“HA SEN HA BEN”

Osmanlının son dönemlerindeyiz. Papaz iken İslâm diniyle müşerref olan bir kimse, İstanbul'a gelir ve bilgisini genişleterek Bağlarbaşı civarında bir camiye imam olur. Aslen Bulgaristan'lı olan bu zat memleketindeki anne ve babasını ziyaret için yola çıkar. O günkü şartlarda yolculuğun bir kısmı ancak katır sırtında yapılmaktadır. Hoca Efendi bu maksatla bir katır kiralar.


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2022-02-15 21:34:01

Osmanlının son dönemlerindeyiz. Papaz iken İslâm diniyle müşerref olan bir kimse, İstanbul'a gelir ve bilgisini genişleterek Bağlarbaşı civarında bir camiye imam olur. Aslen Bulgaristan'lı olan bu zat memleketindeki anne ve babasını ziyaret için yola çıkar. O günkü şartlarda yolculuğun bir kısmı ancak katır sırtında yapılmaktadır. Hoca Efendi bu maksatla bir katır kiralar. Binitin sahibi onu memleketine kadar götürecek ve sonra geri dönecektir,

Katırcı ile birlikte yola devam ederken akşam yaklaşır. Gece karanlığında yolculuğun zorluğunu dikkate alan Hoca Efendi, karşılarına çıkan bir köyün ismini katırcıya sorar. O, köyün ismini söyleyince Hoca Efendi; "Bu köyün papa eski zamanda benim arkadaşımdı. Ona misafir olalım" der. Köye varıp o şahsın kapısını tıklatırlar.

Kapıyı açan ev sahibi. eski bir dostunu sarık ve cübbe ile karşısında görünce, hayretle karışık bir sevinç içerisinde onları içeri alır. Hâl ve hatır sorduktan, havadan ve sudan konuştuktan Hocaefendi, akşam namazını kılmak için kalkar.

O namazı eda ettikten sonra ev sahibi yemek sofrasını getirir. Yemekten sonra sohbet başlar. Geçmiş günlerin hatıralarından bahsederken yatsı namazı vakti olur. Hoca Efendi namaz kılmaya kalkar. O namazını eda ederken ev sahibi katırcıya hitaben:

- Oğlum, senin adın nedir? diye sorar. Katırcı:

- Hasan, der. Papaz:

- Ha seçen, ha ben, der. Katırcı kızar ve;

- Ne için böyle söylüyorsun? diye sorar. Papaz:

- Bak! O, müslüman olduğu için namaz kılıyor. Ben Hıristiyan olduğum için kılmıyorum, Sen de kılmıyorsun. Aramızda ne fark var" deyip tekrar "Ha seeen, ha ben" der.

İşittiği iğneleyici sözle hiddeti şiddetlenen katırcı, papazı evinin içinde dövmeye başlar. Hoca Efendi namazını çarçabuk tamamlayıp:

-Hasan! Ne yapıyorsun?! Senin yaptığın bu iş ayıp değil mi? Biz misafiriz; o ev sahibi. Bize güleryüz gösterdi ve yemek ikramında bulundu. Bu hareketinden utanmıyor musun? deyince katırcı;

- Baksana! Bana ne diyor? der. Hoca Efendi işitmemiş gibi davranarak:

-Ne diyor? diye sormuş? O:

- Ha seen, ha ben, diyor. Hoca Efendi:

- Yalan mı söylemiş. yoksa yanlış mı konuşmuş? Sen bunu hak etmeseydin o da böyle söylemezdi deyip, Hasan'ı tenkit ve teskin etmiş.

Ev sahibi, Hoca Efendi için yatak hazırlamış. Kendisini pataklayan Hasan'a da yatak yorgan getirmiş ve misafirine hayırlı geceler temennisinde bulunarak yanlarından ayrılmış..

Yatağa girip yatmışlar amma, Hasan öfkeli bir şekilde burnundan solumakta "of, puf" diye sesler çıkarmaktaymış. Hoca Efendi:

- Hasan uyusana! diye seslenmiş O:

- Uyuyamıyacağım. Ben bu papaza bir şey yapacağım demiş. Hasan'ın niyetinin bozuk olduğunu anlayan Hoca Efendi:

 - Kalk ve katırları hazırla da yola devam edelim, demiş.

Onların seslerini işiten ve hazırlandıklarını gören ev sahibi; 

- Hoca Efendi! Neden bu kadar erken gidiyorsunuz? deyince misafir hoca;

- Yolumuz uzun, bir an önce yolcu olalım istedim, cevabını vermiş.

Ortalık ağarıp sabah vakti olunca Hocaefendi:

-Hasan, duralım de ben namaz kılayım, demiş. Katırcı:

-Hoca Efendi beni bekle, ben de  abdest alayım ve beraber namaz kılalım demiş. Hoca;

- Sana ne oldu Hasan deyince o:

- Olan oldu ve geçen geçti. Ben bir papazın ' Ha seeen, ha ben" sözüne ikinci bir defa muhatap olmak istemiyorum, cevabını vermiş.

Günün birinde Silistreli Süleyman Hilmi Efendi merhum, bu zâtın imamlık yaptığı camide vaaz ederken, hikâyeyi nakletmiş. Namazdan sonra bir hanım yaşlı gözlerle kendisine doğru gelip, "Bahsi geçen o zat, benim babamdır" demiş... 

Kaynak 

Mehmed Emre

Üstadım Süleyman Hilmi Tunahan ve Hâtıralarım

Erhan Yayınları

İst. 2000, 2. Baskı

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

KALP GÖZÜ DAİMA GÖRÜR

KALP GÖZÜ DAİMA GÖRÜR

Güzel bir Mayıs sabahı New York'taki Santral parkın bir köşesinde iki kör adama rastlanmışt

KUTSAL ADAK

KUTSAL ADAK

Yıllar önce ailemle birlikte, Fas'daki küçük bir kentin ortasındaki bir köşkte mutlu yaşıy

KONFÜÇYÜS'ÜN MECLİSİNDE SOHBET

KONFÜÇYÜS'ÜN MECLİSİNDE SOHBET

Konfüçyüs bir gün öğrencileri ile sohbet ediyordu. Konfüçyüs dedi ki: “Bilgi edinmek içi

BALTA HIRSIZI

BALTA HIRSIZI

Bir adam baltasını kaybetmişti, onu komşusunun oğlunun çaldığını sanıyordu. Onun hareketl

“HA SEN HA BEN”

“HA SEN HA BEN”

Osmanlının son dönemlerindeyiz. Papaz iken İslâm diniyle müşerref olan bir kimse, İstanbul'a

“CÖMERTLİĞİN BABASI”

“CÖMERTLİĞİN BABASI”

Arap Tarihinde cömertliğiyle meşhur Hatem-i Tai’yi çoğumuz duymuşuzdur. Adeta cömertlik bu

ASIL ŞAŞILACAK ŞEY

ASIL ŞAŞILACAK ŞEY

Tefsîr-i Râzî’de hikâye olunmuştur ki bir gün birisi Hz. Ömer’in huzurunda; “Şu satran

VATAN DERDİ, EVLÂD ACISINDAN MUKADDEMDİR!

VATAN DERDİ, EVLÂD ACISINDAN MUKADDEMDİR!

Dünyada tek bir evlâdım, ciğer-pârem, istinâdgâh-ı refâh u maîşetim var: Mehmed Bey!.. Bu

HAKİKİ SALTANAT

HAKİKİ SALTANAT

Abdullah bin Mübarek (rahimehullah) Rakka şehrine doğru yola çıkmıştı. Havada çokça toz ya

MÜKÂFATLANDIRAN SABIR

MÜKÂFATLANDIRAN SABIR

Sydneyli bir tüccar, Bombay’dan kalkan bir gemiye yetişebilmek için, son dakikada bir taksiyle

UNUTULMAYAN BORÇ

UNUTULMAYAN BORÇ

“Bütün Dünya” adlı ünlü derginin Temmuz 1948 tarihli 6. Sayısında, İzmir’den bir oku

Gökleri ve yeri yerli yerince yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş ancak O'nadır.

et-Teğabün: 3

GÜNÜN HADİSİ

Sizden biriniz, kendisi için sevdiği şeyi (mü'min) kardeşi için de sevinceye kadar kamil mümin olmaz.

250 Hadis, s.148

TARİHTE BU HAFTA

*Nizamü'l-Mülk'ün Şehadeti(14 Ekim 1092) *II.Kosova Zaferi(17 Ekim 1448) *Gedik Ahmed Paşa'nın Vefatı(18 Ekim 1482)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI