Cevaplar.Org

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-26

Nisa: 76 إِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَعِيفاً “Haddi zatında şeytan'ın tuzağı yani gayreti zayıftır.” Zemahşerî şöyle der: Allah'ın kâfirler için hazırladığı tuzağın yanında, şeytanın mü'minler için kurduğu tuzak çok zayıf ve basit kalır.” Keşşaf, 1/414


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2024-03-18 09:34:49

Nisa: 76

إِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَعِيفاً

"Haddi zatında şeytan'ın tuzağı yani gayreti zayıftır." Zemahşerî şöyle der: Allah'ın kâfirler için hazırladığı tu­zağın yanında, şeytanın mü'minler için kurduğu tuzak çok zayıf ve basit kalır." Keşşaf, 1/414

Nisa: 77:

İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre, Mekke'de Abdurrahman b. Avf ve bazı arkadaşları Nebi (s.a.v.)'ye gelerek "Ya Rasûlallah, biz müşrik iken izzet içinde idik. İman ettikten sonra zelil olduk. Bu ne hikmettir?" dedi­ler. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Bana, affetmek emredildi. Millete karşı savaşmayın." Medine'ye hicretten sonra Allah ona savaşı emretti. Bu sefer geri çekildiler. Bunun üzerine Yüce Allah;

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ قِيلَ لَهُمْ كُفُّواْ أَيْدِيَكُمْ وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَآتُواْ الزَّكَاةَ فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ إِذَا فَرِيقٌ

مِّنْهُمْ يَخْشَوْنَ النَّاسَ كَخَشْيَةِ اللّهِ أَوْ أَشَدَّ خَشْيَةً وَقَالُواْ رَبَّنَا لِمَ كَتَبْتَ عَلَيْنَا الْقِتَالَ لَوْلا أَخَّرْتَنَا إِلَى أَجَلٍ قَرِيبٍ قُلْ مَتَاعُ الدَّنْيَا قَلِيلٌ وَالآخِرَةُ خَيْرٌ لِّمَنِ اتَّقَى وَلاَ تُظْلَمُونَ فَتِيلاً

Âyetini (Nisa: 77) indirdi. (Vahidî, Esbâbu'n-nuzûl, 96; Kurtubî, 5/281)

İbnu'l-Cevzî şöyle der: "Âyet, Sahabeden bir topluluk hakkında nazil olmuştur. Bunlara daha önce, sa­vaştan el çekmeleri emredildiği halde savaş emrinin gelmesini istemişler­di. Kendilerine savaş emri gelince, bu hoşlarına gitmedi. Hoşlanmamaları, dinleri hususunda kuşkuya düşmelerinden değil, ölüm korkusundan ileri ge­liyordu. Bir görüşe göre bu âyet münafıklar hakkında nazil olmuştur. Bu görüş kelamın akışına daha uygundur."

Ayet: 79:

مَّا أَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّهِ وَمَا أَصَابَكَ مِن سَيِّئَةٍ فَمِن نَّفْسِكَ

 "Sana gelen iyilik Allah'tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahid olarak da Allah yeter." Bu âyet bütün insanlara hitap etmektedir. Yani Ey insan! Sana gelen iyilik ve nimet, bir lütuf, ihsan, ikram ve bir imtihan olarak Allah'tandır. Sana gelen bir belâ ve musibet ise, kendindendir. Kötülüğü bizzat kendin yaptığın için, onun sebe­bi sensin. "De ki, iyilik de kötülük de Allah'tandır" âyeti ile "başına gelen kötülük kendindendir" âyeti arasında her­hangi bir çelişki yoktur. Çünkü birincisi hakikat mânâsında kullanılmıştır Yani, iyiliği de, kötülüğü de Allah yaratır ve icat eder. İkincisinde ise se­bep olma ve sebeplenme söz konusudur. Yani kişi, günahı sebebiyle musi­bete uğrar. Nitekim bir başka âyet-i kerime de " Başınıza gelen musibet kendi kazandığınız günahlardan dolayıdır( Şûra sûresi, 42/30) buyrulmuştur. Veya şöyle di­yebiliriz: Gerçekte her ne kadar her şey Allah'tan olsa da, iyiliğin Allah'a kötülüğün kula nisbet edilmesi, sözde, Allaha karşı gösterilen güzel edep­tendir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.)'ı "Bütün hayır senin elindedir. Şer sana nisbet edilmez" buyurmuştur. Allah daha iyi bilir.

Ayet 87:

وَمَنْ أَصْدَقُ مِنَ اللّهِ حَدِيثاً

"Kim, Allah'tan daha doğru sözlüdür?" Bu cümle lafzan soru cümlesidir, fakat mânâ itibariyle olumsuzluk ifade eder. Yani, sözünde ve vadinde, âlemle­rin Rabbi olan Allah'tan daha doğru kimse yoktur.

Ayet: 88;

فَمَا لَكُمْ فِي الْمُنَافِقِينَ فِئَتَيْنِ وَاللّهُ أَرْكَسَهُم بِمَا كَسَبُواْ أَتُرِيدُونَ أَن تَهْدُواْ مَنْ أَضَلَّ اللّهُ وَمَن يُضْلِلِ اللّهُ فَلَن تَجِدَ لَهُ سَبِيلا

 "Size ne oldu da münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Hâlbuki Allah onları yaptıkları yüzünden baş aşağı etmiştir. Allah'ın saptırdığını doğru yola ge­tirmek mi istiyorsunuz? Allah'ın saptırdığı kimse için asla yol bulamazsın!"

Zeyd b. Sabit'ten şöyle rivayet edilmiştir; Peygamber (s.a.v.) Uhud savaşma çıkınca beraberindekilerden bir grup geri döndü. Bu dönenler hakkında Ashab iki gruba ayrıldı. Bir kısmı, "onları öldürelim" dediler. Bir kısmı ise, bunu kabul etmedi. Bunun üzerine Yüce Allah: "Size ne oldu da, münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız" âyetini indirdi Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Bu, ateşin, demirin kirini ve pasını giderdiği gibi pislikleri gideren temiz bir şeydir." Buhârî, Tefsir, 4/15; Tirmizî, Tefsir 4/14)

Bu iki cümlede geçen soru edatları inkâr ve kınama ifade eder. Yani, "bunların durumu hakkında ihtilafa düşmeyiniz. Onlardan hayır bek­lemeyin. Çünkü Allah onların dalâletine hükmetti. Allah'ın saptırdığı kimse için, hidâyete ermesi ve iman etmesi için asla yol bulamazsın.

Ayet; 92

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ أَن يَقْتُلَ مُؤْمِناً إِلاَّ خَطَئاً

"Yanlışlıkla olması dışında bir mü'minin bir mü'mini öldürmeğe hakkı olamaz." Rivayet olunduğuna göre Haris b. Yezid, Peygamber (s.a.v.)'e aşırı düşmandı. Daha sonra müslüman olmak isteyerek Medine'ye hicret etti. Yolda Ayyaş b. Ebî Rabîa ile karşılaştı. Ayyaş, Haris'in müslüman olmak istediğini anlayamadı ve onu öldürdü. Bunun üzerine Yüce Allah; "Yanlışlıkla olması dışında, bir mü'minin bir mü'mini öldürmeye hakkı yoktur" âyetini indirdi.(Vahidi Esbâbu'n-nuzûl, s. 97)

Yanlışlıkla olması dışında, bir mü'minin bir mü'mini öldürmesi doğru ve uygun değildir. Çünkü iman zul­mü engeller. Kim yanlışlıkla bir mü'mini öldürürse mü'inin bir köle âzât etmesi gerekir. Çünkü mü'min köleyi kölelik bağından kurtarmak onu diriltmek gibidir. Aynı zamanda katilin, öldürülenin mirasçılarına ödenmek üzere bir diyet vermesi gerekir. Ancak mirasçılar katili bağışlar da diyeti düşürürlerse bu­nu ödemek gerekmez. Kânun koyucu olan Yüce Allah yanlışlıkla adam öl­dürme haline de iki şeyi farz kıldı. Bunlar keffâret ve diyettir. Keffâret, ka­tilin malından bedeli ödenmek üzere bir mü'min köleyi âzât etmektir. Diy­et ise, katilin âkile denilen yakınları tarafından ödenecek olan yüz devedir. Eğer yanlışlıkla öldürülen mü'minin kavmi kâfir ise ve müslümanlarla savaş halinde iseler, bu durum­da katile sadece keffâret gerekir. Öldürülenin kavminin müslümanların aleyhine yararlanmamaları için diyet ödemez, Eğer yanlışlıkla öldürülen zimmîler gibi, aranızda anlaşma bulunan kâfir bir kavimden ise, aranızda bir anlaşma olduğu için katilin, maktulün ailesine diyet ödemesi gerekir.

Yüce Allah, yanlışlıkla adam öldürene ceza olarak, mü'min bir köleyi azat etmesini emretti. Allah daha iyisini bilir ama bundaki hikmet şudur: Katil, dinler içinden mü'min bir nefsi öldürüp yok edince, öldürdüğünün benzeri bir nefsi hürler içerisine katması gerekir. Çünkü köleyi, kölelik zincirinden kurtarmak diriltmek demektir.

İslam hukukunda köle, başka milletlerde hürlerin sahip olamadığı haklara sahiptir. Bunun en güzel delili Yüce Allah'ın şu âyetidir: "Kendilerine bol rızık verilenler, rızıklarmı ellerinin altındakilere ver­miyorlar ki, rızıkta hepsi eşit olsunlar." (Nahl sûresi, 16/71) Rasulullah (s.a.v.)'ın ölüm has­talığında buyurduğu şu hadis de bunun delilidir: "Namaza sarılın, namaza. Bir de, sahip olduğunuz kölelere, güçlerinin yetmediği yükü yüklemeyin." (İbn Mace, Vesayâ, 1, Cenâiz,64; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/78)

Amerika'da zencilere yapılan muameleyi gören bir kimse söyledi­ğimizin doğruluğunu açık bir şekilde anlar. Batı toplumları bir taraftan köle edinmeyi yasaklarken, öte yandan hürleri köleleştiriyorlar. Fertleri köle edinmeyi yasaklarken, kalkındırma ve yardım adı altında toplumları, halk­ları ve milletleri köle yapıyorlar. Bu sahte ve aldatıcı medeniyet nerde, to­plumları halkları ve fertleri hürriyete kavuşturan, İslam'ın hakiki mede­niyeti nerede?!!

Ayet: 93

وَمَن يَقْتُلْ مُؤْمِنا ً مُّتَعَمِّداً فَجَزَآؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِداً فِيهَا

"Kim, mü'min olduğunu biler­ek kasden bir mü'mini öldürürse, onun cezası, içinde ebediyyen kalacağı ce­hennemdir." Cumhura göre bu hüküm, mü'mini öldürmeyi helâl sayanlar içindir. Nitekim İbn Abbas da böyle söylemiştir. Çünkü öldürmeyi helal sayan katil kâfir olur. O katil, Allah'ın hış­mına uğrar, rahmetinden kovulur, âhirette de şiddetli azaba çarpılır.

Kasten adam öldürmek İslam nazarında en büyük suçlardandır. Bun­dan dolayıdır ki, adam öldürmenin cezası son derece sert ve şiddetlidir. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Yarım kelime ile de olsa, kim mü'min ve müslümaıı birinin öldürülmesine yardımcı olursa, kıyamet günü iki gözü arasına "Allah'ın rahmetinden ümidini kesen" diye yazılı olarak gelir.  (İbn Mace, Diyet, 1) Bir başka hadiste de şöyle buyurdu: "Allah katında dünyanın yok olması, mü'­min bir adamın öldürülmesinden daha hafiftir." (Beyhâkî, Sünen; 8/23) Bunun içindir ki, İbn Abbas, katilin tevbesinin kabul edilmeyeceğine dair fetva vermiştir. Allah bizi bundan korusun.

Ayet 94:

يَا أَيُّهَا لَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا ضَرَبْتُمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ فَتَبَيَّنُواْ وَلاَ تَقُولُواْ

الِمَنْ أَلْقَى إِلَيْكُمُ السَّلاَمَ لَسْتَ مُؤْمِناً تَبْتَغُونَ عَرَضَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا

"Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktı­ğınız zaman iyi anlayıp dinleyin. Size selam verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek, "Sen mü'min değilsin." demeyin."

İbn Abbas'ın şöyle dediği rivayet olunur: "Bir grup müslüman elinde ganimet malı bulunan bir adama yetiştiler. Adam onlara, "Selâmün aleyküm" dedi. Fakat onlar buna inanmayarak adamı öldürüp elindeki ganimeti aldılar. Bunun üzerine, size selam verene, "sen mü'min değilsin, demeyin..." âyeti nazil oldu.

Ayet: 95;

يَسْتَوِي الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ غَيْرُ أُوْلِي الضَّرَرِ وَالْمُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ فَضَّلَ اللّهُ الْمُجَاهِدِينَ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ عَلَى الْقَاعِدِينَ دَرَجَةً وَكُـلاًّ وَعَدَ اللّهُ الْحُسْنَى وَفَضَّلَ اللّهُ

الْمُجَاهِدِينَ عَلَى الْقَاعِدِينَ أَجْراً عَظِيماً

"Mü'minlerden özür sahibi olanlar dışında otu­ranlarla malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik vadetmiştir; ama mücahidleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır."

İbn Abbas: "Bunlar, Bedir savaşma gitmeyip oturanlar ile savaşa gi­denlerdir" der. Bu âyet inince a'mâ olan İbn Ümm-i Mektûm kalkıp; "Yâ Rasulallah! Bana ruhsat var mı? Allah'a andolsun ki, gücüm yetse mutlaka cihada çıkardım." dedi. Bunun üzerine, "özürlüler hariç" bölümü indi. Allah, malları ve canlarıyla cihad edenleri, oturan özürlülere üstün kıldı. Zira aynı niyeti taşımalarına rağmen birisi savaşa katılmış diğeri katılamamıştır. Nitekim Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurur: "Medine'de öyle kimseler vardır ki, yürüdü­ğünüz her yolda ve geçtiğiniz her vadide sizinle beraberdirler. Ashab: "Yâ Rasulallah! Onlar Medine'de oldukları halde mi, bizimle beraberdirler?" dediler. Rasulullah (s.a.v.): "Evet özürleri onları engelledi" buyurdu. (Buhârî, Cihâd, 35; Meğâzi, 81)

Ayet: 96

دَرَجَاتٍ مِّنْهُ وَمَغْفِرَةً وَرَحْمَةً وَكَانَ اللّهُ غَفُوراً رَّحِيماً

"Allah mağfiret ve rahmetiyle birlikte, mücahitlere birbirinden üstün makamlar verecektir." Ha­diste şöyle buyrulur: "Cennette yüz derece vardır. Allah onları kendi uğrun­da cihad edenler için hazırlamıştır. Her iki derece arasındaki mesafe, gök­lerle yer arasındaki mesafe kadardır." (Nesâî, Cihâd, 18)

-devam edecek-

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-26

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-26

Nisa: 76 إِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَعِيفاً “Haddi za

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-25

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-25

Nisa: 58 ayet: إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُكُمْ أَن تُؤدُّواْ الأَ

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-24

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-24

46. ayet:, مِّنَ الَّذِينَ هَادُواْ يُحَرِّفُونَ الْكَلِم

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-23

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-23

32.Ayet: Mücâhid'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Ümmü Seleme (r.anhâ): "Ya Rasulallah!

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-22

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-22

11.Ayet: Rivayet olunduğuna göre Sa'd b. Rabi'nin karısı, iki kızını alarak Rasulullah (s.a.

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-21

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-21

Nisa Suresi *Bu mübarek sûre kadın, ev, aile, devlet ve toplumu ilgilendiren önemli kanunlardan

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-20

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-20

Yüce Allah bu mübarek sûreye tevhid, ulûhiyet ve nübüvvet delillerini zikrederek başladı ve

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-19

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-19

172.Ayet; Karh, yara; kurh ise yaranın acısı demektir. 173. Ayet: وَقَالُواْ حَس

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-18

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-18

*Ayet: 159: فَبِمَا رَحْمَةٍ مِّنَ اللّهِ لِنتَ لَهُمْ “Al

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-17

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-17

Uhud savaşında müslümanların başına gelen bazı musibetlerden sonra Rasulullah (s.a.v) Medine

Nâhl Suresi;128

Şüphesiz ki, Allah, takvaya sarılanlarla, iyilik yapan ve iyi kullukta bulunanlarla beraberdir.

GÜNÜN HADİSİ

Allah her şeye güzel davranmayı emretmiştir. Öyle ise öldüreceğiniz zaman bile güzel öldürün. Hayvan keseceğiniz zaman güzel kesin. Sizden biri bıçağını bilesin ve kestiği hayvanı rahatlatsın.

Müslim

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI