SORU CEVAPLARLA BEDÄ°ÃœZZAMAN VE ESERÄ°


Hüdaverdi Can

hudaverdi60@hotmail.com

2003-01-29 08:32:05

SORU: Bu asrı diğer asırlardan ayıran en temel özellik sizce nedir?

CEVAP: Öyle görünüyor ki bu asrı diğer asırlardan ayıran en temel özellik inkar-ı uluhiyyet fikrinin sistemleşmesi, materyalist ve ateist düşüncenin felsefeyi de kullanarak geniş bir yayılma alanı bulması ve insanların hazır bir dirhem lezzeti gelecekteki batmanlarca lezzetlere tercih ederek hazır ve peşin bir kısım ücretler adına ahireti inkar edip bütün mesailerini dünyaya sarf etmeleridir.

SORU: Bu asra ve problemlerine Risale-i Nur'daki yaklaşım nedir?

CEVAP: Soruya geçmeden kısaca Risale-i Nurların müellifine ait bir-iki kelime söyleyelim ki, Risale-i Nurları daha iyi anlamış olalım. 1877 Yılında Bitlis-Hizan'ın Nurs köyünde dünyaya gelen Bediüzzaman Said Nursi, yıllarca süren klasik medrese eğitimi içinde boğulmadan en temel bilgileri almış, modern bilim ile ilgili eserlere de Bitlis, Mardin ve Van il kütüphanelerinden tedarik ederek okumuş, 1907'de İstanbul'a giderek eğitim, bilim ve ekonomi ile ilgili projelerini saraya takdim etmiş müstesna bir dahi'dir.

O fen ve din ilimlerinin beraber okutulacağı bu proje ile Doğunun eğitim probleminin çözümüne katkıda bulunmak istemiştir. 1911 yılında Şam'a giden ve orada meşhur hutbesini okuyan Bediüzzaman herkesin karamsar tablolar çizdiği bir dönemde 'İstikbalin yalnız ve yalnız İslamiyyetin olacağı' müjdesini vermiş, aynı yıl şark vilayetlerini temsilen Sultan Reşad'ın Rumeli Seyahatine katılmış, Van'da kurmayı planladığı üniversite projesini padişahla görüşerek desteğini almış ve Van Gölü kıyısına temelini atmıştır. Vatanın kurtuluşu için vazife üstlenen Bediüzzaman, birinci dünya savaşında Ruslara karşı gönüllü alay komutanı vasfıyla talebeleriyle birlikte savaşa iştirak etmiştir.

İngilizler İstanbul'u işgal edince, Ankara'ya davet edilmiş ama kendisine teklif edilen mebusluk, umumi vaizlik ve diyanet işleri reisliği gibi birçok vazifeyi reddederek Van'a gitmiştir.

İnsanlığın imanının ve tüm değerlerinin materyalist, ateist ve hedoist bir bombardımana maruz kaldığı bir zaman diliminde ve coğrafya parçasında yaşayan Bediüzzaman çağına uygun reçeteler sunmuş, eserler ortaya koymuştur.

O, son derece olumsuz sosyo-kültürel şartlarda yaşadığının bilincinde bir İslam düşünürü olarak önünde duran acil çözüm bekleyen problemlerle meşgul olmuş, bozulmaya çalışılan manevi ve ahlaki yapıyı muhafazaya gayret etmiştir.

Bu konuda o, kendisini 'Ben cemiyetin iman selameti yolunda dünyamı da, ahiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne de Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur'an'ımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa, Cennet'i de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimin imanını selamette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım. Çünkü, vücudum yanarken gönlüm gül-gülistan olur' diyecek kadar feda etmiştir.

 Geri kalmanın en büyük sebebi olarak cehalet, zaruret ve ihtilafı gören Bediüzzaman cehaleti bütün kötülüklerin davetçisi ve acil çare bekleyen bir hastalık olarak görmüş ve ona savaş açmıştır.

Özellikle ateizmin yaygın ve salgın hale geldiğini gören Bediüzzaman bununla mücadele edilmesi, bunun da yolunu şaşırmış insanlara bir nur gösterilerek yapılması gerektiğine inanıyor ve 'iki eli olduğunu, yüz eli olsa da hepsi ile nur tutacağını çünkü bu zamanda nur'a ihtiyaç olduğunu' ifade ve ilan ediyordu. O bunu yaparken klasik ulemanın yaptığı gibi soyut mantıksal çıkarımlar içeren spekülatif bir yöntem uygulama yerine günlük yaşanan somut olaylardan hareket eden analoji yani temsil metodunun uyguluyordu.

Bediüzzaman bu yöntemin Kur'an metodu olduğunu diğerlerinden daha etkili olduğunu belirtir. Zira Kur'an'da en derin hakikatler bile insanların anlaması için (İbrahim,25; Rum,28; Cuma,5) çok basit ve her seviyede insanın hatta dağdaki çobanın bile anlayabileceği misaller ile anlatılır. Yani verilmek istenen gerçeklik sıradan insanların bile anlayabileceği bir tarzda takdim edilir. İnsanların gündelik gerçeklerine göndermeler yapılır. Kur'an'ın seçtiği temsil yönteminin önemine müfessirler de dikkat çekerler: Derin gerçeklerin anlaşılabilir hale getirilmesi, ancak âlemden alınacak misallerin geliştirilmesiyle mümkün olabilecektir. Allah âlemden aldığı birçok misal ile insanların anlamalarını kolaylaştırmayı murad buyurmuştur.(1)

Çünkü soyut gerçeklikler insan aklı ve hayali tarafından kolay kavranamaz. Bu sebeple bunların beş duyu organına hitap edecek şekilde anlatılması daha etkili olur. Böylece soyut gerçeklikler insan hissiyatının kavrayabileceği somut olgulara indirgenerek duyuları ile buluşması sağlanır.(2) Ebussuud Efendi de benzeri bir yaklaşım sergiler.(3)

Bu yöntem Bediüzzaman'a göre yüce ve ulvi hakikatleri zihinlere ulaştırabilmenin en uygun yoludur. Zira Kur'an bütün insanlığa indirilmiştir. Sadece elit ve entel kesime değil, avama da hitap ettiği, hatta muhataplarının büyük bir çoğunluğunun avamdan olduğu dikkate alınırsa bunun ne derece önemli olduğu da anlaşılır. Bu sebeple onlara ulaşmanın en kestirme ve kolay yolu onların gerçeklerinden verilen örnekler olmalıdır.(4)

Bu şekilde insanlara sunulan hakikatler onların zihinlerini yormayacaktır. Çocukla onun kelimeleri ile iletişim kurulabildiği gibi sıradan insanlarla da onların seviyelerine inilerek basit temsiller ile iletişim sağlanabilir.(5)

Klasik alimlerin özellikle de Aristo felsefesinin etkisiyle mantıki ilişkilere daha yoğun bir şekilde yaklaşırken Bediüzzaman te'lif ettiği eserlerinde 'Kur'an metodu' dediği bu metodu kullanmış, bununla da bir taraftan muhataplarını bilgilendirmeyi, öbür taraftan da marifet ve muhabbeti geliştirmeyi hedeflemiş; medresenin bilgi ve kültürü ile tekke ve zaviyenin marifet ve muhabbetini bir araya getirmeyi hedeflemiştir.

Hedefini Tevhid-Uluhiyet, Nübüvvet, Ahiret, İbadet ve Adalet olarak belirleyen Bediüzzaman, bunları hem avamdan olan müslüman halka hem de materyalist ve ateist inkarcılara anlatmayı gaye edinmiştir.

Amacı, bir taraftan avamın imanını kuvvetlendirmek, öbür taraftan ise materyalist felsefe ile akılları karışmış insanlara doğru yolu göstermektir. O, bunu analoji metodunu esas alarak gerçekleştirmeye yani gördüklerinden hareketle insanlara verdiği örneklerle imanlarını takviye ve inkarlarını kırmaya, bir başka ifadeyle de bilinenden bilinmeyene intikal ettirmeye çalışmıştır.

Akıl yürütmenin temel yöntemlerinden biri olan analoji ile insan zihni bilinenlerden hareketle bilinmeyenlere ait sonuçlar çıkarır. Kıyas-ı temsili de denilen bu yöntemi, Razi felsefecilerden alarak geliştirmiştir. Ancak bu metoda da eserlerinde yer veren Bediüzzaman bunu daha farklı şekilde kullanır. Razi illet bizzat Allah olduğu ve Allah ile diğer varlıklar arasında eşitlik söz konusu olmadığı için 'illetten ma'lule' ve 'iki eşit şeyin birinden diğerine intikal' yöntemlerinin kullanılmasının Allah için söz konusu olamayacağını dolayısıyla Allah hakkında sadece ma'lulden illete eserden müessire, yaratılandan yaratana intikal metodunun kullanılabileceğini kabul eder. Bediüzzaman ın düşünce merkezinde kelamcıları aslu'l-usul dedikleri Allah'ın birliği yani Tevhid vardır. Ona göre bütün yollar tevhide çıkar ve onun tüm yazılarında ve yorumlarında hakim ton tevhid rengidir. Ona göre her şey ve her olay tevhid ekseninde anlamlı hale gelir. Onun içindir ki o, şahıslar ve olaylarla meşgul olmak yerine mücadelesini tevhid hakikatini zedeleyebilecek fikirlere karşı yürütmüş, inkar-ı uluhiyete karşı savaş açmıştır.

SORU: Sizce Bediüzzamanın diğer asır ve islam alimlerine bakışı nasıl?

CEVAP: Eserlerine bakıldığında çok açık anladığımız bir şey var. Yukarıda da kısmen temas ettiğimiz gibi Bediüzzaman kendisinden önce yazılan eserleri görmüş, okumuş, istifade etmiş ve geliştirmiştir. O, eserlerinde özellikle Kelam, Tasavvuf ve Felsefe ile ilgili değerlendirmeler yaparak bu disiplinlere olan bakış tarzını da bize gösterir.

Ona göre Kelam, Tasavvuf, Felsefe ve Kur'an insanları Allah'a götüren yollardandır. Bu disiplinlerden Kelam ve Tasavvuf kaynağını Kur'an'dan almış olsalar bile içine beşer fikri karıştığı için onlar ile Allah' ulaşmak zorlaşmış hatta insan zihninde çeşitli sorular bırakmışlardır. Felsefe zaten tamamıyla beşer karihasından çıktığı, akıl üzerine bina edildiği için şüphelerle doludur. Dolayısıyla en emniyetli, sade ve kısa yol yukarıda izah etmeye çalıştığımız Kur'an yoludur.(6)

Kelam'ın yöntemini uzun ve dolambaçlı bulan Bediüzzaman, Risale-i Nur'un bütünü kelam ilminin konuları olsa bile bunları Kur'an yöntemiyle ele aldığını vurgular.(7) Zira kelamcılar sadece akla ve mantığa dayanarak Allah'ı ispatlamaya çalıştıkları için elde edilen Allah marifeti Kur'an yöntemine göre eksiktir. Aynı noksanlık tasavvuf yolu ile elde edilen marifet için de söz konusudur.(8)

Risale-i Nurlar ise meseleyi kalp ve ruh bütünlüğü içinde ele alıp izah ettiği için her şeyde Allah'ı tanımaya bir pencere açmıştır.(9)

Düşünce ve görüşlerini Ehl-i Sünnet kelamı çerçevesinde izah eden Bediüzzaman Risale-i Nur'un hakikate daha kısa bir yolun, safi bir kulluğun ve tarikattan daha yüksek bir velayet yolunun ilimde, iman hakikatlerinde ve Ehl-i Sünnet kelamında bulunduğunu, yeni bir tarzda gösterdiğini ifade eder.(10)

Bediüzzaman diğer asırlarla bu dönemi ve problemlerini karşılaştırırken Yahudiler, Hıristiyanlar, felsefeciler ve Ateistlerin Kur'ana karşı bin seneden beri itiraz ettiklerini ve saldırdıklarını, bunlara her asırda çeşitli şekillerle cevap verenler bulunduğunu belirtikten sonra bu asırda saldırıların bir'den bin'e çıktığını, müdafaa edenlerin ise yüz'den 2-3'e indiğinin altını çizer. Bunlara karşı cevap verebilmek için kelam ilmini elde etmenin ise uzun zaman aldığını(11) hâlbuki bunun Risale-i Nurlarda 5-10 haftada öğrenilecek şekilde izah edildiğini anlatır.(12)

Ona göre eskiden dalalet cahillikten geldiği için izalesi kolaydır. Hâlbuki bu gün dalalet ilimden, fenden ve felsefeden gelmektedir. Bu sebeple hem izalesi zordur hem de artmıştır.(13)

DÄ°PNOTLAR

1-Ebubekir Es-Suyuti, ed-Dürrü'l-Mensur fi Tefsiri'l-Me'sir, 6/557, Beyrut, 1414

2-Fahreddin er-Razi, et-Tefsiru'l-Kebir, 13/118, Beyrut, 1995

3-Ebussuud, Tefsir, 7/58; Beyrut, ts.

4-Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, 1/241, Nesil Yayınları, İstanbul, 1994

5-Bediüzzaman Said Nursi, A.g.e, 1/390

6-Bediüzzaman Said Nursi, Mesnevi-i Nuriye, 212-213, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1991

7-Bediüzzaman Said Nursi, Barla Lahikası, 162, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1996; Emirdağ Lahikası, 1/207, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1994

8-Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası, 1/103, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1994

9-Bediüzzaman Said Nursi, Mesnevi-i Nuriye, 10-11, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1991

10-Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası, 1/90, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1994; Kastamonu Lahikası, 172; Yeni Asya Neşriyat, 1994

11-Bediüzzaman Said Nursi, Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 95; Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1997; Kastamonu Lahikası, 133

12-Bediüzzaman Said Nursi, Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 9-10

13-Bediüzzaman Said Nursi, Mesnevi-i Nuriye, 180, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1991

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

BEDİÜZZAMAN HAKKINDA ÖN-YARGI SEBEBİ OLAN İKİ MESELE-3

BEDİÜZZAMAN HAKKINDA ÖN-YARGI SEBEBİ OLAN İKİ MESELE-3

İkinci başlığıma geçiyorum. Bu taife yine diyorlar ki; “ Efendim, Said Nursî’ye vahiy gel

BEDİÜZZAMAN HAKKINDA ÖN-YARGI SEBEBİ OLAN İKİ MESELE-2

BEDİÜZZAMAN HAKKINDA ÖN-YARGI SEBEBİ OLAN İKİ MESELE-2

Bakın bu gün Regaib kandili. Benim kanaatim –ki siz de destekleyeceksiniz- şu an Türkiye’de

BEDİÜZZAMAN HAKKINDA ÖN-YARGI SEBEBİ OLAN İKİ MESELE

BEDİÜZZAMAN HAKKINDA ÖN-YARGI SEBEBİ OLAN İKİ MESELE

-Bediüzzaman Ne Demek?- -Yazdı mı? Yazdırıldı mı?-

AZÄ°Z ÃœSTADIMA

AZÄ°Z ÃœSTADIMA

Aziz üstadım; seni tanıdığıma, eserlerini okuduğuma şükür ediyorum. Sana talebe olma şe

MEĞER İŞ BİZİM ANLADIĞIMIZ GİBİ DEĞİLMİŞ

MEĞER İŞ BİZİM ANLADIĞIMIZ GİBİ DEĞİLMİŞ

Biz münevverler, ekseriyet itibariyle herhangi bir içtimai meselede gazete haberleriyle iktifa ede

BÂZI MÛTEBER KAYNAKLARDA BEDÎÜZZAMÂN’IN DOĞUM TÂRÎHİ

BÂZI MÛTEBER KAYNAKLARDA BEDÎÜZZAMÂN’IN DOĞUM TÂRÎHİ

1- Bedîüzzamân Saîd Nursî: Târihçe-i Hayâtı, Eserleri, Meslek ve Meşrebi, Doğuş Ltd. Şi

BEDİÜZZAMAN’IN KİM VE NE OLDUĞU

BEDİÜZZAMAN’IN KİM VE NE OLDUĞU

Rahmetli Said-i Nursi veya Kürdi'nin nasıl yaşadığını ve nasıl öldüğünü öğrenmek içi

SAÄ°D-Ä° NURSÄ°

SAÄ°D-Ä° NURSÄ°

Abdürrahim ZAPSU Yetmiş yıl evvel Van vilâyetinin Nurs köyünde doğdu. Babasının ismi Mirza

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-5

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-5

Bu anlattıklarımız, mücahid alim Said Nursi’nin hayatının bazı safhaları ve lem’alarıdÄ

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-4

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-4

Esaretten kurtulup Van’a döndüğünde Müslüman safları ve cemaatleri arasındaki İslami gayr

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-3

ABDÜLFETTAH EBU GUDDE’NİN KALEMİNDEN ÜSTAD BEDİÜZZAMAN-3

Bu kısa fetret dönemi sonrasında tüm himmetini bütün iÅŸlerde dinin tahkimine ve zayıflık gÃ

Şüphesiz o, korunmuş bir kitapta (yazılı) olan pek şerefli/değerli Kur'an'dır ki O'na temiz olanlardan başkası dokunamaz.

(Vakıa, 77-78-79)

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Cebrail bana komşuya iyilik etmeyi tavsiye edip durdu. Neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım."

Buharî, Edeb 28; Müslim, Birr 140-141. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 28; İbni Mace, Edeb 4

TARÄ°HTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI