Prof. Dr. İbrahim Ethem Cebecioğlu hocamız diyor ki; "Sami Efendimizin(ks.) bir tavsiyesi vardı ihvanına; "Dışarıda yemek yememeye çalışın. Eğer yemek zorunda kalırsanız, vitrinde olan yemekleri yemeyin. O, midenize-vücudunuza hastalık olur. Gözlerin görmediği şeyi yeyin."

Cebecioğlu hocamız devamında şöyle yazıyor; Büyükler eskiden sık sık şunu söylerlerdi; "Aşçının abdestsiz, gusülsüz yemek pişirmesi kalbi, sadrı kilitler, kasvet verir."

Biz de bu vesileyle Şah-ı Nakşibend hazretlerinin şu mühim ölçüsünü zikredelim; "Yenilecek bir gıda, bir yiyecek, her ne olursa olsun, gaflet içinde, öfkeli iken hazırlansa, tedarik edilse, onda hayır ve bereket yoktur. Zira ona nefis ve şeytan karışmıştır. Böyle bir yiyeceği yiyen kimsede mutlaka çirkin bir netice meydana gelir. Gaflete dalmadan yapılan ve Allah Teâlâ'yı düşünerek yenen helal ve halis yiyeceklerden hayır meydana gelir. İnsanların halis ve salih ameller işlemeye muvaffak olamamalarının sebebi; yemede ve içmede bu hususa dikkat edemediklerinden ve ihtiyatsızlıktandır."

Aslında Osmanlı irfanının yıkılışıyla neler kaybettik farkında bile değiliz. Prof. Dr. Himi Ziya Ülken merhum "Türk Tefekkür Tarihi" adlı eserinde şöyle yakınmaktan kendini alamaz; "Tarikatlar kapatıldı, sosyal muaşereti öğretecek kurumlar artık kalmadı!"

 Merhum Necip Fazıl ne güzel der;

"Bizden bir şey koptu bir şey

Her şeyi koparan bir şey"

Bakın aynı irfan ocağında yetişmiş başka bir kutlu, Üstad Bediüzzaman da aynı hassasiyeti gösterenlerdenmiş. Talebelerinden merhum Osman Toprak Efendi diyor ki; "Bir gün Üstada börek yapıp götürmüştüm. 'Kimse görmesin, yoksa göz hakkı kalır' dedi. Abdullah Çalışkan'la bana on kuruş göndererek, 'Bunu almazsa boğazımdan geçmez' dedi."

Kaynaklar

1- Prof. Dr. İbrahim Ethem Cebecioğlu, Allah Dostları, cilt: 12(Ahmed Dayhan Efendi), Ankara Kalem Neşriyat, Ankara, tarihsiz.

2-Necmeddin Şahiner, Son Şahitleri Cilt:2, Nesil Basım Yayın, İst. 2004, 17. Baskı