BATI’YA KARŞI İSLÂM-WILLIAM I. CLEVELAND- 5. BÖLÜM
BİR NESLE KILAVUZLUK: KUZEY AFRİKA (…) Nüfuzunun en hissedilir (s. 185) olduğu yer Mağrip’tir, İslâmiyet’in sözcüsü ve siyasî stratejist olarak edindiği ün de en fazla Mağrib’de kavidir. (s. 186)
BEŞİNCİ BÖLÜM
BÄ°R NESLE KILAVUZLUK: KUZEY AFRÄ°KA
(…) Nüfuzunun en hissedilir (s. 185) olduğu yer Mağrip'tir, İslâmiyet'in sözcüsü ve siyasî stratejist olarak edindiği ün de en fazla Mağrib'de kavidir. (s. 186)
(…) Osmanlı Orta Doğu'sundan Mağrib'e, savaş sonrası Cenevre'den Kahire'ye ve tekrar Mağrib'e Arslan'ın kurduğu zaman ve mekân köprüsünün halatı, onun Pan-İslâmik idealleri, geniş temasları ve şahsî cazibesidir. (s. 189)
(…) Mayıs 1930'da 'Berber Dehir' olarak biline gelen kararname genç Fas sultanı tarafından imzalandı. (…) Kararname 'böl ve yönet' prensibine dayalıydı ve maksat, Berberîleri idarî ve kültürel yönden Araplardan koparmaktı. (…) Yaklaşık Berberî nüfusun yarısını, ceza hukuku sahasında Fransız mahkemelerinin yetkisine bırakmak suretiyle "Dehir" gerek Sultan'ın hükümetine gerek Şeriat'a gerekse İslâmî inanışın bütününe yönelmiş bir doğrudan saldırı teşkil etmekteydi. (s. 194)
(…) İşte bu, tam Şekip Arslan'lık bir konuydu. (…) Dehir'e karşı uluslar arası bir propaganda kampanyası koordine etti. (s.195) (…) Emir'in plânı, Milletler Cemiyeti'ne, Fransız Hükümetinin bütün birimlerine ve büyük devletlerin şansölyelerine mektup, telgraf ve dilekçe yağdırılmasını öngörüyordu. (…) Berber Dehir'e karşı yürütülen kampanyayı apayrı kılan şey, Arslan'ın çağrısına gelen iştiyaklı uluslar arası İslâmî tepkiydi. (s.198)
(…) Dehir'e karşı yürütülen kampanya başarılı olmuştu. (…) Generali 1934 yılında kararnamenin en tartışmalı unsurunu, "Berberî mahkeme konusunu Sultan'ın mahkemesine, dolayısıyla İslâm'a iade ederek" halletmeye itiyordu. (…) Emir Şekip Arslan, Fas kültürel şahsiyetine yönelik bir saldırıyı, bütün Müslümanların inanış hürriyetlerine emperyalistçe bir saldırı çerçevesi içine oturtmayı başarmıştı.
(…) Arslan'ın kampanyayı yürütüş biçimi bir kere daha onun tercihini ortaya koyuyordu: Dar çerçeveli ulusçu sadakat yerine İslâmî dayanışma ilkesine dayalı eylem. (…) Bu ümmet ne derece farklılıklar gösterirse göstersin, ortak bir İslâmî duyarlılığı paylaşıyordu. İşte Müslümanlar bu bağı idrak ederek ve güçlendirerek, karşılaştıkları çağdaş baskıdan kurtulabilecekler ve muhteşem mazilerini de yeniden yaşayabileceklerdi. (s. 199)
Yusuf Çağlayan
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
"Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah'a sığın! Çünkü O, işitendir ve bilendir."
Fussilet, 36
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
"Nerede olursan ol, Allah'tan kork! Kötülüğün ardından onu silecek bir iyilik yap! İnsanlara iyi ahlakla davran!"
Tirmizi
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...