlukla fasık kötü hal üzerine ölür."Keşşaf, 1/447

Nisa: 141: 

إِنَّ الْمُنَافِقِينَ يُخَادِعُونَ اللّهَ وَهُوَ خَادِعُهُمْ

"Şüphesiz münafıklar Allah'a oyun etmeye kalkışıyorlar; halbuki Allah oyunlarını başlarına çevirmektedir" "Allah onlara hile eder," cümlesinde istiare vardır. "Hile" "amellere karşılık verme" yerinde kullanılmıştır. Allah, hileden münezzehtir.

 *Nisa: 145

 إِنَّ الْمُنَافِقِينَ فِي الدَّرْكِ الأَسْفَلِ مِنَ النَّارِ

"Şüphe yok ki münafıklar cehennemin en alt katındadırlar" Derk ve derek, her ikisi de tabaka mânâsına olup, aşağı doğru giden tabakalar için kullanılır. İbn Abbas şöyle der: "Cehennem ehli için derk, cennet ehlinin derecesi gibidir. Ancak dereceler yukarı doğru yükselir, derekeler ise aşağıya doğru iner."(El-Bahr, 3/380) Yine İbn Abbas: "Onlar cehennemin dibindedirler, der. "Çünkü onlar hem kâfir oldular, hem de İslam ve müslümanlarla alay ettiler. Cennet derece derece olduğu gibi, cehennem de dereke derekedir" demektedir.

Müfessirler şöyle der: "Ateş yukardan aşağıya yedi tabakadır. Bunlar sırasıyle Cehennem, Laza, Hutame, Saîr, Sakar, Cahîm ve Hâviye'dir. Nâr lafzı bunların hepsinin mânâsını ihtiva ettiği için, bazan birbirinin isimlerini alırlar." Bahr-ı Muhît'te böyle ifade edilmiştir.

Münafık, kâfirden daha tehlikelidir. Dolayısıyla onun azabı daha şiddetlidir. Nitekim Yüce Allah, "Şüphesiz münafıklar cehennemin en alt katındadırlar. Artık onlar için kesinlikle bir yardımcı bulamazsın," buyurmuştur. Yüce Allah, kâfirin tevbesinin kabulü için sadece inkâra son vermesini şart koştu: "İnkar edenlere, inkârdan vazgeçerlerse, geçmiş günahlarının bağışlanacağını söyle (Enfâl sûresi, 8/38)buyurdu. Münafığa gelince onun için "Tevbe etmek, niyet ve amellerini düzeltmek, Allah'ın dinine sımsıkı sarılmak ve sadece Allah için ibadet etmek" gibi dört şart koşarak şöyle buyurdu: "Ancak tevbe edip hallerini düzeltenler, Allah'a sımsıkı sarılıp ibadetlerini yalnız onun için yapanlar başka." Bunlar cehenneme girmezler. Bu da gösteriyor ki, münafıklar, Allah'ı inkâr edenlerin en kötüleri, dolayısıyle Onun azabına en layık olanlar ve tevbe ederek Allah'a dönmekten en uzak olanlardır. Sonra Yüce Allah, "Onlar mü'minlerdir" demedi de, "Onlar mü'minlerle beraberdir" buyurdu. Bundan sonra da: "Allah mü'minlere büyük bir mükafat verecektir(Nisa süresi, 4/146) buyurdu. Burada kızgınlığını, onlardan yüz çevirdiğini ve içinde bulundukları münafıklık halinin çirkinliğini vurgulamak için "onlara mükafat verecek" demedi de, "Mü'minlere mükafat verecek" dedi. Allah, kitabının sırlarını daha iyi anlamamıza yardımcı olsun.

Nisa: 146: "Haksızlığa uğrayan hariç, Allah, hiç kimsenin kötü söz söylemesinden ve diliyle eziyette bulunmasından hoşlanmaz." İbn Abbas şöyle der: "Yani Allah, haksızlığa uğrayan hariç, hiç kimsenin bir başkasına beddua etmesinden hoşlanmaz" (Muhtasar-ı İbn Kesir, 1/452)

Nisa: 153: 

 يَسْأَلُكَأَهْلُ الْكِتَابِ أَن تُنَزِّلَ عَلَيْهِمْ كِتَاباً مِّنَ السَّمَاءِ

"Ehl-i kitab senden, kendilerine gökten bir kitab indirmeni istiyor."

Rivayet edildiğine göre Ka'b b. Eşref ile birlikte bir grup Yahudi: "Ey Muhammed " dediler... "Eğer peygamber isen, Hz. Musa'nın Tevrat'ı toptan getirdiği gibi, sen de bize gökten öyle toptan bir kitap getir." Bunun üzerine Yüce Allah:" Ehl-i kitap, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor." âyetini indirdi.

Nisa: 155: (Yahudiler)"Sözlerinden dönmeleri, Allah'ın âyetlerini inkâr etmeleri, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ve "kalplerimiz kapalıdır" demeleri sebebiyle onları lanetledik"

وَقَتْلِهِمُ الأَنْبِيَاءَ

"Peygamberleri öldürmeleri sebebiyle" cümlesinde mecâz-i mürsel vardır. Bu zikr-i küll, irade-i cüz kabilindendir.

 Nisa: 157:

وَقَوْلِهِمْ إِنَّا قَتَلْنَا الْمَسِيحَ عِيسَى ابْنَ مَرْيَمَ رَسُولَ اللّهِ 

"Ve: "Allah elçisi, Meryem oğlu İsâ'yı öldürdük" demeleri yüzünden onları lanetledik"

Teshil müellifi şöyle der: "Yahudiler Hz. İsa'yı inkâr ettikleri ve ona sövdükleri halde, ona nasıl "Allah'ın elçisi" dediler diye sorulursa, buna üç türlü cevap verilir:

1. Bunu, alay ve istihza yoluyla söylediler.

2. Müslümanların onun hakkındaki inançlarına göre söylediler. Sanki onlar: "Size göre" veya "iddianıza göre Allah'ın Rasulü" dediler.

3. Bu cümle, Yahudilerin değil, Allah'ın sözüdür. Bu, onların günahlarının büyüklüğünü ve "onu öldürdük" şeklindeki sözlerinin çirkinliğini ifade eder. onu ne öldürdüler, ne de çarmıha gerdiler bölümü, Yahudileri reddeder ve onları yalanlar. Hıristiyanların da, Hz.İsâ çarmıha gerildiği için haça taptıkları şeklindeki görüşlerini reddeder. Onların, Hz. İsâ'nın ilah veya ilâhın oğlu olduğunu iddia edip sonra da çarmıha gerildiğini söyleyerek çelişkiye düşmeleri, gerçekten şaşılacak bir şeydir.(Teshil, 1/163) 

وَمَا قَتَلُوهُ وَمَا صَلَبُوهُ وَلَـكِن شُبِّهَ لَهُمْ

"Onlar onu ne öldürdüler ne de astılar. Fakat onlara îsâ gibi gösterildi."(Nisa: 157) âyeti gösteriyor ki Yüce Allah, elçisi İsâ'yı pis Yahudilerin şerrinden korumuş, dolayısıyle o, ne öldürülmüş, nede çarmıha gerilmiştir. Yahudiler, ancak İsâ zannettikleri başka bir şahsı çarmıha germişlerdir. Bu şahıs, Allah'ın İsâ'ya benzettiği, dolayısıyle Yahudilerin İsâ zannederek öldürdükleri kişidir. İşte bu inanç akla ve nakle uygun olan doğru inançtır. Hıristiyanlara gelince onlar, Hz. İsâ'nın çarmıha gerildiğine, Yahudilerin onu horladıklarına, başına dikenler koyduklarına ve onun yalvarıp ağladığına inanırlar. Öte yandan Hz. İsâ'nın Allah veya Allah'ın oğlu olduğunu ve insanlığı günahlarından temizlemeye geldiğini iddia ederler. Bunun gibi, daha nice acaip ve garip çelişkileri vardır.

Şâir ne güzel demiş;

"Hz. İsâ'nın Hıristiyanlar arasındaki durumu şaşılacak bir şeydir.

Onu, herhangi bir babaya nisbet etmeleri de gariptir.

Onu Yahudilere havale ettiler ve dediler ki:

Yahudiler ona eziyet edip çarmıha gerdiler.

Eğer söyledikleri hak ve doğru ise,

oğlu rehin olarak düşmanlara teslim edildiğinde baba neredeydi? 

Ne dersin, onlar böyle yapmakla onu razı mı ettiler, yoksa kızdırdılar mı?

Eğer onların eziyetlerine razı olduysa, Yahudileri övün.

Çünkü onlar oğula işkence ettiler. Eğer kızdıysa, onu bırakıp Yahudilere tapın. Çünkü onlar ona üstün geldiler."

-devam edecek-

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-34

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-34

Maide: 67: İbn Abbas, Rasulullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Yüce Allah

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-33

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-33

Maide: 41: Berâ b. Âzib'ten rivayet edildiğine göre, tahmim(Zina eden kimseye liflerden örül

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-32

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-32

Maide: 32 مَن قَتَلَ نَفْساً بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-31

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-31

Maide: 11: Nadîroğulları, Rasulullah (s.a.v.)'ın başına değirmen taşı atmak ve Rasulullah

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-30

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-30

Nisa: 163: وَآتَيْنَا دَاوُودَ زَبُوراً “Davud'a da Zebur'u verdik.

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-29

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-29

Nisa: 135: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُونُواْ قَوّ

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-28

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-28

Nisa: 114: لاَّ خَيْرَ فِي كَثِيرٍ مِّن نَّجْوَاهُمْ إِلا

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-26

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-26

Nisa: 76 إِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَعِيفاً “Haddi za

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-25

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-25

Nisa: 58 ayet: إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُكُمْ أَن تُؤدُّواْ الأَ

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-24

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-24

46. ayet:, مِّنَ الَّذِينَ هَادُواْ يُحَرِّفُونَ الْكَلِم

Üstünlük ve şeref ancak Allah'ın, Peygamberinin ve mü'minlerindir.

Münâfikûn, 8

GÜNÜN HADİSİ

"Yâ Resûlâ'llâh, müslümanların hangisi efdaldir?" diye suâl ettiler. "Müslümanlar; dilinden elinden selâmette kalandır." cevâbını verdiler.

BUHARİ, KİTÂBÜ'L-ÎMÂN, Ebû Mûsâ el-Eş'arî (r.a.)

TARİHTE BU HAFTA

*Fazıl Mustafa Paşa'nın Belgrad'ı Fethi(9 Ekim 1960) *HAZRETİ HÜSEYİN (r.a.) Şehid Edildi-Kerbela Vak'ası(10 Ekim 680) *Ömer Nasuhi Bilmen Vefat Etti(12 Ekim 1971) *Ankara Başkent Oldu(13 Ekim 1923)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI