PERSPEKTÄ°FE GÄ°REN ÅžAHISLAR-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, değerli araştırmacı yazar Mustafa Özcan beyefendi’nin 2014 senesine kadar olan makalelerinden bir konu indeksi hazırlamıştım. Mustafa beyin onayını aldıktan sonra sitede 30 bölüm halinde yayınladık.


Mustafa Özcan

mustafaahmetozcan@gmail.com

2020-04-10 21:07:34

Takdim

Kıymetli ziyaretçilerimiz, değerli araştırmacı yazar Mustafa Özcan beyefendi'nin 2014 senesine kadar olan makalelerinden bir konu indeksi hazırlamıştım. Mustafa beyin onayını aldıktan sonra sitede 30 bölüm halinde yayınladık.

O makaleleri okurken bir de Adan Z'ye şahıs indeksi yapmıştım. Mustafa Bey dünya coğrafyasını sıkı takip ettiği için bana faydalı olmuştu. Konu indeksi bitince, şahıs indeksini de yayınlayalım diye kendisiyle telefonda görüştüm. O da uygun bulduğunu belirtti. İnşallah 2014'den sonraki yazılarını da göndereceğini söylemişti. O zaman bu indeks daha zenginleşir. Şu haliyle de bir kanaat verir durumda.

Olayları ve şahısları değerlendirmeleriniz, bulunduğunuz konumdan bağımsız değildir. Elbette kabul edeceğiniz, etmeyeceğiniz görüşler olabilir, bu da normaldir. Mustafa Hocamıza bu vesileyle bir kere daha teşekkürü borç bilirim. Selam ve dua ile. Salih Okur/cevaplar.org

Abdullah Azzam(merhum, Mısırlı devlet adamı)

Salim Azzam Bey'den duymuştum. Amcası Abdurrahman Azzam Paşa'dan bahsetmiştir. Bu anılan zat Arap Birliği teşkilatının ilk genel sekreteridir. Salim Azzam, amcası Abdurrahman Azzam Paşa'nın zaman zaman Türkiye ziyaretlerinde camileri ve cemaati dolaştığını ve kolaçan ettiğini aktarmıştır. Gençliğin imana dönüşünü gördükçe ve camilerin gençler tarafından doldurulduğunu müşahede ettiğinde gelecekle alakalı umutla dolduğunu anlatmıştır. İstanbul'da salatin camileri dolduran gençliğin yeni Kudüs fatihleri olacağına inandığını belirtmiştir.

Abdullah Gül (Eski Reis-i Cumhur)

* Unutmadan, Abdullah Gül de utangaç bir biçimde de olsa Sisi'ye kutlama mesajı göndermiştir. Dolayısıyla İhsanoğlu'na yüklenmekte AKP'liler kantarın topuzunu kaçırmış mı oldular? Boşuna mı yüklendiler? Yoksa yanlışı zamanlama farkı mıydı? Abdullah Gül ile İhsanoğlu arasında ne kadar fark var? Aslında, belki de muhalefet AKP'yi içeriden vurmak için Abdullah Gül'ü ayartmayı istiyordu. Olmayınca ellerindeki adayla yola devam ettiler. Erdoğan'la baş edebilmek için onun silahını kuşanıyor ve dindarlığa sığınıyorlar.

*Son sıralarda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün yadırgadığım yaklaşımlarından birisi Suriye konusunda İran'la birlikte çalışma temennisidir. Sorunun parçasıyla çözüm nasıl olacaktır? Suriye politikasını yeniden ayarlamaktan bahsetmektedir.

* Öteden beri Gül, İran karşısında daha kırılgan bir politika teklif ediyor. Bu konuda Türkiye yumuşak zeminde her yolu denedi. İran ise tek yolu denedi. Bu yaklaşım Kırım'a da Rusya zaviyesinden bakmak anlamına gelir.

Abdullah bin Sebe(Asr-ı saadeti karıştıran Yahudi dönmesi)

Abdullah İbni Sebe hayali bir varlık olarak kabul edilir. En azından Taha Hüseyin gibi bazı çağdaş yazarlar Abdullah İbni Sebe'nin hayali bir kişilik olduğunu iddia ederler. Gerekçeleri de şudur: Bir kimsenin bu kadar faaliyet göstermesi ve etkin olması akıldışıdır. Bununla birlikte kadim tarihçiler İbni Sebe'nin varlığını ispat ederler. 

Abdullah Habeşi(Tartışmalı müfrit bir akımın müessisi)

Bunlardan birisi Ahbaş tayfası idi. Batı'da sect veya kült olarak anılan yapılardan birisi. Abdullah Habeşi aslında Habeşiştan'ın Harar bölgesinden gelen birisi. Kendisi tasavvufa meyilli ( Rufai) ve Eş'ari ekolüne bağlı birisi. 1960'lı yılların sonunda ve 70'li yılların başında Şam'da iken Fethulislam'da dersler vermiş. Ayrıca Kaymeriyye Mahallesindeki bazı camilerde hadis dersleri vermiş ve İmam Rabbani'nin Mektubat adlı eserini okutmuş. Geleneksel ilimlerde temayüz etmiş ve bu ekolü benimsemiş birisi. Şam günlerinden kendisini tanıyanlar hüsnü tezkiyede bulunuyorlar. Lakin daha sonra Beyrut'a intikal ediyor ve çevresinde bir yapı meydana geliyor. Bu yapı zamanla Ahbaş tayfası olarak anılıyor. Cemaat ayrıca Cemiyetü'l Meşarii'l Hayriyye El İslamiye ismiyle de biliniyor. Etrafında kuvvetli bir dalga ve asabiyet oluşturuldu. Sanki Abdullah Harari veya birileri bu yapı üzerinden Arap dünyasında bir Brelvi dalgası oluşturmak istiyordu.

Abdullah Habeşi sıhhatli din veya dindarlık adına sürekli olarak ihtilaflı noktaları kurcalıyor ve kaşıyordu. Hasan el Benna ise bu noktalardan özenle kaçınmıştır. Zamanla Abdullah Habeşi ulaşılamaz bir efsane haline gelmiş ve adına birçok fikir üretilmiştir. Bu hareketin en önemli özelliği ihtilaflı noktaları kaşımak ve onun ötesinde tekfirci bir yapı haline gelmektir. Zamanla Suriye rejiminin Sünni dostları arasına girdi. Said Şaban, Bilal Şaban ve muakkibi Nizar Halebî örneğinde olduğu gibi. Elbette Hizbullah'ın dostları arasına da katılmıştır. Bir zamanlar Fethi Yeken'le karşı kutupları temsil eden Abdullah Habeşi zamanın çarklarıyla aynı zemini paylaşır hale gelmiştir. Ahbaş tayfası zamanla bütün dünyaya yayılmıştır.

Şam'dan Beyrut'a gidince Abdullah Habeşi inkişaf etmiş muhakkak ki istihbarat servislerinin ilgi alanına girmiştir. Bugün söz konusu cemaat 'nifak ve şikak' hareketini doğduğu topraklarda yani Etiyopya'da da sürdürmektedir. Zamanla Habeşi saygın bir âlimden tartışılır bir figüre dönüşmüştür. Yolda sapma göstermiştir.

A. Öcalan

*Adam mevkuf bulunduğu İmralı'dan taraftar kitlesini, sevenlerinin halesini büyütmekte ve kitlesel gücünü artırmaktadır.

* Abdullah Öcalan'ın Diyarbakır'da okunan konuşması ise bir hayal tacirinin sözlerinden ibaret. Megaloman kişiliği yine depreşti. Fantazileriyle hezeyanlarını birleştirmiş ve tarihi konuşma metni diye Pervin Buldan ile Gezicilerin önde gideni Sırrı Süreyya Önder'in eline sıkıştırmış. Onlar da sıkılmadan okudular. Binlerce kişi de büyülenmiş gibi kurtuluş reçetesi zannıyla bu hezeyanları dinlemiştir. Nevruzu bir hac şenliğine büründürmek istiyorlar. Diyarbakır'da oteller dolmuş ve insanlar hanelerini öteden beriden gelen insanlara açmışlar. Kimse kusura bakmasın bu kolektif bir çılgınlık halini gösteriyor.

*Bu konuşması bir kez daha gösterdi ki, bebek katili olan bu adam aynı zamanda megaloman bir kişilik. Nelson Mandela'ya özendiğini biliyorduk ama Gorbaçov tutkusunu bilmiyorduk. Son konuşmasıyla onu da açık etti. Tabii bir adım daha ötesi var. Kendisini 'mevkuf bir mehdi' sandığı da söylenebilir. Pek kimse fark etmese de, Gorbaçov'un Avrupa ile ilgili teklifini Ortadoğu için kopya çekmiş ve altına da kendi fikri gibi imzasını atmış! Gorbaçov ortak Avrupa evi kurmak için yola çıkmış lakin sonuçta SSCB'yi dağıtmakla kalmıştı.

* Demek ki Apo hapiste boş kaldıkça okuduklarını hayal defterine kaydediyor, ardından da menfez buldukça bunları halka şırınga ediyor. Hâlbuki vassalı PYD Suriye'de Esat ile birlikte ırka dayalı değil ama dini değerlere dayalı olan ittihad-ı İslam projesini sektirmekle meşgul! Büyük hayal görmek yerine önce silahları sustursa daha iyi olmaz mı? Aç tavuk kendini darı ambarında görürmüş. Adam mevkuf vaziyette Ortadoğu ortak evini kuruyor ve Ortadoğu halklarına demokrasi dersi veriyor. Muntazar değil, muhayyel mehdi bu kopya hayalini şöyle takdim ediyor.

*Konuşması bu tür dolgu maddelerinden ibaretti. İçinde hiçbir ciddiyet ve yenilik yok. Sözünü örgütüne de dinletemeyeceği için 'silahlı mücadeleyi sonlandırma' konusunda bir tarih verememiş, meseleyi dalgalandırmaya bırakmıştır. Bu kaçıncısı olacaksa artık 'varsa bir durum, yapalım oturum' tekerlemesi doğrultusunda taraftarlarını yeni bir kongreye çağırmıştır. Konuşmasında bazı anahtar kavramlar veya ifadeler var. Tarihi Dolmabahçe deklarasyonundan bahsediyor. Ortakları yağlama yıkama babından 'Eşme ruhundan' söz ediyor. Muhsin Kızılkaya gibiler de burasının Kobani kantonu içinde kaldığını söylüyor. Apo hapisten rüya görürken taraftarları da açıkta rüya görüyor olmalılar. IŞİD aynasında geçmişte ve halen yaptıklarına bakmak yerine tarihin ve bugünün bütün günahlarını IŞİD'e boca ediyor! Apo sadece fantastik değil aynı zamanda balık hafızalı da. Bizim de kendisi gibi olmamızı temenni ettiği aşikar. Gorbaçov'dan çalıntı projesi yerine IŞİD karşısında uluslararası koalisyona katılmayı teklif etseydi belki daha makul kalabilirdi.

* Kobani direnişinden bahsediyor. Emperyalistlerin son maşasının kendisi olduğunun pek farkına varmadan emperyalistlerden bahsediyor. Çözüm sürecinde eşik noktasına gelindiğini varsayıyor. Herkesin eşiği kendisine! Önce barış sürecini kurtardıktan sonra, ardından da demokrasi muallimi olarak Ortadoğu'yu kurtarmayı düşlüyor. Elbette hapiste bol bol vakti oluyor ve böyle düşler kuruyor olmalı. Elbette düşler hapishanesi yok. Dilediği kadar düş kurabilir. Ama yine de düşler bağımlılık yapabilir..

Abdülkadir Duru(Garip ve lokal bir gurup lideri)

Kemaliye çıkışlı Özdenciler diye bir grup var. Bu grup Abdulkadir Duru'nun yazıları etrafında şekillenmiş bir grup. En önemli tezlerinden birisi dünyayı hayvanların yönettiğine dair. Liderlerin ve insanların beslenme alışkanlıkları genelde hayvansal ürünler olduğundan dolayı bunu çok tüketenlerin hayvani bir karakter kazandığını, insani melekelerini yitirerek hayvanlık derekesine indiğini düşünüyorlar. Bundan dolayı da meseleyi somutlaştırarak belki de indirgeyerek, ' dünyayı hayvanların yönetiyor' diyorlar. 

* Katı yiyeceklerin insanı katılaştırdığı genel olarak söylenir. Bununla birlikte hayvani gıdalar yiyenlerin hayvan derekesine inmesi abartılı bir değerlendirmedir. Zira bunun bir de karşı tezi var.

*Kemaliyeli Abdulkadir Duru'nun hilafına, Bediüzzaman et yemeyi veya hayvansal gıdaları tüketmeyi (elbette aşırıya kaçmadan) farklı bir zaviyeden değerlendirir. İnsan hayvansal gıdalar yiyerek hayvanların derekesine inmez belki hayvanlar insanlar tarafından yenilerek insanların seviyesine çıkarlar.

Abdurrahman Gürses(merhum Kurra)

Merhum Üstat Necip Fazıl Kısakürek'in hitabeti, konuşması öncesi Abdurrahman Gürses Kur'an tilavet edecektir. Bununla birlikte program öncesi takdimci ve peşrevci adam gelerek Abdurrahman Gürses'in kulağına eğilir. Kulağına bir şeyler fısıldar. Hocanın kan beynine sıçrar ve rengi atar. Hocadan bir talepte bulunmaktadırlar.. İşte bu talep üzerine Abdurrahman Gürses patlar. Takdimci adam Üstat Necip Fazıl'ın konuşacağından dolayı Kur'an tilavet faslını kısa kesmesini istirham eder. Baltayı taşa vurmuştur. Abdurrahman Gürses Hoca bunun üzerine ' sadakallahu'l azim' diyerekten başlamadan tilavete son verir. Burada Abdurrahman Gürses hoca kulaklara küpe bir ders vermiştir: "Beşer kelamının Allah kelamına tercih edildiği yerde kalamam…" Kur'an ruhları böyle yüceltir. Kur'an adamı böyle ivazsız garazsız olur.

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır.

Bakara, 185

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

"Her şeyin bir alameti vardır. İmanın alameti de namazdır."

Münavi

TARÄ°HTE BU HAFTA

*Nizamü'l-Mülk'ün Şehadeti(14 Ekim 1092) *II.Kosova Zaferi(17 Ekim 1448) *Gedik Ahmed Paşa'nın Vefatı(18 Ekim 1482)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI