Cevaplar.Org

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-19

172.Ayet; Karh, yara; kurh ise yaranın acısı demektir. 173. Ayet: وَقَالُواْ حَسْبُنَا اللّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir." dediler. Bu söz, Hz. İbrahim (a.s)'in’dir. Ateşe atıldığı zaman söylemiştir Suyûtî, el-İklil adlı eserinde şöyle der: “Sıkıntılı zamanda ve büyük işlerde bu kelimeyi söylemek müstehaptır.”


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2023-12-01 08:55:19

172. Ayet; Karh, yara; kurh ise yaranın acısı demektir.

173. Ayet

وَقَالُواْ حَسْبُنَا اللّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ

"Allah bize yeter, O ne güzel vekildir." dediler. Bu söz, Hz. İbrahim (a.s)'in'dir. Ateşe atıldığı zaman söylemiştir Suyûtî, el-İklil adlı eserinde şöyle der: "Sıkıntılı zamanda ve büyük işlerde bu kelimeyi söylemek müstehaptır."

175. Ayet; 

إِنَّمَا ذَلِكُمُ الشَّيْطَانُ يُخَوِّفُ أَوْلِيَاءهُ فَلاَ تَخَافُوهُمْ وَخَافُونِ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ

"İşte şeytan, sizi ancak dostlarıyle korkutur. Şu halde, eğer îman etmiş kimseler iseniz onlardan korkmayın; benden korkun." Ayette adı geçen şeytandan maksat, Nuaym b. Mesu'd el-Eşcaî'dir. Bunu, müslümanların moralini bozup azimlerini kırmak için Ebu Süfyan göndermişti. Ebu Hayyan şöyle der: "Korkutma; şeytanın vesvesesi, iğvâsı ve onu insanların kalbine atması sebebiyle meydana geldiği için, bu fiil şeytana nisbet edilmiştir." (Muhtasar-ı İbn Kesir, 1/340)

176. Ayet.  

أَلاَّ يَجْعَلَ لَهُمْ حَظّاً فِي الآخِرَةِ

"onlara, âhiretten yana bir nasip yoktur" Hazz, pay demektir. Hayır ve şerde kullanılır. Ancak, herhangi bir kayıtla kayıtlanmadığı takdirde, hayır için kullanılır.

178.Ayet:  

أَنَّمَا نُمْلِي لَهُمْ

" O kafirlere mühlet veririz" manasınadır. İmlâ; ertelemek, mühlet vermek demektir. Kurtubî şöyle der: "Burada imladan maksat, uzun ömür ve müreffeh bir hayattır." (Kurtubî, 4/286)

 179. ayet:

 مَّا كَانَ اللّهُ لِيَذَرَ الْمُؤْمِنِينَ عَلَى مَاأَنتُمْ عَلَيْهِ حَتَّىَ يَمِيزَ الْخَبِيثَ مِنَ الطَّيِّبِ

"Allah, pis olanı temiz olandan ayırdetmeksizin, mü'minleri, bulunduğunuz halde bırakacak değildir."

Bu âyet, Allah'ın, mü'minleri münafıklardan ayıracağına dair Rasulüne verdiği bir sözdür. İbn Kesir şöyle der: "Mutlaka Allah öyle bir imtihan tertip eder ki, bu imtihanda Allah'ın dostu ortaya çıkar ve düşmanı da rezil ve rüsvay olur. Sabırlı mü'minle günahkar münafık, bu imtihan sayesinde birbirinden ayrılır. Nitekim Yüce Allah, Uhud gününde mü'minlerle münafıkları bu şekilde birbirinden ayırmıştır."

وَمَا كَانَ اللّهُ لِيُطْلِعَكُمْ عَلَى الْغَيْبِ وَلَكِنَّ اللّهَ يَجْتَبِي مِن رُّسُلِهِ مَن يَشَاءُ فَآمِنُواْ بِاللّهِ وَرُسُلِهِ وَإِن تُؤْمِنُواْ

"Bununla beraber Allah, size gaybı da bildirmez. Fakat Allah, elçilerinden dilediğini seçer (ona gaybı bildirir.) O halde Allah'a ve peygamberlerine îman edin" 

 Taberî şöyle der "Bu âyetin tefsiriyle ilgili görüşlerin en uygunu şudur: Allah kulların kalplerinden sizi haberdar edecek değildir ki, siz mü'min, münafık ve kâfiri tanıyasıniz. Fakat Allah, Uhud savaşında sıkıntı vererek ve düşmana karşı cihadı emrederek mü'minlerle münafıkları birbirinden ayırdığı gibi, bir takım imtihan ve belâlarla mü'minleri münafıklardan ayırır.. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediklerini seçer ve onları gaybtan haberdar eder. Nitekim, Peygamber (s.a.v.)'i münafıkların durumlarından haberdar etmiştir. O halde, gaybı sadece Allah'ın bildiğine, gayb işleri ile ilgili olarak Peygambere haber verdiği şeylerin, ancak Allah'tan bir vahiy ile bildirildiğine sağlam bir şekilde iman edin."(Taberî, 7/427)

*Kur'an-ı Kerim, önceki âyetlerde Uhud savaşını ve onda meydana gelen büyük olayları sergiledi. Bu âyetler genel muhtevaları içerisinde, münafıkların tuzak ve desiselerinden, İslam'a tuzak kurma, müslümanlara zulmetme ve Allah yolunda cihad etme hususunda onların azimlerini kırma gibi, kalplerinde sakladıkları şeylerden de bahsetmişti. Bundan sonraki âyetlerde ise Yahudilerin desiselerini; kuşku ve vesveseye düşürmek, tuzak kurmak ve hile yapmak suretiyle İslamî davete karşı savaştaki çirkin üsluplarını anlatmaktadır ki, mü'minleri onların tehlikelerinden sakındırsın. Nitekim, münafıkların tehlikesinden de sakındırmıştı. Âyet-i kerimeler Yahudilerden ve onların Zât-i İlâhî karşısındaki rezil durumlarından; Yüce Allah'ı, cimrilik ve fakirlik gibi âdi sıfatlarla itham etmelerinden, sonra ahdi bozmalarından, peygamberleri öldürmeleri ve Allah'ın kendilerine yüklemiş olduğu emanete hıyanet etmelerinden ve nihayet bu mel'un ırkın taşıdığı birçok çirkin ve adi vasıflardan bahsetmektedir. 

*181. ayet;  

لَّقَدْ سَمِعَ اللّهُ قَوْلَ الَّذِينَ قَالُواْ إِنَّ اللّهَ فَقِيرٌ وَنَحْنُ أَغْنِيَاء سَنَكْتُبُ مَا قَالُواْ وَقَتْلَهُمُ الأَنبِيَاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَنَقُولُ ذُوقُواْ عَذَابَ الْحَرِيقِ

"Allah fakir, biz zenginiz." diyenlerin sözünü andolsuıı ki Allah işitmiştir. Onların bu sözünü, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ile birlikte yazacağız ve diyeceğiz ki: Tadın o yakıcı azabı."

Bu âdi söz, Allah'ın düşmanları olan Yahudilerin sözüdür. Allah onlara lanet etsin. "Kim Allah'a güzel bir borç verecek" (Bakara sûresi, 2/245) âyet-i kerimesi nazil olunca Allah'ın fakir olduğunu iddia ettiler ve "Allah fakir, bizden borç istiyor" dediler. Nitekim, bir defasında da, "Allah'ın eli bağlıdır (sıkıdır)(Maide sûresi, 5/64) diyerek O'nunla alay ettiler.

 Kurtubî şöyle der: Onlar buna inandıkları için değil de, alt tabakadakileri -yaldızlı sözlerle kandırmak için böyle dediler. Maksatları, "Muhammed'in söylediğine göre Allah fakirdir, çünkü o bizden borç istiyor" diyerek zayıf mü'minleri şüpheye düşürmek ve Peygamberi yalanlamaktır.(Kurtubî, 4/294)

İbn Abbas (r.a.)'m şöyle dediği rivayet olunur; "Bir gün Ebubekir Sıddık (r.a.) Yahudilerin dershanesine girdi. Gördü ki Yahudilerden bir grup Fenhas b. Âzûra denilen bir adamın etrafında toplanmışlar, Fenhas, Yahudi alim ve bilginlerinden biri idi. Ebubekir (r.a.) ona şöyle dedi; "Sana yazıklar olsun. Allah'tan kork ve müslüman ol. Allah'a yemin ederim ki, sen, Muhammed (s.a.v.)'in Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğunu kesinlikle biliyorsun. O'nun katından size hak bir kitap getirdi. Bunu, yanınızdaki Tevrat ve İncil'de yazılı olarak görüyorsunuz" Fenhas şöyle dedi: "Ey Ebubekir! Vallahi, bizim fakirlikten dolayı Allah'a bir ihtiyacımız yoktur. Halbuki o bize muhtaçtır. Onun bize yalvardığı gibi, biz Ona yalvarmıyoruz. Bizim ona ihtiyacımız yok. Eğer o zengin, olsa, idi arkadaşınız Muhammed'in iddia ettiği gibi bizden borç istemezdi. Faizi size yasaklıyor, kendisi bize faiz veriyor. Eğer zengin olsaydı, bize faiz vermezdi."

Hz. Ebubekir (r.a.) buna kızdı ve Fenhas'ın yüzüne şiddetli bir darbe indirerek şöyle dedi: "Ey Allah'ın düşmanı! Nefsim, kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, eğer sizinle bizim aramızda bir anlaşma olmasaydı, senin boynunu uçururdum." Bunun üzerine Fenhas, Rasulullah (s.a.v.)'a giderek "Ya Muhammed, Arkadaşının bana yaptığına bak." dedi. Rasulullah (s.av): "Ey Ebubekir! Seni, bunu yapmaya iten sebep nedir?" diye sordu. Hz. Ebubekir (r.a.) şöyle cevap verdi: "Ya Rasulallah! Bu Allah'ın düşmanı, büyük söz söyledi. Allah'ın fakir, kendilerinin zengin olduğunu iddia etti. Ben de Allah için kızdım ve yüzüne vurdum." Fenhas bunu inkâr etti. Bunun üzerine Yüce Allah Hz. Ebubekir (r.a.)'i tasdik etmek ve Fenhas'ı reddetmek üzere bu ayet-i indirdi.(Vahidî, Esbâb-ı Nuzûl, s.76, Muhtasar-ı İbn Kesir, 1/342)

سَنَكْتُبُ مَا قَالُواْ وَقَتْلَهُمُ الأَنبِيَاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ

"Söylediklerini yazacağız". Burada, mecâz-ı aklî denilen bir mecaz vardır. "Meleklerimiz yazacak" demektir. Allah kendisi yazmadığı fakat yazılmasını emrettiği için, fiil mecazen ona isnat olunmuştur.

182. Ayet;

 

وَأَنَّ اللّهَ لَيْسَ بلِّلْعَبِيدِ

"Yoksa Allah kullarına zulmetmez" Allah âdildir; kullarına yani mahlukata zulmetmez. Maksat şudur: Bu ceza sizin masiyetiniz ve Allah'ın, hakkınızdaki adaleti sebebiyle verilmiştir. Zemahşerî şöyle der: Allah'ın günahkârı cezalandırması, güzel amel edene sevap vermesi adalettendir. "Rabbin zâlim değildir" cümlesinde ظَلاَّمٍ kalıbı mübalağa için değildir. Bu sadece attar (koku satan) neccâr (marangoz) ve temmâr (hurma satıcısı)kelimelerinde olduğu gibi -hiçbiri mübalağa ifade etmez- nisbet bildirir.

 183. Ayet:

الَّذِينَ قَالُواْ إِنَّ اللّهَ عَهِدَ إِلَيْنَا أَلاَّ نُؤْمِنَ لِرَسُولٍ حَتَّىَ يَأْتِيَنَا بِقُرْبَانٍ

تَأْكُلُهُ النَّارُ قُلْ قَدْ جَاءكُمْ رُسُلٌ مِّن قَبْلِي بِالْبَيِّنَاتِ وَبِالَّذِي قُلْتُمْ فَلِمَ قَتَلْتُمُوهُمْ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ

""Muhakkak ki Allah, bize, ateşin yiyeceği bîr kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamamızı emretti" diyenlere şöyle de: Size, benden önce mucizelerle, özellikle dediğiniz mucize ile nice peygamberler geldi. Eğer doğru insanlar iseniz, onları niçin öldürdünüz?"

Burada İsrâîloğullarının peygamberleri öldürmelerinden maksat, atalarının peygamberleri öldürmelerine razı olmalarıdır.

Yine İbn Abbas (r.a.)'m şöyle dediği rivayet olunmuştur: İçlerinde Ka'b b. Eşref, Malik b. Sayf, Fenhas b. Âzûra ve daha başkalarının da bulunduğu bir grup Yahudi Rasulullah (s.a.v.)'a gelerek şöyle dediler: "Ey Muhammed! Sen Allah'ın Rasulü olduğunu ve Allah'ın sana bir kitap indirdiğini iddia ediyorsun. Halbuki Allah Tevrat'ta, bize ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiç bir peygambere inanmamamızı emretti. Sen bize böyle bir kurban getirirsen, seni tasdik ederiz" Bunun üzerine bu âyet nazil oldu. ( Râzî, Tefsir-i Kebir, 9/121)

تَأْكُلُهُ النَّارُ

"Onu ateş yer" Burada istiare yoluyla, "yemek" fiili ateşe isnat edilmiştir. Çünkü gerçek mânâda yemek fiili insanlar ve hayvanlarda olur.

 185. ayet;

كُلُّ نَفْسٍ ذَآئِقَةُ الْمَوْتِ

" Her nefis ölümü tadacaktır" âyetinde de istiare vardır. Çünkü gerçek mânâda tatmak, dildeki duyu vasıtasıyle olur. 

وَما الْحَيَاةُ الدُّنْيَاإِلاَّ مَتَاعُ الْغُرُورِ

"Aldatma metâı" Zemahşerî şöyle der: Allah dünyayı, müşteri aldanıp da satın alsın diye kusuru gizlenen bir mala benzetti. Burada, "aldatan ve kandıran şeytandır Bu da istiare kabilindedir(Keşşaf I/345)

Gurur, aldattı mânâsına gelen garra fiilinin mastarıdır. Meta', kendisinden faydalanılan ve istifade edilen, daha sonra da yok olan şey demektir.Yüce Allah, dünya hayatını ve nimetlerini "aldatma metaı" diye vasıflandırdı. Zira dünyanın kendisi ve ondaki şehevânî arzular uzun ömür ve tûl-i emeli temenni ettirir de, insanı aldatır ve helak eder. Bundan dolayı selefin bazısı şöyle demiştir; "Dünya, dağılmak ve yok olmak üzere terkedilmiş bir metadır. Bu metadan alınız. Ondan faydalanarak, gücünüz yettiği kadar Allah'a itaat ediniz. Allah yardımcıdır."

-devam edecek-

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-27

Nisa: 97: İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet olunur: “Müslümanlardan, İslam’ı hafife a

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-26

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-26

Nisa: 76 إِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَعِيفاً “Haddi za

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-25

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-25

Nisa: 58 ayet: إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُكُمْ أَن تُؤدُّواْ الأَ

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-24

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-24

46. ayet:, مِّنَ الَّذِينَ هَادُواْ يُحَرِّفُونَ الْكَلِم

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-23

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-23

32.Ayet: Mücâhid'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Ümmü Seleme (r.anhâ): "Ya Rasulallah!

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-22

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-22

11.Ayet: Rivayet olunduğuna göre Sa'd b. Rabi'nin karısı, iki kızını alarak Rasulullah (s.a.

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-21

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-21

Nisa Suresi *Bu mübarek sûre kadın, ev, aile, devlet ve toplumu ilgilendiren önemli kanunlardan

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-20

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-20

Yüce Allah bu mübarek sûreye tevhid, ulûhiyet ve nübüvvet delillerini zikrederek başladı ve

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-19

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-19

172.Ayet; Karh, yara; kurh ise yaranın acısı demektir. 173. Ayet: وَقَالُواْ حَس

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-18

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-18

*Ayet: 159: فَبِمَا رَحْمَةٍ مِّنَ اللّهِ لِنتَ لَهُمْ “Al

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-17

SAFVETÜ’T TEFASİR NOTLARI-17

Uhud savaşında müslümanların başına gelen bazı musibetlerden sonra Rasulullah (s.a.v) Medine

Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.

TAHRÎM,6

GÜNÜN HADİSİ

Sehavet sahibi Allah'a yakındır, insanlara yakındır, cennete yakındır, cehennemden uzaktır. Cimri ise Allah'tan uzaktır, insanlardan uzaktır, cennetten uzaktır, cehenneme yakındır. Cahil sehavet sahibini Allah, cimri ibadet düşkününden daha çok sever."

Tirmizi, Birr 40, (1962)

TARİHTE BU HAFTA

*Fatih Donanmayı Haliç'e İndirdi.(22 Nisan 1453) *T.B.M.M. Açıldı.(23 Nisan 1920) *Yavuz Sultan Selim Padişah Oldu.( 25 Nisan 1512) *Çernobil Nükleer Faciası.(26 Nisan 1986) *Sultan II.Abdülhamid Han Tahttan İndirildi.(27 Nisan 1909)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI