BİLGİ TOPLUMU VE EKONOMİK GELİŞME, PROF. DR. HÜSNÜ ERKAN

1. Sanayi devrimi ile ortaya çıkan yeni teknolojiler, yeni bir üretim ortamı ve yaşam biçimi doğurdu. (yeni bir toplumsal yapıya yol açtı.) (3) 2. (Yeni kurumsal yapılar oluşurken –toplumun değer- norm ve davranış kalıpları da değişti.) 3. Üretimin ihtiyaç duyduğu hammaddeler ile yeni pazarlar, sanayi devrimini gerçekleştiren ülkeleri dış Pazar arayışına itiyordu. Bu konuda ilk olma avantajını İngiltere kullandığı için başı çekiyordu. Bu yöndeki gelişmeler, dışarıda, ülke dışında sömürgeler edinmeye yol açtı. (4)


Yusuf Çağlayan

y_caglayan@yahoo.com.tr

2020-04-08 11:59:24

BÄ°LGÄ° TOPLUMU VE EKONOMÄ°K GELÄ°ÅžME

Prof. Dr. Hüsnü ERKAN – İş Bankası Yay. – Ankara-1993

1. Sanayi devrimi ile ortaya çıkan yeni teknolojiler, yeni bir üretim ortamı ve yaşam biçimi doğurdu. (yeni bir toplumsal yapıya yol açtı.) (3)

2. (Yeni kurumsal yapılar oluşurken –toplumun değer- norm ve davranış kalıpları da değişti.)

3. Üretimin ihtiyaç duyduğu hammaddeler ile yeni pazarlar, sanayi devrimini gerçekleştiren ülkeleri dış Pazar arayışına itiyordu. Bu konuda ilk olma avantajını İngiltere kullandığı için başı çekiyordu. Bu yöndeki gelişmeler, dışarıda, ülke dışında sömürgeler edinmeye yol açtı. (4)

4. Tarım+Sanayi+Hizmet sektörü....Bilgi toplumunun kurumsallaşması...

5. Doğal altyapı+Maddi altyapı+kurumsal altyapı+personel altyapı(insan sermayesi)

6. Eğitim+ Öğretim+Araştırma+Uzmanlaşma+(Örgütlenme)

7. Yeni değer yargılarının ortaya çıkışı, gelişme aşamalarına bağlı olarak toplumsal bütünleşmeyi artırıcı veya azaltıcı yönde etkili olur. (34)

8. Topluma bilim ve teknoloji açısından bir seviye kazandırmak ve bunu ekonomik sürece aktarmak...

9. Kişi ve grupların amacı toplumda güç ve iktidarı elde etmeye yönelik olduğu için, kişiler amaçlarına uygun kurumsallaşmayı gerçekleştirmek (için...) isterler...(34) 

10. -Ömürlü bilgi...

11. Ekonomik ve bürokratik örgütlenme...

12. Ekonomik gelişmede önemli unsurlardan birisi de toplumun teknik ve bilimsel bilgi düzeyidir. Teknik ve bilimsel bilginin ekonomik sürece aktarılması işgücü yoluyla sağlanmalıdır. Bu nedenle, ekonomik gelişmede personel altyapı olarak kavranan, gerekli teknik ve bilimsel bilgi ile donatılmış insan unsurunun özel bir yeri vardır. (34) üretmek+yaymak

13. Bilginin sistemli olarak düzenlenmesi, saklanması, işlenmesi, iletilmesi, kullanılması...(48)

14. İnsan zekâsını uyaran bilgisayarın, insanlığı düşünmeye yöneltici bir kaldıraç görevi olduğu kabul edilmektedir. (49)

15. ** Toplumda yenilenen teknolojik temelle birlikte, sırasıyla ekonomik, sosyal, politik ve kültürel alanlarda değişim süreçleri devreye girer. Birinden diğerine olan yansıma, bir zaman gecikmesi içerdiği için toplumsal bütünde bu alanların değişim esnekliği bir diğerinden farklıdır. Teknolojik yenilenme karşısında en hızla değişen, en yüksek değişim esnekliği gösteren alan ekonomik alanken; en düşük değişim esnekliği kültürel alanda ortaya çıkar. Sosyal ve politik alanların değişim esneklikleri bunlar arasında bir konuma sahiptir. (61)

16. Sanayi toplumunda üretim, fabrikalarda örgütlenmişti. Oysaki bilgi toplumunda üretimin ağırlıklığı araştırma merkezlerinde yoğunlaşmakla birlikte, bilişim ağına bağlanarak komut içinde üretime katılmak daha kolay olacaktır. (80)

17. ...ihtiyaç hiyerarşisinin en tepesinde yer alan… (103)

18. Bilginin kötüye kullanımına ilişkin yeni suç ve ceza sistemlerinin gelişmesi...(106)

19. İnsanlar arasındaki çatışmada uzlaşmalarının çoğu, bilgi eksikliğinden kaynaklanmaktadır. (107)

20. Başarı, insanın kendini kanıtlaması ve belirlenmiş amaçların gerçekleşmesidir. (112)

21. BiliÅŸim= EÄŸitim+ Deneyim+ Bilgi Ä°ÅŸlem+Ä°letiÅŸim (113)

22. Bilindiği gibi sanayi toplumu, İngiltere'de gerçekleştirilen teknolojik-ekonomik (1770 sonrası) devrimle, Fransa'da başlayan politik devimin (1789) ortak sonucu olarak ortaya çıkmıştır. (119)

23. Fransız Devrimi'nin getirdiği "Milli Devlet" tezi, çok uluslu Osmanlı Devleti'nin çok kısa sürede etkileyip imparatorluk topraklarının bir bir kaybedilmesi (parçalanması) sonucunu doğurmuştur. (119)

24. Osmanlı'da sınırlı alanlarda ve yüzeysel olarak getirilmek istenen yenilik hareketleri, Osmanlı toplumunun sorunlarını çözüp onu sanayi toplumuna taşıyabilmekten öte, çoğu kez çözülmenin daha da hızlanmasına neden olmuştur. (119)

25. Sanayileşme sürecinin politik, düşünsel ve kurumsal temellerini oluşturma....(120)

26. Türkiye'de geleneksel toplum yapısının düşünsel ve maddi temellerinde bir değişim olmadan, politik, kültürel ve kurumsal(hukuksal) çerçeve oluşturulmak istenmiştir. Sonuçta, bu alanlardaki kısmi yenilenme ve gelişmeler önemli ölçüde toplumun değer ve davranış sistemleri ile ilgili olduğu için, geleneksel değerle yenilikçi değerler arasında hali sürüp giden çatışmalar gündeme gelmiştir. Bu ikili yapı, toplumda anlamsız ve gereksiz bir ilerici-gerici; batıcı-gelenekçi; sağcı-solcu ikilemi doğurmuştur. Bu ikilem Osmanlı'dan beri var olan bir toplumsal gerilim olarak sürüp gitmektedir. (120)

27. Türk toplumunu, batı toplumlarının uzun dönemli tarihsel evrimleşmesi ve sınıfsal yapısına benzetme çabaları bir yana bırakılırsa, geçmişteki Türk toplum yapılarında sınıflaşma olmadığı görülür. (122)

Türk'lerin geçmişinde sınıflı toplum yapısının olmayışı, toplum içinde dikey akışkanlığın çok yüksek olmasına yol açmıştır. Toplumun en alt kesiminde, üst yönetim kesiminde yükselebilmenin yolları hep açık kalmıştır. (123)

28. a)......biçiminde çok keskin ve iki kutuplu bir sınıflaşma eğilimi...

b) Batı, sınıflaşma yapısını, sosyal bütünleşme (entegrasyon) ile yumuşatılırken, bizde sınıfsız toplum, sınıflı yapıya doğru bir gelişme eğilimi içine girmiştir.

c) Toplumsal bütünleşmeyi artırıcı politikaların daireye sokulması... bu yolla, Türk toplumundaki iç dinamiğin köreltilmesi yerine, toplum katmanlarının hepsinin katılımı ile aha çok canlandırması gerekir. (123)

29. Kalkınmanın ve sanayileşmenin dinamik motoru olan yenilikçi-girişimci yöneticiler daha çok orta tabakalardan çıkmaktadır. Çünkü orta tabakalar, yükselmeye, rekabetçi düşünceye ve yeniliği daha yatkın bir sosyal grup oluşturmaktadır. (124)

30. Yeni teknolojiler öncelikle üretimi, yani ekonomiyi etkileyip değiştirmektedir. Ekonomik alandaki yenilenme, yeni teknolojilerin yarattığı işbölümü ve uzmanlaşma ile birlikte yeni meslekleri doğurmaktadır. Yeni meslekler ev yeni sosyal roller, sosyal alanın değişimine yol açmaktadır. Yeni mesleklerle, yeni sosyal grupların doğması, giderek politik alana yansımaktadır. Böylece, toplumun maddi-teknolojik-ekonomik temelinden başlayan değişim süreci, zaman içinde sosyal ve politik alana sıçramaktadır. Aynı değişimin kültürel alana yansıması ise en son gerçekleşmektedir. (124)

31. - Ä°thal teknoloji

32. Yeni yapılanmadan pay alma yarışı, çıkar ideolojilerini ön plana çıkarmıştır...(125)

33. Toplumda, nedenselliği ve bilimsel düşünme sürecini esas alan yenilik ve yaratıcılığı teşvik eden bir eğitim ve kültür politikasının uygulanması kaçınılmazdır...(125)

34. Ülkemizde, bilgi teknolojileri ve bilgi toplumundan çok, ilk dönem bilgi toplumunun kültürel alanını oluşturan Post-modernizmin daha çok ilgi gördüğü dikkati çekmektedir. Bu durum, Osmanlı ve Türk aydınlarının sanayileşmenin teknolojisinden çok, Fransız kaynaklı kültür ve edebiyattan daha öncelikli olarak etkilenmesine paralellik göstermektedir. (125)

35. Türk toplumunda politik katılım, organize toplumun sosyal gruplarının katılımı biçiminde değil, bireysel katılımlar biçiminde gerçekleşmektedir. Bu durun demokrasinin kökleşmesini ve kurumsallaşmasını engellemektedir. (126)

36. Türk toplumunda davranışların demokrat olmaktan çok, otoriter ve bağımlı insan tipi oluşturan bir biçimde gerçekleştirdiği görülmektedir. (126)

37. Toplumun, sosyal tabaka yapısı ve meslek yapısı, politik sisteme, toplumun simetrisi olarak yansımamıştır. (126)

38. Teknoloji ile dünya görüşü arasındaki çelişki net bir biçimde çözüme ulaşmalıdır. (127)

39. Türkiye'de var olan kültür ile ithal teknoloji arasında bir kopukulk kalmış ve teknolojiyi üretebilmenin altyapısı oluşturulamamıştır. (129)

40. Bilimsel yaklaşımda, olmuş bir olayın, nedenlerinin açığa çıkarılması ve oalyı yaratan neden sonuç analizlerinin mantıksal tutarlılık içinde sunularak açıklanması yapılır. (130)

41. Batı, ürettiği teknoloji ile doğaya egemen olma savaşı verdi. (sömürdüğü coğrafyadaki insanları da egemen olunacak doğanın bir parçası olarak algıladılar.)

42. Türk toplumunda temel dünya görüşü, olayların bilimsel açıklanmasına dayalı olmayıp, olayların yorumlanmasına dayalı bir düşünce kalıbına oturtmaktadır. Batı uygarlığının düşünme süreci, dışa dönük, doğaya dönük, doğanın(nesnenin) kendi içindeki neden-sonuç ilişkisinin açıklanmasına yöneliktir. Bu yaklaşımda objenin neden-sonuç analizi yapıldığı için objektif bir bakış açısı vardır. (130)

43. Olaylara kendi inanç ve değerlerinin gözlüğü ile bakan ve bu değerleri mutlaklaştırmış, tek yolcu insanlar ortaya çıkar...(130)

44. Bu düşünce kalıpları içinde aydın geçinen insanlar, sadece kendi inanç ve ideolojilerine taraftar kazanmaya çalışır. Çünkü amacı, insanlara bilgi ve bilim aktarmak değil, kendi değerlerini satmaktır. (131)

45. Türkiye'de aydın geçinen kesim, batı aydınlanmacı filozoflarının kendi toplumlarında oynadıkları role benzer bir rolü Türk toplumunda da oynayamadılar. Entelektüel denildiğinde bilim, kitap, kütüphane, aydınlanma, çoğulculuk, düşünce zenginliği gibi imaj ve çağrışımları toplumda yaratamadılar. (iletkenlik...) Bunun yerine entel denince "entel başlar" çağrışımı yapmakla yetindiler. (131)

46.  Türk aydınının; subjektif, duygusal ve yüzeysel tartışma ve kavgası Tanzimat'tan beri ilerici-gerici, sağcı-solcu vs. gibi yüzeysel kavgalarla, bilim ve bilgi üretmeden sürüp gitti. (...) Değinilen noktada Japonya güzel bir örnek oluşturmaktadır. Osmanlı ve Türk aydınları, Fransa'ya gidip güzel sanatların duygu ve inanca dayalı alanlarında kendilerini yetiştirirken, 1867'deki Meici Restorasyonundan sonra batıya giden Japon öğrenciler pozitif bilimsel düşünceye dayalı mühendislik eğitimi görmüşlerdir. Böylece, batının pozitif ve bilimsel yöntemini alıp, Japon toplumuna aktarmışlardır. Japon insanının kılık ve kıyafetini değiştirmek yerine, Japon aydınının kafa yapısı ve düşünce sistemini değiştirmişlerdir. Böylece Japon kalkınması, batı ve yerli kültürün karşılıklı olumlu etkileşimi içinde, iki ray üzerinde hızlanan bir tren örneği gibi, hızlı bir gelişmeye sahne olmuştur. Oysa bizde, yerli ve batı kültürleri karşıt yönden gelen iki tren örneği gibi, çatışmışlardır. Toplumsal potansiyeller bu çatışma ile boşa harcanmıştır. İnsan yiyen ve harcayan çatışmacı bir ortam yaratılmıştır. Çünkü toplumsal değişmede insanların kültür değerlerinin hepsini değiştirmeye kalkmak, karşıt ve yoğun tepkiler çekmektedir. Oysa kültürel alan içindeki stratejik nokta, düşünce kalıbı ve dünya görüşüdür. Bunu değiştirmek, dinamik gelişim için yeterlidir. (131-132)

47. Üniversitelerimiz de bile bilimsel açıklama ve yorumlama tarzı açıklık kazanmamıştır.

48. Bilime dayalı nedensellik düşüncesinin geçerli olmadığı yerde, ilke ve kural olmaz. İlke ve kuralın olmadığı yerde sistem olmaz. Sistemin olmadığı yerde kurumsallaşma olmaz. Sonuçta, kişilerin keyfi egemenliği geçerli olur. (133)

49. Toplumsal yapıyı egemen sınıfın kuralları belirler. Sınıf egemenliği organına bir sistem oluşturur. (135)

50. Toplumumuz, başarıya dayalı rekabet toplumu olmaktan çok, ilişkiye dayalı halk deyimi ile torpil ve çıkar ilişkilerine dayalı bir yapı sergilemektedir. (Böyle bir toplumsal ortamda toplumsal kalkınma süreci başlatılamayacağı)

51. Osmanlı toplumu, geleneksel toplumda teknolojinin belirleyici olmadığı bir ortamda, iki temel yeniliği yakalayarak bir imparatorluk kurmuştur:

- Yeni bir din olan Ä°slam ideolojisi...

- Aldığı topraklardaki feodal yapıdaki serflere, sınıfsız Osmanlı toplumunun özgürlüğünü getirmek...

52. Fikir suretine giren arzu ve istekler...

53. Ayrı telden çalabiliriz, ama birbirimizle akort olmak mecburiyetindeyiz. Gürbüz AZAK 8.5.96 ATV A takımı prog. Savaş AY

54. Lümpen ve rasyonel BATILILAŞMA: 

55. "Batı ve türevi kavramların anlamı ve içeriğini kavramaktan, batılılaşmanın ne olduğunu ve niçin ve hangi saiklerle durdurulamazlık niteliğine sahip olduğunu idrak etmekten uzak kalan her toplumun kaçınılmaz akıbeti: "Lümpen Batılılaşması" dır. Buna karşılık "Rasyonel Batılılaşma" bu hususları idrak ve icabını ifa eden bir toplumun batılılaşma tarzıdır.(Rasyonel tavır almaktır.) Lümpen batılılaşmasının en temel saiki, "Batılılık"ın temelinde yatan şeyin "İnsan ve eşya münasebetlerinin" batı tarafından düzenlenmiş tarzından ileri geldiğini, yani konunun kökenlerinin çok derinlerde olduğunu kavrayamamak, sebeplerle değil hep sonuçlarla uğraşmaktır. En bariz emaresini ise kısaca ikiye indirgeyebiliriz:

a-Sürekli olarak üstyapı kurumları ile uğraşmak,

b-Kültür unsurlarında çok derin tahribatlara sebebiyet vermek...

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Allah'ın ayetlerine küfredenler, peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenler; işte onlara acıklı bir azabı müjdele.

AL-Ä° Ä°MRAN, 21.AYET

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Hastayı ziyaret edin, açı doyurun, esiri kurtarın.

Risayü'z-Salihin

TARÄ°HTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI