SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-25

Nisa: 58 ayet: إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُكُمْ أَن تُؤدُّواْ الأَمَانَاتِ إِلَى أَهْلِهَا وَإِذَا حَكَمْتُم بَيْنَ النَّاسِ أَن تَحْكُمُواْ بِالْعَدْلِ “Gerçekten Allah size, emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.” Rivayete göre, Rasulullah (s.a.v.) Fetih günü Mekke'ye girince Osman b


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2024-02-29 11:47:08

Nisa: 58 ayet:

إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُكُمْ أَن تُؤدُّواْ الأَمَانَاتِ إِلَى أَهْلِهَا وَإِذَا حَكَمْتُم بَيْنَ النَّاسِ أَن تَحْكُمُواْ بِالْعَدْلِ

"Gerçekten Allah size, emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder."

Rivayete göre, Rasulullah (s.a.v.) Fetih günü Mekke'ye girince Osman b. Talha Ka'be'nin kapısını kilitleyerek tavana çıktı, ve anahtarı Rasulullah (s.a.v.)'a vermek istemedi. Ve: "Onun, Allah'ın rasûlü olduğunu bilsem veririm" dedi. Hz. Ali onun elini bükerek anahtarı aldı ve Ka'be'nin kapısını açtı. Rasulullah (s.a.v.) içeri girip iki rekat namaz kıldı. Çıktığında, anahtarı Osman b. Talha'ya iade etmesini ve ondan özür dilemesini emretti. Osman, Hz. Ali'ye: "Eziyet ettin, zorladın, sonra geldin özür diliyorsun!" dedi. Hz. Ali, "Allah senin hakkında "Allah size emanetleri sahiplerine vermenizi emrediyor" âyetini indirdi" dedi. Hz. Ali âyeti okuyunca Osman müslüman oldu. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Ey Talha oğulları! Anahtarı eskiden olduğu gibi ebediyyen sizde kalmak üzere alın. Onu sizden, zâlimden başkası alamaz."(Fahr-i Râzî, 10/138; Vahidî, Esbâbu'n-nuzûl, s. 90)

Âyetteki hitap umumî olup, bütün mükellefleri kapsamaktadır. Nitekim emanetler de umumîdir ve ister Allah hakları, ister kul hakları olsun zimmetlere taalluk eden bütün haklara şâmildir. Zemahşerî şöyle der: "Bu hitap, her fert ve her emaneti içine almaktadır."(Keşşaf, 1/405)

Yani: "Ey mü'minler! Allah emanetleri sahiplerine vermenizi emreder, demektir. İbn Kesir şöyle der: "Yüce Allah emanetlerin sahiplerine verilmesini emreder. Bu emir, insanın yerine getirmesi gereken bütün emanetleri kapsar. Bu emanetler namaz, oruç, zekat, keffaret ve benzeri, Allah'ın, kulları üzerindeki hakları ile; saklanmak üzere verilen emanet ve benzeri, şeylerden doğan, kulların birbirleri üzerindeki haklarıdır."(Muhtasar-ı İbn Kesir, 1/405)

وَإِذَا حَكَمْتُم بَيْنَ النَّاسِ أَن تَحْكُمُواْ بِالْعَدْلِ إِنَّ اللّهَ نِعِمَّا يَعِظُكُم بِهِ إِنَّ اللّهَ كَانَ سَمِيعاً بَصِيراً

"Allah, insanlar arasında hüküm verirken adaletli olmanızı emreder, Allah size ne güzel öğüt veriyor, Allah sözlerinizi işiten, fiillerinizi görendir." Burada vaad ve tehdit vardır. 

60. Ayet:

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُواْ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَن يَتَحَاكَمُواْ إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُواْ أَن يَكْفُرُواْ بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُضِلَّهُمْ ضَلاَلاً بَعِيداً

"Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tağût'a inanmamaları kendilerine emrolunduğu halde, Tağût'un önünde mahkemeleşmek istiyorlar. Halbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor."

يَزْعُمُونَ

"Zannediyorlar". Zu'm, zannî inanç demektir. Leys der ki: "Arap dilcileri şöyle der: "Araplar bir kimse hakkında şüpheye düşüp yalan mı, doğru mu söylediğini bilemediklerinde "filan zu'm (iddia) etti" derler. İbn Düreyd ise, bu kelimenin, bâtılda en çok kullanılan kelime olduğunu söyler. Arapların "Zeamû sözü, yalan bineğidir" sözü bundandır.

İbn Abbas'tan rivayet edildiğine göre, münafıklardan Bişr adında bir adam ile bir Yahudi arasında bir anlaşmazlık vardı. Yahudi: "Gel, Muhammed'i hakem yapalım, dedi. Münafık da: "Hayır, Ka'b b. Eşrefi hakem yapalım, dedi. Bu adam, Allah'ın Tağût diye isim verdiği şahıstır. Yahudi bunu kabul etmeyip Rasulullah (s.a.v.)'m hakemliğinde ısrar etti. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.)'a gittiler. Rasulullah (s.a.v.), Yahudinin lehine, münafığın aleyhine hükmetti. Rasulullah (s.a.v.)'m yanından çıktıktan sonra münafık razı olmadı. "Gel, Hattap oğlu Ömer'i hakem yapalım, dedi. Ömer'e geldiler. Yahudi dedi ki: "Benimle bu adam arasında anlaşmazlık vardı. Muhammed (s.a.v.)'in hakemliğine başvurduk. O da benim lehime, bunun aleyhine hükmetti. Bu adam onun hükmüne razı olmadı ve senin huzurunda muhakeme edilmemizi istedi." Ömer (r.a.) münafığa: "Öyle mi?" diye sordu. O da: "Evet" dedi. Ömer (r.a.): "Ben çıkıncaya kadar yerinizde bekleyin" diyerek içeri girdi. Kılıcını kuşanıp çıktı. Kılıçla münafığa vurup öldürdü. Ve: "Allah ve Rasulünün hükmünü razı olmayan hakkında ben böyle hükmederim" dedi. Bunun üzerine;

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُون 

"sana indirilene inandıkları ileri sürenleri görmedin mi?.." âyeti nazil oldu.(Keşşaf, 1/406, Kurtubî, 5/264)

Ayet, inandığını iddia edip de sonra Allah'ın hükmüne razı olmayan kimsenin durumunun hayret verici olduğunu ifade eder. Buna göre mânâsı şöyledir: "Sana indirilen Kur'an'a ve senden önce indirilmiş olan Tevrat ve İncil'e inandığını iddia eden bu münüfıkların yaptıklarına şaşmıyor musun? Anlaşmazlıklarında Tağût'un önünde yargılanmak istiyorlar." İbn Abbas şöyle der: "Tağût, azgın Yahudilerden biri olan Ka'b b. Eşref'tir. Aşırı derecede azgın ve Rasulullah'a düşman olduğu için kendisine bu isim verilmiştir." Halbuki onlara, Allah'a iman etmeleri ve onun dışmdakileri inkâr etmeleri emrolunmuştu. Başka bir âyet-i kerimede şöyle buyrulmuştur; 

فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِن بِاللّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىَ لاَ انفِصَامَ لَهَا

"Kim Tağut'a küfredip Allah'a iman ederse, o, muhakkak en sağlam kulpa yapışmıştır." (Bakara sûresi, 2/265)

وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُضِلَّهُمْ ضَلاَلاً بَعِيداً

"Şeytan ise, hak ve hidâyetten sapmalarını güzel göstererek onları büsbütün saptırmak istiyor. (Nisa sûresi, 60) 

*65. ayet:

شَجَرَ

Şecere, ihtilaf etti ve karıştı demektir. Ağacın dallan birbirine girip karıştığı için ona da şecer denmiştir.

69. Ayet:

وَمَن يُطِعِ اللّهَ وَالرَّسُولَ فَأُوْلَـئِكَ مَعَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللّهُ عَلَيْهِم مِّنَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاء وَالصَّالِحِينَ وَحَسُنَ أُولَـئِكَ رَفِيقاً

"Kim Allah'a ve Rasul'e itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddikler, şehidler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!"

Aişe (r.a.)'nin şöyle dediği rivayet olunur: "Ölüm hastalığında iken Rasulullah (s.a.v.)'m şöyle dediğini işittim: "Ben, Allah'ın kendilerine nimetini, ihsan ettiği peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle birlikte olmak istiyorum" Anladım ki Rasulullah muhayyer kılındı, o da, bunlarla beraber olmayı tercih etti." (Muhtasar-ı İbn Kesir 1/411)

-devam edecek-

 

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

EMİR ŞEKİB ARSLAN (1869-1946)-2. BÖLÜM

EMİR ŞEKİB ARSLAN (1869-1946)-2. BÖLÜM

1927 yılında Emir, Kuzey Amerika'ya gitti. Orada Detroit beldesinde göçmenlerin sorunları için

İSTİKBAL İSLAM’INDIR-2

İSTİKBAL İSLAM’INDIR-2

II. HZ. PEYGAMBERDEN GELEN BEŞARETLER Hayatı boyunca ümmetine karşı gösterdiği ilgi, şefkat

ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR

ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR

“Annemin memnun bir eda ile: “Bu sabah kahvaltıdan önce ne yaptığımı dünyada tahmin edeme

YUSUF ÜNLÜ(1936 -)

YUSUF ÜNLÜ(1936 -)

Cübbeli Ahmed Ünlü hocaefendinin babası Yusuf Ünlü 1936’da Giresun’un Göreli İlçesinde

ZÜLKARNEYN'DEN ZÜLKARNEYN'E: FİLİSTİN

ZÜLKARNEYN'DEN ZÜLKARNEYN'E: FİLİSTİN

Zülkarneyn isim değil sıfattır. Dünyaya gelmiş nadir dört veya beş cihangirden birisidir. Bu

ALLAH’A BİLGİSİZLİK İSNAT ETMENİN HÜKMÜ

ALLAH’A BİLGİSİZLİK İSNAT ETMENİN HÜKMÜ

Muhterem Müslümanlar! Daha önceki yazılarımızda, mealci ve sünnet inkârcılarının “Kur

NURDAN VECİZELER-12

NURDAN VECİZELER-12

| Tabiat Dedikleri “Tabiat, âlem-i şehadet denilen cesed-i hilkatin anâsır ve âzâsının ef

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-31

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-31

Maide: 11: Nadîroğulları, Rasulullah (s.a.v.)'ın başına değirmen taşı atmak ve Rasulullah

MESİH PAŞA

MESİH PAŞA

Rum asıllıdır. Ağabeyi Has Murad Paşa ile İstanbul’un fethi sırasında esir düşmüş ve h

KONFÜÇYÜS'ÜN MECLİSİNDE SOHBET

KONFÜÇYÜS'ÜN MECLİSİNDE SOHBET

Konfüçyüs bir gün öğrencileri ile sohbet ediyordu. Konfüçyüs dedi ki: “Bilgi edinmek içi

SENİN SUSMAN İYİYMİŞ

SENİN SUSMAN İYİYMİŞ

İmam Ebû Yusuf'un hiç konuşmayan bir öğrencisi vardı. Bir gün Ebû Yusuf, onun konuşmasın

Hiçbir günahkar, başkasının günah yükünü yüklenemez.

İsrâ, 15

GÜNÜN HADİSİ

"Allah katında, duadan daha kıymetli bir ibadet yoktur."

Tirmizî

TARİHTE BU HAFTA

*Prut Barış Antlaşması (Osmanlı-Rusya) 22 Temmuz 1711 *İkinci Meşrutiyet'in ilanı 23 Temmuz 1908

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI