PERSPEKTİFE GİREN ŞAHISLAR-13

Garaudy Abbasiler tarafından ortadan kaldırılınca Emevilerin son kalıntısı yedi asır boyunca Endülüs’te yaşamaya devam eder. Garaudy burada çöküşün suçunu Maliki fakihlerine yükler. ‘Onların taassubu olmasaydı burada küresel bir medeniyet kurulabilirdi’ demektedir. Galiba onun söyledikleri de fanteziden ibaret


Mustafa Özcan

mustafaahmetozcan@gmail.com

2020-07-22 09:41:03

Garaudy

Abbasiler tarafından ortadan kaldırılınca Emevilerin son kalıntısı yedi asır boyunca Endülüs'te yaşamaya devam eder. Garaudy burada çöküşün suçunu Maliki fakihlerine yükler. 'Onların taassubu olmasaydı burada küresel bir medeniyet kurulabilirdi' demektedir. Galiba onun söyledikleri de fanteziden ibaret.

*Garaudy'nin 'İslam'ın Vaat Ettikleri' kitabında müjdeledikleriyle Müslümanların vaat ettikleri ya da yaşadıkları ve realite aynı kalıba dökülmüyor. Gerçeklerle idealler buluşturulamıyor ve aralarındaki mesafe kapatılamıyor. Bu açık da Paris saldırılarını üretiyor. 

İmam Gazali

Gazali, felsefi değil nötr ve akli ilimlerden saymış olduğu mantığı İslamileştirir. Tasavvufu da muteber ilimlerden birisi olarak sayar.

* Bir de âlimlerin kendi aralarında ilmi muhakemeleri vardır. Gazali hem filozofları muhakeme etmiş hem de daha sonra onlara söyledikleri üzerinden muhakeme edilmiştir. İbni Rüşd ile Gazali arasındaki tartışma tarih boyunca 'sical' tabir edilen bir şekilde fasıllarla ve fasılalarla devam etmiştir. Gazali filozofların tutarsızlığı noktasında Tehafut el Felasife kitabını kaleme almıştır. İbni Rüşd ise filozofların tarafını tutarak Tehafut et Tehafut yani tutarsızlığın tutarsızlığını yazmıştır. 

 Gazalî ve İbn-i Rüşd'den yaklaşık üç asır kadar sonra Fatih döneminde Tahafütler tekrar canlılık kazanmış, ilme ve ilmî çalışmalara merakı ve teşviki ile tanınan Fatih Sultan Mehmed, Gazalî ile İbn-i Rüşd arasındaki tartışmanın açıklığa kavuşturulmasını murat edilmiştir. Fatih'in entelektüel dürtüleri yeniden dosyanın veya ilim tartışmanın açılmasına vesile olmuştur. Bunun için Hocazâde ve Ali Tûsi'den bu konuda birer eser yazmaları istenir. Bir nevî aralarında müsabaka açılmış olur. Hocazade eserini dört ayda, Ali Tûsi ise altı ayda tamamlar. O günün uleması tarafından Hocazade'nin eseri daha üstün kabul edilir.

 Alaaddin Ali Tûsi'nin de, sözü edilen hadise vesilesiyle bir Tahafüt yazdığı bilinmektedir. Kısaca "ez-Zahira" ismiyle bilinen bu eserin esas ismi "ez-Zahira fi'l-Muhakeme beyne'l-Gazzalî ve'l-Hukema" dır. Ayrıca sadece Tahafütü'l-Felasife ismiyle de tanınmaktadır. Hocazade ve Ali Tûsi'nin eserleri devrin idarecisinin isteği üzerine kelamcılar ve filozoflar arasındaki meseleleri muhakeme ve mukayese amacıyla kaleme alınmıştır. Ancak, o günün ilim adamlarının ve idarenin temayülü Hocazade'nin Tahafütü üzerinde yoğunlaşmış ve onun üzerinde müspet olarak sonuçlanmıştır. Mübahet Türkel (Küyel) tehafutları karşılaştıran bir çalışma yapmıştır. Bilindiği üzere Hocazade'nin Tehafüt'ü ana hatlarıyla ve genel temayülü açısından Gazalî'nin yanında olduğu kanaatini uyandırmaktadır. Bunun için de onun eseri Gazali'nin yanında olduğu intibaı vermektedir. Bunun için onun eseri Gazalî'nin bir şerhi mahiyetinde tanınmaktadır. Ali Tûsi'nin eseri ise, daha çok İbn-i Rüşd'ü haklı çıkarır mahiyettedir.

Hocazâde'nin eseri üzerine yapılan çalışmalardan birisi de, Tehafüt silsilesinde bir çok eserin kaleme alındığı dönemde, Azerbaycan'ın Karabağ Bölgesinden olan Muhyiddin Muhammed Karabaği tarafından kaleme alınan talik çalışmasıdır. Aslen Karabağ bölgesinden olup, önce İstanbul'da eğitim öğretimini tamamlayarak daha sonra Bursa-İznik'te uzun süre bulunan ve orada vefat eden Muhyiddin Muhammed Karabaği, Kelam ve Felsefe sahasında önemli eserler veren bir müelliftir. Karabaği, bu silsilede önemli sayılabilecek bir eser meydana getirmiştir. O, genel çerçeve olarak her ne kadar Gazalî yanlısı bir tavır sergilememiş olsa da, sık sık yeri geldiğinde ve konunun akışına göre, hem Gazalî'yi hem de Hocazade'yi hem de İbni Rüşd'ü tenkit ettiğine şahit olunmaktadır.

* Gazali mantık ve ilmi kelam ve felsefe ile ilgilenmesi onun karihesini yani zihnini açmıştır. Bununla birlikte mukaşefe alanından da kopuk değildir. Zülcenaheyhdir. Bu nedenle hem zihni hem de kalbi melekeleri inkişaf etmiştir. Bu nedenle selefin ihtilaf ettiği noktalarda da ilmi yargılamalara girişmiş ve haklıyı haksızı ayırt etmek istemiştir. El Münkizu Mineddalal isimli eserinde Ahmet Bin Hanbel ile El Haris el Muhasibi arasında bir değerlendirme ve muhakeme yapar. Kendi satırları üzerinden mesele şudur: "Ahmed Bin Hanbel, el Haris el Muhasibiyi, Mutezilenin sözlerini ve makalatını reddetmek için yazdığı eseri dolayısıyla kınamıştır. El Haris el Muhasibi ' bidatı reddetmek farzdır' demiş; bunun üzerine Ahmed bin Hanbel cevaben şunları söylemiştir ():"

-" Evet, fakat sen evvela onların şüphelerini anlattın, sonra cevaplandırdın; şüphelere zihni takılıp, cevabın okunmaması da yahut cevaba bakılıp, esasının anlaşılmaması da mümkündür." Yani bu haliyle El Muhasibi saf zihinleri karıştırmış oluyor. Bediüzzaman bunu şöyle formüle ediyor: "Batılı tasvir saf zihinleri idlal eder…"

 İbn-i Hanbel'in sözlerini naklettikten sonra Gazali kendi hükmünü verir ve bu hüküm Ahmed Bin Hanbel'den ziyade, işleyen sürece bir cevaptır; "Ahmed Bin Hanbel'in söylediği doğrudur; ancak yazılmamış ve şöhret bulmamış bir şüphe için. Şüphe yayılmışsa, cevap verilmesi lazımdır. Tabiatıyla cevap ancak meselenin naklinden sonradır..." Mutezile için şöyle der: " Lakin onların ne esaslı bir gayeleri ne de sözlerinin bir değeri vardı…"

Gazali açıktır ki ehl-i bidatın makaleleri veya sözleri yaygınlaşmışsa (şüyu bulmuşsa) ona cevap verilmesine taraftardır hatta kaçınılmaz olur. Lakin dar dairede ve kendi çevrelerinde kalmışsa ve dışarıya taşmamışsa cevaba lüzum yoktur. Aksi halde onlara cevap vermek mesleklerini tervice girer. Cevap şöhret kapısı için değil halkı aydınlatmak için olmalıdır. Halkın aydınlatılması ise meselelerin ve tezlerinin şuyu bulması halinde mümkündür. Ahmed Bin Hanbel ihtiyat mesleğini benimser. Ehl-i bidata cevapta ihtiyatlı davrandığı gibi aynı zamanda tevil konusunda da ihtiyatlıdır. Gazali, ' Kanun et Tevil' adlı eserinde Ahmed Bin Hanbel'in tevil konusunda açıyı biraz daha geniş tutmamasına hayıflanır. Ahmed Bin Hanbel'in El Muhasibi'yi ehl-i bidatın makalatını veya tezlerini çoğalttığı suçlaması aynen daha sonra Gazali için de geçerli olmuştur. Filozofların tezleriyle ilgilenilmesine temelden karşı olan bazıları Gazali için şunları söylemiştir :" Gazali felsefenin içine daldı ve çıkamadı. Boğuldu. Girdiği girdaptan bir daha çıkamadı." Gerçekten Gazali önce felsefeyi öğrenmiş ve onu tahlil etmiştir. Hakkını vermiştir ve Mekasid el Felasife kitabı reddiyesinin bir mukaddimesidir. Bu kitabından dolayı Gazali Batı'da filozof olarak tanınmıştır. Mukaddimenin ardından Tehafut'unu kaleme almıştır. Dolayısıyla filozofları şaşırtmıştır.

*Gazali'nin Haçlı saldırılarından önce Kudüs'te yaşamasına rağmen neden kitaplarında bir cihad bahsi açmadığı ve yazmadığı sorulur. Bu bir zafiyet hali olarak algılanır. Hâlbuki Macid Arsan Geylani 'Hakeza zahara Cilu Salahaddin Hakeza Adet el Kuds' kitabında bunun analizini yapmıştır. Gazali ve Geylani bir altyapı hizmeti kahramanı, Nureddin Zengi ve Salahaddin Eyyübi ise onların çığırını fiili düzeye sokan bir üst yapı kahramanıdır. Geniş dairede Salahaddin Eyyübi, Gazali ve Geylani'nin temsilcisidir. Birinciler cihad-ı manevinin temsilcileri ötekiler fiili cihadın komutanlarıdırlar. Yusuf Karadavi de, 'El Gazali beyne madihihi ve kadihihi (Sevenleri ve Yerenleri arasında Gazali)' kitabında bu meseleyi ele almaktadır.

* Zaman zaman haksızlıklar karşında kalan insan çaresizlikle beddua silahına sarılmaktadır. Lakin beddua da kıvam aslında Allah'a havale etmek ve tefviz makamında bulunmaktır. Bununla birlikte zaman zaman eslaftan beddua örnekleri aktarılmıştır. Kitaplarının yakıldığını duyması üzerine İmamı Gazali'nin İbn Hamdin'e beddua ettiği mervidir.(Mehmet Fatih Birgül, İbn Rüşd'de Burhan, s: 20, Ötüken Yayınları).

* Beşinci yüzyılın müceddidi olarak anılan Gazali'nin üç önemli yönü ve misyonuna temas etmek mümkündür. Bunlardan birincisi tasavvufu merkeze alması, ikincisi filozoflara cevap vermesi üçüncüsü ise kâh Talimiye ve kâh Batiniye olarak anılan İsmailiye ve türevlerine reddiye yazması ve yanlışlarını doğrularından ayırmasıdır.

* Gazali felsefenin ve Batiniliğin temellerini yıkmış ve ihlâs üzerine kaim olarak gördüğü Sünnilik üzerine müesses tasavvufu yüceltmiştir.

* Gazali'den sonra filozofları savunanlar çıktığı gibi batinileri de savunanlar çıkmış ve onların sahasını savunmuşlardır. Maalesef bu hususlarda serbest atışlar da yapılmıştır. Bunlardan birisini Gezi Park İmamı İhsan Eliaçık yapmıştır. Bağdat'tan veya dört yıl rektörlük yaptığı Nizamiye Medresesi'nden kaçışını vicdan azabına bağlamıştır. İhlâsın azlığı ve dinin dünyevi maksatlara alet edildiği ortamdan değil de, güya Batiniler konusunda devlete alet oluğu için vicdan azabına dayanamamış ve kaçmış. Bu, fikri bir suikasttır. Aynen Batinilerin geçmişte yaptıkları gibi. Güya Gazali tasavvufi nedenlerden ve içe çekilme ihtiyacından dolayı değil de Muztazhiri'nin ısmarladığı Fedaih el Batiniye gibi kitapları yazmasından dolayı vicdan azabına dayanamayarak Şam ve Kudüs'e gitmiştir! Bunu bırakın bir ilim adamı hiçbir akil adam söyleyemez. Gazali sonraki kitaplarında ve Tus'a döndüğünde Fedaih ve diğer kitaplarının hilafına bir satır mı yazmıştır? Şam ve Kudüs boylarında yazmış olduğu İhya gibi kitaplar göstermektedir ki, Bağdat'tan ayrılışı iç dünyasını imar içindir ve bu konuda tasavvuf erbabıyla istişare etmiştir. Hicri 484 yılında başladığı rektörlükte dört yıl kaldıktan sonra hacca gideceğini söyleyerek Bağdat'tan ayrılmış ve seyr-i sülüke yani manevi iç yolculuğuna başlamıştır. Hacca gideceğini söyleyerek ilmiye ve saltanat çevresinden izin alması kolay olmuştur. Bundan sonra şahsiyetini gizlemiş ve derin bir tecrübe yaşamıştır. 11 yıl sonra tekrar zuhur ettiğinde yeni bir Gazali olarak ikinci doğuşunu yaşamıştır. 

* Gazali'nin Batiniliğe veya Haşhaşilere getirmiş olduğu en temel itiraz onların dailer vasıtasıyla gizli bilgiye ve gizli imama çağırmalarıdır. Bu bir kandırmacadır ve gizli imam falan yoktur. Ne On İkinci İmamların Muhammed Hasan Askerisi gerçek bir şahsiyettir ne de Haşhaşilerin çağırmış oldukları gizli imamlar gerçek şahsiyettir. Gazali gizli değil açık ve yegâne masum imamın Hazret-i Peygamber olduğunu söylemiştir. 

* Huccetü'l İslam İmam Gazali gibiler hem İslam'ın canlı bürhanı hem de nübüvvetin şahitleri arasındadırlar. Nitekim Hindistanlı allame Eşref Ali Tehanevi, bir oryantalistin İmam Gazali ile alakalı şöyle bir ifadesini nakleder: "İslam ümmeti içinde Gazali gibi bir âlimin olması bana göre İslam'ın semavi bir din oluşunun delilidir. ( Keşmiri, Feyzü'l-Bâri 1, 14, Hüküm Dergisi Nisan 2014/ Ulemanın Nesebi Ve Oryantalizm, Recep Yıldız).

* Gazali felsefeye karşı çıkmakla birlikte felsefeye pencere açmıştır. Ya da felsefenin bütün kollarını reddetmemiştir. Felsefe ile tefekkürün kaynaştığı bir alan vardır. Felsefe sistematik düşüncedir ve Gazali bu düşüncede Allah ve mead konusunda filozofların vahyi göz ardı etmelerine karşı çıkar.

* Bilindiği gibi İmam Gazali bazı kitaplarını Kudüs-Şam hattında yani İsra ve Miraç beldelerinde kaleme almıştır. Bunlardan birisi muhalled eseri İhya-u Ulumiddin'dir. Gazali eserlerinin özünü Kudüs'te ve Şam'da kaleme almıştır. Gazali'yi Gazali yapan 11 yıllık mahrem iç yolculuk dönemidir. Bu manevi seyr-i süluğunu da Şam-Kudüs ikliminde ve ekseninde tamamlamıştır. Böylece Gazali bu bölgede küllerinden manevi olarak yeniden doğmuştur.

* İmam Gazali doğrudan cihattan bahsetmese bile konum ve duruş itibarıyla cihattan bahsetmiştir. Ruhları tezkiye ederek cihada hazırlamıştır. 

* Huccetü'l İslam İmam Gazali de onun(İmam Kuşeyri) yolunu takip etmiştir. El Maksad el Esna fi Şerhi Esmaüillihi'l Hüsna kitabında İmam Kuşeyri'yi izlemiş ve esma meselesini tahkik etmiştir. İmam Kuşeyri kâinatı esma üzerinden okuyarak Mutezile'yi dolaylı olarak reddetmiş ve sıfatlar ve esmanın reddedilmesiyle birlikte kâinatın gerçek bir okumadan mahrum kalacağına işaret etmiştir. Marifetullah'ın ön önemli basamaklarından birisi de esma ile kâinatı karşılaştırmak ve ayine üzerinden veya eser üzerinden müessire ulaşmaktır. Ünlü Arap pozitivisti Zeki Necip Mahmut, Gazali'nin El Maksad el Esna fi Şerhi Esmaüillihi'l Hüsna kitabını okuyunca çarpılmış ve kendisini tashih etmiştir. Marifetullahın en mühim kapısı esma eşliğinde kâinatı okumaktır. Bu yapıldığında şu ayetin mefhumuna ulaşılacaktır:

سَنُرِيهِمْ آيَاتِنَا فِي الْآفَاقِ وَفِي أَنفُسِهِمْ حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُ الْحَقُّ أَوَلَمْ يَكْفِ بِرَبِّكَ أَنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ

"Onlara, ufuklarda ve kendi nefislerinde ayetlerimizi göstereceğiz ki böylece onun hak olduğu kendilerine açıkça belli olsun. Rabbinin her şeye şahit olması yetmez mi?" (Fussilet; 53)

* İmamı Gazali'nin son dönemlerinde durulduğunu hatta kelam metodundan dolayı tövbe ettiğini düşünürler. Eş'ari hakkında tasavvur ettikleri gibi.

* İmam-ı Gazali'nin yüzüğüne Altıncı Surenin( En'am Suresi) 116'ıncı ayetini kazıttığı rivayet edilir:

وَإِن تُطِعْ أَكْثَرَ مَن فِي الأَرْضِ يُضِلُّوكَ عَن سَبِيلِ اللّهِ

" Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar."

* İranlı yazar Abdulhüseyin Zerrinkup, Gazali ile alakalı biyografik eserinin başlığını 'Medreseden Kaçış' olarak seçmiştir. Manidardır. Gazali'nin halet-i ruhiyesi Mevlana'da da vardır. Gazali medreseden kaçmış lakin İhya adlı eserini medrese ile tasavvufun ortak meyvesi olarak kaleme almıştır. İhya'da zahir ile batın fıkhını mezcetmiştir. Günümüzde kimileri Haçlılar öncesinde Müslümanları ikaz ve gayrete getirmediği için Gazali'yi paylar! Bu sadece bir algı meselesidir. Kimileri onu kitaplarında cihat bahsi yazmadığı için paylasa da, bugün Filistinliler İsrail'e karşı mücadelelerinde ilmi cihatlarını Gazali üzerinden yürütmektedirler. Kaldı ki yazdığı mücahade bahisleri cihadın içkin bir şubesidir. Mücahidi olgunlaştıran onu mücahit seviyesine çıkartan değerleri kazandıran iç cihattır.

* Hayatta amacını unutmuş veya amacı olmayanlar için akıl bir amaç mertebesine yükselir. Araç olmaktan çıkar. Aklı esas alan ya da hedef yapan son Arap pozitivistlerinden Zeki Necip Mahmut, birinci Gazali'ye bakarak yolunu doğrultmuştur.

* İslam tarihinde ulema kaynaklı olarak "çöküş yasalarını" kaleme alanlar olmuştur. Bunların en barizlerinden birisi Gazali'nin İhya kitabıdır.

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Allah'a ve Resûlü'ne iman edin. Sizi, üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı şeylerden harcayın. Sizden iman edip de (Allah rızası için) harcayan kimselere büyük mükâfat vardır.

Hadid, 7

GÜNÜN HADİSİ

İnsanların en fenası, birine ayrı, diğerine de ayrı görünen iki yüzlü insanlardır.

Seçme Hadisler, syf. 101

TARİHTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI