BÃœYÃœK GÃœNAHLAR-7

112. KEBİRE: Yıldızların tesirine inanmak. Yağmur yağdıktan sonra, falanca yıldızın doğmasından yağmur yağdı, demek ve bunun tesirine inanmak. Buhârî ile Müslim şöyle rivâyet etmişlerdir: “Peygamber (s.a.v) bir gece yağmurun ardından


Muhammed Emin Er

.

2020-07-08 09:20:32

112. KEBİRE: Yıldızların tesirine inanmak.

Yağmur yağdıktan sonra, falanca yıldızın doğmasından yağmur yağdı, demek ve bunun tesirine inanmak. Buhârî ile Müslim şöyle rivâyet etmişlerdir: "Peygamber (s.a.v) bir gece yağmurun ardından: Biliyor musunuz, Rabbiniz ne dedi? Onlar da, Allah ve Resûlü daha iyi bilir, dediler. O da: Kullarımdan bazıları mü'min, bazıları da kafir oldular; Allah'ın lütf-u keremi ile yağmur yağdı diyenler mü'min oldu, yıldızı inkâr etti; falanca yıldızın sayesinde yağmur yağdı diyenler ise, beni inkâr etti, yıldıza inandı, dedi." İbn Hacer, bunun büyük günah sayılması birçok yerde geçmiştir; bu doğru değildir. Zira buna inanan kafirdir, demiştir.

113-114-115. KEBİRE: Musibet anında yanağı tırmalamak, yakayı yırtmak, ölüm ve benzeri şeyleri istemek.

Peygamber (s.a.v): "Yanaklarını tokatlayıp, yırtanlar ve cahiliye insanları gibi bağırıp çağıranlar bizden değildir," demiştir. Hadisi Buhârî ile Müslim rivâyet etmiştir. İbn Mâce ile İbn Hibbân da şöyle rivâyet etmişlerdir: "Resûlullah (s.a.v) yüzlerini tırmalayanlara, yakalarını yırtanlara, ölüm ve helâk davet edenlere lânet etti."

116-117. KEBİRE: Ölüye ağlamak ve ağlayanı dinlemek.

Ebû Dâvûd ve diğerleri, Ebû Sâid el-Hudrî'den (r.a): "Resûlullah (s.a.v) ölünün arkasından ağlayan kadına ve onu dinleyene lânet etti." Müslim hadisi de şöyledir: "İnsanlar arasında iki şey vardır ki onlar küfürdür: Soya dil uzatmak ve ölüye ağlamak." Taberânî tarafından rivâyet edilen bir hadis-i şerif ise şöyle beyan etmektedir: "Bu ağıtçı kadınlar, kıyâmet gününde cehennemde iki saf edilirler; biri sağda, diğeri solda olarak, köpeğin uluması gibi cehennemdekilere ağlarlar."

118. KEBİRE: Musibet anında saçı traş etmek yahut yolmak.

Buhârî ile Müslim"Resûlullah (s.a.v) yükses sesle ağlayan, elbisesini yırtan ve saçını tıraş eden kadına lânet etti," demişlerdir. Ebû Dâvûd'un rivâyet ettiği bir hadis şöyledir: "Biat eden kadınlardan biri şöyle aktarmıştır: Resûlullah (s.a.v), ölünün ardından yüzümüzü tırmalamayacağımız, ölüm feryâdı etmeyeceğimiz, yakamızı yırtmayacağımız ve saçımızı yolmayacağımız hususunda bizden biat aldı…"

119. KEBİRE: Ölünün kemiğini kırmak.

Peygamber (s.a.v): "Ölünün kemiğini kırmak, sağken kemiğini kırmak gibidir," demiştir. Hadisi Ebû Dâvûd, İbn Mâce ve İbn Hibbân rivâyet etmişlerdir.

120. KEBİRE: Kabirlerin üzerine oturmak.

Peygamber (s.a.v): "Bir kimsenin ateşin üzerine oturup da elbisesini yakarak derisine sirâyet etmesi, kabrin üzerine oturmasından daha iyidir," demiştir. Hadisi, Müslim ve diğerleri rivâyet etmiştir. İbn Mâce'nin, sağlam bir senedle rivâyet ettiği hadis ise şöyledir: "Kor yahut kılıç üzerinde yürümek veyahut ayakkabımın altını ayağımın derisi ile kaplamak, benim için kabir üzerinde yürümekten daha iyidir."

121-122. KEBİRE: Fitne zamanında kadınların süslenerek sokağa çıkmaları, erkeklerin de onlara takılması ve kadınların bu halde kabirleri ziyaret etmeleri.

Zararlı olduğu takdirde kabirlerin üzerine mescid yapılması, meselâ mezarlığın vakıf malı olması gibi. İbn Abbâs (r.a) şöyle rivâyet etmiştir: "Resûlullah (s.a.v) kabirleri ziyaret eden kadınlara ve üzerlerine mescid yapanlara, kandil asanlara lânet etti." Hadisi, Ebû Dâvûd ile Tirmizî rivâyet etmiştir. Tirmizî hasen olduğunu söylemiştir. Ayrıca Nesâî ile İbn Hibbân da rivâyet etmişlerdir.

123. KEBİRE: Kadınların çirkin bir vaziyette cenazeyi teşyî etmeleri.

Peygamber (s.a.v): "Fatıma, seni evinden ne çıkardı? dedi. O da, ya Resûlallah, şu ölünün ailesi çıkardı; onlara acıdım, (yahut) onları taziye ettim, dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v): Belki de sen onlarla beraber Kuda mezarlığına kadar gittin, dedi. O da, haşa, o hususta dediklerini biliyorum, dedi. O da: Eğer onlarla beraber Kuda'ya kadar gitse idin… dedi ve ağır tehditte bulundu." Hadisi, Ebû Dâvûd rivâyet etmiştir. Nesâî rivâyeti de şöyledir: "Eğer onlarla beraber gitse idin, babanın dedesi görünceye kadar cenneti göremezdin!"

124-125. KEBÄ°RE: Efsun yapmak veya boncuk asmak.

Eğer bunların, zararları ondan uzaklaştıracağına inanıyorsa yahut efsun yabancı bir dille olur, manasını da bilmezse bu hüküm geçerlidir. Çünkü bazı âlimlerin dediği üzere, sihrin, açık küfür olma ihtimâli vardır. Bu hususta vârid olan nassların zâhiri, bunun mutlak yasak olduğunu göstermektedir. İbn Mes'ud (r.a), "Resûlullah (s.a.v) den, efsun, boncuk ve şirincelik (tivele) şirktir, dediğini işittim," demiştir. "Ey İbn Mes'ud, tılsımı, boncuğu biliyoruz da, şirincelik dediğin nedir?" dediklerinde, "o da kadınların, kocalarına hoş görünmek için yaptığı bir şeydir," demiştir. İmam Ahmed'in ve diğerlerinin rivâyeti şöyledir: "Kim boncuk asarsa, Allah onu muradına nâil etmesin." İbn Hacer, Hattâbî'nin, "Efsunun manası anlaşılır ve içinde Allah'ın adı bulunursa, müstehaptır, bereketi umulur," dediğini nakletmiştir.

126. KEBİRE: Allah'ın huzuruna çıkmak istememek;

Bu da ister Allah'ın rahmetinden ümit kesmekten kaynaklansın, isterse Allah hakkında kötü zan beslemekten kaynaklansın, farketmez. Peygamber (s.a.v): "Kim Allah Teâlâ'ya kavuşmak isterse, Allah da ona kavuşmak ister. Kim de Allah'a kavuşmak istemezse, Allah da ona kavuşmak istemez," demiştir. Hadisi, Buhârî ile Müslim, Hz. Aişe'den (r.a) rivâyet etmişlerdir. Namazla ilgili bölümde geçen büyük günahlar burada bitti. Bunu zekâtla ilgili bölümde geçen büyük günahlar tâkip edecektir.

 

III. Zekâtla ilgili bölümde geçen büyük günahlar 127. KEBİRE: Zekâtı vermemek.

Allah Teâlâ: "Zekât vermeyen o müşriklere yazıklar olsun!" (Fussilet Sûresi, 6-7) buyurmuştur. Onlara müşrik adını vermiştir. Bir âyette de: "Allah'ın lütf-u kereminden kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunu kendileri için hayırlı sanmasınlar; bilakis cimrilik ettikleri o şeyler, kıyâmet gününde boyunlarına dolanacaktır." (Âl-i İmrân Sûresi, 180) buyurulmuştur. Zekât vermeyenler hakkında bir başka âyette de Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: "O gün o mallar cehennem ateşinde kızdırılacak; onunla alınları, yanları ve sırtları dağlanacak; işte kendiniz için biriktirdiğiniz. Biriktirdiğinizin vebâlini tadın, denecek!" (Tevbe Sûresi; 35).

128. KEBİRE: Farz olan zekâtı, meşrû bir mâzeret olmadıkça geciktirmek.

İmam Ahmed, İbn Huzeyme, İbn Hibbân ve Ebû Ya'lâ, İbn Mes'ud'dan (r.a) şöyle dediğini rivâyet etmişlerdir: Zekâtı geciktirip oyalayan, Hz. Peygamber'in (s.a.v) dili ile mel'unlar arasındadır.

129. KEBİRE: Alacaklının, borçlusunun darda olduğunu bildiği halde onu takip ederek yahut hapse attırarak sıkıştırması.

Çünkü bunda borçluyu aşırı şekilde zorlamak vardır. Bir hadiste Resûlullah (s.a.v), "Kim borçlusuna süre tanır yahut borcunun tamamını veya bir kısmını düşürürse, Allah da onu cehennem ateşinden korur," demiştir. Yani bunu yapmayanı da korumaz, demektir. Hadisi, İmam Ahmed, sahih bir senedle İbn Abbâs'dan (r.a) rivâyet etmiştir.

130. KEBİRE: Topladığı zekata hâinlik etmek.

Peygamber (s.a.v), "Kimi bir iş üzerinde çalıştırırız da o da bizden bir iğne veya daha azını saklarsa, kıyâmet gününde onu getirir, dedi. Bunun üzerine bir Ensârî, Ya Resûlallah, bana verdiğin görevi geri al, dedi. O da; Neyin var? deyince, Ensârî: Böyle böyle dediğini işittim, dedi. Efendimiz: Onu tekrar ediyor ve diyorum ki, kime bir iş verirsek, topladığının azını da çoğunu da getirsin; ona maaş olarak verileni alsın, verilmeyeni almasın." Hadisi, Müslim ve diğerleri rivâyet etmiştir.

131. KEBİRE: Haksız yere vergi toplamak ya da kâtiplik vesâire gibi vergi ile ilgili bir bölümde çalışmak.

Bu, insanlardan haksız yere mal almak, hakkı olmayanlara dağıtmaktır. Bu hal,: "Ancak insanlara zulmedenlerin ve yeryüzünde haksız yere tecâvüzde bulunanların aleyhlerine yol vardır," (Şûrâ Sûresi; 42) âyetinin kapsamına girer. Hz. Peygamber (s.a.v) de: "Vergi toplayan cennete girmez," demiştir. Hadisi, Ebû Dâvûd, İbn Huzeyme ve Hâkim rivâyet etmişlerdir.

132. KEBİRE: Malı veya kazancı ile zengin olanın tamahkârlık ederek yahut malını çoğaltmak için sadaka istemesi.

Peygamber (s.a.v): "Kim ihtiyacı olmadığı halde dilencilik ederse, ateş koru yemiş gibi olur," buyurmuştur. Hadisi, Taberânî ve diğerleri sağlam bir senedle rivâyet etmişlerdir.

133. KEBİRE: Yüzsüzlük ederek ve karşı tarafı aşırı şekilde rahatsız ederek bir şey istemek.

Ama insan darda kalır yahut istediği kimse zâlim olur da başka türlü vermezse hüküm değişir; o zaman ısrarla istemek haram olmaz; yoksa haram olur. Peygamber (s.a.v): "Allah ısrarla isteyenden nefret eder," demiştir. Hadisi, İbn Mâce ile Ebû Nuaym, Ebû Hureyre'den (r.a) rivâyet etmişlerdir.

134. KEBİRE: İnsanın, gücü yettiği ve bir mazereti de olmadığı halde darda kalan akrabasına yardım etmemesi.

Peygamber (s.a.v): "Bir akraba, akrabasına gelir de bir şey isterse, o da elinde olduğu halde cimrilik eder vermezse, cehennemden "şuca" diye bilinen bir yılan çıkar; boynuna dolanır ve onu sömürür." Hadisi, Taberânî rivâyet etmiştir.

135. KEBİRE: Verdiği sadakayı başa kakmak.

Allah Teâlâ, "Ey iman edenler, verdiğiniz sadakaları, malını halka gösteriş için veren, Allah Teâlâ'ya ve ahiret gününe iman etmeyenler gibi başa kakarak, eziyet ederek boşa çıkarmayın. Onların sadakası düz bir kaya üzerindeki toprağa benzer…" (Bakara Sûresi, 264) buyurmuştur.

136. KEBİRE: Muhtaç olana ve darda kalana yanında fazla su olduğu halde su vermemek.

Peygamber (s.a.v): "Allah kıyâmet gününde şu üç kimse ile konuşmaz, onların yüzlerine de bakmaz, onları aklamaz da: Bunlardan biri çölde fazla suyu olup da yol arkadaşına vermeyendir." buyurmuştur. Hadisi Buhârî, Müslim ve diğerleri Ebû Hureyre'den (r.a) rivâyet etmişlerdir.

137. KEBİRE: İnsanların nimetine karşı nankörlük etmek

Bu, Allah'ın nimetine karşı nankörlüğe götürür. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Kime bir ikrâmda bulunulursa imkânı varsa, karşılığını versin. Eğer imkân bulamazsa, onu methetsin. Zira metheden teşekkür etmiş olur. Nimeti saklayan da nankörlük etmiş olur." Hadisi, Tirmizî rivâyet etmiştir.

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir.

Cum'a, 8

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Kur'an'ı cebren (açıktan) okuyan, sadakayı açıktan veren gibidir. Kur'an'ı gizlice okuyan, sadakayı gizlice veren gibidir."

Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 20, 2920; Ebu Davud, Salat 315, 1333; Nesai, Zekat 68

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Prut Barış Antlaşması (Osmanlı-Rusya) 22 Temmuz 1711 *İkinci Meşrutiyet'in ilanı 23 Temmuz 1908

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI