ASR-I SAADET HATIRALARI-70

O fukara muhacirler için ki yurtlarından ve mallarından çıkarıldılar, Allah’dan bir fadıl ve rıdvan ararlar ve Allaha ve Resulüne hizmet ederler, ta onlardır işte sadık olanlar.


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2020-05-27 12:45:56

İMAM MUHAMMED BAKIR'IN MÜTHİŞ SÖZÜ

لِلْفُقَرَاء الْمُهَاجِرِينَ الَّذِينَ أُخْرِجُوا مِن دِيارِهِمْ وَأَمْوَالِهِمْ يَبْتَغُونَ فَضْلاً مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَاناً وَيَنصُرُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ أُوْلَئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ {*} وَالَّذِينَ تَبَوَّؤُوا الدَّارَ وَالْإِيمَانَ مِن قَبْلِهِمْ يُحِبُّونَ مَنْ هَاجَرَ إِلَيْهِمْ وَلَا يَجِدُونَ فِي صُدُورِهِمْ حَاجَةً مِّمَّا أُوتُوا وَيُؤْثِرُونَ عَلَى أَنفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌ وَمَن يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ {*} وَالَّذِينَ جَاؤُوا مِن بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِإِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالْإِيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَا غِلّاً لِّلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا إِنَّكَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ

"O fukara muhacirler için ki yurtlarından ve mallarından çıkarıldılar, Allah'dan bir fadıl ve rıdvan ararlar ve Allaha ve Resulüne hizmet ederler, ta onlardır işte sadık olanlar.

Ve şunlar ki onlardan önce yurdu hazırlayıp imana sahib oldular, kendilerine hicret edenlere muhabbet beslerler ve onlara verilenden nefislerinde bir kaygı duymazlar, kendilerinde ihtiyaç bile olsa isar ile nefislerine tercih ederler, her kim de nefsinin hırsından korunursa, işte onlardır o felah bulanlar.

Ve şunlar ki arkalarından gelmişlerdir, Şöyle derler: "ya Rabbena, bizlere ve önden iman ile bizi geçmiş olan kardeşlerimize mağfiret buyur ve gönüllerimizde iman etmiş olanlara karşı kin tutturma ya Rabbena, şüphe yok ki sen Raufsun, Rahîmsin"(Haşir: 7-10)

Mevla Teala hazretleri bu ayet-i kerimede Rıza-i ilahiyi intizar eden üç kısım insan topluluğunu ifade buyuruyor;

1-Muhacirler

2-Ensar

3-Arkalarından Kıyamete kadar gelen ve bu iki zikredilen topluluğu hayırla yâd eden ehl-i iman..

Beş yüz sahabeyle görüştüğü söylenen ve bir beldeye vardığında: "Beş yüz sahabi görmüş bir insan geliyor" denen, tâbiînin büyüklerinden ve İmam Ebû Yusuf'a, hatta İmam Ebû Hanife'ye Kûfe'de büyük tesiri olan Abdurrahman İbn Ebî Leylâ diyor ki: "Sen zinhar bu üç mertebeden hariç olmamaya çalış."

Rivayete göre Iraklılardan bir cemaat, İmam Zeynelabidin'in oğlu İmam Muhammed Bakır(Muhammed bin Ali bin Huseyn) hazretlerine geldiler. Ebu Bekir ve Ömer radıyallahu anhümaya, sonra da Osman radıyallahu anha dil uzattılar.

İmamla bu güruh arasında şöyle bir muhavere geçti;

- Siz Muhacirlerden misiniz?

- Hayır.

- Peki, onlardan evvel Medine'yi yurd ve iman edinen ensardan mısınız?

-Hayır.

- O halde bu iki fırkadan ayrıldınız. Ben şehadet ederim ki siz Cenab-ı Hakkın "Ve şunlar ki arkalarından gelmişlerdir, Şöyle derler: "ya Rabbena, bizlere ve önden iman ile bizi geçmiş olan kardeşlerimize mağfiret buyur ve gönüllerimizde iman etmiş olanlara karşı kin tutturma ya Rabbena, şüphe yok ki sen Raufsun, Rahîmsin" buyurduğu zümreden de hariçsiniz. Çünkü Allahu Teala onlardan evvel geçmiş olanlara sövmelerini değil, istiğfar etmelerini emretmiştir. Onlara sövenler nasıl onların tâbileri olabilirler? Defolun karşımdan. Allah size yapacağını yapmış."

PEYGAMBER EFENDİMİZİN TORUNLARINA DÜŞKÜNLÜĞÜ

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gün hutbe irad ediyordu. O esnada küçük torunları Hasan ve Hüseyin mescide girdiler. Sırtlarında kırmızı birer gömlek vardı. Yürüyorlar, sürçüyorlardı.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem derhal minberden inip kucakladı. Onları önüne koydu. Sonra buyurdu ki; Allah ne doğru söylemiştir;

إِنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌ

"Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır"(et-Teğabün:64/15) Yürürken ayakları sürçen şu küçükleri görünce dayanamadım. Nihayet sözümü kesip onları kaldırdım."

GÖZ YAŞARTAN FEDAKARLIK

Peygamber Efendimizin muhterem torunları(Sıbtayn-i muhteremeyn) Hasan, Hüseyn radıyallahu anhümanın hastalıklarından şifayab olmaları münasebetiyle Hz. Ali, Hz. Fatıma ve cariyeleri Hz. Fıdda(radıyallahu anhüma) adak orucu tutuyorlardı. Birinci gün arpa unundan ma'mul bir taam ile iftar edecekleri zaman aç bir yoksul gelmişti. O günkü yiyeceklerini ona verdiler. Kendileri su ile iftar ettiler. İkinci gün yine tam iftar vaktinde bir yetim müracaat etti. O günkü nafakalarını da ona verdiler. Üçüncü gün oldu. O günkü yemeklerini de o anda gelen bir esire bağışladılar. Bu suretle üç gün üst üste aç kalmışlar, fakat buna rağmen oruç adaklarını yerine getirmişler ve su ile iftar etmişlerdi. Bunun üzerine şu ayet-i kerime nazil oldu;

وَيُطْعِمُونَ الطَّعَامَ عَلَى حُبِّهِ مِسْكِيناً وَيَتِيماً وَأَسِيراً

"Onlar içleri çektiği halde, yiyeceği yoksula, öksüze ve esire yedirirler."(İnsan Suresi: 76/8)

Kaynak

1-Hasan Basri Çantay, Kur'an-ı Hakim Ve Meâl-i Kerim, Cilt, 3, İst. 1980, 11. Baskı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Kim Rabbine kavuşmayı arzu ediyorsa güzel bir amel işlesin ve Rabbine kullukta hiç bir ortak koşmasın.

Kehf, 110

GÜNÜN HADİSİ

Takat getirebileceğiniz ameli alınız.Allah'a yemin olsun ki siz usanmadıkça Allah usanmaz.

Müslim, Kitabu Salati'l-Musafirin ve Kasriha

TARİHTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI