ALLAH RASULÃœNÃœN NÃœBÃœVVETÄ°NÄ° TASDÄ°K EDEN Ä°MZALAR-2

Kur’an’ın Verdiği Onay Bu onayın özeti şudur: Semavî vahiy olarak kendini takdim eden kitapların en meşhuru, en ilmîsi, en mucizelisi, en çok okunanı, milyonlarca hafızların ezberinde bulunan eşsiz bir kitap olan Kur’an-ı Kerim’in Hz. Muhammed(a.s.)’in elinde ortaya çıktığı, bütün dünyaca bilinen bir gerçektir. Hz. Muhammed(a.s.) ise, ısrarla bu kitabın kendisine ait olmadığını savunmuştur


Niyazi Beki(Prof. Dr.)

niyazibeki@gmail.com

2017-04-24 17:48:44

Kur'an'ın Verdiği Onay

Bu onayın özeti şudur: Semavî vahiy olarak kendini takdim eden kitapların en meşhuru, en ilmîsi, en mucizelisi, en çok okunanı, milyonlarca hafızların ezberinde bulunan eşsiz bir kitap olan Kur'an-ı Kerim'in Hz. Muhammed(a.s.)'in elinde ortaya çıktığı, bütün dünyaca bilinen bir gerçektir. Hz. Muhammed(a.s.) ise, ısrarla bu kitabın kendisine ait olmadığını savunmuştur. Aslında hayatı boyunca, diğer konuşmalarının, Kur'an'daki üsluptan çok farklı olması, Kur'an'ın gerçekten onun malı olmadığını ortaya koymaktadır. 

Eğer Kur'an, semavî kimliğini ispat ederse, bu kimlik aynı zamanda Hz. Muhammed'in nübüvvetini tasdik eden bir imza olacaktır. Kırk yönden mucize olan Kur'an-ı Kerimin bütün i'caz yönlerini burada yazmak çalışmamızın maksadını aşan bir husustur. Bu sebeple birkaç hususa işaret etmekle iktifa edeceğiz:

Kur'an, semavî bir kimliğe sahip olduğunu ilan ederek, bunun doğruluğunu ispat etmek için de hiç kimsenin kendisinin bir benzerini ortaya koyamayacağı hususunda bütün insanlara ve cinlere karşı meydan okumuştur.

a. Kur'an'ın Bir Benzeri Yapılamaz

"De ki: Andolsun, bu Kur'an'ın bir benzerini ortaya koymak üzere insanlar ve cinler bir araya gelseler, birbirlerine destek de olsalar, onun bir benzerini ortaya getiremezler" (İsra, 17/88).

b. Sadece On Surenin Bir Benzerini de Getiremezler

"Yoksa, 'Onu(Kur'an'ı) kendisi uydurdu' mu diyorlar? De ki: 'Eğer doğru iseniz, Allah'tan başka çağırabildiklerinizi (yardıma) çağırın da siz de onun gibi uydurulmuş on sûre getirin.' Eğer (onlar) size cevap veremiyorlarsa, bilin ki, o ancak Allah'ın ilmiyle indirilmiştir ve O'ndan başka tanrı yoktur. Artık siz Müslüman olursunuz değil mi?" (Hûd, 11/13-14).

c. Bir Tek Surenin Bile Benzeri Yapılamaz

"Eğer kulumuz (Muhammed'e) indirdiğimiz (Kur'an'ın Allah katından geldiği) hususunda bir şüphe içindeyseniz, ona benzer bir sûre getirin. Eğer iddianızda samimî iseniz Allah'tan başka şâhitlerinizi (yardımcılarınızı) da çağırın. Eğer bunu yapamazsanız ki asla yapamayacaksınız, o halde kafirler için hazırlanmış ve yakıtı insanlarla taşlar olan Cehennem ateşinden sakının." (Bakara, 2/23-24).

d. Kur'an, Ümmî Bir İnsanın Malı Olamaz

"Sen bundan(Kur'an'dan) önce ne bir kitap okuyor, ne de elinle onu yazıyordun. Öyle olsaydı, batıla uyanlar/yanlış düşünenler, şüpheye düşerlerdi. Hayır; o (Kur'ân) kendilerine ilim verilenlerin kalplerinde yerleşen apaçık âyetlerdir. Bizim ayetlerimizi, zalimlerden başkası, inkâr etmez. Onlar: Ona (peygambere) 'Rabbinden mucizeler indirilmesi gerekmez miydi?' derler.

De ki: 'Mucizeler ancak Allah katındadır. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.' Kendilerine okunan bu(kırk yönden mucize olan) kitabı/Kur'an'ı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Şüphesiz ki bunda, iman eden bir kavim için bir rahmet ve bir mesaj vardır.

 De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O göklerde ve yerde olan her şeyi bilir. Batıla iman edip Allah'ı inkâr edenlere gelince, işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir." (Ankebut, 29/48-52).

Kâinat Kitabının Verdiği Onay

" De ki: Onu (Kur'an'ı) göklerde ve yerdeki bütün gizlilikleri bilen Allah indirdi" (Furkan, 25/6).

"Hayır, onlar kendilerine doğru bilgi gelince onu yalanladılar. Artık çelişkili bir durum içindedirler. Üzerlerindeki göğe hiç mi bakmadılar? Biz onu nasıl inşa etmiş ve süslemişiz. Ve hiçbir kusur ve eksikliği de yoktur. Yeri de biz serdik, içinde demirlenmiş gemiler gibi dağlar koyduk. Bize yönelen her kul için, bunları ufuk açıcı belgeler kıldık" (Kaf, 50/5-8).

Bu kâinat, nasıl ki kendini bir saray gibi icat ve inşa edip idare eden, harika bir düzene koyup, tasvir ve tertip eden, her tarafını hikmet pergeliyle takdir ve tedbir eden o pek mahir yaratıcısını göstermektedir. Yine nasıl ki bu kâinat, kendisini- element harfleri, atom kelimeleri ve molekül cümlelerinden yazma bir kitap gibi telif eden, bir sergi gibi teşhir eden Kâtibine ve Nakkaşına delâlet etmektedir. Aynen öyle de, bu kâinat apartmanı ve şu kâinat kitabı, muhtevasındaki İlâhî sırları bilecek ve bildirecek, hareketli ve değişken yapısındaki Rabbânî hikmetlerini tâlim edecek, belli görevleri yerine getirmek üzere yaptığı düzenli harekâtındaki hikmetli neticeleri ders verecek ve mahiyetindeki kıymetini ve içindeki mevcudatın kemâlâtını ilân edecek ve o kitab-ı kebîrin mânâlarını ifade edecek bir yüksek dellâl, bir doğru keşşaf, bir muhakkik üstad, bir sadık muallime ihtiyaç duymaktadır.

Her şeyi hikmetle yapan, bir sivrisineğin isteğine cevap vermeyi adalet ve merhametinin bir gereği sayan Yüce Yaratıcı, elbette koca kâinatın bu fıtrî ihtiyacını göz ardı etmeyecek ve etmemiştir. Çünkü, en harika bir kitap, en mükemmel bir sanat şaheseri, kendisini tanıtan, muhtevasını ders verip anlatan bir muallime, bir tanıtıcıya ihtiyaç duymaktadır. Aksi takdirde –o bilinmez kitap- hiç bir değer ifade etmez.

Bundan hareketle denilebilir ki, madem kâinat vardır, elbette onun bir muallimi ve tanıtıcısı da vardır. O halde, kâinat kitabı, -Kurân-ı Hakîmin şehadetiyle- kendisini en güzel şekilde okuyup anlatan, ilgili vazifeleri herkesten daha fazla yapan, herkesten daha güzel onun maksatlarını ders veren biri olarak Hz. Muhammed (a.s.), bu kâinat Yaratıcısının en yüksek ve en sadık bir memuru olduğuna şehadet etmektedir. Bütün bunlar gösteriyor ki, bu kâinatın mânevî güneşi ve Rabbimizin en parlak bir burhanı, Habibullah unvanıyla meşhur olan Hz. Muhammed(a.s.)'dir. Bu sebepledir ki, onun peygamberliğini teyit ve tasdik ve imza eden aldanmaz ve aldatmaz pek çok imza vardır ve bu imzalardan biri de kâinat kitabına aittir.

Önceki Peygamberlerin Verdiği Onay

"Biz Nuh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettik. İbrahim, İsmail, İshak, Yakub'a, Torunlarına, İsa, Eyyup,Yunus, Harun, Süleyman'a da vahyettik. Davud'a ise Zebur'u verdik. Daha önce sana anlattığımız peygamberlere ve sana anlatmadığımız peygamberlere de vahyettik. Ve Allah –vasıtasız olarak- Musa ile konuştu. Bunları müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik ki, peygamberlerden sonra insanların Allah'a karşı kullanacakları bir koz kalmasın. Allah Azizdir, Hakimdir (İzzet ve hikmet sahibidir) (Nisa, 4/163-165).

 Peygamberlerin (aleyhimüsselâm) icmâı/ittifakı, nasıl ki Allah'ın varlığı ve birliğine gayet kuvvetli bir delildir; öyle de, Hz. Muhammed (a.s.)'in doğruluğuna ve risaletine de gayet sağlam bir şehadettir. Çünkü bütün peygamberlerin doğruluklarına ve peygamber olmalarına medar olan ne kadar kutsî sıfatlar ve mucizeler ve vazifeler varsa, o zatta (a.s.) en ileride olduğu tarihçe musaddaktır. Demek onlar, nasıl ki, lisan-ı kal (söz) ile Tevrat, İncil, Zebur ve suhuflarında bu zatın (a.s.) geleceğini haber verip insanlara beşaret/müjde vermişler; öyle de lisan-ı halleriyle, yani nübüvvetleriyle ve mucizeleriyle, kendi mesleklerinde ve vazifelerinde en ileri ve en mükemmel olan bu zâtı tasdik edip dâvâsını imza ediyorlar.

Peygamberlerle Ä°liÅŸkisi

"Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti. Müminler de (iman etti). Hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine inandılar. 'Peygamberleri birbirinden ayırt etmeyiz' dediler." (Bakara, 2/285).

İmam Busîrî'nin Kaside-i Burde'sinde –mealen- söylediği aşağıdaki sözleri bu ilişkiye ışık tutmaktadır;

"Bütün şanlı peygamberlerin gösterdiği mucizeler,

Hepsi de Hz. Muhammed'in nurundan alınmış.

O, fazilet güneşi, onlarsa peyki olan yıldızlar

Karanlıklarda, onun ışığını insanlara göstermiş."

Hz. İbrahim'i Anması

"Şüphesiz, İbrahim'e en yakın olan insanlar, ona tâbi olanlar ile bu(Muhammed) peygamber ve(ona) iman edenlerdir. Allah müminlerin dostu ve yardımcısıdır" (Ali İmran, 3/68).

"Mirac'a çıktığım gecede İbrahim'i de gördüm. Evlatları /nesli arasında ona en çok benzeyen benim."(1)

Hz. Lut'u Anması

"Allah Lut'a rahmet etsin, o aslında sağlam bir dayanağa sığınıyordu"(2) Bu ifadeyle Efendimiz, "Keşke benim size karşı koyacak bir kuvvetim olsaydı veya sağlam bir dayanağa sığına bilseydim" (Hud, 11/80) diyen Hz. Lut'un o andaki durumunu anlatıyor. Ve Allah'ın ilim ve kudretiyle her yerde hazır olduğu gerçeğini ümmetine ders veriyor.

Hz. Yusuf'u Anması

Hz. Peygamber(a.s.)'e "İnsanların en şereflisi kimdir" diye soruldu. "Allah'a karşı en takvalı olandır" buyurdu. "Bunu sormuyoruz" deyince, buyurdu ki, "İnsanların en şereflisi Yusuf peygamberdir." buyurdu."(3)

Kur'an-ı Kerim'de Hz. Yusuf'u hapiste ziyaret eden Mısır kralının elçisi onu götürmeye gelince, o gitmemiş, her şeyden önce kendisine yapılan iftiradan dolayı temize çıkmasını beklemiştir. Konuyla ilgili ayetin meali şöyledir: "Kral: Onu bana getirin, dedi. Elçi, Yusuf'a gelince, Yusuf; 'Efendine dön… Ellerini kesen o kadınların durumlarını sor. Şüphesiz benim efendim onların tuzağını biliyor' dedi" (Yusuf, 12/50).

İşte bu hadiseye dikkat çeken Hz. Peygamber (a.s.), "Eğer Yusuf kadar hapiste kalsaydım, elçi bana gelseydi hemen ona cevap verirdim/onunla giderdim"(4) buyurarak, Hz. Yusuf'un tutumunu övüyor.

Hz. Musa'yı Anması

Abdullah ibn Abbas anlatıyor: Hz. Peygamber(a.s.) Medine'ye geldiğinde, oradaki insanların Aşure günü oruç tuttuklarını gördü. "Bu gün çok büyük bir gündür; Allah bu günde Musa'yı kurtardı, Firavun'un taraftarlarını denizde boğdu. Musa da Allah'a şükretmek niyetiyle o günde oruç tutuyordu" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.): "Ben onlardan daha fazla Musa'ya yakınım" dedi ve o gün hem oruç tuttu hem de onu emretti.(5)

Hz. Davud'u Anması

Abdullah b. Amr b. As anlatıyor: "Hz. Peygamber 'Sen geceleri ibadetle, gündüzleri de oruçla geçiriyormuşsun' deyince 'Evet!' dedim. 'Bu sana ağır gelir; her ayda üç gün tut, bu sürekli tutulabilen bir oruçtur' buyurdu. Ben 'Ey Allah'ın Resulü! Daha fazlasına gücüm yeter' deyince, 'Öyleyse, Davud (a.s.)'ın orucunu tut. O, her zaman gün aşırı/bir gün yer, bir gün oruç tutardı ve düşmanla karşılaştığı zaman da kaçmazdı' buyurdu."(6)

Yine Abdullah b. Amr b. As anlatıyor: Hz. Peygamber (a.s.) buyurdu ki: "Allah'a en sevimli oruç, Davud'un tuttuğu oruçtur. O bir gün yer, bir gün tutardı. Allah'a en sevimli namaz da Davud'un namazıdır. O, gecenin yarısına kadar uyur, üçte birinde kalkar, sonra altıda birinde tekrar uyurdu."(7)

Hz. Yunus'u Anması

Hz. Peygamber(a.s.) Taif'ten üzüntülü bir şekilde dönerken, çok bitkin bir vaziyette yol üzerindeki bir bağda istirahat buyurmuşlardı. Addas adlı Hıristiyan bir kölenin kendisine ikram ettiği üzümleri yemeye başlarken Besmele çekti. Addas, oralarda kimseden duymadığı bu sözleri duyunca, Efendimizle yakından tanışıp sohbet etmeye başladı. Efendimiz Addas'ın "Nineva"lı olduğunu öğrenince, ona "Demek sen benim kardeşim Yunus'un memleketindensin" dedi. Bunu duyunca hayretler içerisinde kalan Addas, "Siz onu nereden biliyorsunuz?" diye sordu. Hz. Peygamber (a.s.) "O da benim gibi Allah'ın insanlara gönderdiği bir peygamber idi" deyince, Köle Addas hemen iman etti.

Bu sohbet, başkasıyla diyalog kurmak için, karşılıklı yakınlaşma ortamını hazırlayacak ortak değerleri/asgari müşterekleri ön plana çıkarmanın önemine işaret etmektedir.

" Ben, herhangi bir kimsenin Yunus b. Metta'dan daha faziletli olduğunu söylemem."(8)

Kuvvetli bir ihtimalle Hz. Peygamber(a.s.), bu hadisteki ifadesiyle;

"Artık Rabbinin hüküm vermesi için sabret! Balığın arkadaşı Yunus gibi olma! Hani o, sıkıntı içerisinde yalvarıp yakarmıştı" (Kalem, 68/48) mealindeki ayet gibi Kur'an'ın Hz. Yunus hakkındaki bazı ifadelerine bakıp onu peygamberler arasında küçük görenlere cevap vermiştir.

 Hz. İsa'yı Anması

"İsra/Miraç gecesinde İsa'yı da gördüm. Orta boylu, beyaz tenli, hamamdan çıkmış gibiydi. İbrahim'in soyundan gelenler arasında, ona(İsa'ya) en çok benzeyen benim."(9)

"Bütün peygamberler kardeştir. Anneleri farklı fakat dinleri birdir. İnsanlar arasında İsa'ya en yakın olan benim."(10)

Hz. Ebu Hureyre anlatıyor: Hz. Peygamber(a.s.) buyurdu ki; "Meryem oğlu İsa bir adamın hırsızlık yaptığını gördü ve ona; 'Sen hırsızlık mı yaptın?' dedi. Adam: 'Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ediyorum ki, hayır!-Yapmadım' dedi. Bunun üzerine İsa: 'Allah'a iman ettim ve gözümü yalanladım' dedi"(11)

Hz. Ömer anlatıyor: Hz. Peygamber(a.s.)'den şunları dinledim "Meryem'in oğlu /İsa hakkında –ona yaptıkları övgüde-aşırılığa kaçtıkları gibi, siz de benim hakkımda öyle bir aşırılığa girmeyin. Ben ancak Allah'ın kuluyum. Onun için bana 'Allah'ın kulu ve Resulü' deyin."(12)

Dipnotlar

1-Buharî, Enbiya, 48.

2-Buharî, Enbiya, 19.

3-Buharî, Enbiya, 8, 19.

4-Buharî, Enbiya, 19.

5-Buharî, Enbiya, 24..

6-Buharî, Enbiya, 37.

7-Buharî, Enbiya, 38.

8-Buharî, Enbiya, 35.

9-Buharî, Enbiya, 24.

10-Buharî, Enbiya, 48.

11-Buharî, Enbiya, 48.

12-Buharî, Enbiya, 48.

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır.

Bakara, 185

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Kim, rızkının Allah tarafından genişletilmesini, ecelinin uzatılmasını isterse sıla-i rahim yapsın.

Müslim, 2318

TARÄ°HTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI