ŞİFA TEFSİRİ NOTLARI-12

İçimize ve dışımıza Allah hâkimdir. Kanımızda kalbimizde, saçlarımızda, tırnağımızda Allah'ın tabiat kanunları geçerli. Öyle ise niçin hayatımıza onun ilahi kanunlarını uygulamıyoruz


Mahmud ToptaÅŸ

.

2020-11-02 09:15:33

*İçimize ve dışımıza Allah hâkimdir. Kanımızda kalbimizde, saçlarımızda, tırnağımızda Allah'ın tabiat kanunları geçerli. Öyle ise niçin hayatımıza onun ilahi kanunlarını uygulamıyoruz? Allah (c.c), hayatında İslâm'ı uygulayanları affeder, kâfirlere ise azab eder.

*Bugün haber ajanslarını elinde tutan Yahudi hep yalan haber uydurmakla meşgul. İslâm düşmanları lehine, Müslümanlar aleyhine casusluk teşkilatıyla öğünüyor. Müslümanların arasındaki ırk, bölge, mezhep, dil farklılıklarından hareketle düşmanlık tohumu ekmeye çalışıyor. Bütün bunlara karşı üzülmeden, onların sözüne kulak vermeden, binanın tuğlaları gibi birbirimizi tutaraktan bu İslâm binasını korumamız gerekir. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Yahudi'nin casusluk teşkilatı kendisinin yıkılmasını hızlandırıyor.

Afrika'dan ve Rusya'dan İsrail'e nakledilen Yahudilerin, İsrail'deki Yahudilerin iğrenç hareketlerinden sonra Müslüman olmaları, yetkilileri çılgına çeviriyor.

*Rusya, Çekoslovakya'yı işgal ettiğinde, Rusya'ya yardım eden onbeşbin Çekoslovak aydınına madalya vereceği yerde, hepsini kurşuna dizmiş ve "Milletine hayrı olmayanın bize hiç hayrı olmaz" demiş.

*Batı ülkelerinde İslâm'ın hızla yayılması, yeni toplumların bu İslâm kervanına katılacağının işaretidir. Biz dinimize sahip olalım..

*En büyük belâ, imansız kalmaktır.

* "Söz de silah gibidir" demişler. Öyle kolay kolay atışı yapılmaz. Tutulur, tutulur tam zamanında atılır.

*Allah rahmet etsin. Necip Fazıl Kısakürek, (kendisi yazdığı için gıybet olmaz) Allah taksiratını affetsin. "Paris'te güneşin nereden doğduğunu görmeden geldim "diyor. İki sene kalmış. "Çünkü sabah güneş doğmadan önce kumarhane kapanırdı. Evimize gelir yatardık. Gün batıncaya kadar. Gün battıktan sonra gelir kumarhaneye sabaha kadar kumar oynardık. Paris'te 2 sene güneşin ne taraftan doğup ne taraftan battığını göremeden geldim" diyor. Tabii sonradan tevbe etmiş. İslami çizgiye gelmiş, değerli bir büyüğümüzdür. Allah rahmet etsin. Yani içki, kumar namaza nasıl mani olur? İşte böylece içki de kumar da mani olur bir. Allah'ı zikretmeye mani olur iki. Aynı masaya oturmuş insanların arasına düşmanlık atar. Olur mu hocam? Eee gazete sayfalarında gördüğünüz bu değil mi canım.

*Şeyh Sâdi-i Şirazi de "Tevbe, günaha gücü yettiği anlarda yapılabilir" demiş. Adam hırsızmış 80 sene hırsızlık yapmış. Kalelere kement atamaz hale gelince; "Ya Rabbi! Bundan sonra yapmayacağım diyormuş. Ömür boyu zina etmiş. Bir gün yapamaz hale gelince Ya Rabbi! Bundan sonra yapmayacağım" diyormuş. Zaten yapaman ki. Yani elimizde imkân varken kendimizi bundan alıkoyuyorsak değeri var bunun.

*Balıkesir'in Edremit kazasına vaiz olarak gittiğimde camide parmakların sayısı kadar cemaatle karşılaştım. Bazı aklı erenlerle görüşüp konuştuğumda "Hocam, biz bu kadar değildik. Bir vaiz vardı, kürsüye çıkınca sırtını cehenneme dayar, ağzından üzerimize ateş lavları, kaynamış katranlar akardı. Temmuz sıcağından caminin serinliğine sığınanlar içeride kebap olur çıkardı. Onun için millet dağıldı, gelmeyiverdi" diye cevap verdiler. Denizin serinliğinden, dağın çam kokulu rüzgarından, serin imbat rüzgarından, daha serin ve rahatlatıcı olan İslam'ın havasını estirmek, açık yerleri kapatmak kolay olmadı…

*DoÄŸruluk:

İtikatta doğruluk. Eğrilik olmayacak. Allah vardır, birdir, şeriki ve naziri yoktur. Yani Hz. İsa peygamberdir, ilah değildir. İlahdır dedik mi, eğrilik başlıyor. Bu eğrilik içerisinde olanlar kıyamet gününde hesaba çekilecektir.

Doğrulukları itikatta, amelde, ticari hayatta, İslam hukukuna uygun olacak. Siyasi hayatında İslam hukukuna uygun olacak. Veraset hukukunda İslam hukukuna uygun olacak. Evliliğinde, boşanmasında her türlü insani muameleleri İslami olursa o doğruluktur.

Yoksa bunun dışında, her ne kadar akıl bunu güzel gösterse eğrilik demektir.

Daha önce söyledik. Zenci annesini yerken hep doğru yolda olduğuna inanıyormuş. Dermiş ki; "Beni 9 ay karnında taşıyan, sonra sırtında taşıyan, yemeyip yediren, giymeyip giydiren anamı ben toprağa verecek kadar zalim miyim? Onu yerim de karnımda taşırım" dermiş. Onunki de doğruluk anlayışı.

Ama eğer bunu insanların aklına bırakıverecek olursak, hani şu anda Hindistan başkanı, annesi öldüğünde kendi elleriyle kibriti çaktı, annesini cayır cayır yaktı, atıverdi. İyilik olsun diye yaptı bunu. Adamın aklına göre en iyi doğruluk da bu.

Demek ki akla havale etmiyor. Nakle havale ediyor. Akıl da o nakil doğrultusunda önünü görecektir

En'am Suresi

*Feylesof Rıza Tevfik anlatır. "Alman Feylesoflarından birisi arkadaşımdı. Fakat ateistti ve hiçbir şeye inanmıyordu. Çeşitli vesilelerle görüşmelerimizde onu inanmaya çalıştırdımsa da, inanmazdı. O günler de Akdenizde bir balık tutulmuş. Balığın üzerinde Allah ismi Celili tesbit edilmiş, ve fotoğrafları çekilmiş. Bu olay dünya basınında çok meşhur olmuştu. O fotoğraflardan birini ben de o Alman'a gönderdim. "Bunu nasıl yorumlayacaksın" dedim. Mektupla cevap verdi. "Bir maymunu da bir daktilonun başına oturtsan ve günlerce tuşlarına vurdurmuş olsan tesadüfen bir de Allah yazısı çıkar. İşte bu da tabiatın tesadüflerinden biridir." Feylesof Tevfik devamla şöyle diyor: "İşte o zaman anladım ki Allah nasip etmeyince etmiyor."

*Allah'ı insanlara tanıtırken, çocuklarımıza tanıtırken, etrafımıza tanıtırken, öncelikle gazabıyla tanıtmayacağız. Bir günlük veya bir saatlik hayatımızı düşünmüş olsak, Allah'ın rahmetinin bizi tamamıyla kuşattığını, görüveriyoruz. Dilimizin hareket etmesi, gözümüzün görmesi O'nun rahmetindendir. Kalbimizin çalışması, kanımızın akması O'nun rahmetindendir. Yediklerimizin, tadı, kokusu, tazeliği O'nun rahmetindendir. Aldığımız hava O'nun rahmetindendir. Sevgilerimiz, muhabbetlerimizin hepsi O'nun rahmetindendir. O, bizler faydalansın diye vermiştir. Öyle ise Rabbimin rahmeti gazabından fazladır.

Fakat gazabı da vardır. Dinime yan bakan, dinime karşı mücadele veren insanlara karşı Rabbimin gazabı vardır. Ama Rabbimin rahmeti tabi olarak (bize olduğu gibi) ona da vardır. Yani kendisini inkâr eden adamın dilini alıvermiyor, gözünü kör etmiyor, ona da rahmeti o konularda devam ediyor. Ama gazabıyla onu kıyamet gününde cehenneme koyacaktır.

*Allah'ın (c.c.) rahmeti gazabım geçiyor. Biz de Allah'a iman ettiğimize göre, bizim de rahmetimiz gazabımızdan ileri olmalıdır. İnsanlara karşı davranışlarımızda merhametle muamele etmeliyiz. Çocuklarımıza ve eşlerimize karşı davranışlarımızda merhametle muamele etmeliyiz…

*Merhamet" kelimesi Türkçede "acımak" şeklinde tercüme edildiği için, bazıları "merhametini istemiyorum" gibi bir ifade kullanıyor. Bu doğru değildir. "Merhamet dilencisi değilim" gibi sözlerin 25-30 yıllık mazisi vardır. Hani "körlere merhamet etmeyiniz, yardım ediniz" diyorlar. Ne demektir bu? Biz babamıza merhamet ederiz, annemize de merhamet ederiz, eşimize de merhamet ederiz. Onlar da bize merhamet eder. Yani bu onlara acımak manasına değildir. Gerçi acımak da vardır. Ama sanki bu karşıdakini küçümsemek şeklinde anlaşılıyor. Bu yanlıştır. Peygamber efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor; "Allah (c.c.) rahmeti yüz parça etti, bir parçasını yeryüzüne indirdi. Bir kuşun yavrusunu koruması "bir rahmet"in dağılmasındandır. Tavuğun yavrusunu korumak için aslana başkaldırması o "bir rahmet"in yeryüzüne dağılmasındandır. Allah (c.c.) geri kalan 99 ile kıyamette mü'minlere rahmet edecektir

*Bazıları bir ifade kullanır. Söyleyen belli değil. Ancak Rabiatü'l-Adeviyye söylemiştir diye bir rivayet vardır. Güya demiş ki "Ya Rabbi eğer cehenneminden korktuğum için sana ibadet yapıyorsam at beni cehennemine" diyorlar. Tahmin etmiyorum, yani bir veliyye kadının böyle bir söz söylemesi, çünkü Kur'an'a uygun değildir. Efendim "eğer cennetine girmek için ibadet ediyorsam koyma beni cennetine, bana seni gerek seni" demiş derler. Hâlbuki ayeti kerimede "De ki: eğer rabbime isyan edersem o büyük günün azabından kor-karım" de. Bunu peygamber efendimize söylüyor. Rabbim O'na söylemesini emrediyor. Ve her gün namazın sonunda okuduğumuz duada da "dünyada ve ahirette güzellik ver, bizi cehennemin azabından koru Ya Rabbi" diye dua ediyorsunuz. Bir başka ayeti kerimede "Yakıtı (Putperest) insanlardan ve taşlardan meydana gelen o cehennemin ateşinden korkunuz" diyor. Onun için müslüman Allah (c.c.)'ın cennetini ümid ederek, cehenneminden de korkarak Rabbine ibadet edecektir. "Efendim rızası için ibadet ne olacak" derseniz, zaten rızası budur. Rabbimin rızası cehennemden korkmakta (çünkü cehennemi yaratan o) cennetini istemektedir, (çünkü cenneti de yaratan o. Zaten rızasına kavuştunuz mu, bu ikisi gerçekleşiyor.

*Allah bir zararı bizim aleyhimize olarak yazmamışsa, bütün insanlar bir araya gelseler zarar veremezler. Yani ben İslami tebliğimi yaparken şunu şunu yaparsam, şöyle şöyle işler başıma gelir diyerek düşünüp İslami tebliğden geri durulmamalıdır. Veya ben bunu şöyle şöyle yaparsam, felan adamın gönlünü alırsam, şöyle netice alırım gibi batıl hesaplar da yapılmamalıdır. Dinime göre doğru olan en güzel şekliyle yapılmaya çalışılır. Onun arkasından Allah'ın murad ettiği ne ise o olur. Zarar geliyorsa Rabbimdendir, kâr geliyorsa da Rabbimdendir diyerek, şerler geliyorsa imtihandır, hayırlar geliyorsa Rabbimin lütfi keremindendir deyip yola devam etmek gerekiyor.

-Devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

O halde sabret. Sonunda kazanacak olanlar, elbette Allah'tan korkup sakınanlardır.

Hûd, 49

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Ä°SÄ°M VE KÃœNYE

"Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağırılacaksınız öyleyse isimlerinizi güzel yapın"

TARÄ°HTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI