MEAL OKUMAK KUR’AN’I ANLAMAK MIDIR?

Bir bayan, öğretmenlikten emekli olduktan sonra "başımı kapattım, namazlarımı kılmaya başladım, Kur'ân-ı Kerim'i de mealinden okudum. Ancak çocukluğumuzda ezberlediğimiz Tebbet suresinde önemli bir şey görmedim. Manasını bilmeden okurken daha fazla etkileniyordum. Ama manasım öğrendikten sonra fazla etkilenmedim," diyor. Niye? diye sordum.


2018-06-29 16:10:53

Bir bayan, öğretmenlikten emekli olduktan sonra "başımı kapattım, namazlarımı kılmaya başladım, Kur'ân-ı Kerim'i de mealinden okudum. Ancak çocukluğumuzda ezberlediğimiz Tebbet suresinde önemli bir şey görmedim. Manasını bilmeden okurken daha fazla etkileniyordum. Ama manasım öğrendikten sonra fazla etkilenmedim," diyor. Niye? diye sordum.

Dedi ki; "orada biz, Ebu Leheb ve hanımına lanet okuyormuşuz. Olur mu? İnsan Allah'ın huzuruna varınca namazında geçmişte bir insana -ki o aynı zaman da Peygamberimizin amcası- suçundan dolayı kıyamete kadar gelecek insanların lanet okuması doğru mu?" dedi.

Bu tür insanların Kur'an'ı Tefsirden okumadığı sürece yalnız ayet-i kerimenin mealini -ki meal, terceme yapanın o ayetin kelimelerinden anladığı manayı Türkçeye aktarmasıdır- okuduğu sürece bu kanaate varması normal.

Meal yazanlar da, Kur'ân'ı anlamanın yalnız meal okumakla müm­kün olamıyacağmrön sözlerinde belirtirler. Hatta. 10, 20, 30 ciltlik tefsir yapan alimler de "benim anlayabildiğim bu kadar" derler.

Hani güneş yedi rengiyle tabiatta milyonlarca renk üretiyor. Güneşe, menekşe bakıyor, mor alıyor, karanfil bakıyor kırmızı alıyor. İşte biz de öyleyiz. Allah'ın kelamından bir şeyler alırken, bizim ön hazırlığımız da bizi yönlendirmektedir aslında.

Onun için ön hazırlıklarımızı atarak, Allah kelamına gönlümüzü bembeyaz bir kağıt gibi açarak okuyacak olursak ve bu konuda da değerli ilim adamlarımızın eserlerinden yararlanacak olursak, yanlış anlamalardan kurtulmuş oluruz. Tefsirler bu yanlışları gideren değerli eserlerimizdir.

Ben de, O soruyu soran hanım efendiye dedim ki; "Ben de bu günlerde daha çok okuyorum." Niye?

"Çünkü Ebu Leheb bir semboldür. Kıyamete kadar gelecek olan imansızların sembolü Ebu Leheb'dir. Geçmiştekilerin sembolü Firavun'dur, Nemrud'dur, Karun'dur, Haman'dır. Diğer peygamberlerin düşmanları olduğu gibi, bu ümmetin düşman sembolü ise, Peygamber Efendimizin karşısına dikilen; "sana bu fırsatı vermem bu peygamber­liğini yaydırmam, insanların tek Allah'a itaat ettirmene müsade et­mem, bu Mekke parlementosunun otoritesini zedeletmem." deyip, o günkü ordularıyla Efendimize karşı çıkan Ebu Leheb anlatılıyor.

"İşte kıyamete kadar gelecek olan, devletlerin, şahısların, kuruluş­ların, kurumların vakıfların her türlü faaliyetlerini temsilen Ebu Leheb zikredilmiştir." Ben de bu günlerde bu sureyi daha çok okuyorum.

Günümüzde ben de, İslâm dinini yok etmek, müslümanları zayıf­latmak, hizmette büyük merhaleler kaydetmiş müslümanları çeşitli daleverelerle kendilerine katmak için faaliyet gösteren, bunda başarılı olamadığı takdirde, Birleşmiş Milletlerin ve NATO'nun askerleriyle müslümanların üzerine yürüyenleri duyduğumda, televizyonda gördü­ğümde, gazeteler de haber olarak okuduğum da; namazda tekrar Fil Sûresi ile Tebbet Sûresini biraz daha fazla okur ve Allah'ın(cc) bu sû­relerinden moral bulurum.

Her dönemin gücü, kendi gücüyle orantılıdır. Peygamber Efendimize en yakın insan, Efendimizin en zayıf ve tek başına olduğu. bir dönemde kendisini destekleyen, yalnız Hz. Hatice validemiz.

Bu dönemde Mekke parlementosunun da gücünü arkasına alarak Peygamberimizin hareketini durdurmak, daha doğmadan, boğmak üzere faaliyete geçen insanlarınkarşı saldırıları var.

Böyle bir durumda Allah'ın nurunu yaymak isteyenlere karşı gelen­lerin sonunda hüsrana uğrayacaklarını, ona malının, mülkünün, evladı­nın, hanımının kendisine fayda vermediğini, tek basmada olsa, inanan­ların zafere ulaşacağını Allah (c.c) bu sure-i celileyle bize haber verir. 20. Asırda da eğer biz Peygamberimizin gösterdiği cesareti, gay­reti, cihadı yapacak olursak, Ebu Leheb'in yolunda yürüyen devletler, şahıslar, kurumlar veya kuruluşların da aynı şekilde dayandıkları güç ve otoritenin kendilerine fayda vermiyeceğini tekrarlamış oluyoruz biz bu sureyle..

 

Kaynak

Mahmud Toptaş, Şifa Tefsiri Cantaş Yayınları: 8/407-409.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP

MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP

Melik Faysal'ın en önemli gayelerinden birisi, Filistin meselesi ve Mescid-i Aksâ'nın hürriyeti

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

Mânevîyatsız ilmin, beşeriyete felâh ve huzur yerine, şüphe, tereddüt, hatta ızdırap verdi

NASIL BİR MAARİF?

NASIL BİR MAARİF?

Yıllardır ilmî ve fikrî çalışmalarım arasında memleketimizin mânevî, ahlâkî, derûnî

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

Diyorlar ki: Dünyaya bir kere gelinir. Sonun başlangıcı yoktur. Gülün, eğlenin, bir yıldır

HİCRET VE HAREKET

HİCRET VE HAREKET

Hicret, tâ ezelden ebede, âlem-i vücubdan âlem-i imkâna, daire-i ilimden daire-i kudrete, tâ

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

Ramazan ayının hususiyeti oruç. Orucun hususiyeti de kendisine ait meseleler. Başında; tutan tu

HEKİM VE FİLOZOF GÖZÜ İLE RAMAZAN

HEKİM VE FİLOZOF GÖZÜ İLE RAMAZAN

Hekim gözü ile Ramazan perhiz ayıdır. Bir çok hastalıklara karşı tıbbın tavsiye ettiği im

HÜZÜNLÜ BİR HAYVANAT BAHÇESİ GEZİSİ

HÜZÜNLÜ BİR HAYVANAT BAHÇESİ GEZİSİ

“Paris'in büyük hayat sıtmasına tutulduktan sonra(1) yapmaya hiç vakit bulamayacağım bir zi

YİRMİNCİ ASRIN BAŞINDA ANADOLUDA PAZARIN NAMUSU

YİRMİNCİ ASRIN BAŞINDA ANADOLUDA PAZARIN NAMUSU

Fransız yazar Claude Farrare, Çanakkale’de bir köyde, 1900’şerin başında yaşadığı çok

BİZ DE RAHATSIZIZ

BİZ DE RAHATSIZIZ

Elinize bir kalem alsanız ve siyasette, ticarete, sanatta, eğitimde en fazla isim yapmış insanla

"BANA KUR’AN YETER!”

Bana Kur'an yeter!" cilerden beni sevdiğini söyleyen biri, kendisi Hadisleri kabul etmeyerek doğr

İnkâr edenler, Allah'ın yolundan ve -yerli, taşralı- bütün insanlara eşit (kıble veya mâbed) kıldığımız Mescid-i Harâm'dan (insanları) alıkoymaya kalkanlar (şunu bilmeliler ki) kim orada (böyle) zulüm ile haktan sapmak isterse ona acı azaptan tattırırız.

Hac,25

GÜNÜN HADİSİ

"Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir, diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir. Oruçlunun ağzından çıkan koku (haluf), Allah indinde misk kokusundan daha hoştur."

Ebu Hüreyre

TARİHTE BU HAFTA

*İmam-ı Azam Ebu Hanife(r.a.) Vefat Etti.(6 Mayıs 765) *İkinci Dünya Savaşı Sona Erdi.(8 Mayıs 1945) *Osman Gazi'nin Doğumu(9 Mayıs 1252) *Ahmed Cezzar Paşa'nın Akka'da Napolyon'u Yenmesi.(10 Mayıs 1799) *1897 Türk-Yunan Savaşı Türk Zaferiyle Sona Erdi

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI