MAHMUD TOPTAÅž HOCAMIZDAN GÃœLDESTE-6

Sevgi para gibi değil. Parayı saçtıkça azalır. Sevgiyi saçtıkça çoğalır. Sevdiğiniz insanların sayısı arttıkça, gönlünüz genişler.


Mahmud ToptaÅŸ

.

2020-05-16 09:09:33

* Sevgi para gibi değil. Parayı saçtıkça azalır. Sevgiyi saçtıkça çoğalır.
Sevdiğiniz insanların sayısı arttıkça, gönlünüz genişler.

* Düşmanın aklına gelmeyeni getirme. "Ruslar var ya, bu imansızlar yarın Çeçenistan'da şunu da yapar, bunu da yapar" demek, hatırlatıvermektir. " Somali'de Amerikalılar, Eritre'de İngilizler bunları muhakkak yapar, Keşmir'de Hintliler, Filistin de Yahudiler kesinlikle şöyle yapacaklar" diye, ileriye yönelik fikir beyan edenler, aleyhte olsalar bile, onların aklına gelmeyeni getiriverirler. "Düşmanım bana her şeyi yapsa da, nasırıma basmasa " dese, düşmanı onun nasırına basar. Bunu söylemeseydi, düşmanı onun ayağında nasırı olduğunu bilmeyecekti. Düşmanın neleri yapabileceğini bil. Karşı tedbirini al ama eşeğin hatırına arpayı getirme.

* Toplum içinde az da olsa işlenen öylesine enteresan günahlar var ki bin insan bir araya gelip düşünseler, hatırlarına gelmez. Şimdi bu olayın basın- yayın yoluyla duyurulduğunu düşünün, ülkenin veya dünyanın öbür ucunda ki adamın da hatırına getirip, o suçu işlemesine sebep olurlar. Sevgili peygamberimiz ayıpların, günahların örtülmesini gizlenmesini ister. Düşmanınız bile olsa günahlarını teşhir etmeyin. İyiliklerini yayın.

* Sokağa çıkarken ilk gördüğünüz insana selâm verin ve gönül hoşluğuyla yürüyün. "Bu kadar zulüm ve baskıdan sonra mı?" der gibisiniz. Evet. Çatık kaş, asık suratla hiçbir şeyin halledilemediği görüldü.

* Karşı cinse ilgi duymak, arzulamak günah değil. Bu arzuyu nikâh yoluyla yerine getirmek sevaptır. Göz zinasıyla taciz etmek de günahtır. Sevgili peygamberimiz : "Biriniz bir kadın görür, hoşuna gider ve gönlünde bir arzu meydana gelirse, hemen kendi eşine gitsin ve onunla birlikte olsun. Bu birleşme, gönlündekini giderir" buyurmuş. (Müslim, Nikâh bab:2 hadis: 10) Hayal peygamberi değil, hayatın peygamberi sevgili peygamberimiz. Kıyamete kadar değerini kaybetmeyecek sözlerle bizi aydınlatmıştır.

* Bir gün gelir işin içinden çıkamaz, hanımının, oğlunun, kızının, babasının, çevresinin bozukluğunu düzeltmek, bozulan ekonomik dengeyi yoluna koymak için Yusuf'u hapishaneden çıkarıp devlet başkanlığına getirdikleri gibi, Müslümanı da baş tacı ederler. Yeter ki "Onlar yiyecek de biz bakacak mıyız? Biz de malı götürelim" demeyelim. Müslüman'ın kalitesi makam, para ve kadınla imtihanda ortaya çıkar. "Dökülen dökülsün ben dökülmezem" deyip, yola devam edelim.

* Rahmani, şeytani ve nefsanî kısımlarına ayrılan rüyaların yorumunu günümüzde kim yaparsa yapsın kesinlik ifade etmez. "Rüya Tabiri" kitapları yayıncıyı kazandırmaktan başka hiçbir işe yaramaz. Rahmani rüyalarda bize önemli mesajlar var ama yorumunu kim yapacak? Biz kendi rüyamızı da, bize anlatılanı da hep hayra yormaya çalışalım. Kötü rüyaları da kimseye anlatmayalım.

* Rüya tabiri" kitaplarında " ateş görürsen şöyle olur" der. Hâlbuki görenin yaşı, yediği, mevsimi, işi, her şeyi tabiri etkiler. Yılan besleyicisi için yılan görmek hiçbir anlam ifade etmez. Şuur altının sadece ayaklanmasıdır. Sonuç: rüyaya göre amel etmek mecburiyetinde değiliz. Rüyalar ne olursa olsun hayra yoracağız. Moralimizi bozmayacağız..

* Elli sene önce İmam Gazali'nin "İhyau-ulûmiddin" inde Efendimizin: "Âlimlerin şerlileri, yöneticilerin ayağına gelenlerdir. Yöneticilerin hayırlıları da âlimlerin ayağına gelenlerdir" hadisini okuduğumdan beri otuz senelik zaman içinde kapı önünde beklediğim olmadı. Beni bu zilletten koruyan Allah'a hamdolsun. Bu hadisi söyleyen Rasülüne salâtü selâm olsun.

* Melikşah, değerli ilim adamlarından Ali b. Hüseyin el-Hanefi'ye: "Benim yanıma niçin gelmiyorsun?" diye sorduğunda: "Senin âlimleri ziyaret ederek iyi başkan olman için, benimde seni ziyaret etmeyerek iyi âlim olmam için gelmedim" diye cevap vermiş. (Keşf-ül-Hafa 2/321)

* Kadisiye meydan muharebesinde mağlup olan Pers imparatorluğunun genelkurmay başkanı Rüstem, İslam ordularını toplu halde namaz kılarken gördüğünde:" Ömer, edeple eğittiği ordularıyla ciğerimi yedi" demiş. (İbni Haldun, Mukaddime, 152) ve Pers imparatorluğu da tarih mezarlığında yerini almış.

* İnsan, basiretini köreltmek için ipek böceğinin kendi hapishanesini yine kendisi ördüğü gibi benlik, servet, şöhret ve şehvet liflerinden gözlerine perde örermiş.
Çalmak, çırpmak, her işten aslan payını almak, keseri kendine doğru yontmak, yanan yürekleri gördüğünde yüreği yanacağı yerde yürek yangınlarında sigarasını tutuşturmayı düşünmek "benlik" putuyla eşyayı kapatanların işidir.

* Tinerci çocuklardan, döner sermayeyle köşe dönen rektörlerden, cumhurbaşkanlığını soyup soğana çeviren yöneticilerden, aklama, paklama işiyle uğraşan başbakan ve bakanlardan, işçilerden kesilen paraları hovardaca harcayan işçi patronlarından, hastanın böbreğini satan doktordan, öğrencisine tecavüz eden öğretmenden, toplumun vitrini olan yazarlarımızın birbirleri hakkında kullandıkları kelimelerden şikâyet ederken bu pislik yuvasını kendimiz kendi ellerimizle yaptığımızın hâlâ farkına varamıyoruz. Zaten Rabbimiz de "Onlar kendilerini helâk ederler de, farkına varamazlar" buyurur. (En'am; 26)

* Dikenli yolda veya cam kırıklarının atıldığı yerde yalın ayak yürüme zorunluluğu olduğunda nasıl ayağımızdan gözümüze kadar bütün vücut göz kesilir ve dikkatle yürürsek, bu dünya yolculuğunda yürürken tenimiz haramdan, canımız inkardan, uzak olmalı. Abdestli olmaya dikkat etmeli. Bakışlarımız kimseyi ta'ciz etmemeli. Dilimiz, yalan iftira, gıybet ve kuduz kelimelerle kirlenmemeli. Kulağımız, Allah'a isyan olan, onun kitabını, peygamberini aşağılayan hiçbir söze geçit vermemeli. Boğazımızdan haram yüklü lokmalar geçmemeli. Helalinden yediklerimizde, giydiklerimizde, içtiklerimizde, göz hakkı bile olmamalı. İşte bu halde iken gelen ölüm, bizim için zahmet değil, rahmettir.

* Kişinin kimliği dilindedir" atasözümüz vardır. Kişi algıladıklarını konuşur ve konuştukları da konuşanın kimliğini, kişiliğini, meyillerini, kültürünü ortaya koyar.

* Son günlerde cincilere, medyumlara, astrologlara, falcılara rağbetin arttığını görüyoruz. Doktorlardan fayda göremeyenler bu tür insanlara gittiği gibi, bunların doktordan fayda görmediğini duyanlar da doktora gitmeden cinciye, medyuma gidiyor ve yolunuyor. "Sana "papaz büyüsü" yapılmış, seni bağlamışlar. Tılsım yapmışlar. Sen sihirlenmişsin. Ben seni çözecem" gibi sözlere aldanmayın. Gaybı yalnız ve yalnız Allah bilir. Tıbbi tedavinizi yaparken kendi kendinizi okuyun. Hiçbir insanın okuması sizin kendi okumanız gibi olmaz. Ayrıca o sizi okuyuveren insanların çoğunluğu, elifi görse mertek sanır.

* Günümüz yazar-çizerlerine bakıyorum, şeytan taşlar gibi her gün aynı sistemi ve şahısları taşlama suretiyle hem yüzsüzleştiriyorlar, hem de kötü yoldan da olsa meşhur ediyorlar.

* İslami gayreti ve hassasiyeti olan yazar, çizer ve konuşanların hepsine diyorum ki " Bunca yıldır yazıyor, çiziyor ve konuşuyorsunuz. Özgürlüklerin, insan haklarının, eğitim, sağlık vs. konularının her geçen gün kötüye gittiğini görüyor ve yazıyorsunuz. Demek ki tenkitle, alaya almakla, aşağılamakla durum düzelmiyor. Gelin tenkidi bırakıp teklif yazıları yazalım. Zübükleri değil, Ebu Bekirleri, Ömer'leri, Osman'ları, Ali'leri örnek verelim. Ebu Leheb'i bir defa tenkit edelim ama buna karşılık altı bin defa Allah'ın isimlerini ve sıfatlarını tanıtalım. Kur'anın ayetlerini Kur'anın ruhuna uygun şekilde gündeme getirelim ve O ayetin nasıl yaşandığını ve sonuç alındığını Allah Rasulünün sahih sünnetiyle örnekleyelim.

* Bir incir çekirdeği dahi yaratamayan insanın sözüne mi yoksa kâinatı yaratan, her an onları evirip çevirenin sözüne mi daha fazla yer veriyoruz yazılarımızda, çizgilerimizde ve konuşmalarımızda? Hesabımız ona göre yapılacak.

* Sahnedeki sihirbazın şapkadan tavşanı nasıl çıkarttığını öğrenmek için dikkat kesildiğimiz gibi, sözlerden iyi ve kötü manaların nasıl uçuştuğuna dikkat edelim. İyi güzel sözlerin, karanfil bahçesi üzerinden esip gelen imbat rüzgârı gibi cana can kattığını, kötü sözlerin küllük üzerinden esip gelen sam yeli gibi olduğunu bilelim.

* Okuduğun ayetlerin manasını öğren. Bulunduğun yerde İslam düşmanlarından uzak dur. Müslümanlarla birlikte ol. İslam'a hizmet için kurulan bütün kuruluşlara sevgiyle bak, başarıları için dua et. Gönlünün meylettiğiyle beraber olurken, diğerlerinin aleyhinde tek kelime söyleme.

*Yaptığın işi sağlam ve güzel yap. Namazı vaktinde cemaatle kıl. Dost, düşman hiçbir kimseye yalan söyleme. Sözüne, çek'ine, senedine sahip ol. Haram lokma yeme, çocuklarına yedirme. Eline, diline, beline sahip ol.
*Her gün en az bir ayetin manasını tefsirden oku ve o gün birkaç kişiye o ayetin veya ayetlerin manasını anlat.

*Herkes hakkında olumlu düşün. "Şu adam insafsız, zalim bir kâfir" dediklerinde sen de: "Eğer Müslüman olursa insaflı, adaletli bir mü'min olur inşallah" de ve o adama da İslam'ı tanıtmak için gayret göster.

* Ünlü bir profesörümüz, değerli bir eserinde elli kadar ayet ve hadisin kaynağını belirtmeden, tırnak içine almadan kendi sözü olarak vermiş ama bazı sözleri "Konfüçyüs diyor ki" diyerek nakletmiş. Allah'a ortak koşmayacağız. Yani Allah kelamı Kur'an'la çağımızda insani bir kural çatıştığında, ölümlü insanınkini Allah kelamına tercih etmeyeceğiz.

* Konuşurken Yunan'ın felsefesinden değil, Kur'an'ın hikmetinden bahsetmeli. Yiğitlik ve kahramanlıkda zirve isim olarak hep Hz. Ali örnek verilmeli. Adalette Hz. Ömer, dostluk ve sadakatte Hz. Ebu Bekir, edepde ve hayâda Hz. Osman örnek verilmeli. Şiirde, nesirde eğer bir gemi adı geçecekse Nuh'un gemisi demeli. Sabır anlatılacaksa Eyyub'un sabrı dile getirilmeli. İrem bağı, Tuba ağacı, Kevser ırmağıyla tasvirlerin ve teşbihlerin zirvesine tırmanmalı. Hekimlikte Hipokrat'ı değil, Lokman Hekim'i, kılıçta Sezar'ın kılıcını değil, Hz. Ali'nin Zülfikar'ını örnek vererek konu anlatılmalı.

* Şimdi bizim yapacağımız sağcı, solcu, komünist, sosyalist, faşist, ilerici, gerici yaftalarıyla parçalanan ama aynı kültüre sahip olan insanımızı yeniden Kur'an etrafında toplamak, hayat kumaşımızı dokurken sevgili peygamberimizi örnek almaktır. Küfrün üstün görülmesi, güneşin tutulması esnasında ortalığın kararması gibidir, geçicidir.

* Bir meydan veya salonda bir grup insan "Allahu Ekber" diye bağırırken bundan rahatsız olanların "En büyük filan" diye bağırmaları hasta kalplerin açığa çıkmasıdır. Bu psikolojik baskı o kadar ağırlığını hissettiriyor ki, bir kısım yazar çizer ve konuşmacılarımız ayet veya hadisi kendi sözüymüş gibi kaynağını vermeden, tırnak içine almadan naklediyor ve aydınlığına zarar vermemeye çalışıyor.

*İnsan, insanın ilminden, tecrübesinden yararlanır, onu sever, saygı gösterir ama onu put gibi dikip aklını onun aklı önünde kurban etmez.

* "Böylesi görülmedi","Tarih böyle bir baskıya şahit olmadı", "Ebu Cehil bile bu kadar baskıcı değildi" deniyor ve ümitler baltalanıyor. Kara tablolarla yürekler karartılmaya çalışılıyor. Hâlbuki Kur'an'ı Kerim'i okuduğumuzda Hz. İbrahim gibi yanık yürekli, yumuşak huylu bir peygamberi bile cümle âlemin gözleri önünde ateşe atan Nemrut'un bu dünyadan gelip geçtiğini görürüz.

*Herkesin korku ürettiği, vesvese çoğalttığı, "Ne olacak bu ümmetin hali" dediği bir zamanda Kur'an okumak, uzun yol yorgunluğunun ardından, bir çınar ağacının dibinde dinlenmeye benzer.

* Fransız ihtilalini yapanların, kanun kırbacı altında kral ailesinden birini öldürdükten sonra derisini yüzüp anayasalarının dışına deri olarak kaplayıp müzeye koyduklarını "İnsan Derisine Kaplı Anayasa" isimli kitabında Prof. Tarık Zafer Tunaya haber vermektedir.

* Biz, din için endişe etmeyelim. Allah bu dini koruyacağını garanti ediyor. Bu güne kadar koruması da garantisinin doğruluğunu gösteriyor. Biz, kendimiz için endişe edelim. "Ben ne kadar bu dine omuz verirsem omuzum cehennemde yanmaz, bu yola baş koyarsam, başım bu dünyada dik olur, alnım ahirette ak olur" diyelim ve ona göre çalışalım.

* Birileri çıkıp "Kardeşim beni inkârımla baş başa bırak, yanarsam ben yanarım" derse, biz onu yine de bırakmayız. 25 yaşında üniversiteyi bitirmiş, aklı başında bir delikanlı kendini yakmaya teşebbüs etse ve aynı sözleri söylese "Demokrasi var, özgürlük var, ten ve can bana ait, dilediğim gibi yakarım" dese polis de, itfaiye de ona müdahale eder. "Biz onu bırakmayız, müdahale ederiz" derken, zor ve cebir kullanırız anlamında söylemiyorum. Kur'an ayetlerini okumaya ve anlatmaya devam ederiz..

* Rahmet ümmeti olan ecdadımız altı yüzyıl her dinden insanı güven içinde yaşatırken Hıristiyanların giyotininden kurtulan Yahudileri bile himayesine almış. İspanya'dan gelen Sefarat Yahudileri, geldikleri yıl İstanbul Balat'ta Ahrida sinagogunu yapmışlar ve hâlâ ayakta. Ama Yahudiler Filistin işgalinin üzerinden elli yıl geçmeden binlerce camiyi yıktılar, Mescid-i Aksa'yı bile ateşe verdiler.

* Beşikte iken çocuk uyutma ve avutma için söylenen ninniler, çocuğun eğitiminde en etkili telkinlerdir.
"Besmeleyle uyanır
O nurlara boyanır
Buna can mı dayanır
Ninni yavrum ninni
Uyusun da büyüsün ninni
Tıpış tıpış yürüsün ninni

Mekke evlerinde doÄŸan,
Cebrail'dir gökte öğen
Hak "Habibim" diye seven
Nenni Muhammed'im nenni
Nenni can Ahmed'im nenni" ninnileriyle büyüyenle,

"Dandini dandini dastana,
Danalar girmiÅŸ bostana
Kov bostancı danayı
Yemesin lahanayı" nennisiyle büyüyen bir olmaz.

* Sevgili peygamberimiz, hayvanların, haşerelerin dahi zehirle öldürülmesini yasaklamış (İbni Mace, Tıp, hadis 3459, Ahmet, Müsnet, 2/446, 478) Batılı, batıl mantığıyla, üretimi artırma hırsıyla, zehirli ilaçlar üretti. Üretimi artırdı ama uzun zamanda tabiatın dengesini bozduğunu ve kendisine zararlı olduğunu anladı ve şimdi eskiye yani tabii mücadeleye döndü.

-devam edecek-

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

HZ. AİŞE’NİN (radiyallahu anhâ) EVLİLİK YAŞINA DAİR

HZ. AİŞE’NİN (radiyallahu anhâ) EVLİLİK YAŞINA DAİR

Batılı inkarcılar ve onların fonladığı çevreler yaman bir çelişki içerisindedirler. Buda,

ÜRETİLEN ALGILARLA FİKİR SAHİBİ OLMAYA ÇALIŞMAK

ÜRETİLEN ALGILARLA FİKİR SAHİBİ OLMAYA ÇALIŞMAK

Vehhabilik meselesi zamanla dallanıp budaklanmıştır. Vehhabilik şemsiyesi altında birçok fikr

YEREL ORYANTALÄ°STLER

YEREL ORYANTALÄ°STLER

Din mücedditliği için yola çıkanlardan bir kısmı süreçte din münekkidi haline geldi. Zira

İTTİHAD-I İSLAM’IN ÖN ADIMLARI

İTTİHAD-I İSLAM’IN ÖN ADIMLARI

Ä°ttihad-ı Ä°slam, bize balon gibi uçarak gelmez. Belki, bizim ona gitmemiz lazım. Yollar daÄŸdaÄ

Ä°MANIN ÅžEHAMET-Ä° MANEVÄ°YESÄ°

Ä°MANIN ÅžEHAMET-Ä° MANEVÄ°YESÄ°

İslam ahlakının dinamik gücü, imandır. Çünkü, “İman hem nurdur hem kuvvettir. Evet, haki

MUHALEFET KULVARLARI

MUHALEFET KULVARLARI

Hak namına ve hakikat hesabına sırf gerçeği görmek ve göstermek, meseleleri tahlil etmek, sı

UYUYAN DEV UYANMIÅžTIR

UYUYAN DEV UYANMIÅžTIR

Evet, millet uyandı. İçerdeki hainler, dışardaki alçaklar ne yaparlarsa yapsınlar, artık Ana

YANLIÅž VE HAKSIZ Ä°NTERNET PAYLAÅžIMLARI

YANLIÅž VE HAKSIZ Ä°NTERNET PAYLAÅžIMLARI

dir. İnternet paylaşımlarındaki kaynak vermemek, metnin yazarını yazmamak, doğruluk olmadığ

MASONLAR VE ESAD AÄ°LESÄ°

MASONLAR VE ESAD AÄ°LESÄ°

Masonluk meselesi dallı budaklı bir mesele olduğundan ve yüksek dozda manipülasyon içerdiğind

OSMANLI DÜŞMANI BİR BARELVİ’NİN HEZEYANLARI

OSMANLI DÜŞMANI BİR BARELVİ’NİN HEZEYANLARI

Belki biraz garip gelecek ama peşinen söyleyelim ki anlatılan husus doğrudur. Stalin’in hocala

KADİROV:  KADİRİ-VEHHABİ KIRMASI 

KADİROV:  KADİRİ-VEHHABİ KIRMASI 

Ramzan Kadirov başkanlığındaki Çeçenlerin Suriye’den sonra Ukrayna’da da arz-ı endam etme

Şüphesiz Biz Seni, şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.

Fetih, 8

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Ä°SÄ°M VE KÃœNYE

"Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağırılacaksınız öyleyse isimlerinizi güzel yapın"

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Fazıl Mustafa Paşa'nın Belgrad'ı Fethi(9 Ekim 1960) *HAZRETİ HÜSEYİN (r.a.) Şehid Edildi-Kerbela Vak'ası(10 Ekim 680) *Ömer Nasuhi Bilmen Vefat Etti(12 Ekim 1971) *Ankara Başkent Oldu(13 Ekim 1923)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI