HATIRALAR VE ÖLÇÜLER-12


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2003-04-11 15:57:13

YAĞMURDA ISLANMAMAK

Selahaddin Eryavuz bey anlatıyor; "Bir gün Bediüzzaman hazretlerinin yakın talebelerinden Hulusi Yahyagil ağabeye dedim ki: 'Üstâdımızın hâtırasını anmak onun muhabbetini tâzelemeye vesile oluyor. Biliyorum, hoşunuza gitmez. Fakat mâdem ki hâtıralardan buyurdunuz, semeresi de muhabbet tazeleniyor, unutulmasına mâni oluyor. Müsâade ederseniz bir şey isteyeceğim. Anlatılmasını istemediğinize bildiğim halde bir de meselenin sizin tarafınızdan anlatılmasını çok istiyorum, teferrûâtiyle doğruyu öğrenmek istiyorum.

Hulusi Ağabeyim taaccüple yüzüme baktı. Parlak, derin, nûrlu, aydın gözlerini gözlerime çevirdi, 'Buyur' dedi: Dedim ki 'Bir yağmur meselesi var. Sungur kardeşimizden dinlemiştim. Fakat bir de sizden dinlemeyi pek çok arzu ediyorum. Yüzünün ifâdesi değişti, 'bunu burda kapa' diyerek iki elini birleştirdi. 'Bir kere Sungur'a anlatmıştım, o da yaydı' dedi. Fakat neticede anlatmaya başladı: 'Hava bulutlu ve akşam yakındı. Ayrılırken dedi ki 'Senin şemsiyen de yok' Ben de yağmurluğumu gösterdim. Onları uğurladıktan sonra ben de seyisle atın yanına gittim ve Eğridir'e dönmek üzere yola çıktık. Yağmur da sağanak halinde yağmaya başladı. Fakat rüzgâr yağmurun geldiği tarafın aksi istikametinden esiyor, yağmurun bana gelmesini önlüyordu! Hangi taraftan yağmur bana gelse rüzgâr ona karşı esiyor ve beni ıslanmaktan korur gibi etrafımda dönüyordu! Beni ıslanmaktan koruyordu! Şöyle bitirdi: 'Hâlbuki o yolda ıslansak ne çıkardı? 

' UCUZ KURTULMUŞSUN

(Selahaddin Eryavuz beyin nakline göre biraz sonra nakledeceğimiz vakayı Hacı Hulusi Bey, dershanede, 30. Söz Ene bahsi okunmadan önce anlatmıştır. Elaziz 10 Kasım 1959: '30. Sözün henüz yazıldığı, elden ele dolaşıp yazıldığı zamanda ben Isparta'da idim. O tarihlerde Risâle-i Nûr elle yazılmakta idi. Ve gizli olarak ellerde dolaşıyordu.

O zaman Isparta Müddei Umumisi Bekir Sıtkı isminde, sarhoş ayyaşın biri idi. Ene bahsini havi 30. Söz nasılsa bu adamın eline geçmiş, gece yatmadan bu bahsi okumuş, yatarken de risâleyi yastığının altına koymuş ve uykuya dalmış, 'Ne kadar uyuduğumu bilmiyorum' diye anlatan müddeiumumî yatağından büyük bir korku ve telaş ile uyanıyor: çünkü kendisine gaipten hiddetle şöyle hitap ediliyor: 'Başının altından onu kaldır'

Müddeiumumi dehşet ve korkudan ne ya­pacağını neyi kaldıracağını unutuyor? O korku ile tekrar uyuyor. Bu sefer daha şiddetli ih­tarla uyanıyor. Bu defa şöyle ihtar ediliyor: 'O kitabı başının altından kaldır' o zaman kitabı kaldırıp rafa koyuyor. Ertesi gün Hz. Üstad'dan kendisinin kabulünü istiyor ve bu hadiseyi aynen anlatıyor. Hz. Üstâd buyuruyor ki: 'Ucuz kurtulmuşsun' Sonra Bekir Sıtkı Bey islahı nefs ederek iyi bir Müslüman oluyor.

ÜSTADIN KONUŞMA ÜSLUBU

1970'li yıllarda Hulusi Bey Ahmed Feyzi ağabey ile bir sohbet meclisinde bir araya gelmişler. Bu sohbet ziyafeti kasete alınmış. Aralarındaki tatlı muhavereler Osmanlı edeb ve irfanının canlı bir numunesidir. O sohbet kasetinden Hulusi abimizin bir hatırasını nakledelim. Üstadımızın konuşması ile alakalı Hulusi efendi şöyle diyor: 'Konuşurken, konuşması bidâyette anlaşılmıyor. Bir defa, beş altı kişi böyle otu­ruyoruz Barla'da. Bir şey söyledi, 'Kardaşım bunlar anlamadılar ha' Ondan sonra sordu, 'Sen anladın mı? 'Hayır' Sonra bana sordu, 'Sen anladın mı?' Dedim 'anladım'. Ben o anda 'Demedim ben anlamadım' Kime anlatmak istiyorsa ona merâmını tefhim ediyordu. Oturuyor böyle, 'Nasılsın kardaşım, nasılsın?' Hal hatır sorduktan sonra 'Hadi 'diyor, 'Biraz hocalık yapalım' O zaman kalkıyor yatağın üstüne, başlıyor anlatmaya. Biraz evvel müşkülatla ve dikkat ederek ancak sözlerini anladığımız halde bu kere, sanki o zâtı kaldırdı­lar, aynı kalıpta, gayet fasih, beliğ ve hiçbir tekerleme yapmayan bir zâtı getirdiler. Sonra şuradan nasıl kayaları yuvarlayarak gelen bir sel vaziyeti varsa öyle harıl harıl, öyle gürül­tüyle sesi geliyor. Kelimeler böyle gürültü yaparak taşlar yuvarlanırcasına geliyor ve İnsan mest-ü hayran, dinliyor.'

SON NEFESE KADAR HİZMET

Şener Dilek Bey anlatıyor: 'Merhum Hulusi Ağabey 90 yaşlarında idi! Son yıllarında biz onu ziyarete gidiyorduk, soruyorlardı: 'Ağabey kaç yaşındasınız?' latife tarzında 'Üç otuz' diyordu. Üç otuz yani, doksan yaşında. Son günlerde tekerlekli araba ile ikindi dersine giderdi ve iki buçuk-üç saat, bazen de dört, saat hiç gözünü kırpmadan tam bir teyakkuz ve tam teveccüh ile teslim içerisinde dersi dinliyordu. Keskin bakışları ile gözünü kırpmadan sanki teşehhüde oturur gibi derse karşı öyle müteyakkız idi ve ölünceye kadar ikindi dersini terk etmedi ve ömrünün son günü dahi yine derste idi!

Bir Nur Talebesinin hizmetteki gayretinin ne olması gerektiğini Hulusi Ağabey kendi hayatında fiilen gösterdi ve son gününe kadar dersi, sohbet-i hakaiki bırakmadı! Halbuki bir kısım insanlarda yaşlandıkça inzivaya çekilme arzusu hükmeder. Sanki der 'Ruhumu bir hayli kirlettim, dünyaya girdim, âfâk beni paraladı ve parçaladı. Kaybettiğimi kazanmak niyeti ile biraz münzevi yaşayayım, artık hayat-ı içtimaiyeden tamamen sıyrılmak lazım' meşru manâsında insan bir derece uzleti, insan ruhu bir derece tecridi istiyor. Fakat bizim hizmetimiz bambaşkadır. İşte Hulusi Ağabey hayatının sonuna kadar hizmet ile, dersane ile olan alâkadarlığını bırakmadı, son gününde de derse devam etti ve aziz ruhunu teslim ederek, daire-i uhraya gitti.'

SOHBETLERE DEVAMDA ÖLÇÜ

Yine Şener bey anlatıyor: 'Bir gün bir Nur Talebesi Hulusi Ağabeye geliyor. Kendisine göre bazı müşkülü var. 'Ağabey' diyor 'Ben yaşlıyım bir, ayaklarımda romatizma var iki, yürürken sıkıntı oluyor ve acı çekiyorum üç, evim medreseye bir hayli uzak dört, hususi arabam yok beş. Bizim memlekette kış uzun, soğuk tipilidir. Mazeretlerim çok, şimdi ben evimde Kur'ân okusam, Cevşenimi okusam, virdlerime devam etsem, her gün evimde kendi dersimi okusam, onbeş günde veya ayda bir umumi derse gelsem, olmaz mı?' Hulusi Ağabeyden fetva istiyor. Hulusi Ağabey başparmağını kaldırarak, parmağını uzatıyor: 'Kardeşim' diyor 'Senin şu baş parmağını kımıldatacak, oynatacak kadar takatın varsa, sakın dersi ve sohbeti bırakma!' Allah bizim gayretimizi artırsın, Âmin.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

“GİZLİ LÜTUF”

“GİZLİ LÜTUF”

Aslen Irak Süleymaniye asıllı olan gazeteci yazar merhum Muhammed Kürd Ali beyin(1876-1953) hat

KOPARILAN ÇİÇEĞE KARŞI ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN TAVRI

KOPARILAN ÇİÇEĞE KARŞI ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN TAVRI

Merhume Zeynep Münteha Polat hanımefendi, 1969’da gittiği Van Zernebad’da Üstad Bediüzzaman

RÜYADA EZBERLENEN SURE

RÜYADA EZBERLENEN SURE

Değerli ziyaretçilerimiz 21. 06. 2020’de şair, yazar, mütefekkir Yavuz Bülent Bakiler beyefen

“BİZE KATIL MOLLA MUHAMMED EMİN”

“BİZE KATIL MOLLA MUHAMMED EMİN”

Kıymetli ziyaretçilerimiz, geçen hafta Seyda Muhammed Emin Er merhumun “Hatıralarım” adlı

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN ŞEYH ALADDİN OHİNİ’YE SEVGİSİ

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN ŞEYH ALADDİN OHİNİ’YE SEVGİSİ

Merhum Şeyh Fethullah Verkanisi(v. 1901)’nin oğlu merhum allame Şeyh Alaaddin efendi(v. 1949)

BEDİÜZZAMAN’IN HAZRET’İ(ZİYAEDDİN NURŞİNİ) ZİYARETİ

BEDİÜZZAMAN’IN HAZRET’İ(ZİYAEDDİN NURŞİNİ) ZİYARETİ

Muhterem hocam Seyda Fehmi Türkmen Efendi, 27.09. 2019 Cuma günü kendilerini ziyaretimizde Nurşi

ŞEYH FETHULLAH VERKANİSİ’NİN MOLLA ABDULLAH NURSİ HAKKINDA DEDİĞİ SÖZ

ŞEYH FETHULLAH VERKANİSİ’NİN MOLLA ABDULLAH NURSİ HAKKINDA DEDİĞİ SÖZ

Değerli Seydalarımızdan Molla Şerif Arslan Hocaefendi 15.09. 2019’da, merhum Şeyh Fethullah V

BEDİÜZZAMAN’IN AİLE ŞECERESİ

BEDİÜZZAMAN’IN AİLE ŞECERESİ

Merhum Şeyh Fethullah Verkanisi’nin torunlarından değerli âlim merhum Gıyaseddin Emre Bey, Ü

VANLI ZEYNELABİDİN EFENDİ’NİN ANLATTIKLARI

VANLI ZEYNELABİDİN EFENDİ’NİN ANLATTIKLARI

Değerli hocam Seyda Molla Şefik İdikurt Efendi bir ders esnasında şu hatırayı anlattılar;

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN MUŞ’UN NOK KÖYÜNDE BİR GECE MİSAFİRLİĞİ

ÜSTAD BEDİÜZZAMAN’IN MUŞ’UN NOK KÖYÜNDE BİR GECE MİSAFİRLİĞİ

Emekli müftülerimizden Seyda Fehmi Türkmen Hocaefendi, 21.04. 2019 Pazar günü kendilerini evind

ŞEYH ASIM EFENDİ’NİN KALEMİNDEN BEDİÜZZAMAN-2

ŞEYH ASIM EFENDİ’NİN KALEMİNDEN BEDİÜZZAMAN-2

Sonra tekrar Van’dan Bitlis’e geldi. Onun hayatının geniş şekli yazılıdır.(bkz. Tarihçe-

Ey Rabbim! Beni yalnız bırakma! Sen Vârislerin en hayırlısısın.

Enbiya,89

GÜNÜN HADİSİ

"Haramla beslenmiş vücut cennete giremez."

Taberânî.

TARİHTE BU HAFTA

*Yıldız Sarayı'nın İttihatçılar'ca Yağma Edilmesi(29 Nisan 1909) *Gazneli Mahmud'un Vefatı(30 Nisan 1030) *Yıldırım Bâyezid Tarafından Manisa'nın Fethi(1 Mayıs 1390) *Fatih Sultan Mehmed Hân'ın Vefatı(3 Mayıs 1481) *Eyüp Sultan Hazretleri(r.a.) Vefât E

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI