ÅžUALAR NOTLARI
· İkinci Şua Eskişehir hapsinin mahsulü. s:5
• Üstad, İhtar'da risalelerden tam istifade için iki şart sayıyor;
1-Dikkat
2- Teenni
• "Tevhid ve vahdette cemal-i ilahi ve kemal-i ilahi tezahür eder."s:7
• "İnsanı dergah-ı ilahiye kamçı vurup sevk eden en keskin ve müessir saik hastalıklar olduğu gibi." S:8
• Üstad, Mutezile mezhebi için "hodbin" ve "mütehakkim" tabirlerini kullanıyor. S:8
• "Gözü veren zat hem gözü görür, hem ince bir mana olan gözün gördüğünü görür, sonra verir." S:10
• "Şirk öyle bir cürümdür ki her bir mahlûkun hakkına ve şerefine ve haysiyetine bir tecavüzdür. Ancak onu cehennem temizler."s:11
• Kâinatın kemalatı tevhid ile anlaşılır. s:12
• "Şirk, kainata karşı büyük bir tahkir ve azim bir tecavüzdür."s:12
• Üç büyük nimet: 1-Hidayet
2-Rızk
3-Åžifa. S:21
• "Daire-i imkânda bu mükevvenattan daha bedi, daha güzeli yoktur."İmam-ı Gazali-s:30
• "Risale-i Nur sair kitaplara muhalif olarak başta perdeli gidiyor, gittikçe inkişaf eder."s:60
• Üstad, Niyaz-ı Mısri için "yanık şair" tabirini kullanıyor. s:61
• "Güya zamanın seneleri ve her senenin günleri birbiri arkasından gelen ihsan meyvelerine ve rahmet taamlarına birer kab ve bir Rezzak-ı Rahimin külli ve cüzi ihsanat meyvelerine birer meşherdirler." S:66
• Enaniyet; 1-Haksız temellük
2- Ayinedarlığını bilmemek
3-Mevhumu muhakkak bilmekten ileri geliyor. S:81
• " İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi ve Hâlık-ı kainatı tanımak ve O'na iman edip, ibadet etmektir. Ve o insanın vazife-i fıtratı ve fariza-i zimmeti, marifetullah ve iman-ı billahtır. Ve izan ve yakin ile vücudunu ve vahdetini tasdik etmektir. S:100
• Umumi meselelerde ispata karşı nefyin kıymeti yoktur ve kuvveti pek azdır. S:100
• "Maddiyatta çok tevaggul eden ve gittikçe maneviyattan tebaud eden ve nura karşı gabileşen ve kabalaşan ve aklı gözüne inen en büyük bir feylesofun münkirane sözü maneviyatta nazara alınmaz. s:102
• Üstad hazretleri, Abdülkadir Geylani için şunları söylüyor:
*Yerde iken arş-ı azamı temaşa eden
*Harika bir deha-i kudsi sahibi olan
*Doksan sene maneviyatta terakki edip çalışan
*Hakaik-i imaniyeyi ilmel yakin, aynel yakin, hakkal yakin suretinde keÅŸfeden. S:102
• "Azamet ve Kibriya ve nihayetsizlik noktasında ya gaflete veya masiyete veya maddiyata dalmak sebebiyle darlaşan akıllar azametli meseleleri ihata edemediklerinden bir gurur-u ilmi ile inkara sapar ve nefyederler. S:103
• İnkar; *dehşetli muhallere
*vahÅŸetli hurafelere
*zulmetli cehaletlere istinad ediyor. S:104
Â
· Üstad, hakimiyet hakikatını izah ederken padişahların kardeşlerini ve çocuklarını ve saltanatlarını muhafaza için öldürmeleri için "zalimane" tabirini kullanıyor. s:129
• "Bir şey zati olsa, zıddı ona arız olamaz." S:134
• Üstad, İmam-ı Rabbani için "kahraman imam" tabirini kullanıyor. s:141
• "Bir zerre kuvve-i imaniyenin ziyadeleşmesi, bir batman marifet ve kemalattan daha kıymetlidir. Ve yüz ezvakın balından daha tatlıdır." S:141
• "Bin seneden beri iman ve Kur'an aleyhinde teraküm eden Avrupa feylesoflarının itirazları ve şüpheleri yol bulup ehl-i imana hücum ediyor." S:141
• "İhata etmek bir vahdettir, şirke yer bırakmaz." Sh:154
• "Risale-i Nur ism-i Rahim ve Hakimin mazharı olduğundan" s:149
• Muhakemat adlı eser bir tefsir mukaddimesi olarak yazılmış. S:154
• Kur'an'ın hemen üçten birisi haşirdir. s:156
• Kur'an dışındaki semavi kitaplar birer devre ve birer zamana hitap eder. S:157
• Namazı terk etmek kalbi ve ruhi sıkıntılara, o da ahlakın bozulmasına ve ümitsizliğe sebeb oluyor. S:165
• "Ölüm o kadar kati ve zahirdir ki, bu günün gecesi ve bu güzün kışı gelmesi gibi ölüm başımıza gelecek." S:166
• "Her bir şehri yüz defa mezaristan'a boşaltan ölüm elbette hayattan ziyade bir istediği var." s:166
• "Hakiki ve elemsiz lezzet yalnız imanda ve iman ile olabilir." S:170
• "İman hakikatı öyle bir çekirdektir ki, eğer tecessüm etse bir cennet-i hususiye ondan çıkar. O çekirdeğin şecere-i tubası olur." S:170
• Hazret-i Muhammed(SAV)
*En ahir
*En büyük
*Dini ve daveti umumi
*Ahirzaman Peygamberidir. S:171
• "Ömür sermayesi pek azdır, lüzumlu işler pek çoktur." S:172
• "Bazen bu harp boğuşmalarını merak ile takip eden bir tarafa kalben taraftar olur. Onun zulümlerini hoş görür, zulmüne şerik olur." S:172
• "Herkesin iman mukabilinde bu zemin yüzü kadar bağlar ve kasırlar ile müzeyyen ve bâki ve daimî bir tarla ve mülkü kazanmak veya kaybetmek davası başına açılmış. Eğer iman vesikasını sağlam elde etmezse kaybedecek. Ve bu asırda, maddiyyunluk taunuyla çoklar o davasını kaybediyor. Hattâ bir ehl-i keşf ve tahkik, bir yerde kırk vefiyattan yalnız birkaç tanesi kazandığını sekeratta müşahede etmiş; ötekiler kaybetmişler. Acaba bu kaybettiği davanın yerini, bütün dünya saltanatı o adama verilse doldurabilir mi? s:173
• "Gençlik hiç şübhe yok ki gidecek. Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat'iyyetinde, gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecek. Eğer o fâni ve geçici gençliğini iffetle hayrata -istikamet dairesinde- sarf etse, onunla ebedî, bâki bir gençliği kazanacağını bütün semavî fermanlar müjde veriyorlar." S:174
• "Helal dairesi keyfe kâfidir." S:174
• Dünya: *Büyük bir eczane
*kumaş fabrikası
*Erzak deposu
*Ordugâh
*elektrik fabrikası
*kitap şeklinde düşünülebilir. S:177
• "Onu tanıyan ve itaat eden zindanda dahi olsa bahtiyardır. Onu unutan saraylarda da olsa zindandadır, bedbahttır.." s:178
• "Bir ağacın çekirdeği Cenab-ı Hakkın " El Evvel" ismine, meyvesi " El Ahir" ismine baktığı gibi, "Ez Zahir" ismi ağacın dış görünüşüne, "El Batın" ise iç işlerine işaret eder." S:185
• Peygamber(ASM) Efendimiz:
* En büyük muallim
*En mükemmel üstad
* Şaşırtmaz ve şaşmaz en doğru rehberdir. S:188
• Haşir:* En acip
*en dehÅŸetli
*tavr-ı aklın haricinde bir meseledir. Ve ancak Resulullah ve Kur'an ile açıklığa kavuşabilir. S:189
• "Eski zaman peygamberleri ümmetlerine Kur'an gibi izahat vermediklerinin sebebi, o devirler beşerin bedeviyet ve tufuliyet devri olmasıdır. İptidaî derslerde izah az olur. S:189
• "Kur'anın dörtten birisi haşir ve âhirettir ve bin âyâtıyla onun isbatına çalışır ve onu haber verir. Elbette Kur'anın hakkaniyetine şehadet ve delalet eden bütün hüccetleri ve delilleri ve burhanları, dolayısıyla âhiretin vücuduna ve tahakkukuna ve açılmasına dahi delalet ve şehadet ederler." S:189
• Çocukların * Nazik dimağları
*Zayıf kalpleri
*Mukavemetsiz ruhları vardır. S:192
• Gençlerin hevesleri galeyanda ve aklı hislerine mağlup vaziyettedir. S:192
Â
· Üstad, talebelerini canı kadar çok seviyor. S:193
• İnsan ihtiyarlıkta daha hassas oluyor. S:193
• "İnsanın küçük bir dünyası belki küçük bir cenneti dahi kendi hanesidir." S:193
• "Her bir şehir kendi ahalisine geniş bir hanedir." S:194
• Güzel ahlakın esasları:
1-Ä°hlas
2-Samimiyet
3-Fazilet
4-Hamiyyet
5-Fedakarlık
6-Rıza-i İlahiye çalışmak
7-Sevab-ı uhreviye uğraşmak. S:194
• "İki cihanın ve iki hayatın medar-ı saadeti yalnız imandır." S:194
• "Dâr-ı âhirette Cennet'in en çok ve en mütenevvi' lezzetleri cismanîdir. Ve saadet-i ebediyenin en ehemmiyetli ve herkesin istediği ve ünsiyet ettiği nimetleri cismanîdir.s:195
• "Cehennem ise, hayr-ı mahz olan daire-i vücudun Hâkim-i Zülcelalinin hakîmane ve âdilane bir hapishane vazifesini gören dehşetli ve celalli bir mevcud ülkesidir. Hapishane vazifesini de görmekle beraber, başka pek çok vazifeleri var. Ve pek çok hikmetleri ve âlem-i bekaya ait hizmetleri var. Ve zebani gibi pek çok zîhayatın celaldarane meskenleridir." S:197
• "Evet nasıl ki imanın mahiyeti eğer tecessüm etse, lezzetleriyle bir cennet-i hususiye şekline girebilir ve Cennet'ten bu noktadan gizli haber verir. Aynen öyle de: Risale-i Nur'da delilleriyle isbat ve baştaki mes'elelerde dahi işaret edilmiş ki; küfrün ve bilhassa küfr-ü mutlakın ve nifakın ve irtidadın öyle karanlıklı ve dehşetli elemleri ve manevî azabları var.. eğer tecessüm etse, o mürted adama bir hususî cehennem olur. Ve büyük Cehennem'den bu cihette gizli haber verir"s:197
• Cehennem'siz, Cennet'in pek çok lezzetleri gizli kalır. S:199
• "Her şey bir cihette zıddıyla bilinir." S:199
• İman, altı rüknünden çıkan öyle bir vahdanî hakikattır ki, tefrik kabul etmez. Ve öyle bir küllîdir ki, tecezzi kaldırmaz. Ve öyle bir külldür ki, kabil-i inkısam olmazlar. Çünki herbir rükn-ü imanî, kendini isbat eden hüccetleriyle sair erkân-ı imaniyeyi isbat eder. Herbiri herbirisine gayet kuvvetli bir hüccet-i a'zam olur. Öyle ise bütün erkânı, bütün delilleriyle sarsmayan bir fikr-i bâtıl, hakikat nazarında bir tek rüknü, belki bir hakikatı ibtal edip inkâr edemez. Belki adem-i kabul perdesi altında gözünü kapamakla, bir küfr-ü inadî yapabilir. Gitgide küfr-ü mutlaka düşer, insaniyeti mahvolur. S:202
• Rububiyetin en ehemmiyetli esasları:
Â
1-Adalet
2-Hikmet
3-Rahmet.
• Bir Müslüman, bir hakikat-ı imaniyeyi inkâr etse elbette küfr-ü mutlaka düşer." S:206
• İslam'dan evvel ki semavi dinler iman hakikatlarını icmalen bahsetmişken, İslam tafsilatı ile anlatmıştır. S:206
• "Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'ı tanımayan, tasdik etmeyen bir Müslüman, Allah'ı da (sıfâtıyla) daha tanımaz ve âhireti bilmez. Bir Müslüman'ın imanı o kadar kuvvetli ve sarsılmaz hadsiz hüccetlere dayanıyor ki, inkârda hiçbir özür kalmıyor. Âdeta akıl, kabulde mecbur oluyor. "s:206
• Ramazan-ı şerif, çok güzel eserlerin vücut bulduğu bir iklim-i nurani. S:207
• Ehl-i dalaletin ufunetli ve zehirli evhamları var. S:207
• Kur'an külli olarak bir hakikatı beyan eder. Her bir asır cüziyatları ondan hisselerini alır. S:207
• Bu asırda "emsalsiz zulümler" işleniyor. S:208
• Kur'an'daki tarihi kıssalar her asırda ferlerini bulan şablonlar. S:208
• "Herkes her vakit bütün Kur'anı okumaya muktedir ve muvaffak olamadığından her bir uzun ve mutavassıt sureyi birer küçük Kur'an hükmüne getirmek için ehemmiyetli erkân-ı imaniye gibi o kıssaları tekrar etmesi, değil israf belki mukteza-yı belâgattır ve hâdise-i Muhammediye (A.S.M.) bütün benî-Âdemin en büyük hâdisesi ve kâinatın en azametli mes'elesi olduğunu ders vermektir" s:214
• "Kur'an'ın hakikî tercümesi kabil değil ve lisan-ı nahvî olan lisan-ı Arabî yerinde Kur'anın meziyetlerini ve nüktelerini başka lisan muhafaza edemez ve herbir harfi, on adedden bine kadar sevab veren kelimat-ı Kur'aniyenin mu'cizane ve cem'iyetli tabirlerinin yerini, beşerin âdi ve cüz'î tercümeleri tutamaz, onun yerinde câmilerde okunmaz" s:215
• "Evet, madem Allah var ve ilmi ihata eder. Elbette adem, i'dam, hiçlik, mahv, fena; hakikat noktasında ehl-i imanın dünyasında yoktur ve kâfirlerin dünyaları ademle, firakla, hiçlikle, fânilikle doludur" s:216
• Her bir mahlukun varlığı ve hayatı;* Esma-i İlahiyeye
*Sair zişuur ve ziruhların nazarlarına bakar. S:216
• "Evet bütün fenalıklar ve günahlar ve şerlerin mâyesi ve esasları âdemdir, tahribdir. Sureten vücudun altında, adem ve bozmak saklıdır." S:220
• Her hizmet ve davanın kahramanları vardır. Risale-i Nur'un da öyle; "Risale-i Nur'un bir şehid kahramanı olan merhum Hâfız Ali, hapiste Meyve Risalesi'ni kemal-i aşkla yazarken ve okurken vefat edip kabirde melaike-i suale mahkemedeki gibi Meyve hakikatları ile cevab verdiği misillü; ben de ve Risale-i Nur şakirdleri de, o suallere karşı Risale-i Nur'un parlak ve kuvvetli hüccetleriyle istikbalde hakikaten ve şimdi manen cevab verip onları tasdike ve tahsine ve tebrike sevkedecekler inşâallah."s:221
• Üstad, Üniversite ve liselerde tahsil gören talebelerin hem birinci olmasını, hem de Nurun hakikatlarını neşretmesini nazara veriyor. S:221
• Üstadın kızkardeşi "Hanım" dahi bir alime imiş. Maşallah… s:221
• Risale-i Nur'daki bütün mizanlar ve müvazeneler, imanın saadet-i dünyeviyeye ve uhreviyeye medar meyvelerini beyan ederler. Ve o küllî ve büyük meyveler, bu dünyada gösterdikleri saadet-i hayatiye ve lezzet-i ömür cihetiyle her mü'minin imanı ona bir saadet-i ebediyeyi kazandıracak.. belki sünbül verecek ve o surette inkişaf edecek diye haber verirler. S:221
• "Kadere iman olmazsa hayat-ı dünyeviye saadeti mahvolur. Elîm musibetlerde, ne vakit kadere iman cihetine bakardım; musibet gayet hafifleşiyor görüyordum. Ve kadere iman etmeyen nasıl yaşayabilir diye hayret ederdim" s:222
• "Ölümdeki hikmet ve rahmet ve güzellik ve maslahat cihetini herkes göremez. Zahire bakıp itiraz eder, şekvaya başlar." S:222
• "Bütün esbab-ı zahiriyenin vazifeleri, izzet-i rububiyetin perdeleridir. Tâ güzellikleri görünmeyen ve hikmetleri bilinmeyen şeylerde kudret-i İlahiyenin izzeti ve kudsiyeti ve rahmetinin ihatası muhafaza edilsin, itiraza hedef olmasın ve hasis ve ehemmiyetsiz ve merhametsiz şeyler ile kudretin mübaşereti -nazar-ı zahirîde- görünmesin" s:222
• İkinci Dünya Savaşı yeryüzünde:
Â
*En geniş hırs
*En geniÅŸ hased
*Birinci dünya savaşının neticeleri ile ortaya çıkmış. S:226
• 1929'da Ecnebi muahedelerinin (Lozan) icbarıyla bu vatanda ehemmiyetli sarsıntılar ve felsefenin tahakkümüyle bu dindar millete ehemmiyetli tahavvüller meydana gelmeye başlamıştı. s:227
• 1929 yılı aynı zamanda dünya üzerindeki devletlerde İkinci Dünya Savaşını hazırlayan dehşetli hasedler ve rekabetlerin çarpıştığı tarihtir. S:227
• "Her bir ayetin müteaddit manaları vardır, her asırda efradı bulunur." S:227
• Üstad hz. İkinci Dünya Savaşını başlatan liderler için "küre-i arza ateş atan üfleyicilerin ve sihirbaz o diplomatlar" tabirini kullanıyor. s:228
• "Âlem-i İslâm'ca en dehşetli olan Cengiz ve Hülâgu fitnesi" s:228
• Üstadımız, memleketimizde 1971 'de akim kalan komünist ihtilal teşebbüsüne Felak suresinde işaret edildiğini belirtiyor ve "dehşetli bir şer" tabirini kullanıyor, Anarşizm fırtınalarına karşı uyarıyor. S:228
• Bu zamanın cihadı iman-ı tahkiki kılıncı iledir. S:230
• Üstad hz. Recul-u sanem için "tagut" tabirini kullanıyor. s:231
• "Ve hususî vazifemiz de, Kur'anın imanî hakikatlarını tahkikî bir surette ehl-i imana bildirip, onları ve kendimizi i'dam-ı ebedîden ve daimî ve berzahî haps-i münferidden kurtarmaktır. Sair dünyevî ve siyasî ve entrikalı cem'iyet ve komitelerle ve bizim medar-ı ittihamımız olan cem'iyetçilik gibi asılsız ve manasız gizli cem'iyetle hiçbir münasebetimiz yoktur ve tenezzül etmiyoruz."s:237
• Üstad hazretleri, Mustafa Kemal'in hiddetine karşı divan-ı riyasette, şiddetli ve dokunaklı ve serbest müdafaa etmiş. S:237
• Üstad, Şeyh Said ve Menemen hadiseleri için "Cüzi ve neticesiz" diyor. S:238
• "Madem biz ehl-i dünyanın dünyalarına ilişmiyoruz, onlar da bizim âhiretimize ve imanî hizmetimize ilişmesinler." S:238
• "Hem Ankara'da hükûmetin riyasetinde bulunan malûm birisine ettiğim itirazlara ve ağır sözlere karşı o reis mukabele etmeyip sükût etmesi ve o öldükten sonra, onun yanlışını gösteren bir hakikat-ı hadîsiyeyi kırk sene evvel beyandaki fıtrî ve lüzumlu ve küllî ve mahrem tenkidlerim," s:240
• Üstad Müslümanları teknik gelişmelere teşvik ettiğini söylüyor. S:241
• "Hükümet ele bakar, kalbe bakmaz." S:244
• Özellikle 30'lu yıllarda olmak üzere Türkiye'de Cumhuriyetin sadece ismi var, manasız isim ve resimden ibaret. S:244
• "Eğer lâik cumhuriyet soruyorsanız, ben biliyorum ki; lâik manası, bîtaraf kalmak, yani hürriyet-i vicdan düsturuyla, dinsizlere ve sefahetçilere ilişmediği gibi dindarlara ve takvacılara da ilişmez bir hükûmet telakki ederim. Yirmibeş senedir hayat-ı siyasiye ve içtimaiyeden çekilmişim. Hükûmet-i cumhuriye ne hal kesbettiğini bilmiyorum. El'iyazü billah, eğer dinsizlik hesabına, imanına ve âhiretine çalışanları mes'ul edecek kanunları yapan ve kabul eden bir dehşetli şekle girmiş ise, bunu size bilâ-perva ilân ve ihtar ederim ki: Bin canım olsa, imana ve âhiretime feda etmeğe hazırım. Ne yaparsanız yapınız" s:239
• Üstad bir zamanların meşhur 163. maddesi için şöyle diyor: "hürriyet-i vicdan prensibine zıd olarak, bütün dindar nasihatçılara şamil, lastikli bir kanunun 163'üncü maddesi sahte bir maskedir." S:245
• "Ey dinini dünyaya satan ve küfr-ü mutlaka düşen bedbahtlar! Elinizden ne gelirse yapınız. Dünyanız başınızı yesin ve yiyecek! Yüzer milyon kahraman başlar feda oldukları bir kudsî hakikata, başımız dahi feda olsun! Her ceza ve i'damınıza hazırız! Hapsin harici bu vaziyette, yüz derece dâhilinden daha fenadır. Bize karşı gelen böyle bir istibdad-ı mutlak altında hiçbir hürriyet -ne hürriyet-i ilmiye, ne hürriyet-i vicdan, ne hürriyet-i diniye- olmamasından, ehl-i namus ve diyanet ve tarafdar-ı hürriyet olanlara ya ölmek veya hapse girmekten başka bir çare kalmaz." S:246
• "Ben yeni harfleri bilmiyorum ve eski yazım da pek nâkıstır." S:246
• Risale-i Nur; * hiçbir şeye tabi değil
* alet deÄŸil
*sırr-ı ihlası taşıyor. S:253
• "Risale-i Nur'daki *şefkat
*hakikat
*hak bizi siyasete girmekten men etmiÅŸ. S:255
• 20. asır "fırtınalı bir asır." S:255
• Avrupa medeniyeti gaddar bir medeniyet. S:255
• 20. asır yeryüzünde; * hodgamlık
*ırkçılık
*askeri istibdat rejimleri
*merhametsizlik tohumları yerleştirmiş. S:255
• "Mukabele-i bilmisil kaide-i zalimanesi" s:255
• "Üstadın eserleriyle alakası; "En ziyade beni düşündüren Risale-i Nur" s:257
• Risaleler "kemal-i dikkatle " okunmalı. S:257
• "Evet, ben üç cihetle Isparta'lıyım. Gerçi tarihçe isbat edemiyorum, fakat kanaatim var ki; İsparit nahiyesinde dünyaya gelen Said'in aslı, buradan gitmiş. Hem Isparta Vilayeti öyle hakikî kardeşleri bana vermiş ki; değil Abdülmecid ve Abdurrahman, belki Said'i onların herbirisine maalmemnuniye feda eylerim" s:258
• "Şimdi küre-i arzda Risale-i Nur şakirdlerinden -kalben ve ruhen ve fikren- daha az sıkıntı çeken yoktur. Çünki kalb ve ruh ve akılları iman-ı tahkikî nurlarıyla sıkıntı çekmezler; maddî zahmetler ise, Risale-i Nur dersiyle hem geçici, hem sevablı, hem ehemmiyetsiz, hem hizmet-i imaniyenin başka bir mecrada inkişafına vesile olmasını bilerek şükür ve sabırla karşılıyorlar. İman-ı tahkikî dünyada dahi medar-ı saadettir diye halleriyle isbat ediyorlar. Evet "Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler." deyip, metinane bu fâni zahmetleri bâki rahmetlere tebdile çalışıyorlar." S:258
• "Yirmi beş sene evvel aslı yazılan ve sekiz sene zarfında bir-iki defa elime geçen ve aynı vakitte kaybettirilen "Beşinci Şua" s:259
• Risalelere delilsiz tenkit ve hücum eden hocalar için şu tabiri var; " hoca bozması" s:259
• "İki hayatı imha eden küfr-ü mutlaktan kurtarmak, bu zamanda pek çok ehemmiyetlidir."s:260
• "Madem bizi çalıştıran Hâlıkımız Rahîm ve Hakîm'dir; başa gelen her şeyi rıza ile, sevinç ile, rahmetine, hikmetine itimad ile karşılamalıyız" s:260
• Refet ağabeyin alimane sualleri Mektubatın doğmasına sebeb olmuş. S:261
• Arefe günü 1000 ihlas okunabilir. S:262
• "Faidesiz ihtiyat ile hizmetten elini gevşetmemeli. S:262
• Hizmetteki imtihan ve çileler:
Â
*Elmasları şişelerden
*Sıddık fedakarları mütereddit sebatsızlardan
*Halis muhlisleri benlik ve menfaatını bırakmayanlardan ayırmak içindir. S:263
• Hizmet:
Â
*Tam ihlas
*Tam tesanüd
*liyakat iÅŸtiyor. S:263
• Üstad hazretleri ilk ağabeylerin çektikleri zahmetlerin "istikbaldeki ehl-i imana kahramanane bir nümune-i imtisal, belki imamları olmak" gibi çok hayırlara vesile olacağını söylüyor. S:263
• Risale-i Nur mesleğinin esasları:
1-Tam İhlâs
2-Enaniyeti terk
3-Zahmette rahmeti görme
4-Elemde baki lezzeti bulma
5-Fani, sefihane lezzetlerde ayn-ı elemi hissetme, akibetini müşahade
6-İman-ı tahkiki dersi. S:265
• Masonların hizmet cemaatlarına hücum yolları:
1- Ürkütmak, korkutmak, evhamı tahrik.
2- Önde görünenleri halkın gözü önünde çürütmeye çalışmak, kusurlarını ortaya çıkarmak
3- Cazibedar ve uyuÅŸturucu sefahat lezzetlerini kullanak ile ifsad
4- Cemaat fertleri arasında tesanüdü bozmak
5- O cemaatin liderini ihanetlerle nazardan düşürmeye uğraşmak. S:264
• Bazan izhar, çok defa ihfadan daha ziyade efdal olur. İmam-ı Gazali. S:266
• Üstad, İmam-ı Gazali'nin Hizb-ül Masun adlı evradını okuyor. S:266
• Üstadın aşı perdesi altında ilk zehirlenmesi 1922'de Ankara'ya geldiğinde. S:268
• Üstadın talebeleri "umumen, bila istisna mükemmel namaz" kılıyorlardı. S:268
• "Lisan-ı hal, lisan-ı kalden daha kuvvetli ve tesirli konuşuyor." S:268
• "Eğer perde-i gayb açılsa, bu sebatsız zamanda böyle sebat gösteren ve bu yakıcı, ateşli hallerden sarsılmayan bu samimî dindarlar ve ciddî Müslümanlar eğer her biri bir veli, hattâ bir kutub görünse, benim nazarımda şimdi verdiğim ehemmiyeti ve alâkayı pek az ziyadeleştirecek ve eğer birer âmi ve âdi görünse, şimdi verdiğim kıymeti hiç noksan etmeyecek diye karar verdim. Çünkü böyle pek ağır şerait altında iman kurtarmak hizmeti, her şeyin fevkindedir. S:268
• "Merak etmeyiniz kardeşlerim, o Nurlar parlayacaklar." S:269
• "En esaslı kuvvetimiz ve nokta-i istinadımız, tesanüddür." S:271
• "Bu dünyanın hayatı pek çabuk değişmesine ve zevaline ve fena ve fâni, akibetsiz lezzetlerine ve firak ve iftirak tokatlarına karşı bir ehemmiyetli medar-ı teselli ise, samimî dostlar ile görüşmektir. Evet, bazen bir tek dostunu bir-iki saat görmek için, yirmi gün yol gider ve yüz lirayı sarf eder" s:271
• "Şimdi bu acib, dostsuz zamanda" s:271
• "Teşekki kaderi tenkid ve teşekkür kadere teslimdir." S:271
• Hizmet insanının 3 vazifesi;
1-Metanet
2-Sebat
3-Fedakârlık s:272
• Üstad, Denizli hapsinde bir günde çektiği sıkıntıyı Eskişehir hapsinde bir ayda çekmediğini söylüyor. S:273
• "Madem geçici, dünyevî musibetlerin sonları ekseriyetle ferahlı ve hayırlı oluyor." S:273
• "Biz öyle bir hakikata hayatımızı vakfetmişiz ki, güneşten daha parlak ve Cennet gibi güzel ve saadet-i ebediye gibi şirindir. Elbette biz bu sıkıntılı haller ile müftehirane, müteşekkirane bir mücahede-i maneviye yapıyoruz diye şekva etmemek lâzımdır." S:273
• "Evvel âhir tavsiyemiz: Tesanüdünüzü muhafaza; enaniyet, benlik, rekabetten tahaffuz ve itidal-i dem ve ihtiyattır."s:274
• "Şimdi zemin yüzünde ekser beşer; maddî ve manevî kalben, ruhen, fikren musibetlerle giriftardır." Sh:274
• İmam-ı Şafiî (K.S.) gibi büyük zâtlar, "Talebe-i ulûmun hattâ uykusu dahi ibadet sayılır" diye ziyade ehemmiyet vermişler. sh:275
• "Böyle medresesiz bir zamanda" s:275
• Uhuvvet ve tesanüd; tevazu, enaniyetlerin bırakılması ve mahviyet ile takviye edilir ve kuvvet bulur. S:275
• "Hem belki karşımıza aldanmış veya aldatılmış bazı hocalar ve şeyhler ve zahirde müttakiler çıkartılır. Bunlara karşı vahdetimizi, tesanüdümüzü muhafaza edip onlar ile uğraşmamak lâzımdır, münakaşa etmemek gerektir." S:276
• Hizmetteki azim ve yekun sevabı kazanmanın iki şartı; 1-Sebat
2-Sadakat-s:277
• "Bir ehemmiyetli ihsan-ı ilahi; ihsanını, enaniyetini bırakmayana ihsas etmemektir.. tâ ucb ve gurura girmesin." S:277
• "Bu zamanda hizmet-i imaniyede hazz-ı nefsini bırakıp ve mahviyet ile tesanüd ve ittihadı muhafaza eden bir hâlis kardeşimiz, bir veliden ziyade mevki alıyor" s:278
• "Risale-i Nur ile kıraeten ve kitabeten iştigal, sıkıntıyı çok hafifleştirir, ferah verir." S:278
• "Gaflet ve dünyaperestlikten çıkan dehşetli bir enaniyet, bu zamanda hükmediyor" s:279
• "Risale-i Nur şakirdleri, hıllet ve uhuvvet ve fena fi-l ihvan mesleğinde gittiklerinden" s:279
• "Asıl hüner, kardeşini fena gördüğü vakit onu terk etmek değil, belki daha ziyade uhuvvetini kuvvetleştirip ıslahına çalışmak, ehl-i sadakatın şe'nidir." S:280
• "Sakın sakın münakaşa etmeyiniz, casus kulaklar istifade ederler. Haklı olsa, haksız olsa bu halimizde münakaşa eden haksızdır. Bir dirhem hakkı varsa, münakaşa ile bin dirhem bizlere zararı dokunabilir." S: 281
• "Geçmiş şeylere itiraz etmek manasızdır. Çünkü tamiri kabil değil." S:282
• "Merak musibeti ikileştirir, maddî musibeti kalbde de yerleştirmek için bir kök olur; hem kadere karşı bir nevi itiraz ve tenkidi ve rahmete karşı bir nevi ittihamı işmam eder. Madem her şeyde bir güzellik ciheti var ve rahmetin bir cilvesi var ve kader adalet ve hikmetle iş görür; elbette bu zamanda umum âlem-i İslâmı alâkadar edecek bir kudsî vazife yüzünden hafif bir zahmete ehemmiyet vermemekle mükellefiz" s:283
• "Nazar, beni şiddetle müteessir ve hasta eder." S:283
• İkinci Dünya Savaşı Ahirzamanın en büyük bir hasarat-ı insaniyesidir s:283
• Risale-i Nur hizmetinde iki tür manevi tokat var;
1- Hizmeti engelleyenlere
2- Hizmette kusur edenlere. S:283
• "Risale-i Nur'un tarz-ı beyanını gören, lâkayd kalamaz. Başka eserler gibi yalnız aklı ve kalbi değil, belki nefsi de ve hissiyatı da müsahhar eder" s:284
• Hizmette ihtiyat lazım. Safdil ve cüretkar olmamalı. S:286
• "Aleyhimize Şeyh Abdülhakîm'i sevk ettikleri halde" s:286
• "Sakın sakın birbirinizin kusuruna bakmayın; hiddet yerinde hürmet ediniz, itiraz yerinde yardım ediniz."s:286
• "Ben merhum Hâfız Ali'yi unutamıyorum. Onun acısı beni çok sarsıyor. Eski zamanlarda bazen böyle fedakâr zâtlar, kendi dostu yerine ölüyorlardı. Zannederim, o merhum benim yerimde gitti. Onun fevkalâde hizmetini eğer sizler gibi o sistemde zâtlar yapmasa idi; Kur'ana, İslâmiyete büyük bir zayiat olurdu "s:288
• "O büyük şehid, Denizli'yi bana sevdiriyor, daha buradan gitmek istemiyorum" s:288
• "Risale-i Nur zinciriyle kuvvetli uhuvvet öyle bir hasenedir ki, bin seyyieyi affettirir. Haşirde adalet-i İlahiye, hasenelerin seyyielere racih gelmesiyle affettiğine binaen, siz de hasenelerin rüchanına göre muhabbet ve afv muamelesini yapmak lâzımdır" s:289
• "Bir seyyie ile hiddet etmek, sıkıntıdan gelen bir titizlik, bir asabilik ile zararlı bir hiddet, iki cihetle zulüm olur." s:289
• Abbasiler zamanında çeşitli firak-ı dalle vücuda gelip şeriat ve itikat noktasında ehemmiyetli sarsıntılar oldu. S:290
• "Sahabelerin bir saati, başka velilerin bir gün, belki bir çilesi kadar kıymeti olduğu halde;"s:291
• Namazı ve Risale okumayı terk şefkat tokadının sebebi. S:291
• "Şimdi ispirtizmacılar "cinler ile muhabere" namıyla şarlatanlık yapıyorlar; dinin zararına âlet ederler diye çokça medar-ı bahs edilmez." S:295
• "Bütün mekteblerde ve dairelerde ve halkta, o ölmüş dehşetli adamın muhabbeti telkin ediliyor. Bu hal ise, âlem-i İslâma ve istikbale pek elîm ve acı bir tesiri olacaktı" s:296
• "İhtiyatla beraber, sadakatı ve irtibatı ve hizmeti değiştirmemek lâzımdır." S:295
• "Ve mesleğimiz, terk-i enaniyet ve uhuvvet olmasından, bizde hodfüruşane şatahat bulunmadığından" s:300
• Üstada karşı ifratkarane hüsnü zan etmemek lazım. S:300
• Üstad hapiste talebelerine 4 husus üzerine tahşidat yapıyor:
1-Sabır
2-Temkin
3-Ümitsizliğe düşmemek
4-Sarsılmamak. S:301
• Risalelerdeki uhuvvet ve tesanüd prensiplerinin muhafaza edilmesi gerekiyor. Ama bazen sıkıntıdan neşet eden gerginlikler ve kusurlar yüzünden ihlas risalesinin düsturları muhafaza edilmediğinden ihtilaflar, kavgalar, küsmeler olabiliyor. S:302
• "Madem hakikat budur, size ihtar ediyorum: Kur'an'a dayanan Risale-i Nur ile mübareze etmeyiniz. O mağlup olmaz, bu memlekete yazık olur. O başka yere gider, yine tenvir eder. Hem eğer başımdaki saçlarım adedince başlarım bulunsa hergün biri kesilse, hakikat-ı Kur'aniyeye feda olan bu başı zındıkaya ve küfr-ü mutlaka eğmem ve bu hizmet-i imaniye ve nuriyeden vazgeçmem ve geçemem." S:307
• Üstad, İsmet Paşanın hükümetinde içişleri bakanı olan Şükrü Kaya için şu tabiri kullanıyor; "Kaya Şükrü" s:308
• "Bin seneden beri bu milletin gıda ve ilâç gibi bir hacet-i zaruriyesi olan takvayı ve salahatı bu mazhar-ı enbiya olan Asya'da hükmeden ehl-i siyaset yasak etmez ve edemez biliyoruz"s:309
• "Vazife-i vataniyem" s:310
• 5. Şua "ölmüş gitmiş bir şahsa, müteaddid manalarından bir manası muvafık geliyor."s:310
• "İslâmiyet, hayat-ı şahsiye ve uhreviye cihetinde Hıristiyanlığa uymaz" s:311
• Üstad Recul-u sanem için "bu asırda dehşetli bir şahıs" diyor. S:312
• "Mustafa Kemal iki defa şifre ile, Van vilayetinin eski valisi ve benim dostum Tahsin Bey'in vasıtasıyla beni -neşredilen Hutuvat-ı Sitte'ye mükâfaten taltif için- Ankara'ya celb etti, gittim"s:313
• Üstad Ankara'da müşahede ettiği Recul-u Sanem için; "ben Beşinci Şua aslının verdiği haberin bir kısmını, orada bir adamda gördüm. Mecburiyetle o çok ehemmiyetli vazifeleri bıraktım. Ve bu adamla başa çıkılmaz, mukabele edilmez diye, dünyayı ve siyaseti ve hayat-ı içtimaiyeyi terk edip yalnız imanı kurtarmak yolunda vaktimi sarf ettim" s:313
• "Risale-i Nur'un numaraları, te'lif tertibiyle değil. Meselâ, Otuzüçüncü Mektub, Birinci Mektub'dan daha evvel te'lif edilmiş ve bu Beşinci Şua'nın aslı ve Risale-i Nur'un bir kısım eczaları, Risale-i Nur'dan evvel te'lif edilmiş" s:313
• "31 Mart'ta Divan-ı Harb-i Örfî'de ve Mustafa Kemal'in hiddetine karşı divan-ı riyasette, şiddetli ve dokunaklı ve serbest müdafaa eden bir adam, onsekiz sene zarfında kimseye sezdirmeden dünya entrikalarını çeviriyor diye onu ittiham eden, elbette bir garazla eder." S:314
• "Şimdi hükmeden öyle kuvvetli cereyanlar içinde siyasete girenlerden hiçbir kimse, istiklaliyetini ve ihlasını muhafaza edemez. Herhalde bir cereyan onun hareketini kendi hesabına alacak, dünyevî maksadına âlet edecek. O hizmetin kudsiyetini bozacak. Hem maddî mübarezede şu asrın bir düsturu olan eşedd-i zulüm ve eşedd-i istibdad ile, birinin hatasıyla onun masum çok taraftarlarını ezmek lâzım gelecek. Yoksa, mağlub düşecek" s:315
• Üstad, İkinci Dünya Savaşı hakkında sadece Alman yenilgisini ve Bolşevizm'in Avrupa'yı istilasını sormuş. s:317
• "Risale-i Nur'un hedefi doğrudan doğruya âhirettir. Dünya ile alış-verişi yoktur" s:318
• "31 Mart hâdisesinde Bâb-ı Seraskerî'de Şeyhülislâm ve ülemayı dinlemeyen sekiz taburu bir nutuk ile itaate getiren bir adam, sekiz sene zarfında -zabıtnamelere göre- çalışmış. Böyle yirmi-otuz adamı kandırabilmiş. Meselâ, koca Kastamonu'da beş adamı iğfal edebilmiş denilebilir mi" s:319
• Üstad, M. Kemal için şöyle diyor: "Ankara'da hükûmetin riyasetinde bulunan malûm birisine ettiğim itirazlara ve ağır sözlere karşı o reis mukabele etmeyip sükût etmesi ve o öldükten sonra, onun yanlışını gösteren bir hakikat-ı hadîsiyeyi kırk sene evvel beyandaki fıtrî ve lüzumlu ve küllî ve mahrem tenkidlerim, makam-ı iddia cerbezesiyle ona tam tatbik ile bize medar-ı mes'uliyet yapılmış"s:319
• "Nurların esası ve hedefi, iman-ı tahkikî ve hakikat-ı Kur'aniyedir" s:325
• Üstad, tarikatlar hakkında şunu söylüyor: "Hem bin seneden beri bu milletin ekser ecdadı bağlandığı bir meslek, sebeb-i mes'uliyet olamaz"s:325
• "Çok sevablı olan câmideki cemaatın hayrını" s:327
• "Türk milleti Kur'anın bayrakdarı ve sena-i Kur'aniyeye mazhar olduğu için, o milleti çok seven ve hayatını onlar içinde geçiren bir adam" s:328
• "İmkânat, medar-ı mes'uliyet olamaz." S:329
• "Ekser enbiyanın şarkta ve Asya'da zuhurları ve ağleb-i hükemanın garbda ve Avrupa'da gelmeleri, kader-i ezeliyenin bir işaretidir ki; Asya'da din hâkimdir. Felsefe ikinci derecededir. Bu remz-i kadere binaen, Asya'da hüküm süren dindar olmazsa da din lehine çalışanlara ilişmemeli, belki teşvik etmelidir."
• "Kur'an-ı Hakîm bu zemin kafasının aklı ve kuvve-i müfekkiresidir. Eğer el'iyazü billah, Kur'an küre-i arzın başından çıksa, arz divane olacak, akıldan boş kalan kafasını bir seyyareye çarpması, bir kıyamet kopmasına sebeb olması akıldan uzak değildir. Evet Kur'an arşı ferş ile bağlamış bir zincir, bir hablullahtır"
• "Vatanımızda anarşiliğe inkılab eden komünist tehlikesi" s:330
• "Bir dehşetli kumandan deha ve zekâvetiyle ordunun müsbet hasenelerini kendine alıp ve kendinin menfî seyyielerini o orduya vererek, o efrad adedince haseneleri, gazilikleri bire indirdiği ve seyyiesini o ordu efradına isnad ederek onların adedince seyyieler hükmüne getirdiğinden dehşetli bir zulüm ve hilaf-ı hakikat olmasından, ben kırk sene evvel beyan ettiğim bir hadîsin o şahsa vurduğu tokada binaen" s:331
• "Reis Bey! Müsaadenizle çok hayret ettiğim bir şeyi soracağım. Neden hiç siyasete karışmadığım halde, ehl-i siyaset beni bütün hukuk-u medeniyeden ve hukuk-u hürriyetten belki hukuk-u hayattan iskat ediyorlar?" s:334
• "Mustafa Kemal'e karşı Nur'un tokadı" s:336
• "Hem o şahsı tenkid, o içinde bulunduğu ve kusurlara sebeb olduğu bir inkılabın hasenatı yalnız onun değil, belki ordunun ve hükûmetindir. Onun da yalnız bir hissesi var. Onun kusurları için onu tenkid etmek, elbette bir suç olmadığı gibi, inkılaba hücum ediyor denilemez. Hem bu kahraman milletin ebedî bir medar-ı şerefi ve Kur'an ve cihad hizmetinde dünyada pırlanta gibi pek büyük bir nişanı ve kılınçlarının pek büyük ve antika bir yadigârı olan Ayasofya Câmii'ni puthaneye ve Meşihat Dairesini kızların lisesine çeviren bir adamı sevmemek bir suç olması imkânı var mı?" s:336
• "Tevilin manası, hadîsin veyahut âyetin birçok manalarından bir mümkün ve muhtemel manası demektir."s:338
• "Cehennem'den bazı bîçareleri kurtarmağa vesile olmak için -lüzum olsa- Cennet'i bırakıp Cehennem'e girmeyi kabul ettiğimi hakikî kardeşlerim bildikleri gibi, mahkemelerde dahi bir cihette isbat ettiğim halde"s:338
• Üstad günümüz politikasına "tenezzül" etmemiş. S:339
• "Eskiden beri makbul kitabların âhirlerinde mübalağa ile medhiyeler ve takrizler yazılmasına binaen." S:339
• "Ölmüş gitmiş, hükûmetten alâkası kesilmiş ve inkılabdaki bazı kusurata sebeb olmuş bir reise, sarihan tenkid ve itiraz da olsa kanunen bir suç olamaz. Halbuki sarahat değil, o kendi cerbezesiyle küllî beyanatımızı ona tatbik etmiş"s:341
• "Fıtratımda tahakkümü kaldıramadığım" s:342
• Üstad , 40'lı yıllarda bütün cihanı kavuran komünizm afeti için şöyle diyor:
*şimaldeki dehşetli anarşistlik tohumunu saçan…
*nesil ve milliyeti mahveden.
*herkesin çocuklarını kendisine alıp karabet ve milliyeti izale eden.
*medeniyeti beşeriyeyi ve hayat-ı içtimaiyeyi bütün bütün bozmaya yol açan kızıl tehlike. S:342
• "Risale-i Nur'un vazifesi, imanı kuvvetlendirip kurtarmaktır. Dost ve düşmanı tefrik etmeyerek, hizmet-i imaniyeyi hiçbir tarafgirlik girmeyerek yapmağa mükellefiz"s:343
• Afyon mahkemesi için şöyle diyor; "eşedd-i zulüm ile bir eşedd-i istibdad tarzında şahsımı hiç ömrümde görmediğim ihanetlerle çürütmekle damarıma dokundurulduğu halde tahammül ettim. Hattâ beddua da etmedim."s:343
• "Ayasofya'yı puthane ve Meşihat'ı kızların lisesi yapan bir kumandanın keyfî kanun namındaki emirlerine fikren ve ilmen tarafdar değiliz ve şahsımız itibariyle amel etmiyoruz."s:344
• "İmanın kuvvetlenmesi için bu zamanda ve bu zeminde gayet şiddetli bir ihtiyac-ı kat'î ile ders-i dinde bazı şahıslar lâzımdır ki, hakikatı hiç bir şeye feda etmesin, hiç bir şeye âlet etmesin. Nefsine hiç bir hisse vermesin. Tâ ki, imana dair dersinden istifade edilsin, kanaat-ı kat'iyye gelsin. Evet, hiçbir zaman, bu zeminde bu zaman kadar böyle bir ihtiyac-ı şedid olmamış gibidir." S:347
• "Size ihtar ediyorum: Fâni ve kabir kapısındaki çürük şahsımı çürütmeğe ihtiyaç yok ve bu kadar ehemmiyet vermeğe de lüzum yok" s:348
• "Hangi mes'ele veya rivayet var ki; meşrebleri, mezhebleri muhtelif âlimlerin bir kitabında ona itiraz edilmesin" s:351
• "Şimdilik teferruattaki ihtilafı bırakmağa ve medar-ı münakaşa etmemeğe mecburuz" s:351
• O zamanın bakanlarından Şükrü Saraçoğlu dini ve terbiye-yi Muhammediye'yi "zehir" olarak tavsif etmiş. S:353,
• Üstad hazretleri, Abdülvehhab-ı Şirani ve Muhyiddin-i Arabi'yi "ehl-i hakikat ulemaya misal olarak gösteriyor. S:361
• "Her asırda mehdi manasına ümmetin fıtrî bir ihtiyacına binaen beklemişler. Ve birkaç vecihte rivayetlerin delaletiyle birkaç mehdi, belki her asırda bir nevi mehdi sâdât-ı Ehl-i Beyt'ten geleceği ümmetçe kabul edilmiş" s:368
• "İbn-i Cevzî gibi büyük bir muhaddis bazı sahih ehadîsi mevzu' dediğini, ulemalar taaccüple nakletmişler." S:368-369
• "Said'i bilenler bilirler ki, mümkün olduğu kadar tekfirden çekinir. Hattâ sarih küfrü bir adamdan görse de, yine tevile çalışır. Onu tekfir etmez. Her vakit hüsn-ü zan ile hareket ettiği halde"
• "Bir tek hakikat-ı imaniyeyi dünya saltanatıyla değiştirmeyiz. Ve birtek nükte-i Kur'aniyenin bir paşalık rütbesinden daha ziyade yanımızda ehemmiyeti var." S:375
• "Ben kusurlarımla beraber bu milletin saadetine ve imanının kurtulmasına hayatımı vakfettim. Ve milyonlarla kahraman başların feda oldukları bir hakikata, yani Kur'an hakikatına benim başım dahi feda olsun diye bütün kuvvetimle Risale-i Nur'la çalıştım. Bütün zalimane taziblere karşı tevfik-i İlahî ile dayandım, geri çekilmedim. s:393
• Şapka giymekte hiçbir maddi-manevi maslahat yok. S:397
• 5. Şua ile ilgili; "Gerçi evvelce mahrem tutuyorduk, fakat madem mahkemeler onu teşhir edip beraetle bize iade ettiler. Demek bir zararı yoktur diye teksirine izin verdim. Ve o Beşinci Şua'ın aslı, otuz-kırk sene evvel yazılmış müteşabih hadîslerdir." S:379
• Üstad, hapse girmesinin bir hikmetini şöyle izah ediyor; "rızkımız bizi çağırdı." S:422
• "Kat'iyyen vücudum aşıya gelmez." S:423
• "Nurlarla ya okumak veya okutmak veya yazmak suretindeki meşguliyet; tecrübelerle kalbe ferah, ruha rahat, rızka bereket, vücuda sıhhat veriyor."s:426
• "Şimdi Hüsrev gibi Nur kahramanı size ihsan edildi."s:426
• "Ben şimdiye kadar Hüsrev'i ehl-i dünyaya göstermiyordum, gizlerdim. Fakat neşredilen mecmualar, onu ehl-i siyasete tamamıyla gösterdi, gizli bir şey kalmadı. Onun için ben onun iki-üç hizmetini has kardeşlerime izhar ettim. Hem ben, hem o, daha gizlemek değil, lüzum ise aynı hakikat beyan edilecek" s:426
• "Hakikat ve maslahat sulhtur." S:427
• Risalelerin verdiği manevi kazançtan hissedar olmak için "sadık müşteri" olmak lazım. s:429
• Hizmette ihtiyata alışmalı. S:431
• 1949'ların Diyanet reisi, Üstad hakkında demiş: "Kim onunla görüşse, ona kapılır.. cazibesi kuvvetlidir." s:431
• "Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerifte yüzden geçer, Şaban-ı Muazzamda üçyüzden ziyade ve Ramazan-ı Mübarekte bine çıkar ve cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadir'de otuz bine çıkar."s:433
• "Bazen bir adamın ihlası, yirmi adam kadar faide verir." S:433
• Üstad 3 aylar için "ahiret pazarı" diyor. S:433
• "Mabeynimizdeki hakikî ve uhrevî uhuvvet, gücenmek ve tarafgirlik kaldırmaz"s:437
• Şakirdlerin kalpleri birbirine karşı
Â
1-Tam sadakat
2-Muhabbet
3-Uhuvvet
4-Şefkat ile dolu olmalı.s:437
• Birbirimize karşı az nazlanma bile hizmete zarar veriyor. S:437
• Hizmette "demir gibi sarsılmaz" olmalı. S:437
• Bizim en kuvvetli nokta-i istinadımız;*tesanüd
*birbirinin kusuruna bakmamak.s:437
• Üstad, ağabeyler arasında az bir soğukluk için; "Sakın, sakın, sakın! Çabuk bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz. Vallahi bu hâdisenin bizim hapse girmemizden daha ziyade Kur'an ve iman hizmetimize -hususan bu sırada- zarar vermek ihtimali kavîdir" diyor.s:438
• "Leyle-i Mi'rac, ikinci bir Leyle-i Kadir hükmündedir. Bu gece mümkün oldukça çalışmakla kazanç birden bine çıkar."s:438
• "Bizler imkân dairesinde bütün kuvvetimizle Lem'a-i İhlas'ın düsturlarını ve hakikî ihlasın sırrını mabeynimizde ve birbirimize karşı istimal etmek, vücub derecesine gelmiş. Kat'î haber aldım ki, üç aydan beri buradaki has kardeşleri birbirine karşı meşreb veya fikir ihtilafıyla bir soğukluk vermek için üç adam tayin edilmiş"s:439
• "Sakın sakın!. Şimdiye kadar mabeyninizdeki fedakârane uhuvvet ve samimane muhabbet sarsılmasın. Bir zerre kadar olsa bile, bize büyük zarar olur.s:439
• "Ben Rusya'da esir iken, en evvel Bolşevizm'in fırtınası hapishanelerden başladığı gibi, Fransız İhtilâl-i Kebiri dahi en evvel hapishanelerden ve tarihlerde serseri namıyla yâdedilen mahpuslardan çıkmasına binaen" s:440
• "Nur'un takvadarane ve riyazetkârane meşrebi,"s:441
• Şakirdler arası az bir gerginlik bir hizmete menfi tesir ediyor. S:441
• "Metin, muhlis şakirdler" s:441
• "Şimdi dehşetli bir plânla, Nur'un erkânlarını birbirinden soğutmak için resmen bir iş'ar var" s:442
• "Göze bir saç düşmek gibi az bir nazlanmak sizin gibilerin mabeyninde hayat-ı Nuriyemize bir bomba olur."s:443
• "Üstadımız olan şakirdlerin şahs-ı manevîsi"s:443
• "Hüsrev'le Feyzi'de benim gibi insanlardan tevahhuş ve sıkılmak var. Hem birbirine bir derece meşrebce ayrıdırlar. Ve Sabri ise, akraba ve tarz-ı maişet cihetinde hayat-ı içtimaiye ile birkaç vecihle alâkadar ve ihtiyata mecburdur. İşte üçünüz bu ihtilaf-ı meslek ve meşreb haysiyetiyle o dağdağalı koğuşta ve sıkıntılı kalabalık içinde her halde tam tahammül ve sabır edemediğinizden ben telaş edip vesvese ediyorum. Çünkü pek az bir muhalefet, bu sırada pek zararı var."s:443
• "Bu gelen gece olan Leyle-i Berat, bütün senede bir kudsî çekirdek hükmünde ve mukadderat-ı beşeriyenin proğramı nev'inden olması cihetiyle Leyle-i Kadr'in kudsiyetindedir. Herbir hasenenin Leyle-i Kadir'de otuzbin olduğu gibi, bu Leyle-i Berat'ta herbir amel-i sâlihin ve herbir harf-i Kur'anın sevabı yirmibine çıkar. Sair vakitte on ise, şuhur-u selâsede yüze ve bine çıkar. Ve bu kudsî leyali-i meşhurede onbinler, yirmibin veya otuzbinlere çıkar. Bu geceler, elli senelik bir ibadet hükmüne geçebilir. Onun için elden geldiği kadar Kur'anla ve istiğfar ve salâvatla meşgul olmak büyük bir kârdır."s:443
• "Cengiz, Hülâgu denilen üç deccaldan birisi" s:444
• "Acaba kütüb-ü hadîsiyede Kur'ana, şeair-i İslâm'a ait hattâ cüz'î şeyleri de haber veren Sahib-i Şeriat, hiç mümkün müdür ki bu zamanımızdaki pek acib hâdisattan haber vermesin" s:444
• "Yahudi milleti hubb-u hayat ve dünyaperestlikte ifrat ettikleri için her asırda zillet ve meskenet tokadını yemeğe müstehak olmuşlar" s:444
• "Küreviyet-i Arz, ülema-i İslâmca kabul edilmiş, dine muhalefeti yok. Âyetteki satıh demesi, kürevî olmadığına delalet etmiyor" s:445
• "Kâ'be-i Mükerreme'nin üstü tâ arşa kadar ve altı ferşe kadar bir amud-u nurani olması" s:445
• "Ramazan-ı Şerifte hayrı birden bine çıkan evradlarımızla" s:446
• "Bizler için şimdi her şeyin iyi tarafına ve güzel cihetine ve ferah verecek vechine bakmak lâzımdır ki manasız, lüzumsuz, zararlı, sıkıntılı, çirkin, geçici haller nazar-ı dikkatimizi celp edip kalbimizi meşgul etmesin.s:447
• Üstad Ramazan'ın 27.gecesi için; "Yarın gece Leyle-i Kadir olmak ihtimali çok kuvvetli olmasından bir kısım müçtehidler o geceye Leyle-i Kadr'i tahsis etmişler. Hakikî olmasa da, madem ümmet o geceye o nazarla bakıyor. İnşâallah hakikî hükmünde kabule mazhar olur" diyor. S:448
• Üstad hazretleri köyü Nurs'u en son 1900 yılında görmüş.s:449
• "Sizi kasemle emin ederim ki; biriniz bana en büyük bir hakaret yapsa ve şahsımın haysiyetini bütün bütün kırsa, fakat hizmet-i Kur'aniye ve imaniye ve Nuriyeden vazgeçmezse ben onu helâl ederim, barışırım, gücenmemeğe çalışırım" s:450
• "Gizli düşmanlarımız iki plânı takib edip.. biri beni ihanetlerle çürütmek; ikincisi, mabeynimize bir soğukluk vermektir" s:457
• "Ben size ilân ederim ki; Hüsrev'in bin kusuru olsa ben onun aleyhinde bulunmaktan korkarım. Çünkü şimdi onun aleyhinde bulunmak, doğrudan doğruya Risale-i Nur aleyhinde ve benim aleyhimde ve bizi perişan edenlerin lehinde bir azîm hıyanettir."s:457
• "Konya kahramanı Zübeyr" s:457
• Hizmet insanının saf altın hale gelmesi için imtihan ve musibet eleklerinden geçmesi lazım. s:459
• "Ben Nurlarla meşgul oldukça sıkıntılar azalıyor. Demek vazifemiz Nurlarla iştigaldir ve geçici şeylere ehemmiyet vermemek ve sabır ve şükretmektir." S:460
• "Şimdi ehl-i imanın ittihadına pek çok lüzum var. Biz o hakikatı bilmediğimiz için kaderin adalet tokadını yeriz."s:468
• "Kışta her şey tevakkuf eder." S:469
• "Nurlara zarar gelmemek için cesurane ve ihtiyatsız hareketten bir derece çekinmek lâzımdır." S:471
• Nurun mesleği olan; *Mübareze etmemek
*Ehl-i dünya ile uğraşmamak
*Siyasete girmemek
*Lüzum olsa kısaca müdafaa etmek. S:472
• "Eski Said'in, onbeş yaşında iken medrese usûlünce onbeş senede okunan ilmi onbeş haftada okumağa inayet-i İlahiye ile muvaffak olması" s:473
• "Âhirzamanda vukua gelecek hâdisata dair hadîslerin bir kısmı müteşabihat-ı Kur'aniye gibi derin manaları var. Muhkemat gibi tefsir edilmez ve herkes bilemez. Belki tefsir yerinde tevil ederler." S:509
• "İman ve teklif; ihtiyar dairesinde bir imtihan, bir tecrübe, bir müsabaka olduğundan, perdeli ve derin ve tedkik ve tecrübeye muhtaç olan nazarî mes'eleleri elbette bedihî olmaz. Ve herkes ister istemez tasdik edecek derecede zarurî olmaz. Tâ ki Ebu Bekirler a'lâ-yı illiyyîne çıksınlar ve Ebu Cehiller esfel-i safilîne düşsünler. İhtiyar kalmazsa teklif olamaz" s:509
• "Dâr-ı teklifte gözle görünecek olan alâmet-i kıyamet ve eşrat-ı saat, bir kısım müteşabihat-ı Kur'aniye gibi kapalı ve tevilli oluyor." S:510
• "Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın nüzulü dahi ve kendisi İsa Aleyhisselâm olduğu, nur-u imanın dikkatiyle bilinir; herkes bilemez."s:510
• "Deccal ve Süfyan gibi eşhas-ı müdhişe, kendileri dahi kendilerini bilmiyorlar." S:510
• "Hakaik-i imaniyeye girmeyen cüz'î hâdisat-ı istikbaliye, nazar-ı nübüvvette ehemmiyetsizdir" s:510
• "Teşbihler ve temsiller suretinde rivayet edilen bir kısım hadîsler, mürur-u zamanla avamın nazarında hakikat telakki edildiğinden vakıa mutabık çıkmıyor. Ayn-ı hakikat olduğu halde vakıa mutabakatı görünmüyor." S:510
• "Bir kısım hadîsler İslâmların ekseriyeti noktasında veya hükûmet-i İslâmiyenin veya merkez-i hilafetin nokta-i nazarında vürûd ettiği halde, umum ehl-i dünyaya şamil zannedilmiş ve bir cihette hususî bulunduğu halde, küllî ve âmm telakki edilmiş" s:510
• "Hem Deccal'ın rejimine ve teşkil ettiği komitesine ve hükûmetine ait garib halleri ve dehşetli icraatı, onun şahsıyla münasebetdar rivayet edilmesi cihetiyle manası gizlenmiş."s:511
• "Hem bir kısım râvilerin kabil-i hata içtihadlarıyla olan tefsirleri ve hükümleri, hadîs kelimelerine karışıp hadîs zannedilir, mana gizlenir" s.512
• "Eski zamanda, bu zaman gibi cemaatin ve cem'iyetin şahs-ı manevîsi inkişaf etmediğinden ve fikr-i infiradî galib olduğundan, cemaatin sıfat-ı azîmesi ve büyük harekâtı o cemaatın başında bulunan şahıslara verildiği cihetiyle; o şahıslar, hârika ve küllî sıfatlara lâyık ve muvafık olmak için yüz derece cisminden ve kuvvetinden büyük bir acûbe cisim ve müdhiş bir heykel ve çok hârika bir kuvvet ve iktidar bulunmak lâzım geldiğinden öyle tasvir edilmiş. Vakıa mutabakatı görünmüyor ve o rivayet müteşabih olur."s:512
• "Hem iki Deccal'ın sıfatları ve halleri ayrı ayrı olduğu halde, mutlak gelen rivayetlerde iltibas oluyor, biri öteki zannedilir"s:512
• "Büyük Mehdi"nin halleri sâbık Mehdilere işaret eden rivayetlere mutabık çıkmıyor, hadîs-i müteşabih hükmüne geçer"s:512
• "İmam-ı Ali (R.A.) yalnız İslâm Deccalından bahseder." S:512
• Bu zamanda israfa girmek insanı Süfyan'ın yaşam tarzına zorlar, esir eder. :513
• Ahirzaman fitneleri nefisleri kendilerine çeker, meftun eder. İnsanlar ihtiyarlarıyla, belki zevkle irtikâb ederler. s:514
• Dans, tiyatro gibi şeyler Ahirzaman lehviyatları, ve kebairleri ve bid'alarıdır. S:514
• Üstada göre Büyük deccal kuzey kutbuna yakın bir yerden çıkacak. S:516
• Üstada göre Fransız ihtilali sosyalizmi doğurdu, o da Bolşevizme inkılap etti. O ise ahlakı bozup anarşizme götürdü. S:518
• "Büyük Mehdi'nin çok vazifeleri var. Ve siyaset âleminde, diyanet âleminde, saltanat âleminde, cihad âlemindeki çok dairelerde icraatları olduğu gibi."s:519
• "Rahmet-i İlahiye ile her devirde belki her asırda bir nevi Mehdi, Âl-i Beyt'ten çıkmış, ceddinin şeriatını muhafaza ve sünnetini ihya etmiş." S:519
• "Dünyada mütesanid hiçbir hanedan ve mütevafık hiçbir kabile ve münevver hiçbir cem'iyet ve cemaat yoktur ki, Âl-i Beyt'in hanedanına ve kabilesine ve cem'iyetine ve cemaatine yetişebilsin. Evet yüzer kudsî kahramanları yetiştiren ve binler manevî kumandanları ümmetin başına geçiren ve hakikat-ı Kur'aniyenin mayası ile ve imanın nuruyla ve İslâmiyet'in şerefiyle beslenen, tekemmül eden Âl-i Beyt, elbette âhirzamanda şeriat-ı Muhammediyeyi ve hakikat-ı Furkaniyeyi ve Sünnet-i Ahmediyeyi (A.S.M.) ihya ile, ilân ile, icra ile, başkumandanları olan Büyük Mehdi'nin kemal-i adaletini ve hakkaniyetini dünyaya göstermeleri gayet makul olmakla beraber, gayet lâzım ve zarurî ve hayat-ı içtimaiye-i insaniyedeki düsturların muktezasıdır."s:520
• "Evet arzı şems ile, ferşi arş ile kuvvetli bağlayan hablullah-il metin olan Kur'anın kuvve-i cazibesi kopsa; küre-i arzın ipi çözülür, başıboş serseri olup aksiyle ve intizamsız hareketinden Güneş garbdan çıkar. Hem müsademe neticesinde emr-i İlahî ile kıyamet kopar diye bir tevili vardır."s:521
• "İslâm Deccalı olan Süfyan dahi, şeriat-ı Muhammediyenin (A.S.M.) ebedî bir kısım ahkâmını nefis ve şeytanın desiseleri ile kaldırmağa çalışarak hayat-ı beşeriyenin maddî ve manevî rabıtalarını bozarak, serkeş ve sarhoş ve sersem nefisleri başıboş bırakarak, hürmet ve merhamet gibi nurani zincirleri çözer; hevesat-ı müteaffine bataklığında, birbirine saldırmak için cebrî bir serbestiyet ve ayn-ı istibdad bir hürriyet vermek ile dehşetli bir anarşistliğe meydan açar ki, o vakit o insanlar gayet şiddetli bir istibdaddan başka zabt altına alınamaz."
• "Zannederim, asr-ı âhirde İslâm ve Türk hürriyetperverleri, bir hiss-i kabl-el vuku ile bu dehşetli istibdadı hissederek oklar atıp hücum etmişler. Fakat çok aldanıp yanlış bir hedef ve hata bir cebhede hücum göstermişler"
• "İslâm Deccalı masonların komitelerini aldatıp müzaheretlerini kazandıklarından"
• "Ben bir manevî âlemde İslâm Deccalını gördüm. Yalnız birtek gözünde teshirci bir manyetizma gözümle müşahede ettim ve onu bütün bütün münkir bildim. İşte bu inkâr-ı mutlaktan çıkan bir cür'et ve cesaretle mukaddesata hücum eder"
• "Hem şanlı ve kahraman bir millet, mağlubiyeti hengâmında, böyle istidraclı ve şanlı ve tali'li ve muvaffakıyetli ve kurnaz bir kumandanı bulduğundan gizli ve dehşetli olan mahiyetine bakmayarak kahramanlık damarıyla onu alkışlar, başına kor, seyyielerini örtmek ister. Fakat kahraman ve mücahid ordunun ve dindar milletin ruhundaki nur-u iman ve Kur'an ışığıyla hakikat-ı hali göreceği ve o kumandanın çok dehşetli tahribatını tamire çalışacağı rivayetlerden anlaşılır"
• "Üstad, Süfyani için "o istidraclı adam" diyor.
• "Şarkın en cesur ve kuvvetli ve kesretli kavmi ve İslâmiyet'in en kahraman ordusu olan Türk milleti"
• "Yediyüz sene müddetinde İslâmiyet'in ve Kur'an'ın elinde şeref-şiar, bârika-asa bir elmas kılınç olan Türk milletini"
• "Sarsılmaz bir iman isteyen ve dinsiz anarşistliğe karşı kırılmaz bir kılınç arayanlar, Âyet-ül Kübra'ya müracaat etsinler" s:527
• "Her sene, her gün bir kainat ölür, bir tazesi gelir." s:530
• Maddi nimetlerin fiatı; "başta Bismillah, âhirde Elhamdülillah, ortada nimette in'amı hissetmek ve Rabbini onun ile tanımaktır." S:535
• "Hem insanın hodgâm hevesatı ve süflî ve akibeti görmeyen hissiyatı, kâinatta cereyan eden rahmaniyet ve hakîmiyet ve rububiyet kanunlarına mikyas ve mehenk ve mizan olamaz. Kendi âyinesinin rengine göre görür." S:537
• "Maneviyatta ve manevî yollarda ve kalbî mesleklerde en doğrusu, en müstakimi ise en kısa ve en kolayıdır." S:541
• Tehevvür göstermek, olur olmaz sinirlenmek insanın kuvve-i gadabiyesinin saptığının alametidir. S:541
• İnsanlar arasında istikameti temsil eden 4 taife;
Â
1-Peygamberler
2-Sıddıklar
3-Åžehidler
4- Salihler. S:542
• Risalelerdeki iman ve küfür muvazenelerinin menbaı, esası ve üstadı Fatiha suresinin 7. ayetidir. S:543
• Namazda okuduğumuz ayetlerin kısa meallerini hatırda tutmak "gafleti dağıtır, ubudiyeti ve münacatı parlatır." S:544
• Peygamberimizin(SAV) ibadeti bütün kâinatın Cenab-ı Hakka karşı yaptıkları ubudiyetin temsilcisi hükmünde. S:545
• Cevşen 1001 Esma-i ilahiyi içine alıyor. S:549
• Cevşen, maneviyatta terakki eden ariflerin münacatlarının fevkinde. S:549
• "Ben firaktan, zevalden çok inciniyorum." S:555
• "Risale-i Nur'un çok hakikatları namaz tesbihatında ihtar edilmesi" s:565
• Bütün mahlukattaki *Ölçülü düzgünlük
*Mizanlı intizam, ihatalı bir ilme işaret eder. S: 566
• "Sıfat, mevsufsuz olması muhal ve imkânsız olmasından" s:566
• "Serseri tesadüf, kör kuvvet, sağır tabiat, camid, şuursuz esbab, basit, istilâcı unsurlar; hiçbir cihette bu alîmane, basîrane, hakîmane, merhametkârane, inayetperverane olan iaşe ve idare ve himayet ve tedbire karışamazlar" s:567
• "İlm-i ezelinin iki nevi olan kaza ve kader." S:568
• "Bir şeyde mertebelerin bulunması, onun zıddı içine girmesi iledir." S:575
• "Sefahat ve hayat-ı dünyeviyenin lezzetleriyle çok biçare gençleri ve insanları hakaik-i imaniyeden mahrum bırakıyorlar." S:588
• "Akibeti görmeyen, bir dirhem hazır lezzeti ileride bir batman lezzetlere tercih eden hissiyat-ı insaniye akıl ve fikre galebe ettiğinden ehl-i sefahati sefahattan kurtarmanın çare-i yeganesi aynı lezzetinde elemi gösterip hissini mağlup etmektir." S.589
• "Bu fırtınalı zamanın hissi iptal eden ve beşerin nazarını âfâka dağıtan ve boğan cereyanlar, iptal-i his nev'inden bir sersemlik vermiş ki, ehl-i dalâlet mânevî azabını muvakkaten tam hissedemiyor; ehl-i hidâyete dahi gaflet basıyor, hakikî lezzetini tam takdir edemiyor."s:591
• "Eski zamanda bir memlekette bir kâfir-i mutlak yerine, şimdi bir kasabada yüz tane bulunabilir." S:591
• Hizmette kendisini nazara veren sırr-ı ihlası bozar. s:594
• "Demek biz müflis olduğumuz halde, gayet zengin bir mücevherat dükkânının dellâlı ve bir hizmetçisi olmuşuz" s:596
• "Bazı müstensihler, bu bîçare Said hakkında (R.A.) kelimesini bir dua niyetiyle yazmışlar. Ben bozmak istedim, hatıra geldi ki: "Allah razı olsun" manasında bir duadır, ilişme. Ben de bozmadım."s:596
• 1933 senesi Risale-i Nur'un en nurani cüzlerinin telifi ve tekemmülü zamanıdır. S:600
• 1929 senesi Risale-i Nur'un intişarı ve iştiharı ve parlaması tarihidir. s: 600
• 1906 senesi Üstadın ilk eserlerini verme tarihidir.
• "Manevî bir elektrik olan Resail-in Nur dahi ne şarkın malûmatından, ulûmundan ve ne de garbın felsefe ve fünunundan gelmiş bir mal ve onlardan iktibas edilmiş bir nur değildir. Belki semavî olan Kur'an'ın, şark ve garbın fevkindeki yüksek mertebe-i arşîsinden iktibas edilmiştir." S:601
• Üstad hazretleri "izhar kitabından sonraki medrese usulünce 15 sene ders almakla okunan kitapları yalnız 3 ayda tahsil etmiş."sh:601
• 1884 tarihi Üstadın ilim tahsiline başladığı tarih. S:603
• 1928'de hem alem-i İslamda hem insaniyet dairesinde firavunane bir tuğyanın çıktığı vakittir. S:603
• Ölümün hakikati Risale-i Nur'da önemli bir yer almış. S:605
• Rabıta-i mevt, Eski Saidi yeni Said'e dönüştüren mühim bir vesile. S:605
• 1900–1901 seneleri Kur'an'a karşı suikastın planlandığı tarihtir. S:606
• 1971 için "dehşetli bir cereyanın müntehası tarihi olmak ihtimali var" diyor. S:606
• 1902 senesi Üstadın tedristen telif vazifesine başladığı tarih. S.607
• 1907'de Üstad "mücahidane seyahatına" başladığı tarih. S:607
• "Risale-i Nur'un mevzusu ve neticesi Hikmet-i Kur'aniyedir. İsm-i Hakem ve Hakimin cilvesidir. S:609
• 1886 Üstadın Kur'an dersini almaya başladığı tarih. S:609
• Üstad, 1. Dünya Savaşı için şöyle diyor: "Harb-i umumî vasıtasıyla, bin seneden beri Kur'an aleyhinde teraküm eden Avrupa itirazları ve evhamları âlem-i İslâm içinde yol bulup yayıldılar. O şübehatın bir kısmı fennî şeklini giydi, ortaya çıktı." S:610
• "Resail-in Nur bu asrın manevi ve müthiş hastalıklarına şifa olmakla." S:613
• Tahir paşanın Üstad'a Lord Gürzon'un Kur'an'a suikastını okuduğu tarih 1900'dür. S:614
• Üstadın hedefi, ilmi gayesi, netice-i hayatı yalnız Kur'an. S:614
• Üstada göre, cifir ilmi;
Â
*Kanun-u ilmi
*Riyazi düstur
*Fıtri namus(kanun)
*Edebi usul
*Gaybi anahtar. S:619
• "Şimdi İslâmlar içinde Nur-u Kur'ana muhalif haletlerin ekserisi, o sû'-i kasdların ve Sevr Muahedesi gibi gaddarane muahedelerin vahîm neticeleridir."s:623
• "Âlem-i İslâm için en dehşetli asır altıncı asır ile Hülâgu fitnesi ve onüçüncü asrın âhiri ve ondördüncü asır ile harb-i umumî fitneleri ve neticeleri olduğu münasebetiyle" s:624
• "Hiçbir asır böyle bir tarzı göstermemiş. Sair asırlarda o ehl-i dalalet âhireti bilmiyor ve inkâr ediyor. Elması elmas bilmiyor, dünyayı tercih ediyor." S:627
• Üstad hazretleri Süfyaniler için "bu asırda acip bir taife-i dalle" s:627
• Süfyanilerin en savletli zamanı 40'lı yıllar. S:627
• Üstad, Ayet-ül Kübra'yı çok zahmetler içinde yazmış. S:629
• "Geceleyin Celcelutiye'yi okudum. Birden bir ihtar-ı gaybî gibi kalbime denildi: İmam-ı Ali Radıyallahü Anh, Risale-i Nur ile çok meşguldür." S:630
• "Kıyamet ve haşri ispat eden ve harika hüccetleriyle iştihar eden 29. söz."s:631
• "Tahavvülât-ı zerratta boğulan maddiyyunları susturan ve zerratın tahavvülâtı ve harekâtını, vazife ve intizamlarını emsalsiz bir tarzda isbat eden Otuzuncu Söz" s:631
• "Malûmdur ki; Risale-i Nur başta otuzüç aded Sözler'dir ve Sözler namıyla yâd edilir"s:632
• "Risale-i Nur'un yıldızları içinde bir güneş hükmünde şakirdlerince telakki edilen Otuzikinci Söz"s:632
• "Sair meşreblerdeki aşk yerinde, Risale-i Nur'un meşrebinde müştakane şefkattir ve re'fetkârane muhabbettir"s:635
• "İmam-ı Ali Radıyallahü Anh'ın en mühim ve en müdakkik Üveysî bir şakirdi ve İslâmiyet'in en meşhur ve parlak bir hücceti olan Hüccet-ül İslâm İmam-ı Gazalî"s:637
• Ahirzamanda dünya çapında tamir İsm-i ADL VE HAKEM'in tecellisiyle olacak. Yani adalet, mizan, intizam ve hikmetle olacak. S:639
• "Ben, Süryani kelimelerinin manalarını tam bilemediğimden" s:639
• "Gerçi elimde bulunan Celcelutiye nüshası en sahih ve en mutemeddir. İmam-ı Gazalî (R.A.) gibi çok imamlar Celcelutiye'yi şerh etmişler"s:641
• Üstad 20. yy için "Kur'an itibarıyla bu asır dehşetlidir" diyor. S:644
• "Bu karanlık asır" s:644
• "Ben itiraf ediyorum ki: Böyle makbul bir eserin mazharı olmak, hiçbir vecihle o makama liyakatım yoktur. Fakat küçük ehemmiyetsiz bir çekirdekten, koca dağ gibi bir ağacı halketmek; kudret-i İlahiyenin şe'nindendir ve âdetidir ve azametine delildir. Ben kasemle temin ederim ki: Risale-i Nur'u senadan maksadım, Kur'anın hakikatlarını ve imanın rükünlerini teyid ve isbat ve neşirdir." S:645
• 20. asır Resulullahın(SAV) şeriatını ve İslam şeairlerini dehşetli tahrip etmiş. S:646
• "Evet bu asrın dehşetine karşı, taklidî olan itikadın istinad kal'aları sarsılmış ve uzaklaşmış ve perdelenmiş olduğundan; her mü'min, tek başıyla dalaletin cemaatle hücumuna mukavemet ettirecek gayet kuvvetli bir iman-ı tahkikî lâzımdır ki dayanabilsin. Risale-i Nur bu vazifeyi; en dehşetli bir zamanda ve en lüzumlu ve nazik bir vakitte, herkesin anlayacağı bir tarzda, hakaik-i Kur'aniye ve imaniyenin en derin ve en gizlilerini gayet kuvvetli bürhanlar ile isbat ederek, o iman-ı tahkikîyi taşıyan hâlis ve sadık şakirdleri dahi, bulundukları kasaba, karye ve şehirlerde -hizmet-i imaniye itibariyle- âdeta birer gizli kutub gibi, mü'minlerin manevî birer nokta-i istinadı olarak, bilinmedikleri ve görünmedikleri ve görüşülmedikleri halde, kuvve-i maneviye-i itikadları cesur birer zabit gibi, kuvve-i maneviyeyi ehl-i imanın kalblerine verip, mü'minlere manen mukavemet ve cesaret veriyorlar." S:646
• "Felsefe, her şeyi çirkin, korkunç gösteren siyah bir gözlüktür. İman ise, herşeyi güzel, ünsiyetli gösteren şeffaf, berrak, nuranî bir gözlüktür."s:649
• "Nuranî âlemlere giden yol kabirden geçer ve en büyük saadetler büyük ve acı felâketlerin neticesidir.."
Â
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
Salih Okur, 2013-12-16 04:25:35
Tabi koyabilirsiniz, ancak ricam kaynağını vermeniz. yani cevaplar.org'dan alındığını belirtmenizdir.Allah'a emanet olunuz.
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
Muharrem Atalan, 2013-12-14 13:23:13
sELAMUN aLEYKUM, Pek muhterem Abim, Insallah iyisinizdir.. Evvela selam eder, hizmetlerinizde muvaffakiyetler dilerim.. Bizlerin Amerikada aralik 22-29 arasinda yapacagi program icin 500 adet basilmak uzere insanlarda hatira olaak kalmasini istedigimiz risalei nurdan bazi yerleri dercederek hazirlamak istedigimiz kitapciga, sizlerin hazirlamis oldugu SUALARDAN NOTLAR gibi muhtesem ve harika vecizeleri ve ozetleri koymamizda bir sakinca varmidir.? Koyabilirmiyiz? Musadeniz varmi? Insallah sirf hizmet diye dusundugumuz bu kitapcik meselesinde katkiniz olursa cok memnun oluruz. Philadelphia'dan binler selam ve dua. Muharrem John ATALAN, MBA Founder of Philadelphia Institute Philadelphia, PA
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
Cafer Barış, 2008-11-18 12:09:43
Güzel ve faydalı Allah razı olsun
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
Berna Soybelli, 2008-07-06 04:54:06
Allah cc ebeden razı olsun, güzel bir çalışma olmuş, Rabbim ecrinizi versin inşAllah
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
m. toker, 2006-03-18 16:49:47
yorum yok sadece takdir ve teşekkür var allah razı lsun didik didik edip okunmuş ve okunmakla kalınmayıp insanların istifadesine sunulmuş binler teşekkür
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
muzaffer türkö, 2006-02-27 02:16:06
YAZDIĞINIZ BU YAZI ÇOK FAYDALI FAKAT BAZI KELİMELER SÖZLÜĞE BAKMADAN ANLAŞILMIYOR.OKUYUCUYA KOLAYLIK OLMASI AÇISINDAN BENİM YARARLANDIĞIM OSMANLICA SÖZLÜKTEN ANLAŞILMASI ZOR OLACAĞI DEĞERLENDİRİLENLERİN TIRNAK İÇİNDE MANALARINI VEREBİLSEYDİNİZ,ÇOK DAHA YARARLI OLACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM.BÖYLE GÜZEL BİR YAZIYI HAZIRLIYANLARDAN ALLAH RAZI OLSUN İNŞALLAH.ALLAHA EMANET OLUN
Bu yoruma katılıyor musunuz ?
DÄ°ÄžER YAZILAR
NUR VECÄ°ZELERÄ°NDEN BÄ°R DEMET-8
351-İfrat ve tefritten kurtulmak için istikamet mizanına müracaat edilmeli. Ms: 227 352-Âyâ
NUR VECÄ°ZELERÄ°NDEN BÄ°R DEMET-7
301-Bazen adavet, şiddet-i muhabbetten gelir. Mü: 7 302-Adaletin tevziinde adalet olmazsa
NUR VECÄ°ZELERÄ°NDEN BÄ°R DEMET-6
Ehl-i dalaletin cinayetleri, o kadar büyüktür ki: kısacık hayat-ı dünyeviyeye cezaları sığ
NUR VECÄ°ZELERÄ°NDEN BÄ°R DEMET-5
201-Nasıl maddî hava fena ise, fena tesir ediyor. Manevî hava da bozulsa, herkesin istidadına gÃ
NUR VECÄ°ZELERÄ°NDEN BÄ°R DEMET-4
Beşer, fıtraten şu kâinatın Hâlıkına karşı hadsiz bir muhabbet üzerine yaratılmıştır.
NUR VECÄ°ZELERÄ°NDEN BÄ°R DEMET-3
Dua, ubûdiyetin ruhudur ve hâlis bir imanın neticesidir. Mektubat – 302
NUR VECÄ°ZELERÄ°NDEN BÄ°R DEMET-2
51-İşlediğimiz her bir günah, kafamıza giren her bir şübhe, kalb ve ruhumuza yaralar açar. L
NUR VECÄ°ZELERÄ°NDEN BÄ°R DEMET-1
Kıymetli ziyaretçilerimiz, Risale-i Nur külliyatını tarayarak, bir vecizeler demeti oluşturduk
BARLA LAHÄ°KASI NOTLARI
• “Serapa Nur olan Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın hak ve hakikatını, bu asır insan
BEDÄ°ÃœZZAMAN HZ.LERÄ°NDEN KISA VECÄ°ZELER-3
1-Batıl şeyleri iyice tasvir safi zihinleri idlaldir-Mektubat 455 2-Hakikatı tanımayan hayalata
BEDÄ°ÃœZZAMAN HZ.LERÄ°NDEN KISA VECÄ°ZELER-2
Ey insan! Senin elinde bulunan nefis ve malın senin mülkün deÄŸil, belki sana emanettir–16.
Hala mı Allah'a tövbe etmezler ve O'ndan bağışlanma istemezler? Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Maide, 74
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
Geçmiş peygamberlerin sözünden (hiç eksiksiz) nâsın eriştiği haberlerden birisi de: Utanmazsan dilediğini işle! (sözü) dür.
Abdullâh b. Mes'ûd (r.a)'dan
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...