HZ. MUSA’NIN (A.S) KUR’AN’DAKİ MEŞHUR DUASI
Bu makale biraz özeldir. Erbabına hastır. “Tam bana göre” diyenlere mahsustur. Bir küçük duada meğer neler saklıymış neler! Şimdi gelin, uzun demeden o saklı mücevherleri, bulmaya, anlamaya ve okyanustan çıkarmaya çalışalım.
Bu makale biraz özeldir. Erbabına hastır. "Tam bana göre" diyenlere mahsustur.
Bir küçük duada meğer neler saklıymış neler! Şimdi gelin, uzun demeden o saklı mücevherleri, bulmaya, anlamaya ve okyanustan çıkarmaya çalışalım.
Bir gün Musa (as) Allah'a yalvardı ve:
قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي "Ya Rabbi!. Göğsümü genişlet. (Gönlüme ferahlık ver.)dedi."[1]
"Göğsümü genişlet" dedi, ama ne ile genişletileceğini söylemedi. Bunun için müfessirler bazı ihtimaller üzerinde durmuşlardır. Bu müfessirlerden birisi de işarî tefsiri üzerinde çalışma yaptığım Âlûsî'dir.
Âlûsî, göğsün ne ile genişletilmesi gerektiğine geçmeden önce Allah Teâlâ'nın Kur'an'da kullandığı "Nûr" kelimesine dikkat çeker ve bununla on şeye işaret edildiğini söyler. Bundan sonra da ayetteki kapalı kısmı açıklamaya çalışır. Biz bu yorumu güzel bulduğumuz için sizlerle paylaşmak istedik.
Âlûsî'ye göre Allah Teâlâ'nın Kur'an'da nur ile tanımladığı on şey şunlardır:
1. Nur, Allah Teâlâ'nın bizzat kendisidir. Allah Teâlâ kendisi hakkında (اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ )"Allah, göklerin ve yerin nûrudur." (Nûr, 24/35) der.
2. Nur, Resul'dür (sav). ( قَدْ جَاءَكُمْ مِنْ اللَّهِ نُورٌ وَكِتَابٌ ) "Allah'tan size bir nur ve bir kitap gelmiştir." (Mâide, 5/15).
3. Nur, kitaptır. ( وَاتَّبَعُوا النُّورَ الَّذِي أُنزِلَ مَعَهُ ) "Onlar ki ,beraberinde indirilen nura (kitaba) tâbi oldular." (A'raf, 7/157).
4. Nur, imandır, ( يُرِيدُونَ أَنْ يُطْفِئُوا نُورَ اللَّهِ ) "Onlar, ağızlarıyla Allah'ın nurunu (yani Allah'a iman nurunu) söndürmek isterler." (Tevbe, 9/32).
5. Nur, Allah Teâlâ'nın adaletidir.( وَأَشْرَقَتْ الْأَرْضُ بِنُورِ رَبِّهَا )"Yer Rabbinin nûruyla (adaletiyle) aydınlandı." (Zümer, 39/69).
6. Nur, aydır. ( وَجَعَلَ الْقَمَرَ فِيهِنَّ نُورًا ) "Ve ayı, bunların içinde bir nur yaptı." (Nuh, 71/16).
7. Nur, gündüzdür. ( وَجَعَلَ الظُّلُمَاتِ وَالنُّورَ ) "Karanlıkları ve nuru (gündüzü) yarattı." (En'am, 6/1).
8. Nur, beyyinattır, delillerdir. ( أَنزَلْنَا التَّوْرَاةَ فِيهَا هُدًى وَنُورٌ ) "Gerçekten Tevrat'ı da biz indirdik. Onda yol gösterme ve nur vardır." (Mâide, 5/44).
9. Nur, peygamberlerdir (as). ( نُورٌ عَلَى نُورٍ ) "Nur üstüne nurdur, onlar." (Nûr, 24/35).
10. Nur, marifettir: (Tanıma, bilme). ( مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ ) "Onun nuru,(marifeti) içinde lamba bulunan bir kandile benzer." (Nûr, 24/35).
Mûsa (as) sanki bu on maddede zikredilen nuru dikkate alarak şöyle yalvarmak istemiştir:
Birinci olarak: Ya Rabbi! Seni tanımanın nuruyla göğsümü genişlet.
İkinci olarak: Ya Rabbi! Peygamberlerin ahlakıyla ahlaklanmak suretiyle göğsümü genişlet.
Üçüncü olarak: Ya Rabbi! Vahyine tabi olmak, emir ve yasaklarına dikkat etmek, emirlerine uymak, yasaklarından uzak durmakla göğsümü genişlet.
Dördüncü olarak: Ya Rabbi! İman esaslarına kesinlikle inanmanın nuruyla göğsümü genişlet.
Beşinci olarak: Ya Rabbi! Senin hükmündeki adaletinin sırlarını anlamakla göğsümü genişlet.
Altıncı olarak: Ya Rabbi! İbrahim (as) in yaptığı gibi senin güneşinin ve ayının nurundan Celal-i İzzetinin nurlarına intikal ile göğsümü genişlet.
Yedinci olarak: Ya Rabbi! Senin gündüzünün ve gecenin mütalaasından lütfunun gündüzünü ve kahrının gecesini mütalaa ile göğsümü genişlet.
Sekizinci olarak: Ya Rabbi! Senin yarattığın yerde ve göklerde ayetlerinin toplandığı yerleri ve izahlarının düğümlendiği noktaları bilmekle göğsümü genişlet.
Dokuzuncu olarak: Ya Rabbi! Geçmiş peygamberlerin doğru halefi olmada ve âlemlerin Rabbinin hükmüne boyun eğmede beni peygamberlere benzet. Onlara benzeme hususunda göğsümü genişlet.
Onuncu olarak: Ya Rabbi! İman lambasını içimde yak. İçinde ışık bulunan kandil gibi göğsümü ışıklandır, gönlümü ferahlandır.
İşte Allah'a imandan ve sevdalanmaktan kaynaklanan bu ruhanî nur, gökteki cismanî güneşten birkaç defa daha üstündür.
Birincisi: Gökteki cismanî güneşi bulutlar örtebilir. Ama marifet güneşini yedi gök de perdeleyemez. ( إِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ) "Güzel ve temiz sözler, (dualar ok gibi gökleri deler,) O'na yükselir." (Fâtır, 35/10).
İkincisi: Güneş, geceleyin kaybolur, marifet güneşi gece de kaybolmaz.
( إِنَّ نَاشِئَةَ اللَّيْلِ هِيَ أَشَدُّ وَطْئًا وَأَقْوَمُ قِيلًا ) "Gerçekten gece kalkıp ibadet etmek daha tesirlidir ve geceleyin söz (dua etmek ve Kur'an okumak) daha etkilidir." (Müzemmil, 73/6).
Üçüncüsü: Güneş fânidir, fena bulur. ( إِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ ) "Güneş dürülüp ışığı söndüğü zaman" (Tekvir, 81/1). Marifet güneşi fani değildir. Fena bulmaz. Aslı sabittir, dalları semadadır. ( سَلَامٌ قَوْلًا مِنْ رَبٍّ رَحِيمٍ ) Rabb-i Rahîminden onlara sözle selam vardır." (Yâsin, 36/58).
Dördüncüsü: Güneş, ay tam karşısına gelince tutulur. Ama marifet güneşi, tutulmaz. Tam tersi marifet güneşi, ay karşısına gelmeyince tutulur, ışık vermez. Marifet güneşi (اشهد ان لااله الله ) dır, ay da ( اشهد ان محمدا رسول الله )dır. Bir insan, şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, dese, şehadet ederim ki Muhammed onun rasülüdür, demese işte o zaman marifet güneşi tutulur.. Bu iman ve şehadetten nur gelmez, herkes karanlıkta kalır. Hz. Muhammed'e (sav) imanı ve itaati olmayan, Allah'a iman ve itaat etmiş olmaz.
Beşincisi: Güneş yüzü siyahlandırır, marifet güneşi ise yüzleri aydınlatır. ( يَوْمَ تَبْيَضُّ وُجُوهٌ ) "Gün gelecek, bir takım yüzler ağaracak." (Âl-i İmran, 3/106).
Altıncısı: Güneş baş ağrısı yapar, marifet güneşi insanı yükseltir. (Ağrıları giderir)
Yedincisi: Güneş yakar, marifet güneşi insanın yanmasına engel olur. Mümin Sırat Köprüsünden geçerken Cehennem şöyle bağırır:(جز يا مؤمن فقد اطفأ نورك لهبي ) "Çabuk geç ey mümin, nûrun ateşimi söndürdü"[2]
Sekizincisi: Güneşin menfaati sadece bu dünyadadır. Marifet güneşinin menfaati iki dünyaya da şâmildir. ( فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيَاةً طَيِّبَةً وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَجْرَهُمْ بِأَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ) "Onu (marifet güneşiyle aydınlanmış Allah dostunu biz) dünyada hoş bir hayatla yaşatırız. Ahirette ise onları, işledikleri en güzel işleri esas alarak ödüllendireceğiz." ( Nahl, 16/97).
Dokuzuncusu: Güneş, şekil itibariyle yukarıya, mana itibariyle de aşağıya aittir. İlahî marifetler ise bunun aksinedir. Hep aşağıya bakar, aşağıya akar.
Onuncusu: Güneş, hem dost, hem de düşmanın üzerine düşer, ışık verir. Marifet güneşi ise sadece velilere, Allah'a dost olanlara ışık verir. Allah'a imanı olmayan marifet güneşinden, yani Allah'ı tanımanın nurundan istifade edemez.
Onbirincisi: Güneş, halkın ahvalini tanıtır, kalbi halka kavuşturur. Marifet güneşi ise kalbi Hâlık'a (Yaratıcı'ya) kavuşturur.
Rûhaniyet mertebelerinin ilki olan kalbin genişlemesi, cismaniyet mertebelerinin en şereflisi olunca, Mûsa (a.s.) ( رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي) "Ya Rabbi! Göğsümü genişlet" (Tâ-hâ, 20/25) diyerek onu istemeye başladı.
GÖĞSÜN GENİŞLEMESİNİN ALAMETİ NEDİR?
Göğsün genişlemesinin ve oraya ilahi nurun girmesinin alameti, aldanma yurdu olan dünyadan kaçıp, ebediyyet yurdu olan ahirete yönelmektir.[3]
AYNI MANAYA GELEN FARKLI KELİMELER
Sadr (göğüs), kalp, fuad ve lübb.. Bu kelimeler çoğu kere hep aynı manaya geldiği bilinir. Âlûsî, işaret erbabının bunlar arasında fark olduğunu söylediklerini ifade etmekte ve şu açıklamayı getirmektedir:
Sadr (göğüs), İslâm'ın karargahıdır. ( أَفَمَنْ شَرَحَ اللَّهُ صَدْرَهُ لِلْإِسْلَامِ فَهُوَ عَلَى نُورٍ مِنْ رَبِّهِ ) "Allah'ın göğsünü İslâm'a açtığı kimse, Rabbinden bir nur üzerinde değil midir?" (Zümer, 39/22)
Kalp, imanın karargahıdır. ( حَبَّبَ إِلَيْكُمْ الْإِيمَانَ وَزَيَّنَهُ فِي قُلُوبِكُمْ ) "Allah size imanı sevdirdi ve onu sizin kalplerinizde süsledi." (Hucurat, 49/7) ( أُوْلَئِكَ كَتَبَ فِي قُلُوبِهِمْ الْإِيمَانَ) "Allah onların kalblerine imanı yazmıştır." (Mücadele, 58/22)
Fuad, müşahedenin, (görmenin ve gözlemlemenin) karargahıdır. ( مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَى ) "Gönül gördüğünde yanılmadı, gerçeği gördü." (Necm, 53/11)
Lübb, tevhit makamıdır. (إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ ) "Doğrusu ancak sağduyu sahipleri öğüt alır." (Zümer, 39/9) Yani onlar, mecazi varlık kışrından çıktılar, hakiki varlığın lübbüyle (özüyle ) kaldılar.
Mûsa (a.s.) kalbin değil de sadece göğsün genişlemesini istedi? Çünkü göğsün genişlemesi kalbin inşirahını gerektirir, ama aksi böyle değildir. Yine göğsün genişlemesi, kalbin genişlemesi için bir mukaddimedir.
Mevlâ (cc), onun mukaddimeye tâlip olduğunu bilince, neticeyi vermemesi O'nun keremine yakışmaz. Keza Mûsa (as), istemede edebi gözetmiş, en aşağı olanı istemekle yetinmiştir. Dolayısıyla maksudu kendisine verilmiş. ( قَدْ أُوتِيتَ سُؤْلَكَ يَامُوسَى ) "İstediğin sana verildi ey Mûsa! (Tâ-hâ, 20/36) denilmiştir.
Rü'yet talebinde (Allah'ı görme isteğinde) ileri gidince, kendisine (لَنْ تَرَانِي ) "Asla beni göremezsin." (A'raf, 7/143). Denilmiştir.[4]
Mûsa'nın (a.s.) Aziz ve Celil olan Rabbisine "Rabbim! Göğsümü genişlet" demesi ile Rabbin Habibi'ne (sav): ( أَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ ) "Biz, senin göğsüne inşirah (ferahlık) vermedik mi?" (İnşirah, 94/1). sözü arasındaki fark saklanamayacak derecede açıktır. Burada Kelîm (as) müriddir, yani isteyendir. Habib (sav) ise muraddır, yani istenen. Fark sabah gibi açıktır.
Bu fark gittikçe artıyor. Mûsa (as) ilahî huzurda nefsi için talepte bulunurken, bizim Peygamberimiz (sav) o huzurda kendisine: ( السلام عليك ايها النبي ) "Selam olsun sana ey Peygamber!" deniliyor. O da, ümmetini düşünerek: (السلام علينا وعلي عباد الله الصالحين ) "Selam hem bize hem de Allah'ın Sâlih kullarına olsun." demektedir.[5]
İşte biz bütün peygamberlere iman etmiş olan müminler, aynı zamanda böyle kadri yüce bir Peygamberin ümmetiyiz. Bu lütfa ve bu nimete layık olmanın şükrünü eda etmekle yükümlü tutulmuşuz. Sonsuz hamdolsun Âlemlerin Rabbine… Sonsuz salât ve selam olsun Onun son Peygamberine ve bütün peygamberlerine… Sevgiler ve selamlar olsun o mübarek kafilenin izini sürenlere…
Ve:
Sonsuzluk Kervanı, peşinizde ben /Üç ayakla seken topal köpeğim!
Bastığınız yeri taş taş öpeyim, /Bir kırıntı yeter kereminizden!"[6]
Diyenlere, o kafileye ve o kafilenin re'sine ve reisine gönül verenlere selam olsun selam olsun selam olsun!
Dipnotlar
[1] Tâ-hâ, 20/25
[2] Âlûsî, XVI, 213
[3] Âlûsî, XVI, 213.
[4] Âlûsî, XVI, 213.
[5] Âlûsî, XVI, 213.
[6] Necip Fazıl Kısakürek
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
AFETLER VE KURTULMA YOLLARI
A-ZAHİRİ AFAT: -İflas. Müslümanların çoğu iflasla kuşatılmasının sebebi: bilgi azlı
TEŞRİK TEKBİRLERİ
Teşrik tekbirlerinin ve ihlas suresinin Arefe gününde 1000 defa okunmasının bazı hikmetleri:
İSTİKBAL İSLAM’INDIR-3
Bediüzzaman’ın Müdellel Ümidi: Bediüzzaman hazretleri, (31 Mart hadisesinden bir müddet son
İSTİKBAL İSLAM’INDIR-2
II. HZ. PEYGAMBERDEN GELEN BEŞARETLER Hayatı boyunca ümmetine karşı gösterdiği ilgi, şefkat
İSTİKBAL İSLAM’INDIR-1
Gelecekte İslamiyet’in hâkimiyetine işaret eden beşaretler: Kur'an-ı Kerim'in istikbalin hâ
ÖLENLER EŞİT DEĞİLDİRLER
İnsanların ölüme negatif düşüncelerle bakmalarındaki sıkıntılardan biri de şudur ki, onu
CENNET VE CEHENNEM SADECE MANEVİ DEĞİLDİR
Cennet ve Cehennem iki yurttur; birisi sevaba birisi azaba, birincisi muttakilere, ikincisi kâfirle
ACBU’Z ZENEB HADİSİ
Bir sorunun cevabı; “Müzedeki bir insanın iskeleti 2.000 senedir var olduğu söyleniyor. Halbu
NAMAZDA 17 SIRRI
İslam Literatüründe “el-Mabud” kelimesi hakiki mabud olan Allah’ın bir vasfıdır. Ebced d
İNSANLARIN AYIBINI GİZLEMEK
Kişi kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa, başkalarına da öyle davranmalıdır. Bu minva
CEHENNEM NEREDEDİR?
Soru: Cehennem Nerededir? Cevap: Cennet ise Kur’an-ı Kerim'de zikredildiği gibi yüksektedir ve
- RUM SURESİ ÖZELİNDE FITRAT DİNİ’NE BAKIŞ
- HADİSLER IŞIĞINDA KOMŞULUK İLİŞKİLERİ-2
- HADİSLER IŞIĞINDA KOMŞULUK İLİŞKİLERİ-1
- SAYGI GÖSTERGELERİ
- SAHÂBENİN ADALETİ VE ÂLİMLERİN BUNA DAİR AÇIKLAMALARI-2
- SAHÂBENİN ADALETİ VE ÂLİMLERİN BUNA DAİR AÇIKLAMALARI-1
- FİTNE HADİSLERİNE İTİRAZLAR
- NEDİR İTTİHAD-I İSLAM?
- BATI DÜNYASININ İHANET SENARYOLARI VE PİLTDOWN ADAMI
- HZ. MUAVİYE'NİN, OĞLU YEZİD'İ VELİAHD TAYİN ETMESİ
- KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-5
- HZ. MUÂVİYE RÂŞİD HALÎFELERDENDİR
- KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-4
- ABDULLAH BİN SEBE DİYE BİRİ YOK MUDUR?
- KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-3
- KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-2
- SORU SORMA AHLAKI
- İLİM ALINACAK ÂLİMİN ÖZELLİĞİ VE SEÇİMİ
- KUR’ÂN VE HADİS-İ ŞERİFLERDE MUTLU EVLİLİK PRENSİPLERİ-1
- HÜR MÜSLÜMAN HANIMIN VASIFLARI:
- İLMİ, SALİH VE EHLİYETLİ HOCALARDAN ALMANIN ZORUNLULUĞU
- İLİM TAHSİLİNDE ÂLİ HİMMET SAHİBİ OLMAK
- İLİM TAHSİLİNDE VE ÖĞRETİMİNDE İYİ NİYET
- HAKKA TALİP OLANLARA ÖNEMLİ TAVSİYELER
- İSLÂM, BİLİME DÜŞMAN MIDIR?
- İLİM TALEBESİNİN İHTİYAÇ DUYACAĞI MEZİYETLERİN ÖZETİ
- İLMİN KADRİNİ BİLMEK
- PEYGAMBERLERİN MASÛM OLUŞU
- BİR MEDRESE PROGRAMI ÖRNEĞİ
"Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
Ahkaf,13
GÜNÜN HADİSİ
Herhangi bir kişi, mükemmel bir abdest alıp da namaz kılarsa, o namazla gelecek namaz arasında işlediği bütün günahları bağışlanır.
Buhari
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
*Fazıl Mustafa Paşa'nın Belgrad'ı Fethi(9 Ekim 1960) *HAZRETİ HÜSEYİN (r.a.) Şehid Edildi-Kerbela Vak'ası(10 Ekim 680) *Ömer Nasuhi Bilmen Vefat Etti(12 Ekim 1971) *Ankara Başkent Oldu(13 Ekim 1923)
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...