ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-51
Kamer Suresi *Ay'ın yarıldığı hadisini, Buhari, Müslim, Ahmed b. Hanbel ve diğer muhaddisler haber vermektedir. Çok sahih haberlerdir
Kamer Suresi
*Ay'ın yarıldığı hadisini, Buhari, Müslim, Ahmed b. Hanbel ve diğer muhaddisler haber vermektedir. Çok sahih haberlerdir. Çok sika, yani güvenilir raviler bunu rivayet etmişlerdir. Efendimiz hicret etmeden 5 sene önce, Mina'da Mekke'li müşriklerin de bulunduğu bir esnada, kendisinden bir mucize istediklerinde -bir rivayete göre böyle- ayın tam 15'i olduğu bir anda sevgili Peygamber eliyle aya işaret edip ayın bölünen bir parçasının bir ufukta, öbürününde diğer ufukta görüldüğünü hadisler bize haber vermektedir.
Hadisi Buhari Kitabu'l-Menâkıbin 27. Babında 3627 nolu hadisinde; yine, Buhari Kitabu'i-Tefsirinde birinci babında 4864. hadisinde, yine Buhari Menakibu'l-Ensar'da 36. Babında 3868 nolu hadisinde; Müslim Kitabu'l-Münafikîn de 43-44, 47-48 nolu hadislerinde; Ahmed b. Hanbel Müsned'inde ise birinci cildin 377, 413, 447. sayfaları, ikinci cildin 275-278, sayfalarında, 4, cildin 82. sayfasında ayın yarılma olayını beÅŸ ayrı saÂhabeden bize nakletmelerdir.
Günümüzde bir kısım insanımızın batıya olan imanı, Kur'ân'a olan imanının önüne geçiyor. Diyorlar ki; "efendim böyle bir olay olsa idi Batılı uzay bilimcileri bunu görürler ve de kaydederlerdi. Batının hiçbir tarih kitabında, hiçbir ilmi kitabında, hiçbir uzay kitabında bu olay nakledilmemektedir." Tek gerekçeleri bu. Yani herşeyleri batının kaydına bağlı. Batı yazmışsa doğrudur, yazmamışsa doğru değildir. Kur'ân yazmışsa . ama Batı onaylamışsa doğrudur. Batı onaylamamışsa, doğru değildir.
Tarih boyunca bütün müfessirlerimizin % 99'u, bu ayetin böyle anlaÂşıldığını ifade ediyorlar. Hadisleri de hemen arkasından zikrediyorlar. Batıya olan imanı, Kur'ân'a olan imanlarından fazla olan insanlarımız, hadisler onların bütün düşüncelerini altüst ettiÄŸinden, hadisleri yani sevgili Peygamberimizi devreden çıkarmaya yöneliyorlar. Sevgili Peygamberimizin hadislerinin, sözlerinin öneminin olmadığını söyleme tarafına gidiyorlar.
Sonra bu ayet şöyle anlaşılır diyorlar; "Ay yarılacak" manası da verilebilir. Nereden anladın? İşte hicri 5. asır da gelen filan tefsirci böyle de anlamış, peki; sevgili peygamberimizin sözüne inanmıyorsun da, son hicri beşinci asırda gelen zatın sözüne niye inanıyorsun? Her taraftan tutarsız bir mantık ve düşünce.
*Diyorlar ki; "Eğer ay ikiye yarılsaydı batılılarda görürdü," Niye batılılar diyorsunuz da, "Doğudaki de görürdü" demiyorsunuz? Yani siz batı insanını insan kabul ediyorsunuz da, Doğu insanını insan kabul etmiyor musunuz? Çinlileri, Hintlileri, Türkleri insan kabul etmiyor musunuz? Siz Japonları insan kabul etmiyor musunuz?
Allah rahmet eylesin Mevdudî, Tefhimül-Kur'ân'ında diyor ki; "Hindistan'ın Malabar kentinde o günün bir Raca'sı yani hükümdarı, Peygamberimizin ayı yarma mucizesi neticesinde, yarılmış olan ayı gördüğünü Malabar tarihinde yazmıştır." Şu anda Hindistan piyasasında alınan ve satılan Malabar Tarihinde, Efendimiz zamanında yaşamış bir kralın hatıratında ayın yarıldığını gördüğünü anlatmaktadır."
Rahman Suresi
*Nimetlerin en başına Kur'-an-ı Kerim'i yerleştirmiş. Allah (c.c.) ilk önce Kur'an-ı Kerim nimetini hatırlatıyor. Maide Suresinde de ifade edildiği gibi Kur'an bir nimettir.
*Sevgili Peygamberimiz Uhud Dağına, sığındığında; "Bu DaÄŸ bizi sever, biz bu dağı severiz" demiÅŸtir. "DaÄŸ sever mi? demiÅŸ o günün imansızları. Günümüzde araÅŸtırÂmacılarımız çiçeklerin, kendisine gösterilen sevgiyi anladığını ifade ediyorlar. Sevilen çiçekle, ilgi gösterilmeyen çiçeÄŸin geliÅŸmesinde farklılık ortaya çıkıvermektedir.
*EkmeÄŸi yalanlayan yok. Ä°mansızı da, imanlısı da, ateisti de, ataisti de komünisti de alıyor ve yiyorlar. Orada yalanlayan yok. Ama bu insanların gözlerini toprak perdeliyor. Ä°nananların ufku imansızlardan daha geniÅŸtir. Bu dünyada toprağı perde yapmayan, ekÂmeÄŸi perde yapmayan ve "bütün bunları yaratan Allah'dır." diyenler, ahiret nimetlerini de elde edecekler, cennete kavuÅŸacaklar, iki dünyaÂsını da mutlu edeceklerdir.
*Allah (c.c.) insanı ve insanlığın ana kaynağı olan Hz Adem'i kuruÂmuÅŸ, tamtakır çamurdan, balçıktan yaratmıştır. Yani Allah'tır topraÄŸa can veren. Åžu anda yeryüzünde dolaÅŸan, gökÂyüzüne uçmaya çalışan, yıldızlarla oynamaya çalışan bizler bile yeryür zünden toplanan toprakların en saf, en süzülmüş hali deÄŸilmiyiz? Ana rahminden dünyaya geldiÄŸimizde 2-3 kilo idik. Ama ÅŸimdi 60- 70- 80-kiloluk insanlar olduk. Peki nereden geldik, nasıl büyütüldük biz?
Yine o toprak; koyunda ete dönüştü, aÄŸaçta elmaya dönüştü, yine o toprak buÄŸdaya, ekmeÄŸe dönüştü, vb. ve hepsi bizde toplanmaktadır. Dünyanın en harika bir sanatı olarak, Allah (c.c.) tarafından yaratılÂmaktayız. Aslımız yine topraÄŸa dayanmaktadır. Allah (c.c.)'ın Hz Adem'i topraktan yarattığına aklı ermeyen, -bir türlü aklı basmayan-insanlar bir ara demiÅŸler ki; insanın aslı maymundandır. Peki ne olacak? Maymunu araÅŸtıracaksınız? O nereden geldi? Sonunda bir yere varacaklar. Ya toprak diyecekler ya da taÅŸ diyecekler.
Yani insanoÄŸlu aklını ne kadar gergef gibi gererse, ne kadar üzeÂrinde iÅŸleme yaparsa, o oranda Allah'a (c.c.) mutlak surette yaklaÅŸacaktır.
*Ä°ki doÄŸu ne demek oluyor? Yazın güneÅŸin doÄŸduÄŸu yer ile kışın güÂneÅŸin doÄŸduÄŸu yer ayrı ayrıdır. Bir baÅŸka ayette; "doÄŸuların ve batılaÂrın Rabbi." buyrulmaktadır.
*Kızıl denizin içerisinde tatlı suların olduğunu, bizim Osmanlı gemicileri kendi kitaplarına da yazmışlardır. Kızıl denize vardıklarında kovalarını sarkıtıp tabanından tatlı su ihtiyaçlarını karşıladıklarını hatıratlarına yazıvermişler. Oradan tatlı su çıkıyor, tuzlu şu ile karışmadan yaşayıp gidiyorlar. Tatlı suyun içerisinde tatlı su hayvanları yaşayıp gidiyor
*Eski bir Osmanlı şairi şöyle demiş;
Eğerçi hane-i pür nakşdir sarayı cihan
 Veli kitabeleri "küllü men aleyha fan"
Cihan sarayının odaları çok süslüdür, amma duvarındaki levhada "Herşey yok olacaktır" yazılı diyerek, iktibas yapar.
*Allah tecellisini tekrar etmez,
Bir ÅŸeyi iki defa izhar etmez.
Asarı neva nevdir olan mamurun
Bilmez bunu kim, dikkati nazar etmez" Merzifonlu Muallim Cudi
Vakıa Suresi
*Bu dünyada, "ben dünyamdan razıyım" diyenler iç dünyalarında bunu onaylamıyorlar. Binlerce sıkıntı onların beraberinde. Onun için sıkıntısız yaşayan yok. Sıkıntısız bir hayat ahirette var.
Bu dünyada imanları yüreklerine yerleÅŸmiÅŸ ve hücrelerinde imanları çiçek açmış insanlar, biraz olsun bu dünyanın sıkıntılarını atmış olanÂlardır. Bu özelliÄŸe sahip olan insanlar, ellerinden kaçana üzülmezler, ellerine geçene sevinmezler. Yunus Emre'nin dediÄŸi gibi;
-Ne varlığa sevinirim
-Ne yokluÄŸa yerinirim
-Aşkın ile övünürüm,
-Bana seni gerek seni;
Diyenler mukarrabinden olabilecek insanlardır. Onlar Öncüdürler. (Yunus'un bu şiiri, Hadid suresinin 23 ncü ayetinin türkce tercemesi gibidir.)
*Åžu anda Türkiye'de ve Dünya'da Ä°slâmî hizmetler yapan çok çeÅŸitli insanlarımız var. Öncülük yapıyorlar. Allah onların hepsinden razı olÂsun. Ä°talyan parlementosunda, Alman parlementosunda insanları taÂnıyıp, onlara Ä°slam'ı anlatan insanlarımız var. Avrupa'da bir ay müddetle kaldığımda görmüştüm. Starzburk'taki Avrupa parlementosundaki üyelerle iliÅŸki kuran tüccarlarımız var biÂzim. Ekonomik olarak üstünlük saÄŸladığından, karşı tarafta buna boÂyun eÄŸmek zorunda kalıyor. Bunlar öncü kuvvetlerimiz bizim. Kur'an'da övülen öncülerdir bunlar. Ä°nÅŸallah bunlar mukarrabun'dan olurlar.
Onları sevdiÄŸimiz için, Rabbim bize de; "haydi onlarla birlikte gidin, siz bunları seviyordunuz" der Ä°nÅŸallah. Battal Gazi'yi seviyoruz. Neden? Çünkü o, bütün kafir ülkelerindeki insanlar iman etsinler, onÂlar da yanmasınlar diye itfaiye erinden daha fazla koÅŸturan insandı. Biz Halid b. Velid'i seviyoruz Cebel'i Tarık'ı geçen Tarık b. Ziyad'ı seviyoÂruz.
Avrupa insanı kafir olarak ölmesin ve bu insanlar müslüman olsun, ahirette yanmasın diye denizi aşıp, Avrupa'ya ulaşan öncüler bunlar. Bunları sevdiğimizden dolayı inşallah Rabbim bize; "siz onları seviyordunuz, haydi sevdiklenizle beraber olun" deyiverir.
*Sevdiklerimiz hep Ä°slam'a hizmet edenler olsun. Bu günlerde buna biraz daha fazla ihtiyacımız var. Şöyle bir ara iÅŸiÂnizi bırakın. Durun ve dinleyin. Bu günlerde müslümanlar birbirlerine biraz daha kenetlenmelidirler, dua etmelidirler.
*Yönünü kıbleye dönmüş, Kur'an'ı baÄŸrına basmış, yani kalbinin en derin yerine yerleÅŸtirmiÅŸ ve hatalı da olsa Ä°slam'a gönül vermiÅŸ insanÂların hepsini sevmek mecburiyetindeyiz.
Çünkü biz, dünya siyasetinde ÅŸunu gördük; Müslümana, müslümandan baÅŸka yardım eden yoktur. Hem Türkiye içinde, hem Türkiye dışında hangi grubtan olursa olsun, hangi yönde hizmet verirse versin, Ä°slam'a hizmet veren insanların tenkid edilecek tarafını deÄŸil, tasvip edilecek taraflarını tanıyacağız ve de tanıtacağız. Ä°yi taraflarının güçÂlenmesi için yardımda bulunacağız.
Bu günlerde biz buna biraz daha muhtacız ve bunu yapmaya da mecburuz. Biz, birimizin yapamadığı hizmeti diÄŸerimizin yaptığına inaÂnacağız. "Niye herkes benim gibi hizmet etmiyor?" demiyeceÄŸiz. "Ben yapmak istediÄŸim hizmeti yapıyorum, gücümün yettiÄŸini yapıyorum. Öbür kardeÅŸim de benim yapamadığımı yapıyor, diye düşüneceÄŸiz.
Bir binanın tamamlanışı gibi. Kapısını yapan ayrı, penceresini yapan ayrı, duvar yapan ayrı. Bütün bunlar bir binanın oluÅŸması için çalışıyorÂlar. Ä°slam binasınında topyekün insanlığa huzur vermesi için herkes bir gayretin içerisine girmiÅŸ. Bu konuda da yarış yapılıyor diye kabul edeÂceÄŸiz.
*Dünyadaki ...izmler ve sistemlerin geliÅŸtirdiÄŸi pislikler varya, iÅŸte onların akması cennette yok. Dünyada, o pislikler beyinlerimize aktıÂğından dolayı birbirimize kurÅŸun sıkıyoruz. Cennette bunlar da yoktur. Böylesine pisliklerin yaklaÅŸamadığı bir aleme gideceÄŸiz.
*Bazen bize dünya siyasetinde başkaları isim veriyor, ad takıyorlar. Mesela Fundamantalist Müslüman, Radikal Müslüman, Radikal İslamcı, demokrat müslüman, laik müslüman gibi... Bazı arkadaşlara baktığımda bu isimleri benimseyiverdiklerini görüyorum. Benimsememeye dikkat edeceğiz.
Allah-u Teâla Kur'an-ı Kerim'inde; "Ä°nsanları Allah'a davet eden, iyi ameller yapan ve Müslümanım diÂyenden daha güzel sözlü kim vardır."diyor. "Ben Müslümanım" diyenden daha güzel sözlüsü yok. Bizim bu ifadenin önüne veya sonuna bir isim getirmeye ihtiyacınız yoktur. "Müslim", Müslimin" Türkçemize Müslüman olarak geçmiÅŸ-bizi ifade etmeye yeÂterli bir kelimedir. Kur'an'i bir kelimedir.
Öyleyse baÅŸkalarının verdiÄŸi veya ilave ettiÄŸi, kelime veya sözcükÂleri kabul etmemeye dikkat edeceÄŸiz. Kabul edersek ne olur? demeyin. O ismi koyan adam, nasıl bir netice vereceÄŸini bilerek o adı koymakÂtadır.
*Allah (c.c.) ahireti tarif ederken bu dünÂyada bildiÄŸimiz ÅŸeylerle tarif ediveriyor. Nasıl ki bu dünyada Zakkum'u yiyemiyorsunuz. Halbuki bildiÄŸimiz topraktan bitiyor. Ahiretteki zakÂkum ise, cehennemde bitiyor, cehennem ateÅŸinden gıdasını alıyor, yakılan insanların irinlerinden sulandığına göre, onun acısı hayal bile edilemez.
*Her amel iÅŸleyiÅŸimizde dikkat edelim. Haram bir lokma boÄŸazımızÂdan girerken, bir gün onun yerine kaynar suların girip onunla azab ediÂleceÄŸini düşünelim. Işıklı salonlarda yetimlerin hakları yenirken, bunÂları hatırlarsak boÄŸazımızdan geçmeyiverir.
*Ä°ÅŸte bazı insanların; "canım Ä°slam'dan bahsetmeyin, ÅŸimdi yeri deÂÄŸil, buralarda olmaz, Onu camide konuÅŸun" dediklerini duyarsınız. BeÅŸ yıldızlı otellerin salonlarından birinde, siz bu ayetlerden bahsetseniz, herkes rahatsız olur. Zaten köşe dönerek yapılmış bir otelde, köşe dönenlerin toplandığı bir yerde, siz bu ayetleri okuyacak olursanız, adamlar fena halde rahatsız olurlar. Ä°ÅŸlerinden biri nazikçe "hocam bunları Sultanahmet camiinde, Süleymaniye'de okusanız, olmaz mı?" deyiverir.
Onun için diyorlar ki; "Camilerde namaz kıldınız da, biz karıştık mı? Siz camiye gittinizde, biz sizi yoldan mı çevirdik" Yani caminin içerisinde okuyun, bizim bulunduÄŸumuz yerlerde okumayın, rahatsız oluyoÂruz diyorlar.
Gerçekten rahatsız olurlar. Neden rahatsız olurlar? Adamlar yaptıkları işin yanlış olduğunu biliyorlar. Onun için; "müslümanların dedikleri doğruysa, bizim halimiz perişan" diyorlar. Bunu da biliyorlar.
Peki neden dönmüyorlar ve niye dinlemiyorlar? Bazı ÅŸeyleri hatırlaÂmak ve bilmek veya bildiÄŸini hatırlamak insana acı verir, üzüntü verir, keder verir. Onun için Allah'ın ayetleri ile, Allah'ın ayetlerini söyleyeÂcek insanlarla bir araya gelmemeye çok dikkat ediyorlar.
*Bu günlerde, Türkiye'de bir haber nedeniyle bir taraftan dinime saÂtaÅŸma ihtiyacı hisseden, Mehmet Akif'in tabiriyle;
Şarka bakmaz, Garbı bilmez görgüden yok payesi
Bir utanmaz, yüz kızarmaz büsbütün sermayesi.
dizelerinde ifadesini bulan, kaba, yobaz, imansız softa tipinde bazı insanlar, imansızlığını ortaya koyarak herÅŸeyden yararlanma tarafına gidiyorlar. Son günlerdeki, bir koyun kopyalama meselesinde de hemen, "bakıÂnız insanlar da birÅŸey yarattı, Allah'ın bu iÅŸte müdahalesi yok" diyen ateistler kendilerine bir malzeme çıkarma tarafına gidiyorlar.
Halbuki seri üretim diye birÅŸey yok. Ben bu iÅŸi Çapa Tıp Fakültesinde ehline sordum. Dediler ki; "hocam dışta döllenme meyÂdana getiriliyor, koyunun menisinden (meni olması lâzım) alınan bir ÅŸeyle meydana getirilen bu döllenme, yine koyunun ana rahmine koyuÂluyor. Yani 6 ay koyunun ana rahminde büyüyecek. Burada bizim yine müdahalemiz yok.
Bir arkadaÅŸ; "hocam şöyle anlatayım" dedi; "Nasıl ki tüp bebek dediÂÄŸimiz olayda babanın spermi ile annenin yumurtası dışarda döllendikÂten sonra ana rahmine yerleÅŸtiriliyor, koyunda da yalnız koyundan alıÂnan ve kendi arasında döllenme meydana getirilen madde koyunun ana rahmine konuluyor. "Orada 6 ay yine bizim müdahalemizin dışında geÂliÅŸmesini devam ettiriyor, doÄŸumu da kendi müddeti içerisinde meyÂdana geliyor."
Allah (c.c.) da; "O ana rahmine yerleÅŸen meniyi siz mi yaratıyorsuÂnuz, yoksa bizmi yaratıyoruz?" diyor. Allah'ın koyduÄŸu kanunlar içeriÂsinde insanoÄŸlu iÅŸ yapıyor. Doktorlar, bu iÅŸi yapan kiÅŸiler. O, Rabbimin tabiata koyduÄŸu kuralları keÅŸfediyor, o kurallar ye kanunlar içerisinde iÅŸini devam ettiriyor. Ä°lim adamı fiziki tarafını keÅŸfediyor. Koyunun ruÂhunu görebilmiÅŸ deÄŸil.
*Son günlerde Dünyadaki bir kısım müslümanlara ümitsizlik çökmüş durumda. Bu ümitsizliÄŸin sebebi de ÅŸudur; "Efendim, dünyanın her taraÂfında, Amerika'sı, Rus'u, Japon'u, Çin'i ve bu ülkelerin çeÅŸitli uzmanları, "dünyayı tek devlet yapalım ve bu devlette bizim sözümüz geçsin" diÂyorlar ve pürüz olarak ta yalnız müslümanları görüyorlar ve bu müslümanları yok etmek için plan ve programlar yapmaya çalıştıklarını görüÂyorsunuz." diyorlar. Sakın ümitsizliÄŸe düşmeyin. Bunlar yeni bir ÅŸey deÄŸil. Sevgili Peygamberimiz Mekke'de iken, Fetih sûresinin son ayetlerinde Rabbim, o toplumun yetiÅŸmesini, topraktan çıkan nebatatın yetiÅŸmesine benzetiyor.
Sahabenin geliÅŸmesini böyle tarif etmiÅŸ Rabbim. Åžu anda mü'minlerin geliÅŸmesi de, böyle bir geliÅŸmedir. Kâfirler ne kadar irinlenirse kinlensinler, ne kadar parmaklarım ısırırlarsa ısırsınlar, baharın gelmeÂsiyle toprağın yeÅŸermesini engelleyemezler.
Şöyle düşünün... Amerika'nın, Japon'un, Ä°ngiliz'in Fransız'ın askeri uzmanları, siyasi uzmanları bir araya gelseler, Türkiye'de baharın gelÂmesini engelleyebilirler mi? Engelleyemezler. Asit yaÄŸmuru yaÄŸdırsalar, bunu da en çok 10 dağın tepesine yaÄŸdırıp, yeÅŸilliÄŸini kurutabilirler. Ama top yekûn Türkiye'nin baÅŸtan baÅŸa tepesine ateÅŸ yaÄŸdıramazlar. UludaÄŸ'ın dan, Suphan Dağı'na kadar daÄŸların tepesine kadar asit yaÄŸdıramazlar.
Bu, Ä°slam ümmetinin baÄŸrına düşen bir çekirdek gibi, gönüllerine yerleÅŸen "kelime-i tevhid'in" amel çiçekleri halinde görülmesini de enÂgellemeleri mümkün deÄŸildir. Onlar ne kadar plan kurarlarsa kursunlar. Bu onların görevi. AteÅŸin görevi yakmak, akrebin görevi sokmaktır. AteÅŸ niye yakıyor diye kızılmaz, tedbir alınır.
Eken de, biçen de Allah (c.c.) dır. Bizim gönüllerimize de bu imanı rabbim ekmişse, bunu kimse engelleyemez.
*Ben çiftçi bir ailenin çocuÄŸuyum. Ekinlerimiz güzel olurdu, içine girÂdiÄŸimizde boyumuza yetiÅŸirdi. Tabi o günlerde çocuÄŸuz. Ama bir gün bir haber gelirdi; "Dolu yaÄŸmış, ekinlerin belini yarıdan büküvermiÅŸ. Ekin yeÅŸil derilmiÅŸ." Babamız iman sahibi bir insandı. "Hasbünallah ve ni'mel vekil" derdi. "Allah(cc) "bizi aç bırakacak deÄŸil ya, bir baÅŸka yönden verir" derdi.
Ama bir baÅŸka gün gelip baktığında şöyle dedi; "Bu güne kadar göÂrülmeyeni gördük. Ekini yarısından bölen Allah (c.c), kökünden yeniÂden sürgün verdi ve geçen senekinden daha iyi ekin aldık." denirdi. Yani bir yerden verir, bir yerden alırdı. Yeter ki biz verdiÄŸinde de şükredelim, aldığında da şükredelim. Her halükârda Allah'a (c.c.) şükÂredelim.
*Niye şükretmezsiniz? Şükretmeniz gerekmez mi? diyor Allah (c.c.) Allah (c.c); -insanoğlunun yeni bulduğu- su arıtma sistemini, ta dünyayı yarattığında tabiat kanunlarına koymuş. Güneş, denizlerin, göllerin, ırmakların üzerine doğuyor. Orada toplanan sular hava imbiğinden geçiyor, buhar haline geliyor. Hava içerisinde, güneş ışınlarıyla o buharın bütün mikroplarını tertemiz hale getiriyor.
Ya denizin suyunu, tuzuyla beraber bulutlara çıkarmış olsaydı!!. Onu da uçacak hale getirseydi!!. Bu defa gökyüzünden tuzlu su yaÄŸaÂcağından, olacakları düşünün!!!
Yani Allah (c.c.) "hasib" sıfatıyla milyonlarca hesab içerisinde, herÅŸeyi en ince teferruatına kadar bir plana dayandırmış. Sularımızı indiÂrirken de binlerce hikmetiyle indiriyor, yukarıya çıkarırken de binlerce hikmetiyle çıkarıyor.
*Tertemiz meleklerin dokunduğu Kur'ân'a, bizler de dokunurken abdestli olmaya dikkat edelim. Herhangi bir insanın kitabına değil Allah'ın kitabına dokunuyoruz..
*Bu dünyadaki sarayların, köşklerin ve yalıların bir iç dizayn ve miÂmari planı var. Bu konuda hem Türkiye'de hem de Batı'da eserler var. Bu eserlerde çok güzel ÅŸekilde çizilmiÅŸ evler, bahçeler, bahçelerde dikilecek aÄŸaçların birbirine uyumu ve aÄŸaçlar arası dizaynları, bu aÄŸaçların mevsimlere göre çiçek açanları, yaprak dökenleri, dökmeyenÂleri, meyva verenleri ve vermeyenleri hesap edilmiÅŸ. Bunlar kim taraÂfından yapılmış? Hatırınıza, Batılılar tarafından yapılmış cevabı gelecektir. Ama deÄŸil. Avrupalı bu konuda çok güzel eserler vermiÅŸ ama, bu uzmanlar Türkiye'ye geldiklerinde Yıldız parkını uzaktan ve yakından inceledikÂlerinde ÅŸunu söylüyorlar; "Bizim hayal ettiÄŸimizi Osmanlı yapmış." Hangi aÄŸaç hangi aÄŸacın yanına dikilir, hangisi yaprağını döker, hangisi dökmez bunu hesab etmiÅŸler. Çünkü biri yaprağını döktüğünde diÄŸeri dökmez, biri sarardığında diÄŸeri yeÅŸerir. Bunun hesabı yapılmış ve Yıldız parkı'nda bu gerçekleÅŸtirilmiÅŸ. Yani bizim ecdadımız tarafından gerçekleÅŸtirilmiÅŸ.
*Özellikle açık oturumlara panellere katılan, dinime karşı cephe alÂmış insanlarla sohbet imkanı bulan arkadaÅŸlarımıza, kardeÅŸlerimize söylüyorum. Bu insanlara söyleyin; "bu halde gidersen yanacaksın beÂyefendi, biz seni seviyoruz, sen Hz. Adem'in çocuÄŸusun, peygamber neslinden gelmektesin, yeryüzünün yaratılmışlarının en deÄŸerlisisin, yanmana göz yumamam, yanmaman lazım senin" diyeceÄŸiz.
Şöyle diyebilirler: "Bırak yahu yanayım, arkadaşlığımız devam etsin ama ben yanayım, sen cennete git, ben kaynar suların içerisinde haşlanayım" Bunu niye söylerler? Çünkü cenneti ve cehennemi göremiyorlar da ondan.
Görmedikleri ve de inanmadıkları için bu sözü söylemek kolay ama, mü'minler bu dünyada iken Allah'a ve Kur'an'a -cehennemi görmeden, sanki görmüş gibi- iman ederler. "Aynel-Yakin" ahirette görülecek ama bu dünyada ilme'l-Yakin olacak, yani görür gibiyiz. Onun için yanmalarına müsade edemeyiz. Sultanahmet veya Taksim meydanında bir adam, üzerine benzini dökmüş, eline de kibriti almış," ben kendimi yakacağım" diyor. Biz orada gönül rahatlığı içeriÂsinde; "Canım 20 yaşına gelmiÅŸ, aklı başında bir adam, ister yakar, isÂter yakmaz. Dünyada hürriyet var, insanlar istediÄŸi yerde istediÄŸini yapabilir. Adam kendini yakmak istemiÅŸ kim ne karışır?" deyip de orada hürriyet nutukları atabilirmiyiz.? Atılamaz. Ne yapılır? Ä°kna edilmeye çalışılır; kandırılmaya çalışılır, gafletinden istifade edip, heÂmen ellerinden yakalanıp, kipritle benzini bir araya getirmemeye çalıÂşırız. Sonra da tedavi edilmek için hastaneye gönderilir. "Bırakın beni, cehennemde yanayım" diyen bir profösör, kendini yakmak üzere, etrafına ateÅŸten duvarlar ören, sonra benzin döken, sonra da o duvarın içerisine girip kendini yakan adam gibidir. Buna müdahele ediniz, onu engelleyiniz. Niye? Çünkü onu Hz. Adem'in çoÂcuÄŸu, olduÄŸu için sevmemiz gerekiyor.
-devam edecek-
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-58
Zilzal Suresi *Mehmet Akif Mısır'da iken, bir ulema meclisinde konuşuyorlarmış. Kur'ân-ı Ke
ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-57
A’la Suresi *Bize de bu sure-i celile, günümüzde insanlara İslâm’ı anlatırken, nasıl ha
ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-56
Her insanın özellikle yönetici kadronun, tanınmış insanların, siyasilerin, sanatçıların, Ã
ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-55
Müzzemmil Suresi *Günümüzde bizim eksikliklerimizden bir tanesi de, başta şahsım olarak gece
ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-54
Talak Suresi *İnancımız ve kültürümüz eğer Kur'an'a göre yönlendirilmiş olsaydı; cana k
ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-53
Mümtehine Suresi *Yüreğimizin ta içerisinde ahiret inancı taşırken, imansızlık alameti gö
ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-52
Tanıdığım birisi şöyle anlatmıştı; "Bu şehre göçmen olarak geldim. Hiçbir şeyim yoktu.
ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-51
Kamer Suresi *Ay'ın yarıldığı hadisini, Buhari, Müslim, Ahmed b. Hanbel ve diğer muhaddisler
ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-50
Hucurat Suresi *Son günlerde televizyonlardan din adına konuÅŸan insanların ağızlarından ÅŸÃ
ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-49
Zuhruf Suresi *Günümüzde(1997-98ler) bir tartışma başladı, "Kur'an Arapça’dır. Bunu kabu
ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-48
Mümin Suresi *Hz. Ömer (R.A), Suriye'de Ä°slam'a girmiÅŸ, fakat günah iÅŸlemeye devam eden adamÄ
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-47
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-46
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-45
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-44
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-43
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-42
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-40
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-39
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-38
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-37
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-36
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-35
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-34
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-33
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-32
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-31
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-30
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-29
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-28
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-27
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-26
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-25
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-24
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-23
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-22
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-21
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-20
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-19
- ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-18
Nâhl Suresi;128
Şüphesiz ki, Allah, takvaya sarılanlarla, iyilik yapan ve iyi kullukta bulunanlarla beraberdir.
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
Sadakaların en efdali, iki kişi arasını düzeltmektir.
Seçme Hadisler, s.237
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...