KÜÇÜK CİHADDAN BÜYÜK CİHADA DÖNÜYORUZ
İki cihan serveri peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) söylediği sözlerin anlamı kadar, bu sözleri söylediği zaman da çok önemlidir.
İki cihan serveri peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa'nın (s.a.v.) söylediği sözlerin anlamı kadar, bu sözleri söylediği zaman da çok önemlidir.
Âlemlerin efendisi, peygamberimiz Hz. Mahmud-u Muhammed (s.a.v.) in Tebük seferi dönüşünde, "Küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz" sözünü söylediğini bir kısım hadisçiler naklediyor. Bu hadisi şerifin bir sefer sonrası söylenmesi aslında ondan sonraki bütün İslami seferlerin, savaşların ve bütün İslami zaferlerin sonu için yapılan bir değerlendirmedir. Ayrıca akıp giden bütün zamanlara ışık tutan bir ifadedir.
Başta Peygamberimiz'in (s.a.v.) dönemi bu hadis-i şerifin manasına ışık tutmuştur. Başlangıcı, görülen işkencelerle, yaşanan hicretlerle ve yapılan savaşlarla dolu olan ilk Müslümanların elde ettikleri başarılar ve kurdukları İslam devletinin dört halife döneminden sonraki durumu malumdur. Kavmiyetçilik, tarafgirlik, enaniyet, kibir, gurur, kıskançlık, makam hırsı ve diğer menfi duyguların 'cephesi ve safı belli olan' dinsiz düşmanlardan daha çok tehlikeli olduğu görülmüştür. İşte peygamberimizin yukarıdaki hadisi şerifi bu manaya ışık tutmuştur.
Sadece Müslümanlığın ilk dönemlerinde değil, ondan sonraki dönemlerinde de bu hadisi şerifin manası çokça görülmüştür. Ne zaman ki büyük zaferlerden sonra bir nefisperestlik, bir havailik, bir özden uzaklaşma olmuşsa işte o zaman peygamberimizin bu hadisi şerifini haklı çıkaracak gafletler ve mağlubiyetler olmuştur. Bunun en iyi örneği Osmanlı İmparatorluğu'dur. Başlangıcı iman gücünün zaferleriyle dolu iken, sonu süfli nefislerin efsunlu lale bahçelerindeki tefessühle bitmiştir. Taht kavgaları, saltanat mücadeleleri, makam, mevki düşkünlükleri; kadın ve para sevdaları, bunların hepsi işte peygamberimizin o hadisini hatırlatıyor ve o yüce sözün ne kadar ehemmiyetli manalar taşıdığını belirtiyor.
Ya ahir zaman için ne dersiniz? Bir defa bu ahir zamanın dini savaşı da dini mücadelesi de, cihadı da seferi de eskiye göre farklıdır. Bu zamanda her şey fikirle olmaktadır. Zamanın dini yıkan üslubunu yakalayarak ona göre bir üslup geliştirmek esastır. Bu zamanda dini yıkan en büyük güç bilimden gelmiştir. İnsanlar dini yıkmak için dinsizliği değil de bilimi öne çıkarmışlardır. Güya dinin temellerini bilimin gerçekleriyle yıkmaya çalışmışlardır. Bu sinsi metodu anlamayan birçok saf, cahil ve zavallı Müslüman da çimento, kum ve demirden müteşekkil binaları yıkarak, canlı bombaları meydanlarda patlatıp, bir kısım masum insanların kemiklerini kırıp, etlerini parçalayıp ve kanlarını dökerek veya dağlara çıkıp, yollar kesip baskınlar yaparak güya cihat yapmaktadırlar. Oysa bu zamanın en birinci cihadı İslam'ı bizzat yaşamaktır. Yani farzları yapıp kebairleri işlememektir.
Adlarına çeşitli namlar takan gizli din düşmanlarıyla mücadele etmek de (Düşmanın silahıyla silahlanınız.) sırrınca elbette ki dini, bilimsel esaslarla anlatmakla olur. Fen, sosyal ve diğer bütün bilimlerin, insan için yaratıldığını, bu âlemin keşfi için insana verildiğini izah etmektir. Var olan her şeyin bir yaratıcısının olduğunu, o şeyi kapsayan ilimle izah ederek herkese, her yerde ve her zaman anlatmaktır.
İşte bu asrın büyük seferi de bu alanda yapılmıştır. Sefer yapılmış ve azımsanmayacak kadar başarılar elde edilmiştir. İşte bu sayede Doğu Avrupa'yı, bütün Rusya'yı ve Çin'i, Ortadoğu'nun ve Afrika'nın bir kısmını yakıp yıkan, silip süpüren bu asrın dinsizlik cereyanı bu memlekette tutunamamıştır. Sinsi ve gizli bütün esasları deşifre edilmiş ve oyunları bozulmuştur. Görünüşte Müslüman ama esasta dinsiz olan münafık yapılı tipler ve karakterler ya silinip gitmiş ya da yok olmaya yüz tutmuştur.
Şu an yurdumuzda yaşadığımız zaman işte bu zamandır. Yani başarıyla bitirilip dönülen bir seferin sonrasıdır. Artık bundan sonra nefisle ve nefsin çeşitli desiseleriyle mücadele zamanıdır.
Bu gün İslam'ın en büyük düşmanı olan enaniyet, kibir, gurur, kıskançlık, manevi makamlar elde etmek veya bu makamları elden kaçırmamak duygularıdır. Hizmette bulunduğu yere, zamana, duruma sahiplenmek, bulunduğu yerde sözü kimseye kaptırmamak, inisiyatifi elden kaçırmamak "başkaları, diğerleri, onlar, şunlar, bunlar" diyerek insanları öteleştirmek, yani kısacası iman hizmetinin sevdalısı olacağına güya onun sahibi olmak ne kötü bir hastalık, ne hazin bir acı!
Daha bu ulvi davanın başmuharririnin mezarı yıkık, bedeni kayıpken, daha bu yüce davanın gönül erlerinin yattıkları ve can verdikleri hapishaneler ortalıkta dururken, daha bu yüce davanın fertlerinin bir kısmı yurda henüz dönmüş, bir kısmı daha dönmemişken, hizmetin neyine sahipleniyorlar bilinmez! Adeta daha ölmemiş adamın mirasına konmak gibi bir şey. Hem bu dava onların da değil ki. Bu dava yüce Mevla'nın davası değil mi? Bu dava Hz. Muhammed'in davası değil mi? Biz sadece yol açan ve istifade edenler değil miyiz?
Bu dava dört duvardan ibaret bir gözlü dershanede, bir tas çorba ve bir bardak çayla başlamadı mı? Bu dava Isparta'dan Kastamonu'ya, hizmet aksamasın diye, aç karnına gidenlerin değil mi? Yıllarca Urfa'da üstadı bekleme sabrını gösterenlerin değil mi? İdare lambası altında risaleleri sabaha kadar yazarak karanlık geceleri nurlandıranların değil mi? Bu değirmenin suyu nereden geliyor diyenlere "Sabaha kadar gözyaşlarını akıtarak sel yapıp değirmen oluğundan akıttıktan sonra sabah olunca da en büyük tarlasını satarak teksir makinesi alıp eserlerin basılmasına sebep olanların değil mi? Bu dava elinde iki bavulla bütün Anadolu'yu gezen, her türlü zorluğu ve riski göze alarak eserleri her yere ulaştıran ve bütün ömrünü bu işe verenlerin değil mi? Bu dava anadan, yardan, geçenlerin değil mi? Bu dava hayatını inancına feda eden erlerin davası değil mi? Bu insanlar muhabbet fedaileri, bu yerler "Gönüller üzerine kurulan irfan mektepleri" değil mi?
Ey Allah'ım ne olursun, her zaman bizi bu hizmetin hizmetçisi kıl. Hiçbir zaman bizi bu hizmetin sahibi yapma. O, bir şeyin sahibi olmanın arkasındaki menfi duyguların esiri yapma!
Peygamberimizin: "Küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz" hadisi şerifinin anlamı, elbette ki bu günler için de geçerlidir. Kim bilir belki de şu ahir zamanda, dünyanın en büyük zaferinden sonra en büyük gafletine düşmek tehlikesi var. Ne olursun bizi koru Allah'ım! Âmin!
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
ŞEYTANIN KİBİRLENMESİ
Bu kavga, Şeytan'ın kibirlenmesiyle başladı, Kabil ile Habil olayında al kanlara büründü,
KAŞIKÇI ALİ AMCA
Geçen gün caminin doğu kapısının duvarının dışında, hemen duvar dibinde gördüm Ali Amca
HOŞ GELDİN BAHAR
Nerede yaşadığımızı bilmiyoruz. Bazen oluyor ki aradıklarımızı bulmak için bütün uzay
MANA HAREKETİ
Yüzlerce kişi bir arda bulunuyorduk. Bizim bir arada bulunduğumuz vakitte binlerce kişinin bir a
ŞEFKAT ARAS’A MEYDAN OKUYORDU
Hınıs Lisesi’nde okuyordum. 1975-1976 yıllarıydı. Mevsim kıştı. Her taraf bembeyaz kar
YAZMAK BUZDAĞINA BENZER
Aysberg denen buzdağının bir kısmı su yüzünde bir kısmı su altındadır. Buzdağının gö
AYAKLARINI UZATMA
Bir sabah namazı vaktiydi. Bursa Ulu Cami’deydik. Manevi havanın en yüce anları yaşanıyordu.
KÜÇÜK CİHADDAN BÜYÜK CİHADA DÖNÜYORUZ
İki cihan serveri peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) söylediği sözlerin anlamı
İNSAN NE YAPAR?
Çocuklar, ellerindeki oyuncaklar alınınca ağlar. Yıllar sonra oyuncağın ne olduğunu anlayın
HADİSLERE GÖRE BEŞ BİLİNMEYEN
Şu namaz işi çok ciddi görünüyor. Onu emreden işi çok sıkı tutuluyor. Şu koca kâinatın
- AYETLERE GÖRE BEŞ BİLİNMEYEN
- HİKMET
- SIDDIKİYET
- MARS GEZEGENİ İLE HASBİHAL
- MADEM KADER, NİÇİN DÜNYA?
- HER ŞEY İNSAN İÇİN, İNSAN NİÇİN?
- BİRİ VAR
- DEREDEN TEPEDEN
- ÇOCUKLARI TERBİYELİ YETİŞTİRME REÇETESİ
- HERKES KENDİ ROMANININ BAŞKAHRAMANIDIR
- BEN VE SAHİBİM
- BELEDİYE BAŞKAN ADAYININ DEĞERLENDİRMESİ
- KAZANÇLI BİR DEĞERLENDİRME
- MİLLET ADALETE SUSADIĞI İÇİN
- TEPENİN İKİ YÜZÜ
- “HATALAR ÜÇ ÇEŞİTTİR” DEĞERLENDİRMESİ
- BAŞARILI BİR İDARECİ OLABİLMEK İÇİN
- YETİMLER, ÖKSÜZLER, GÜVERCİNLER
- AHİRETE UZAKLIK DEĞERLENDİRMESİ
Andolsun ki biz, öğüt alsınlar diye, bu Kur'an'da insanlara her türlü misali verdik.
Zümer, 27
GÜNÜN HADİSİ
"Kelimetan hafifetan alellisan. Sakiyleten filmizan. Habiybetan ilerrahman: Subhanellahi ve bi hamdihi, subhanellahi'l-azim."
"İki kelime vardır ki, dile hafif, mizanda ağırdırlar: Sübhanellahi ve bi hamdihi, sübhanellahi'l-azim." (Buhari, Deavat: 11/175)
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Nizamü'l-Mülk'ün Şehadeti(14 Ekim 1092) *II.Kosova Zaferi(17 Ekim 1448) *Gedik Ahmed Paşa'nın Vefatı(18 Ekim 1482)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...