ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-44

Ahzap Suresi *Hizb: bir düşünce etrafında, tavırlarını ortaya koymak üzere bir araya gelmiş, herhangi bir grubun adıdır. *Ahzab suresi'ni çokça okuyacağız. Hele hele bu günlerde biraz daha çok


Mahmud ToptaÅŸ

.

2021-11-21 21:50:53

Ahzap Suresi 

*Hizb: bir düşünce etrafında, tavırlarını ortaya koymak üzere bir araya gelmiş, herhangi bir grubun adıdır.

*Ahzab suresi'ni çokça okuyacağız. Hele hele bu günlerde biraz daha çok okuyacağız. "Fil suresini" de fazlaca okuyacağız. Fil suresinde de o günün güçlü imparatorluklarından biri olan Habeş imparatorluğunun Yemen valisi ve komutanı olan Ebrehe'nin Kabe'yi yıkmak için geldiğinde, kendisinin yıkılıp gittiğini okuyoruz.

Bunları tarihi olayları tekrarlamak için okumuyoruz. Allah (c.c.) bize bunları tekrarlamakla, bize bunları bildirmekle "Kıyamete kadar da yardımının mü'minler üzerinde olacağını" ifade etmiş oluyor.

*Son günlerde İslami kesimden dini bilgileri insanlara duyurma gayreti içinde olan bir kısım insanlarımız Sevgili peygamberimizin hayatını devre dışı bırakmak istiyorlar. "Ben Kur'an'dan başka referans kabul etmem" diyen bu insanlar, aslında Kur'an'ı devre dışı bırakmak istiyorlar. Niye? Çünkü Kur'an-ı Kerim'de bir çok ayet'de Allah (c.c.) sevgili peygamberimizin hayatını bize nakletmektedir. Bedir Harbi, Uhud harbi uzunca bir şekilde Kur'an-ı Kerim'de yer almaktadır. Hendek Harbi, Hudeybiye Musalahası, Mekke'nin fethi Kur'an-ı Kerim'de anlatılmaktadır.

Sevgili peygamberimizin ailesi ile olan münasebetleri de Kur'an-ı Kerim'de anlatılmaktadır. Bütün bunların anlatılmasındaki gaye nedir? O peygamberin hayatı bizim örneğimiz olacak da ondan.

"Katiyyetle sizin örneğiniz Allah'ın Rasülü'dür" buyruluyor. Allah'ın Rasülü bize nasıl örnek olacak? Eğer yalnız Kuran'a tabi olmamız istenmiş olsaydı, "sizin örneğiniz Kur'an" denilirdi.

*Teşbihte hata olmazsa, Kur'an ayetlerini şöyle düşünelim. 6 bin küsur ayet-i kerime, 6 bin küsur renkte iplik gibidirler. Yahut 6 bin küsur rahmet damlası gibidir. O rahmet damlaları yeryüzüne damlar ve oradan menekşeler, laleler, karanfiller, güller, çıkar.

İşte o zaman biz de rahmet damlalarının eserini görürüz. Ayet-i Kerimeler rabbim tarafından nazil oluyor ama bunlar lafızdır, kelimedir. Bu kelimelerden bir hayat kumaşı dokunmalıdır ki, kıyamete kadar gelen insanlara bu örnek olsun.

İşte sevgili Peygamberimizin hayatı Kur'an'a göre şekilleniyor. Bunu da Rabbim ifade ediyor. "Şüphesiz sen çok büyük bir ahlak üzeresin"(Kalem 4) Ahlak nereden belli olur?" "Şu insan çok ahlaklı" dediğinizde neyi kastediyorsunuz? Jestleri, mimikleri, sevinmesi, üzülmesi v.b., kısaca sözleri ve davranışları kurallara uygun olursa, dışta da biz onu görürsek biz ona ahlaklı diyebiliriz.

*Mü'min; yeryüzünde barışı isteyen insandır. "İslam" kelimesi de, "Silm" kökünden türemiştir ve yeryüzüne barışı yaymak üzere topyekün insanların, insana ibadeti değil, Allah'a ibadet ve itaatini sağlayarak, şahsiyetini onlara kazandırarak, birilerinin himayesinde, onların artığıyla -kuyruk sallamak suretiyle- geçinmekten insanı kurtarmak, insanları kendine kul ve köle yapan ve onları belirli paralarla çalıştıran, onları bazen silah tetikçisi, bazen kalem tetikçisi olarak kullanan insanlara karşı, verilen mücadelenin adıdır İslam. Mü'minler de işte öyle er kişilerdir..

 *Denize batan bir iğneyi çıkardığımızda iğne denizden ne kadar almışsa, günahlarımız affedildiğinde de rabbimin rahmetinden ancak o kadar eksiltebilir. Yani eksiltmez manası vardır. Öyleyse günahlarımızın büyüklüğü bizi ümitsizliğe sevketmesin.

*Günümüzde bazı insanlarımız birilerinin etkisinde kalarak, "biz muhabbet erleriyiz" diyorlar. Biz şöyle muhabbet erleriyiz; Kafirlerin yanmaması için gayret gösteren, onların yüreklerine iman girmesini istiyenleriz biz. Bizim muhabbet erliğimiz buradan kaynaklanıyor. Yoksa insanlara şirin görünmek için, onların gavurluklarına hoşgörü gösterilmez, insana hoşgörü gösterilir. Mesela hastaya hoşgörülü davranılır ama hastanın hastalığına hoşgörülü davranılmaz. O hastalık ilaçla tedavi edilmelidir. Hastaya iyi muamele edilir ama kanserine saygı duyulmaz. Kanser yok edilmelidir. Kafirin, şahsına insan olarak saygı duyulur. Ama içindeki kinine, içindeki imansızlığına aids'ten daha tehlikeli olan küfrüne, gavurluğuna, ataistliğine ve ateistliğine saygı duyulmaz.

*Hoca olmamız itibariyle ailevi durumlarını anlatanlar var. "Hocam boşayayırn mı?" diyorlar. "Hayır" diyorum, katiyyetle boşanmıyacaksınız. "Ne yapalım?" Bunu tatlıya bağlıyacaksınız.

 *Efendimizin nikahı altında dokuz tane hanımı olduğunu biliyoruz. Dokuz hanımından bir tanesine, bir tek tokat vurduğu hiç bir hadis kitabında nakledilmemiştir.

 *Dünyada hiçbir şey eşinizin gönül telini kırmaya değmez. Bunu böyle bilelim. Hanımefendiler içinde aynı şey geçerlidir. Dünya da hiçbir şey eşlerinizin gönül telini kırmaya değmez.

*Gazete de okumuştum İngilterede bir şirket sekreterini görevden uzaklaştırmış. Kadın da mahkemeye vermiş, tekrar görevine dönmek istiyor.

Mahkeme, bilir kişiye havale ediyor. Şirketten çıkartan insanlar diyorlar ki; "ses tonu telefonun ucundaki müşterilerimizi gıcıklıyor." Bilir kişi görevden alınan hanımı telefondan dinliyor ve gerçekten uzaklaştırılmasına karar veriyor. Konuşulan kelimelerde bir sakınca yok ama kelimelerin ifade edilişinde bir sakınca var. Rabbim buna dikkatimizi çekiyor.

 *Bu gün gazeteleri okuyup ta, televizyonları izleyip te, radyoları dinleyip te moralinizi bozmayın. Moralinizi yüksek tutun. Bu batılı ajanlar, Türkiye içinde kargaşa meydana getirmek isteyenler, müslümanları yok edeceğini zannedenler yanılıyorlar. Bunların ataları bunları başaramadı. 8 defa haçlı seferleri düzenlediler, başaramadılar. Ataları başaramadı da, bunlar mı başaracakmış?

Bu konuda gönlünüze kederden , üzüntüden bir nokta dahi düşürmeyin. İşinizi yapmaya devam edin. Güzel hizmetlerinizi devam ettirin. Bu topraklar üzerinde, Allah'ın emrettiği şekilde yaşamaya devam ediniz.

Siz Ay gibi doğunuz, karanlığın çokluğundan hiç endişe etmeyiniz. Siz güneş gibi doğunuz. Binlerce çiçek sizden ışık almaya, renk almaya hazır vaziyettedir. Zirvelerde olanlar dahi, sizden ışıklarını ve renklerini alacaklardır. Derelerin derinliklerinde olanlar dahi sizden İslam'ın rengini, Kur'an'ın ifadesiyle "sıbgatullah"ı yani Kur'an'ın rengini almaya devam edeceklerdir.

Kavgayı bırakınız. Kavga içerisinde olmayın. Çünkü kavga edecek zamanımız yok. Bu toplumun, bu insanların hem dünyevi, hem de uhrevi ihtiyaçlarını Kur'an'ın belirlediği doğrultuda karşılamaya yöneliveriniz. Allah her şeyi en güzel şekliyle bilmektedir.

 *Biz bir sahnede oyun oynuyoruz. Bütün dünya insanı bir oyunun içerisindedir. Allah (c.c); "Bu dünya hayatı bir oyun ve oyuncaktır" buyuruyor, Koskocaman dünya sahnesi üzerinde rollerimizi almışız. Allah'ımıza hamdü senalar olsun ki, mü'min rolünü aldık. Kafirler de kendi iradeleri ile küfrü tercih ettiler. Bir oyundur, devam ediyor. Rabbim de bizim amellerimizi hep kayda geçiyor. Kameranın kayda geçtiği gibi melekler, Rabbimin emri üzerine bütün amellerimizi kayda geçiriyorlar.

Öyleyse biz iyi görüntüler verelim, iyi pozlar verelim, iyi davranışlar sergiliyelim. Ağzımızdan çıkan kelimeler kimseyi rahatsız etmesin. En doğruyu en güzel şekilde ifade edelim.

Allah (c.c.) sevgili Peygamberimize; "sana kıssaların en güzelini, en güzel şekilde anlatacağız" diyor. Rabbimin ifadesindeki güzelliğe bakınız. Biz en güzel olan İslam'ı ki, bu Rabbimin kelamı olduğu için en güzeldir, en güzel şekilde insanlara duyuracağız. Yani hayatımızda yaşayacağız. Şırıl şırıl akan kelimelerle, pırıl pırıl parlayan bir yaşantı sergiliyeceğiz. İnsanlar şu anda mü'minlerin davranışlarını ve sözlerini takib ediyorlar Niçin? Çünkü yeryüzünde bütün devletlerde yükselen değer İslam'dır..

 *Biz mü'min kardeşlerimiz için istiğfar edelim. İmanını yitirmiş insanlarımız için de Allah'tan hidayet dileyelim. Kimsenin helakine dua etmeyelim. Bed-duaya dilimizi alıştırmıyalım.

Allah'ın Rasülü, Ebu Cehil ölünceye kadar onun mü'min olması için dua etmişti. İşte merhamet, mehabbet, sevgi budur. Günümüzde "sevgi" kelimesini yalama yaptılar. Kafir Cehenneme doğru koşuyor. "Hayranım sana" diyor. Ateşe doğru koşan adam alkışlanmaz.

*Şüphesiz Peygambere Allah (rahmet eder) Melekler (istiğfar eder) Salavat getirirler. Ey iman edenler, sizde ona çokça salatü selam getiriniz." Bu ayet- kerime 1400 sene içerisinde insanlarımızın yüreğini hep hoplatan bir ayettir. Özellikle Türk Milletinin yüreğini daha çok hoplatmıştır.. Her hangi bir camiide binlerce cemata hitab ederken, o sevgili peygamberimiz Muhammed Mustafa (S.A.V.)'ın adı geçtiğinde; binlerce cemaatın elinin göğsünün üzerine gittiğini, dilinin de "Allahümme salli ala Muhammedin ve sellim" diye salat-ü selam getirdiğini görürüz.

 Erzurum'dan Edirne'ye kadar bir çok vilayetimizde konferanslar verdim. Konferanslarım arasında ne zaman sevgili peygambirimizin adı söylense, hemen eller göğüslerin üzerine gidiyor, diller; "Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve sellim" diye salat-ü selamını hemen getiriveriyor.

"Salat-ü Selam" getirmek bütün ümmetin bir görevidir. Çünkü Alah (c.c.) bunu emretmiştir. Ama eli göğüs üzerine getirmeyi yalnız Türkiye'de görüyorum, Türk halkında görüyorum. Bunu hiç bir kitapta da görüp, okumadım. Yani niye "eller göğüs üzerine gider" diye hiç bir kitapta görmedim.

Fakat ilmine, irfanına güvendiğim bir insana sorduğumda dedi ki; "Efendimiz (s.a.v.)'in adı anıldığında mü'minin neredeyse kalp çırpıntısı kaburgasını kıracak derecede şiddetli attığından, o kalbinin üstünü tutmak ve kaburgasını desteklemek gibi bir durumdur" diyorlar.

Belki de o günün ortamında insan dili ile efendimize sevgisini ve saygısını ifade ederken eliyle de saygısını ifade ediyor. Onun için yapılmış ve bize kadar da gelmiştir. Şunu söylemek yerinde olacaktır; Bu Türk milletinin adetidir, sünnet değildir. Sünnet olan, Sevgili Peygamberimizin adı anıldığında salat-ü selam getirmektir...

 *Günümüzde, gönlünde sevginin zerresi bulunmayan, ömründe bir çiçek koklamayan, sevmeyen, sevgiyi bilmeyen insanlarımız vardır. Bunlar mü'min olduklarını da söylerler. Ama ümmet-i Muhammed'in peygamber efendimize (s.a.v.) olan sevgilerine, sataşma ihtiyacını da hissediyorlar. "Olmaz böyle sevgi " diyorlar.

Bir müslümanın peygamberimize, günde 100 defa salavat getirmesine kızıyor bu insanlar. Bunlar Türkiye de oluyor. Ben bunu bir makalede okudum.

Bir profesör, Celaleddin Suyuti'nin (Allah ona rahmet eylesin) efendimiz için yazdığı bir övgüsünü, medhiyesini terceme etmiş ve arkasından da Celaleddin Suyuti'ye ağıza alınmaz şekilde hakaretler yağdırmış. Kendilerini haklı çıkarabilmek için bir de şöyle bir mantık yürütüyorlar; "Allah'ı bu kadar anmıyorsunuz, Peygamberi niye çok anıyorsunuz?"

 Yani bir mü'min ben günde bin defa "salavatı şerife" getiriyorum derse, kafasının tası atıyor adamın. Diyor ki, "sen yüz defa Allah'ı zikrediyor musun ki, Peygamberi zikrediyorsun?" Bre geri zekalı adam! salat-ü selam'ın başındaki kelimeye bir baksana! "Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed" Yani efendimize salat-ü selam getirilirken, Allah'ın adıyla başlıyoruz, "ey benim Allah'ım" diye başlıyor.

Hemen devam eden ayetinde Allah (c.c.) "Allah ve Rasülü'ne eziyet edenler" diye başlıyor. Allah kendi adından sonra hemen Rasülü'nün adını getiriyor.

"Allah'a itaat ediniz, Rasülü'ne itaat ediniz." ayetlerinde önce Allah'a itaat sonra Rasülü'ne itaat emrediliyor.

 "Allah'a ve Rasülü'ne eziyet etmeyiniz" yasaklarında da, yine önce Allah (c.c.)'ün sonra efendimizin adı zikrediliyor. Yani Kur'an-ı Kerim'de Allah (c.c), kendi adından sonra hep Rasülü'nün adını zikredivermiş. Bizim "Kelime-i Tevhidimiz" Kur'an'ın ruhuna uygundur, "salat-ü selamımız" Allah'ın emrine uygundur.

*Allah'ın Rasülü'ne rahmeti, aslında ümmetinedir. Biz aslında kendimize rahmet istiyoruz. Onun için salat-ü selama çokça devam edelim...

 *Allah'ın veli kullarına eziyet edenler, bu dünyada felah bulmazlar. Allah'ın veli kulları derken, havada uçan, karada kaçanları kastetmiyorum. Allah'ın kitabına, Rasülü'nün sünnetine sımsıkı sarılanlar ve gücü oranında emir ve yasaklarını yerine getirenleri ve de bundan hiç taviz vermeyenleri kastediyorum...

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-58

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-58

Zilzal Suresi *Mehmet Akif Mısır'da iken, bir ulema meclisinde konuşuyorlarmış. Kur'ân-ı Ke

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-57

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-57

A’la Suresi *Bize de bu sure-i celile, günümüzde insanlara İslâm’ı anlatırken, nasıl ha

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-56

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-56

Her insanın özellikle yönetici kadronun, tanınmış insanların, siyasilerin, sanatçıların, Ã

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-55

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-55

Müzzemmil Suresi *Günümüzde bizim eksikliklerimizden bir tanesi de, başta şahsım olarak gece

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-54

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-54

Talak Suresi *İnancımız ve kültürümüz eğer Kur'an'a göre yönlendirilmiş olsaydı; cana k

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-53

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-53

Mümtehine Suresi *Yüreğimizin ta içerisinde ahiret inancı taşırken, imansızlık alameti gö

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-52

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-52

Tanıdığım birisi şöyle anlatmıştı; "Bu şehre göçmen olarak geldim. Hiçbir şeyim yoktu.

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-51

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-51

Kamer Suresi *Ay'ın yarıldığı hadisini, Buhari, Müslim, Ahmed b. Hanbel ve diğer muhaddisler

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-50

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-50

Hucurat Suresi *Son günlerde televizyonlardan din adına konuÅŸan insanların ağızlarından ÅŸÃ

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-49

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-49

Zuhruf Suresi *Günümüzde(1997-98ler) bir tartışma başladı, "Kur'an Arapça’dır. Bunu kabu

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-48

ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-48

Mümin Suresi *Hz. Ömer (R.A), Suriye'de Ä°slam'a girmiÅŸ, fakat günah iÅŸlemeye devam eden adamÄ

"İyilik ve takva üzerine yardımlaşınız, kötülük ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayınız."

Mâide, 2

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Sehavet sahibi Allah'a yakındır, insanlara yakındır, cennete yakındır, cehennemden uzaktır. Cimri ise Allah'tan uzaktır, insanlardan uzaktır, cennetten uzaktır, cehenneme yakındır. Cahil sehavet sahibini Allah, cimri ibadet düşkününden daha çok sever."

Tirmizi, Birr 40, (1962)

TARÄ°HTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI