PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-27

Muhammed Ali Sabuni(Suriyeli âlim) Sabuni hakkı söylediği için yıllar yılı sürgünde yaşıyor. Esat’ların zulmünden fazlasıyla nasibini almış bir âlim. Lakin onca yaşına rağmen yıpranmamış ve terü taze görünüyor. Bu da ilmin ve amelin ve azminin bereketi


Mustafa Özcan

mustafaahmetozcan@gmail.com

2020-11-23 10:34:55

Muhammed Ali Sabuni(Suriyeli âlim)

Sabuni hakkı söylediği için yıllar yılı sürgünde yaşıyor. Esat'ların zulmünden fazlasıyla nasibini almış bir âlim. Lakin onca yaşına rağmen yıpranmamış ve terü taze görünüyor. Bu da ilmin ve amelin ve azminin bereketi.

* Elbette Buti'ye her eğilimden veya meşrepten âlim karşı çıkmıştır. Lakin bunların en önemlilerinden birisi gelenekçi olarak nitelendiren ulemayı temsil eden müfessir Ali Sabuni'nin eleştirileridir. Ali Sabuni ve İmadüddin Reşid gibiler rejimin Şia ile yakın ilişkisi nedeniyle bu alanda yaptıkları eleştirilerden dolayı kovuşturmaya maruz kalmışlardır. Ali Sabuni'nin hatırlattığı gibi Buti, Esat rejimine karşı çıkanları "husale/ ayak takımına' benzetmiş ve onların alınlarının secdeye değmediğini de savunmuştur. Camiye namaz için değil gösteri için geldiklerini ileri sürmüştür. Bu gibi âlimler Buti'nin alnında kan izi olduğunu ifade ediyorlar.

Muhammed Arkoun(Cezayirli Modernist)

Malik Binnebi gibi bir fikir devinin karşısına Muhammed Arkun gibi zihni ve gönlü çarpık birisini dikmişlerdir. Arkun gibiler hem oryantalizmin hem de sömürgeciliğin hizmetinde olmuştur. Kısaca oryantalizme özenen yerli mekteplerden ilmiyle amil insan yerine, din münekkidi, teolog ve yerli oryantalistler yetişmektedir.

Muhammed Avvame(Suriyeli âlim)

Keza alanında temayüz etmiş Halepli âlimlerden bir diğeri de Muhammed Avvame'dir.

Muhammed Bedii(İhvan lideri)

Muhammed Bedii, ihvanına gönderdiği mektubunda Muhammed Mürsi'nin de durumunun iyi olduğunu arz ettikten sonra, üç gün boyunca üst üste rüyasında şu ayet-i celileyi okuduğunu aktarıyor: أُذن للذين يُقاتلون بأنهم ظلموا وإن الله على نصرهم لقدير

Muhammed Bin Abdülvehhab(Vehhabiliğin kurucusu)

Vehhabilerin bürhanı ise Kerramiye'nin bürhanına çok benziyor. Zaten halef selef olurlar. Zira iki akım da geçişlidir. Geçenlerde Bağdatlı Prof. Ahmet Kubeysi Dubai'de Muhammed Bin Abdulvehhab'la ilgili konuşmasında zülfiyare dokundu. Onun İran asıllı bir Yahudi olduğunu söyledi. Fatimilerin soyuna benzetti. Gerçekten de Muammed Bin Abdulvehhab Yahudi menşeli midir? Yani bir başka Abdullah İbni Sebe midir? Her çıkanı Yahudiliğe nispet etmek eski bir adet ve hastalıktır. İkinci olarak, 'büyük lokma ye büyük laf etme' demişler; o ise anlaşılan her ikisini de birden icra etmiş! Büyük laf ettiğinden dolayı da sözünün arkasında duramamış, çark etmiştir. Binaenaleyh sözünün bir ehemmiyeti kalmamıştır. Lakin madalyonun öteki tarafından da bakacak olursak; Vehhabiler büyük bir kampanya başlatmışlar ve Kubeysi'yi dize getirdiler. BAE'ni kendisine dar ettiler. Kısaca bürhanlarını göstermişler ve Kubeysi de bürhanları karşısında dize getirmişler. Razi'den Kubeysi'ye; tarih ders almadan tekerrür edip gidiyor!

Muhammed Cabir el Ensari (Bahreynli yazar)

Bahreynli liberal İslamcı yazar Muhammed Cabir el Ensari, çağdaş veya yeni fikir akımlarından olan liberalizm ile İslami fikir akımlarından veya mezheplerden Mürcie arasında köprü kuruyor. Sadece köprü kurmakla kalmıyor aynı zamanda köprü kurmaya çağırıyor. Liberalizme Mürcie aşısı vuruyor. Liberalizme İslam içinde bir damar ve kök arıyor.

* Ensari sürekli olarak izlerin ve çizgilerin birbirine karışmasına taraftar bir yazardır. Bu yönüyle, liberalizmi ile Mürcie arasında köprü kurmak tefrit anlayışını temsil etmektedir.

Muhammed Dayf(Hamas savunma lideri)

 Burada öne çıkan isimlerden birisi Gazze'nin görünmez adamı ve Hamas'ı gayri resmi savunma bakanı Muhammed Dayf. İsrail kendisi için 'yılanın başı' ifadesini kullanıyor. Kendi sıfatını sormuyor ama herkese lakap ve sıfat takıyor. Gerçek ismi Muhammed Diyab İbrahim el Mısri. 1965 yılında gayet fakir bir Filistinli ailenin çocuğu olarak dünyaya geliyor. İlk önceleri babasıyla birlikte dokumacılık yapıyor. Arkadaşları arasında utangaç, içine kapalı, fazla konuşmayan ama aynı zamanda şakacı ve uysal özellikleriyle biliniyor. Bir diğer özelliği ise imkânsızlıklar nedeniyle aralıklarla okula gitmesine ve İslam Üniversitesinde okumasıyla birlikte amatör anlamda geçek bir kitap kurdu olmasıdır. 

1980'lı yıllarda camiler vasıtasıyla Hamas ile tanışıyor. Örgüt içinde disipliniyle ve zekâsıyla temayüz ediyor. Sanata da düşkünlük derecesinde eğilimi var. Belki de bu yönü şakacılığıyla da irtibatlı. Tiyatroda ' Dönücüleriz' grubunu kuruyor. Kendisi de bizzat İslami Sanat adını verdiği tiyatro grubu içinde bizzat temsillerde rol alıyor. Tiyatrocu bir yönü de bulunuyor. 1989 yılında İsrail hapishaneleriyle tanışıyor ve 16 ay hapiste kalıyor. Elbette bileniyor. Hapisten çıktıktan sonra Kassam Tugaylarını kuruyor. İsrail de peşine düşüyor. Bu arada 2000 yılı mayısında Filistin Otoritesi tarafından da İsrail'in talepleri doğrultusunda tutuklanıyor. Salı gecesi yani 19 Ağustos (2014) tarihinde bir kez daha suikasta maruz kalıyor. Bu onun atlattığı veya maruz kaldığı beşinci suikast girişimli oluyor.

Bununla birlikte, kesinlikle Arafat'ın sürgünde olduğu yıllarda yaptığı gibi, bir evde iki gece gecelemiyor. Daima hareket halinde. İsrail bunu bilmesine rağmen Muhammed Dayf'a acı vermek ve ondan intikam almak için Muhammed Dayf'ı hedef aldığı intibaını vererek eşini ve çocuğunu öldürüyor. İsrail açısından bu hem kalleşlik hem de suikast politikasına geri dönmek hem de intikam dürtüsünü tatmin etmektir.

* Arafat'ın işgal altındaki topraklara dönmesinin ardından Şimon Peres, Arafat'tan Muhammed Dayf'ı tutuklamalarını istiyor. Arafat ise böyle bir ismi tanımadığını ve kendisine yabancı geldiğini söylüyor. Kifah Zebun'un yazdığı profile göre Arafat böyle bir ismi tanımadığını söylüyor. Bununla birlikte bilahare Arafat'ın Muhammed Dayf'ı kolladığı ortaya çıkıyor. Gölge adam hala İsrail'i titretmeye devam ediyor. Eşinin ve çocuğunun hunharca öldürülmesinden sonra galiba İsrail'in gözüne uyku hiç girmeyecek. Arapların deyimiyle korkakların gözleri uyku görmesin.

Muhammed Gazali(Mısırlı âlim)

Muhammed Gazali de fani hayatını Cennetü'l Bakii veya Bakii Gargad'da tamamlamayı arzu etmektedir. Haşre ve neşre dek orada berzahta beklemeyi dilemektedir. Neden olmasın? Allah dilemeyi vermeseydi vermeyi dilemezdi. Orada Peygamber huzurunda defnedilmeyi arzu ve murat eder. Öğrencileri ve ailesi bu duasına bir anlam veremezler. Mart 1996 yılında Riyad'da bir konferans için davet alır. Lakin doktorları infial ve heyecanlanmasının hayati tehlike arz ettiğini söyleyerek kendisini bu seferden menetmek isterler. Fakat davet ve ecel kendisini Riyad'a çekmektedir. Riyad'da konferansa katılır, lakin konuşması sırasında birileri Sünnet anlayışı konusunda kendisine sataşırlar ve tarizde bulunurlar. Vefatından evvel en son yazdığı kitaplardan birisi olan 'Essünnetü'n Nebeviyye Beyne Ehli'l Fıkhi ve'l Hadis (Fıkıhçılar ile hadisçiler arasında Peygamber sünneti)i adlı eseri ehl-i ilim arasında yoğun tartışmalara neden olmuştur. 

Muhammed Gazali sataşmalar üzerine infiale kapılır ve cevap vermek üzere kürsüye gelir ve ' yeryüzünde i'layı kelimetullahı tahkik edeceğiz' derken ecel erişir. Abdulaziz Bin Baz'ın tavsiyesi üzerine Veliaht Prens ( şimdi kral) Abdullah, naşının Medine-i Münevvere'ye defnedilmesini emreder. Böylece matlup hâsıl olmuştur. Dilek yerini bulmuştur. Huzur-u Cennetpenahide cennet bahçesine defnedilmiştir. Mezarcı defnedilecek yumuşak bir yer ararken İmam Nafii ile İmam Malik'in kabirleri arasında yumuşak bir yer bulur ve orasını kazanarak yerini hazırlar. Dünyanın her yerinden gelen kalabalık bir uğurlayıcılar eşliğinde sol yolculuğuna çıkar. O, arzu etmiş dilemiş ve gök icabet etmiştir. Allah kuluna lebbeyk diyerekten icabet etmiş ve kutlu beldede ve kabristanda kutlu sahabeler arasına katılmıştır.

*Reyciler ile Hadisçiler Arasında Hadis' adlı kitabında Muhammed Gazali Saka bu meseleyi tartışmış ve bu yüzden de Selefilerin şimşeklerini üzerine çekmiştir. Taberi gibi Selefilerin hışmına uğramıştır. Umum olarak Selefiliği dinde bedevi anlayışı olarak yermiştir.

* Rahmetli Muhammed Gazali dikkatleri Arapların 'mealiyi'l umur' dedikleri daima yüce ve tepe meselelere çekmiş ve yönlendirmiştir. Tali meseleler dedikleri 'sefasifi'l umur' meselelerden de sakındırmıştır. Mesela eskiden gemilerde Buhari okunurmuş. Ankara'da ilk meclis açılırken de Buhari'ler okunmuş, lakin ondan sonra rejim Buhari'ye tümden yabancılaşmıştır. Gazali bunu şöyle ifade etmiştir: "Gemiler Buhari ile değil buharla çalışır…"

* Muhammed Gazali de eski hocaların güneşte ısınmış suyla abdest almanın kerahetiyle ilgilendiklerini himmetlerini bu meselelere harcadıklarını ifade eder. Tabii ki hayıflanarak! Himmetin ümmetin daha âli meselelerine sarf edilmesini isterdi. Muhammed Gazali günümüzün ahlak abidelerinden birisidir. İhtilaf fıkhı konusunda adilane sözler söylemiştir. O daima şöyle demiştir; "Haklı eleştiri düşman cephesinden de gelse başımın ve gözümün üstüne diyerekten onu kabul ediniz. Bu kötü maksatlılar için daha öldürücü bir darbedir. İnsanı düşüren husus doğruya yabancılaşmasıdır. Bazen düşman suret-i haktan gözükerek hatalarımızı veya kusurlarımızı yüzümüze vurur. Bu noktada yapılacak şey, doğrular karşıt cepheden veya düşman saflarından geliyor diye reddetmemektir. Bilakis doğru kimden gelirse gelsin sahip çıkmaktır. Eskiler 'el hakku ehakku en yüttebea' demişlerdir. Hak her cihetle tabi olmaya müstahaktır."

*Yusuf Karadavi ile birlikte Muhammed Gazali'nin dostluklarına mukabil düşmanları da aynıdır. İkisi de itidal abideleri olmalarına rağmen kimi laik kesimler onları herkesten ziyade radikal olarak vasıflandırmaktan hoşlanırlar. Onların tavizsiz çizgisi kimilerine aşırı gelmektedir.

*Kimi ultra laik kesimlerde hem Yusuf Karadavi hem de Muhammed Gazali'yi hedef tahtasına oturtmuşlardı. Ferec Fode ile alakalı Muhammed Gazali'nin esnemeyen tutumu birilerinin hoşuna gitmemiş ve aleyhinde karalama kampanyası açmışlardı. Belki tekfirci olduğunu söylemişlerdir. Belki de ondan İslam'ın her şeyle eşit olduğunu ve hiçbir şeyden ayrı gayrı olmadığını duymak istemiş olabilirler.

* Keza Tunuslu başörtüsü karşıtı Ahmet Necip Şabi gibi kimi ultra laik kesimler de ikisini birden; Muhammed Gazali ve Karadavi'yi aşırılık ve şiddet yanlısı olarak tasvir etmişlerdir. Emir Abdulkadir Üniversitesinin ilmi heyetinin başında bulunduğu dönemle alakalı olarak Muhammed Gazali hakkında Ahmet Necip Şabi şunları söylemiştir: "Cezayir'de aşırılık ve radikalizm tohumlarını eken ve serpen Muhammed Gazili'dir ve Karadavi de onun arkasından gelmiş ve onun bıraktığı yerden devam etmiştir…" Elbette laiklik konusunda radikal ve köktenci olan isimler ve kesimler dindar olanları köktendinci olarak damgalayacak ve karalayacaklardır.

* Karadavi, Muhammed Gazali'nin itidal abidesi olduğunu ifade etmiştir. Ona iki kesim karşı çıkar; İslami aşırılar ve laik aşırılar. Muhammed Gazali, İmam Gazali'nin arkasından batinilerle ve felsefecilerle mücadele etmesine rağmen ondaki itidal ve denge onları rahatsız etmiştir. Gazali hakkında suizanda bulunan ikinci kısım ise aşırı laiklerdir. İslam'a net bağlılığından dolayı rahatsız olmuşlar ve karalama cihetine gitmişlerdir. Yusuf Karadavi'yi göre, Mısırlı Muhammed Gazali ikinci huccetü'l İslam'dır. Yani Gazali'den sonra ikinci Gazali'dir. Demektir ki babasının kendisiyle ilgili öngörüsü tutmuştur. Zira babası Gazali'ye meftun olduğundan dolayı terkiple oğluna Muhammed Gazali ismini vermiştir. Asrımızın âlim mütefekkirlerinden birisidir. Gazali akılcı değil ama âkildir. Akıl onun için bir yol gösterici ve araçtır. Amaç değildir.

Muhammed Ebu Zehra(Mısırlı âlim)

Hatta sonraki dönemde Muhammed Ebu Zehra bile masonluğu içeriden tanımak için girdiğini ama yükseltilmediği için ilişkisini dondurduğunu ve hatta onlardan ayrıldığını söylemiştir. El Menar dergileri masonluğa giren âlimler için mazeret arayan yazılarla doludur.

* Muhammed Ebu Zehra da Masonluğu anlamak için girmiş lakin bunu sezdiklerinden onu yükseltmemişler ve derecesini dondurdukları için onlardan ayrılmıştır.

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Kim sabreder ve affederse şüphesiz bu hareketi, yapılmaya değer işlerdendir.

Şûra, 43

GÜNÜN HADİSİ

"Tutumlu kişi asla fakir olmaz."

Taberani

TARİHTE BU HAFTA

*Fazıl Mustafa Paşa'nın Belgrad'ı Fethi(9 Ekim 1960) *HAZRETİ HÜSEYİN (r.a.) Şehid Edildi-Kerbela Vak'ası(10 Ekim 680) *Ömer Nasuhi Bilmen Vefat Etti(12 Ekim 1971) *Ankara Başkent Oldu(13 Ekim 1923)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI