ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-35
Olgun fikirlerin önüne duracak ordu icad edilmediği gibi, kemâle ermiş bir dini engelleyecek bir güç yeryüzünde yoktur. Namık Kemal
*Olgun fikirlerin önüne duracak ordu icad edilmediği gibi, kemâle ermiş bir dini engelleyecek bir güç yeryüzünde yoktur. Namık Kemal:
"Merkez-i hâke atsalar da bizi,
Küre-i arzı patlatır çıkarız" diyor.
*Bedeni, ruhi, ahlaki, toplumsal hastalıklarımızın şifasıdır Kur'an. Bize kapı çalmanın adabından, devlet yönetmenin kurallarına kadar herşeyi öğretir Kur'an. Kur'an'daki 114 sure; eczahanelerdeki ilaçların konduğu raflar gibidir. Altı bin küsur ayet-i kerime o raflardaki ilaçlar gibidir. Bir mü'min hangi ayetin, hangi surede olduğunu ve hangi dertlere deva olduğunu bilmeli. Veya bilenlere müracaat etmeli.
*Can kuşu hep ötelere uçmak ister. Aya ayak basar, güneşe uçmak ister. En güzel şiiri yazdığı an onu beğenmez, yenisini ve güzelini arar. O aradığını bu dünyada bulamaz. Onun aradığı cennetin güzellikleridir.
Galip dede:
"Bir şu'lesi varki şem'i canın
Fanusuna sığmaz asumanın."
Diyerek, "bu can mumunun bir anlık parlaklığına bu kainat fanus olamaz" der.
*Topraktan süzülüp çıkarılan bu ten yine Galip dedenin:
"Hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen
Merdûm-i dide-i ekvan olan Adem'sin sen" dediği gibi insan, âlemlerin bir hülasası, kaymağı ve kainatın gözbebeğidir. Onun içindir ki; Haşr suresinin 21. ayetinde de ifade edildiği gibi yerin ve göğün taşıyamayacağı bu Kıır'an, bu insana indirilmiştir.
*Yunanlı, Atina'da oturan ressam bir kadına şehadet kelimesini anlatırken "Allah'dan başka ilah, (yaratan, yaşatan ve yöneten) yoktur"u açıkladım. Kadın ağladı ve tekrar etti. Peygamber Efendimizin Peygamberliğini kabul etti ama abduhu "O, Allah'ın kuludur, sözüne itiraz etti. Bu da Hristiyan kültürünün etkisidir.
Ben ona: "Kur'an'ın nasıl yaşanacağını biri bana göstermeli, o da benim gibi insan olmalı. Yemeli, içmeli, evlenmeli, çocuğunu sevmeli, kızmalı, sevmeli, komşu olmalı ki bütün yaşantımızın örneği olmalı" deyince, şehadetin ikinci bölümünü de tekrarlayarak müslüman oldu...
*Fakir feryad ediyor: "Ah ah, keşke param olsaydı da mahallenin fakirleri için aşhane açsaydım." Bu feryadı duyan sorar: "Cebinde kaç liran var?" "İki ekmek parası var" der. "Bir ekmek parasını şu fakire ver de, sabah kahvaltısını yapsın" deyince, fakir veremez. Muhatabı; "Bir ekmeği veremeyen, binlerce ekmeğe sahip olunca hiç veremez" der.
Cömertlik zenginlikle olmaz. Bir ekmeğini paylaşan insan, zengin olunca yine paylaşır. Birtek ekmeği paylaşamayan Rabbin hazinelerine sahip olsalar yine de cimrilik yaparlar.
Allah (c.c.) bu güneşin yönetimini bir insanın veya devletin eline verseydi, yakıtı tükenir diye ışığını kısardı. İstediğini yandırır, istediğini dondururdu.
Kehf Suresi
*Bütün hacıların, hocaların ve Allah'a şirk koşmayan müslümanların bütün hatalarını toplasak Yahudi, Hnstiyan ve dinsiz-imansız insanların hataları daha fazla gelir. Elbette bizim Müslüman hacı hocanın da hatası vardır. Ama bir tek Hrıstiyan'ın hatasına denk olmaz, zira Müslümanın hatası ameldedir, diğerlerinin hatası temeldedir.
*Bu Ashâb-ı Kehf sadece bizim dinimizde değil bütün dünya edebiyatlarında "yedi uyuyanlar" diye mevcuttur. Bu konuda yazılan ilk eserin miladi 5. asırda yazıldığını kaydeder Mevdûdî. Daha sonra Batı dillerine tercüme edilmiş. Batılılar Ashâb-ı Kehfin kendi memleketlerinde olduğunu iddia ederler. Bizim ülkemizde de "Efes, Tarsus, Maraş gibi vilayetlerdedir" iddiasında bulunulmaktadır.
Dikkat edilmesi gereken husus; Allah (c.c.) yer bildirmiyor, tarih bildirmiyor, sayıları konusunda da kesin açık bir bilgi vermiyor. Alimlerimiz yedi olduğu görüşündeler. Zira âyette Yahudi ve Hrıstiyanlar 3 idi 4'üncüleri köpekleriydi, 5 idi 6'ıncıları köpekleri dedikten sonra, onlar gaybı taşlıyorlar dedikten sonra, yediydi 8'incisi köpekleriydi dedikten sonra, onlar gaybı taşlıyorlar demiyor. îşte buradan sayılarının yedi olduğuna bir işarettir, deniliyor. Kur'an ve sahih sünnetin açıkça bilgi vermediği konularda yahudi ve hıristiyanlara geçmişle ilgili tarihi bilgileri sormamamız istenmektedir. Çünkü onlarda gayba taş atıyorlar. (Ahmet B. Hanhel, Müsned; 61395)
* "Onlar mağarada üçyüz sene kaldılar ve dokuz sene daha ona ilave ettiler." Tefsircilerin bir kısmı bu Ashabı Kehfin mağarada 300 sene kaldıkları görüşünde iken, birkısım tefsirciler de 309 sene kaldıkları görüşündedir. Başka bir müfessir gurubu da bu iki görüşü uzlaştırıcı bir mahiyette güneş takvimine göre 300 sene Ay takvimine göre de 309 sene diyor. Zira her 35 senede bir yıl alan ay takvimi 300 senede 9 yıl alır. Yani güneş yılı 300 yılı gösterirken ay yılı da 309 yılı gösterir. Şemsî yılın 365, Kamerî yılın da 354 gün olmasından kaynaklanmaktadır.
Güvenilir tefsircilerde Ashabı Kehfin ne kadar kaldığının sayısını adedini biz bilemeyiz. Bu söz Allah'ın kelamı değil münakaşa edenlerin sözüdür. 26. âyette ise Allah (c.c); "Deki: "Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Gökleri ve yerin gaybı ona aittir. O ne güzel görendir, o ne güzel işitendir. Onların Allah'dan başka dostu yoktur. O hükmüne hiçbir kimseyi ortak yapmaz."
Onların ne kadar kaldığını Allah bilir. Kur'ân'daki tarihî olayları incelediğimizde meselâ Ashabı Kehfin isimleri yazılı değil yer ve zaman belirtilmemiş. Sadece yaptıkları anlatılmış, sünnette de aynıdır. Önemli olan yaptıklarıdır. Bize de gerekli olan yapanların isimleri, yeri, zamanı değil, önemli olan yapılan şey ve ibret alınması gerekli olan yönüdür.
*Hz. Peygamber bu yedi gencin isimlerini hadislerinde zikretmemiş fakat bazı tefsir kitaplarında mevcuttur. Bu da İsrailiyat dediğimiz Yahudilerden tefsirlerimize girmiş bir bilgidir. Bazı kitaplarda bunların isimlerini Yemliha, Mekselina, Mislena, Mernüş, Debernüş, Şazenüş, Kefeşdadayüş, Kıtmir diye yazılıdır. Bunun doğruluğunu kabul de etmiyoruz, red de etmiyoruz. Hz. Peygamber; "Onları tasdik etmeyin tekzib de etmeyiniz" buyuruyor. (Ahmet B. Hanbel Müsned 61395 ve 3/338, Buharı K. I'îisam 25 ve Tevhid 42 Ahdürrezzak, Musannef 6/109-114)
*Ali Çelebi:
"İmrenme görüp meyveyi bağın ümeranın
Kim sular onu gözleri yaşı fukaranın" der.
Yani zenginin elindeki o taze meyveler, fukaranın göz yaşı ile sulanmıştır. Sen zengine imrenme, gözünü ona dikme diyor.
*Bazı insanlarımız anlatırlar, Şeytan meleklerin reisi idi; derler bu doğru değildir. Bu daha ziyade, tasavvuf erbabıyım diyerek cahilliğini örtmek isteyen ve insanları sapıtan müteşeyyihler tarafından; "bu zahir ilmidir, bu da bâtın.ilmidir. Biz zahire değil, bâtın ilmine itibar ederiz" diye kendini şeyh göstermeye çalışanlar tarafından uydurulmuştur. Ama âyet gayet açık; "Şeytan cinlerdendir. Şeytan size düşman olduğu halde siz Onu ve Onun zürriyetini kendinize dost mu edindiniz?" Bu âyet Şeytanın da neslinin ürediğine işaret ediyor.
*Nasıl ki pisliğe alışmış sinek, gülün üzerine konmaz, konsa bile üzerinde fazla durmadan hemen çekip giderse, âyetin tarif ettiği inançsız insanlar da Allah'ın âyetlerinden yüz çevirir kendilerine âyetler okunduğu zaman rahatsız olur. Zira o insanlar pislik içinde yaşayıp pisliğe alışmış kişilerdir.
Soğuktan midesini üşütmüş insan nasılki her yediğini kustuğu gibi, hak olan sözler kendisine verildikçe o da devamlı kusar, ama nasıl onu tedavi etmekten doktor yüz çevirmeyip onun tedavisi için çalışırsa, biz de bu insanların tedavisi için daima gayret gösterip onlardan vazgeçmemeliyiz. Onlar bizden yüz çevirse bile biz onlardan yüz çevirmeden, bıkmadan, usanmadan İslâm'ı onlara anlatmalıyız. Âyette, "Rabbinin yoluna öğüt ve hikmetle çağır, onlarla en güzeliyle mücadele et" buyu-rulmakta. (Nahl 125)
*Zülkarneyn Arab'ın dilinde iki yönlü veya iki boynuzu olan anlamındadır.
1- Zülkarneyn'i Doğu ile Batı'yı yönettiğinden dolayı bütün dünyayı Doğusu ile Batısı ile yönetimi altında bulundurduğundan dolayı Zülkarneyn denmiştir.
2. olarak Zülkarneyn Osmanlıca'da kullanıldığı gibi Zülcenaheyn; iki yönlü anlamında, yani maddî ve manevî ilimleri bilen kişi. Zülkarneyn de bu anlamda olup, o da maddî ilimleri, yani devletin nasıl yöneticileğini, askerin nasıl eğitileceği gibi hususları hem de bu dünyadan sonraki manevî âlem dediğimiz Âhiret âlemini de bildiği için Zulkarneyn denmiştir.
*Lokman Sûresinin son âyetinde, Allah (c.c); "Rahimler de olanı Allah bilir.". buyurdu, şeklinde geçmektedir, meal yazanlar bunu "Rahimlerde olanı, parantez açıp (erkek mi kız mı olacağını) Allah bilir" şeklinde tercüme etmişler. Ayetin metninde, Arapça ibaresinde "erkek mi? kız mı?" kelimeleri yoktur. Bu daha önceki tefsir yazanların kanaati. Tıbbın bu kadar ilerlemediği devirlerde yapılmış bir görüş, yorumdur. Biz, rahimlerde olanı Allah bilir diyeceğiz.
*Bize de düşen şey Bakara Sûresi'nde belirttiğimiz gibi Allah-u Teâla kahramanların ismini verir, anne-baba isimleri, zaman ve gerektiğinde de yer isimlerini açık ve net olarak bildirmez. Mesela Lût (a.s.)'ın annesinin babasının ismini söylemez. Bir Nuh (a.s.)'ın anne-babasının ismi de, olayın ne zaman ve nerede gerçekleştiği de belirtilmez. Önemli olan olayın geçtiği yer ve zaman değildir. Önemli olan verilen kıssadan alınacak dersler, kahramanın İslâmî tavır ve tutumu, Allah'a olan bağlılığı gibi hususlardır.
*Zülkarneyn olayında da Yecüc ve Mecüc hakkında âyet ve hadislerde kesin bir ifade yok. Kim olduğu da belirli değil, fakat bunun Türkler olduğunu söyleyenler olduğu gibi, Çinliler diyenler, Ruslar diyenler, şeklinde çeşitli yorumlar yapılmaktadır.
İnşaallah çok yakın bir zamanda İslâm-Müslümanlar dünyanın yönetimine el koyacaklar. Bu Kırıkkale silahla, askerî güçle değil. Her Müslüman kendi bölgesine sahip çıkarak yani İngiltere'deki Müslümanlar İngiltere'ye Japonya'dakiler Japonya'ya sahip çıkarak olacaktır deniliyor.
Günümüz Müslümanları Zülkarneyn'inde ötesine geçip bütün dünyaya hâkim olacaklardır. Zira Zülkarneyn sadece karalara hâkim olup denizlere hâkim olamamıştı, şimdi ise hem denizlere, hem kara, hem de hava diğer bir tabirle uzaya da hâkim olacaklardır.
*Kıyamete yakın zamanlarda Yecüc ve Mecüc diye bir insan topluluğu çıkıp yeryüzünde fesat tohumlan ekeceklerdir. Bu hadis sahihdir. Yorumunda bazı Müslüman kardeşlerimiz hatalar yapmakta, hadisle pek yakından alakası olmayan biri bu Kıyametle ilgili hadisleri topladı bir hesap kitap yaptıktan sonra 1989 yılında Kıyametin kopacağını söylüyordu. 89 yılı oldu birşey olmadı, dedi; "90 yılında kopacak." 90 yılında da birşey olmadı. Peygamber'ine kesin bilgi vermeyen Allah'ın Kıyâmeti'nin ne zaman kopacağı konusunda kesin tarih verenler elbette yanılacaktır. Yine âyet Yecüc'ün ve Mecüc'ün kim olduğunu kesin bir ifade ile belirtmemişki. Yecüc ve Mecüc'ün kimler olduğunu bilmemiz bize faydalı olsa idi Allah (c.c.) bildirirdi.
-devam edecek-
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
Sizi topraktan yarattık; oraya döndüreceğiz ve oradan tekrar sizi çıkaracağız.
Tâ Hâ, 55
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, hayır söylesin veya sükut etsin.
Riyazü's Salihin, 1/307
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...