HUCR VE ARKADAŞLARININ ÖLDÜRÜLMESİ HADİSESİ
İlk dönem tarihçilerin bu konuda ne dediklerine bakalım. Bu konuda başta Taberi, İbni Esir ve İbni Haldun olmak üzere bütün tarihçilere göre Hucr b. Adiy’in meselesi şöyle cereyan etmiştir:
İlk dönem tarihçilerin bu konuda ne dediklerine bakalım. Bu konuda başta Taberi, İbni Esir ve İbni Haldun olmak üzere bütün tarihçilere göre Hucr b. Adiy'in meselesi şöyle cereyan etmiştir:
Kufe valisi Muğire b. Şu'be, Emevi yöneticilerinin isteği üzerine Cuma günleri minberlerde Hz. Ali'ye kötü söz sarf ediyor ve beddua ediyordu. Her defasında Kufe'nin ileri gelenlerinden Hucr b. Adiy ve cemaatten bir grup bunu reddediyordu. Valiye "Allah için şahid olarak Allah'ı gözetin!" diye itiraz ediyordu. Muğire'nin bunu ilk olarak başlatması, Hz. Osman ile yakınları hakkında istiğfar ve dua, Hz. Osman'ın katilleri hakkında ise beddua şeklindeydi ve daha sonra ne yazık ki, Hz. Ali ve yakınları aleyhine söz sarf etmeye dönüşmüştü. Her ne suretle olursa olsun, yapılan iş çok kötüydü. Muğire, Hucr'u, sultanın gazabıyla tehdit etmişse de, Hucr itirazlarını devam ettirmekten kaçınmamıştı.
Muğire, Hucr'a zecri bir tedbir uygulamaktan ve ceza vermekten çekindi. Hatta "Cezalandırmazsanız otoriteniz sarsılır" diyenlere şöyle cevap verdiği nakledilir: "Ben ömrümün sonlarına doğru, ecelimin yaklaştığı bir sırada, bu şehrin ileri gelenlerinden ve iyi insanlarından birisini öldürmek istemem. Ayrıca böyle davranıp, O'nu ve arkadaşlarını öldürecek olursam, onlar mutluluğa ererler. Ben ise şekavete düşerim. Onlar öldürülürse Muaviye dünyasını imar etmiş, Muğire ise ahiretini kaybetmiş olur."
Muğire b. Şu'be öldükten sonra Basra'ya ilaveten Kufe valiliği de Ziyad'a verildi. Ziyad da Muğire gibi Cuma hutbesinde minberde Hz. Osman'a dua ettikten sonra, Hz. Ali'ye hoş olmayan sözler sarf edince, Hucr da eskiden olduğu gibi itirazına devam etmişti. Ancak daha önce anlatıldığı gibi, Ziyad bu tip karşı çıkışlara müsamaha edecek bir yapıda değildi. Hemen onu yakalamak üzere harekete geçti. Hucr çok sevilen bir şahıstı. Çevresi de O'nu kolay kolay bırakmak istemiyordu. Ancak o dönemin siyasi dâhilerinden olan Ziyad, bir takım tedbirlerle O'nun çevresindeki Kufe'lilerin birer birer ondan kopmasını ve Hucr'un küçük bir grupla yapayalnız kalmasını sağladı. Sonra da onu yaklaşık on üç kişilik grubuyla yakaladı. Ellerini zincire vurarak Şam'a gönderdi. Bunlardan altısı aşiretlerinin tavassutu ile affedildi. Hucr b. Adiy başta olmak üzere geri kalan yedi kişi idam edildi, (51/671).
Hucr idamından önce izin isteyerek abdest aldı ve iki rekât namaz kıldıktan sonra şöyle dedi: "Vallahi şu anda kıldığım namazdan daha zevkli bir namaz kılmış değilim. Ölümden korkup namazı uzattığım zehabına kapılmayacak olsaydınız, bu namaza ara vermez, kılmaya devam ederdim."
Malik b. Hubeyre es-Sekunî idamından önce: "Amcamın oğlunu bana bağışla, onu affet" diye rica etmişse de Muaviye "Şayet onu serbest bırakırsam, Kufe'de benim aleyhimde tekrar bozgunculuk yapar" cevabını vermiştir.(1)
Dr. İrfan Aycan diyor ki; "Mevcut bilgiler, Ziyad ve Hucr meselesinde ikiye ayrılır. Ancak itimada şayan olan görüş, kaynaklarımızda daha çok zikredilir. Zayıf olan görüşe göre, Hucr meselesi, Ziyad'ın Kûfe'de hutbe okuduğu ve namazı geciktirdiği bir esnada patlak vermiştir. Doğruluk derecesinin daha yüksek olduğunu kabul ettiğimiz ikinci grup rivayetlere göre ise, Hucr hadisesi Ziyad'ın Kûfe'den ayrıldığı ve vekili olarak Amr b. Hureysi'yi bıraktığı bir sırada meydana gelmiştir. Buna göre Ziyad Kûfe'den Basra'ya geçtikten sonra, Hucr ve arkadaşları Muaviye ve idarecileri aleyhinde konuşmaya başlamışlar ve lanet okuyup ondan teberra etmişlerdir. Ayrıca vali vekili Amr b. Hureysi'yi kendini saraya atıp kurtuluncaya kadar taşlamışlar, bir yerde Kûfe'ye hakim olmuşlardır.(2)
Ziyad şehrin idaresinde sorumluluk taşıyan ileri gelenleri toplayarak, Hucr'un o ana kadar yaptıklarına şehadette bulunmalarını istedi. Bu kimselerin Hucr'un aleyhinde şehadette bulundukları noktalar şunlardır:
1. Hucr kendi başına bir cemaat topladı ve itaatten çıktı.
2. Halifeye lanet okudu.
3. Arkadaşlarını harbe ve fitneye davet etti.
4. Arkadaşlarını Muaviye'ye olan biatlerini bozmaya teşvik etti.(3)
M. Salih Ekinci de şöyle diyor; "Hucr, insanların abid ve zahidlerindendi. Annesine son derece itaatkâr idi. Çok namaz kılan, çokça oruç tutan ve duası kabul olunurdu. Bazıları sahabilerdendi derlerse de, muhaddislerin çoğu "sahabi değil, tabiîn'dendi" demişlerdir. Hucr, Muaviye'nin Kûfe'de bulunan valisi Muğire b. Şube'ye şiddetle karşı çıkıyordu. Halim ve sabırlı bir kişi olan Muğire de, onu affediyordu. Gizlice Hucr'a nasihatte bulunuyordu. Bu yaptıklarının neticesinden de onu daima sakındırıyordu. Çünkü saltanata muaraza etmek, şiddetli cezayı gerektirir. Fakat Hucr bir türlü bu sözlerinden dönmedi. Muğire vefat edince, Kufe ile Basra Ziyad'ın valiliğine verildi. Ziyad oraya gitti, Hucr'un etrafında Hz. Ali'nin taraftarlarından oluşan bir cemaat toplandığını gördü. Topluluk, Hucr'un durumunu aynen tasdik ediyorlar, O'na yardımda bulunuyorlar ve Muaviye'ye küfrediyorlar, Muaviye'den teberri ediyorlardı."
İbn-i Cerir ve başkaları derler ki: "Hucr ve arkadaşları Hz. Osman'a dil uzatıyorlardı. O'na zalimlik vasfını yakıştırmaya kalkışırlar, valilerini tenkit ederlerdi. Onları çokça kötüleyip, yeriyorlardı. Hatta bu hususta mübalağa yapıyorlardı. Hz. Ali taraftarlarına taraftar çıkıyor, din hususunda ifrata kaçıyorlardı. Abdullah b. Sebe'nin fitnesi onlarda etki yapmıştı. Onlar azıcık bir günahı dağlar kadar büyütüyor ve o günahı silmek için de büyük günahlar irtikâp ediyorlardı. Onlarla Ziyad arasında uzun uzadıya meseleler baş gösterdi. Ziyad onların durumunu Muaviye'ye yazdı. Muaviye: "Onlar yeryüzünde fesatlıkla yürüyen kişilerdendir" dedi ve onların hayatta bırakılmaları ümmeti fesada götürür, Müslümanların birliğini dağıtır ve halifenin de durumu tehlikeye sokar gibi gerekçelerle onların kendisine gönderilmesini emretti. Bunların on dördü Muaviye'ye getirildi. Muaviye Hucr dâhil yedi kişinin öldürülmesini diğerlerinin de affedilmesini emretti.
İmam Ahmed der ki: "Muaviye, Medine'ye vardığında Hz. Aişe'yi ziyarete gitti. Aişe: "Hucr'u niçin öldürdün?" diye onu kınadı. O da "Ey Mü'minlerin annesi! Benim görüşüme göre insanların yararı için bir kişiyi öldürmek, onu müslümanlar arasında fesadı yakmakla baş başa bırakmaktan daha hayırlıdır." dedi.
Rivayete göre, Muaviye, Hz. Aişe'yi ikna etmek için durmadan mazeretler ileri sürmüştür ve sonunda Hz. Aişe O'nu mazur gördü. Başka bir rivayete göre Muaviye, Hz. Aişe'nin tenkidine karşı: "Benim ile Hucr'un yakasını bırakın, ta ki ikimiz Allah'ın katında bir araya gelinceye dek bu mesele kalsın" dedi.(4)
İbn-i Arabi der ki: " Siz ey Müslüman cemaati! Hucr ile Muaviye'nin yakasını bırakmak size gerekir. Ta ki, ikisi ve arkadaşları; adil, emin, seçilmiş ve temkin sahibi olan Hz. Muhammed'le (s.a.v) beraber Allah'ın huzuruna varsınlar. Bilmediğiniz ve hissetmediğiniz bir işle ne ilginiz var?"(5)
Prof. M. Ziyauddin Rayyıs ise şöyle diyor; "Muaviye'nin, Ebu Süfyan'a oğul edindiği, Vali Ziyad'ın Şia'ya baskısı ise, tepkiyi iyice geliştirmiş ve özellikle Şia'nın önde gelenlerinden biri olan, Arapların tanınmış siması, takva sahibi ve abidliği ile tanınmış, Nihavend fethi kahramanlarından Hucr b. Adiy'i Şam'a sürgün etmesiyle (ki, bu zat, Kûfe'de ayaklanma hazırladığı suçlamasıyla daha sonra Şam'da öldürülmüştür."(6)
Muncid'te şunlar kayıtlıdır: "Hucr b. Adiy, Kinde kabilesindendir. Şia arasında ilk şehittir. Hz. Ali ile beraber Cemel ve Sıffin'de savaşmıştır. Daima Emevilere karşı ayaklanmıştır. Dımeşk yakınında bulunan Merciazra'da öldürülmüştür."
Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu üzücü olay Hz. Muaviye zamanında olmuştur.
Dipnotlar
1-İbn-i Esir, el Kamil: C. 3, Sh. 472, Taberi: C.4, Sh.187, İbn-i Haldun2-İrfan Aycan, Saltanata Giden Yolda Muaviye b. Ebi Süfyan: Sh. 237.
3-A.g.e, Sh. 241
4-el-Bidaye: C. 8, Sh. 49-55. Et-Taberi: C. 6, Sh.141-160.
5-M. Salih Ekinci, Ashab-ı Kiramın Etrafındaki Şüpheler: Sh. 154,155.
6-M. Ziyauddin Rayyıs, İslam'da Siyasi Düşünce Tarihi: Sh. 94.
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
Doğrusu Allah katında din, İslâm'dır; o kitap verilenlerin anlaşmazlıkları ise sırf kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki taşkınlık ve ihtirastan dolayıdır. Her kim Allah'ın âyetlerini inkâr ederse iyi bilsin ki, Allah hesabı çabuk görendir
Âl-i İmran:20
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
Sahabilerim yıldızlar gibidir. Hangisine uysanız doğru yolu bulursunuz."
Rezin
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...