SÜMAME BİN USÂL(R.A)

İslam öncesi Arap krallarından biri idi. Yemame bölgesindeki Beni Hanife kabilesinin büyüklerindendi. Efendimizin(s.a.v) hicretin altıncı yılında kendisine İslam davet mektubu gönderdiği kişilerdendir.


Zahid Başçı

malasahit@gmail.com

2017-02-01 18:20:35

İslam öncesi Arap krallarından biri idi. Yemame bölgesindeki Beni Hanife kabilesinin büyüklerindendi. Efendimizin(s.a.v) hicretin altıncı yılında kendisine İslam davet mektubu gönderdiği kişilerdendir.

Bu mektubu küçümseyerek Müslüman olmadığı gibi, İslam'a hasım olmuştu. Hatta Peygamberimizi öldürmek istemiş ama muvaffak olamamış, lakin bir kaç sahabiyi kötü bir şekilde öldürmüştü. Bundan dolayı Rasulullah(s.a.v) onun kanını heder kılmış ve onu ele geçirme imkanını vermesi için Allah'a dua etmişti.(1)

Efendimizin(s.a.v ) sefere gönderdiği bir seriyye geri dönüşlerinde Sümame bin Usal'i yakalayıp Medine'ye getirdiler. Sümame, Umre yapmak için Mekke'ye gidiyordu. Sahabiler Sümame'yi yakalarken onun kim olduğunu bilmiyorlardı. Kendisini mescidin bir direğine bağladılar.

Allah Rasulü(s.a.v) Sümame'yi görünce; "yakaladığınız kişinin kim olduğunu biliyor musunuz Bu Sümâme ibnu Üsâl el-Hanefi'dîr. Ona iyi mumele ediniz, onu hoş tutunuz, onu incitmeyiniz" dedikten sonra ailesinin yanına döndü ve ailesine dedi ki; "yanınızda yiyecek ne varsa Sümame'ye gönderiniz." Ayrıca, sabah akşam devesinin sağılıp, sütünün ona verilmesini emretti...(Bütün bunlar Rasulullah (s.a.v) onunla hiç konuşmadan söylediği şeyler)(2)

Daha sonra Rasulullah(s.av) onun yanına uğradı ve "Allah'ın gücü sana yetti mi ey Sümame" diye sorunca "Evet öyledir ya Muhammed! Beni öldürürsen kan dökmüş bir katili öldürmüş olursun. Eğer beni affedersen, iyiliğe şükreden, iyiliği bilen birisini affetmiş olursun. Eğer kurtulmam için mal istersen dilediğin kadar verilecektir" diye cevap verdi. Rasulullah(s.av) onun yanından ayrılıp gitti.

Ertesi gün Resul-i Ekrem(aleyhissalatu vesselam) onun yanından geçerken seslendi; "Kalbinden ne geçiyor ey Sümame?" Sümame dedi ki; "Beni öldürürsen kan dökmüş bir katili öldürmüş olursun. Eğer beni affedersen, iyiliğe şükreden, iyiliği bilen birisini affetmiş olursun. Eğer kurtulmam için mal istersen dilediğin kadar verilecektir." Sonra Allah Rasulü(s.a.v) oradan ayrıldı.

Ebu Hureyre(r.a) diyor ki; "Biz fakirler kendi aramızda şöyle diyorduk; "Bizim için Sümame'nin kanının ne kıymeti var? Ne yapacağız Sümame'nin kanını? Vallahi onun öldürülmesi yerine diyet olarak semiz bir devenin eti bizim için Sümame'nin kanından daha sevimlidir."

Ertesi gün Rasulullah aleyhisselam Sümame'nin yanına uğradı ve "Kalbinden ne geçiyor ey Sümame?" diye sordu. Sümame dedi ki; "Ey Muhammed! Gönlümde hayır vardır. Beni öldürürsen kan dökmüş bir katili öldürmüş olursun. Eğer beni affedersen, iyiliğe şükreden, iyiliği bilen birisini affetmiş olursun. Eğer kurtulmam için mal istersen dilediğin kadar verilecektir."

Rasulullah(sallallahu aleyhi ve sellem) ashabına; "onu salıveriniz" buyurdu. Sümame'ye de "seni affettim ey Sümame" dedi. Bunun üzeine Sümame Mescidden ayrıldı. Medine etrafında suyu olan bir yere geldi. Suyu içti, elbisesini yıkadı, gusül edip abdest aldı. Tekrar geri dönüp Rasulullah'ın(aleyhissalatu vesselam) yanına geldi. O anda Resul-i Ekrem mescidde oturuyordu.

Sümame Peygamber efendimizin yanına geldiğinde şöyle dedi; "Ey Muhammed! Vallahi, önceden, yeryüzünde bana, senin yüzünden daha sevimsiz bir yüz yoktu... Şimdi senin yüzün ba­na bütün yüzlerin en sevimlisi oldu. Bana göre, senin dîninden daha sevimsiz bir dîn yoktu. Şimdi se­nin dînin, benim için dînlerin en sevimlisi oldu. Benim için, senin memleketinden daha kötü bir memleket yoktu. Şimdi ise, senin memleketin, benim için bütün memleketlerden daha hoştur. Ve ben şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın kulu ve elçisidir."

Sonra dedi ki; "Ya Rasulullah!Müslüman olmadan önce Umre yapmak istemiştim. Ancak ashabın beni esir aldılar, yapamadım. Şimdi benim umre yapmama izin vermenizi arzu ediyorum." Allah Rasulü ona izin verdi ve İslam dinine göre umre yapmasını ona öğretti.(3)

Sümame Umre yapmak için Mekke'ye vardığında İslam usulü telbiye(lebbeyk Allahümme lebbeyk) getirdi. Müşrikler de gerçi telbiye getiriyorlar ama bu telbiyede Allah'a ortak koşuyorlardı. Böylece o, yeryüzünde Mekke'ye telbiyede bulunarak (Lebbeyk diyerek) giren ilk müslüman oldu.

Bu telbiyeyi duyan Kureyşli'ler öfke ve dehşetle koştular. Kılınçlarını kınlarından sıyırdılar ve Sümame'yi yakaldılar. "Demek ki sen bize karşı yiğitleniyorsun ha?" dediler ve onu öldürmek istediler. Kureyş gençlerinden biri, onu okla öldürmek istedi. Elle­rini tutup, engel oldular ve dediler ki : "Sen, bunun kim olduğunu biliyor musun? Bu Yemâme hükümdarı Sümâme ibnu Üsâl'dir. Eğer ona bir kötülük yaparsanız onun milleti bizden gıda yar­dımını keser ve bizi açlıktan öldürürler." Daha sonra Sümame'yi serbest bıraktılar.(4)

Sümame "Lebbeyk Allahümme Lebbeyk..." sadalarıyla Kabe'ye doğru yürürken Kureyşliler onun sesini duyup etrafına toplandılar. Ona "sen delirmişsin, dinden çıkmışsın" dediler. Sümame; "Hayır, Vallahi ben delirmedim, dinden çıkmadım. Ben Müslüman oldum, ben Muhammed'e iman ettim, onun peygamberliğini tasdik ettim. Sümame'nin nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Rasulullah izin vermedikçe bundan sonra Yemame'den size bir buğday tanesi dahi gelmeyecektir."

Yemame Mekkeliler için bir tahıl anbarıydı. Sümame bu sözleri söyledikten sonra memleketine döndü ve Mekkelilere her türlü erzakın yüklenmesini engelledi. Kureyşliler gıda sıkıntısı çekmeye başladılar. Rasulullah(a.s.m)'a mektup gönderdiler. Bu mektupta Efendimizden(s.a.v) akrabalarına merhamet etmesini ve Sümame'ye haber göndererek gıda ambargosunu kaldırmasını istediler. Sümame, Peygamber Efendimizin emri üzerine gıda ambargosunu kaldırdı.

Yemame'de Müseylemetü'l Kezzab Peygamber olduğunu ilan edip, İslam'dan irtidat edenlerle bir güç oluşturmaya başlayınca, Efendimiz(s.a.v) Furat bin Hayyan'il İcliğ'i Sümame'ye göndererek Müseyleme ile savaşmalarını emretti.

İbn-i İshak diyor ki; "Yemame ehli İslam'dan irtidat edince(yani dinden dönünce) Sümame ve kavminden ona tabi olanlar İslam üzere sabit kaldılar. Sümame Yemame'de kalıyordu. Kavmini Yalancı Müseyleme'ye inanmaktan(yani dinden dönmekten) alıkoymaya çalışıyordu ve şöyle diyordu; "Ey Beni Hanife! Sakın bu karanlık adama ve duruma inanmayın. O şaki birisidir. Allah Celle Celaluhu sizi onunla imtihan ediyor. O sizin için bir beladır.(yani İlam üzere sabit kalacaklar için ve dinden dönenler için de bir imtihandır.)(5)

Sümame dedi ki; "Ey Beni Hanife! Aynı zamanda iki tane Peygamber olmaz. Muhammed(s.a.v) Allah'ın Rasulüdür, ondan sonra peygamber gelmeyecektir. Ve onun peygamberliğine de kimse ortak olamaz" deyip Gafir(Mümin) Suresinin 1-3. Ayetlerini okudu;

حم {*} تَنزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ {*} غَافِرِ الذَّنبِ وَقَابِلِ التَّوْبِ شَدِيدِ الْعِقَابِ ذِي الطَّوْلِ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ إِلَيْهِ الْمَصِيرُ

 

"Hâ. Mîm. Bu Kitap mutlak galip, hakkıyla bilen, lütuf sahibi Allah tarafından indirilmiştir. O, günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azabı çetin,lütuf sahibi Allah'tandır ki. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur, dönüş ancak O'nadır"

 

Sonra dedi ki; "Allah'ın sözü nere, Müseyleme'nin şu sözü nere; "Ey kurbağa! Öteceğin kadar öt. Sen ne içecekten mahrum edersin, ne de suyu bulandırırsın."(6)

 

Sümame'nin kavmi ona asi olup Müseyleme'ye tabi olunca, onlardan ayrılmaya karar verdi. Ala bin Hadrami'nin Bahreyn tarafında dinden dönen Beni Rebia kabilesinden Hutam bin Dabia'nın ve onunla birlikte dinden dönenlerin üzerine yürüyeceğini öğrenince Sümame, kendisi ile olan Müslümanlara dedi ki; "Vallahi ben bu mürtedlerle aynı yerde kalmak istemem. Çünkü onlar(Müseyleme ve adamları) öyle kötü şeyler ihdas ettiler ki, Allah onlara öyle belalar musallat etti ki, ne kalkabilirler ne de oturabilirler. Ben Ala bin Hadrami'nin dinden dönenlerle savaşmak istediğini biliyorum. Ve bizlerin de onlardan geri kalmaması gerektiğine inanıyorum. Onlar bizim yanımızdan geçtiler. Bizim de onlarla beraber olmamız gerekir. Ey arkadaşlar! Sizden kim mürtedlerle savaşmak istiyorsa çıksın."

Sümame ve arkadaşlarının katılmasıyla Ala bin Hadrami'nin ordusu kuvvet kazandı. İrtidat eden Hutam bin Dabia'nın gücünü kırdılar ve onu yenilgiye uğrattılar. Hutam öldürülüp malları ganimet olarak alındı. Ala bin Hadrami ganimetleri taksim etti. Hutam'ın giyipde kibirlendiği dört köşe kıymetli abasını Müslümanlardan birisine verdi. Sümame o abayı o Müslümandan satın aldı.

Fetih sonucu geri dönerken Hutam'ın kavmi olan Benu Kays bin Sa'lebe yurdundan geçerken onlar Sümame'nin üzerinde Hutam'ın abasını görünce, "büyüğümüz Hutam'ı sen katletmişsin" dediler. Sümame; "Hayır Hutam'ı ben katletmedim. Ben bu abayı ganimet alanların birisinden satın aldım" demesine rağmen onu dinlemediler ve orada Hz. Sümame'yi şehid ettiler. Radiyallahu anhu daimen ebeda(7)

Dipnotlar

1-Dr. Abdurrahman Rafet el Bâşa, Suverun Min Hayatu's Sahabe, s. 58, Dar'ul Edebi'l İslamiye, Kahire, 1997

2- İbn-i Hişam, Cilt; 4, s: 638, Daru'l El-Marife, Beyrut

3- İbnu'l-Esir, Üsdü'l- Ğabe fi Marifeti's-Sahabe, cilt: 1, s: 294, Darul Fikr, Beyrut baskısı, 1989(Hicri; 1409)

4-İbn-i Hişam, Cilt; 4, s: 639,

5- İbnu'l-Esir, Üsdü'l- Ğabe fi Marifeti's-Sahabe, cilt: 1, s: 295

6- Dr. Abdurrahman Rafet el Bâşa, Suverun Min Hayatu's Sahabe, s. 65

7- İbnu'l-Esir, Üsdü'l- Ğabe fi Marifeti's-Sahabe, cilt: 1, s: 295

 

 

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

"Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah'a sığın! Çünkü O, işitendir ve bilendir."

Fussilet, 36

GÜNÜN HADİSİ

Her kim bir namazı (kılmayı) unutursa (onu) hatırladığında kılsın. Onun bundan başka keffâreti yoktur.

KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT-Buhari

TARİHTE BU HAFTA

*İmam-ı Azam Ebu Hanife(r.a.) Vefat Etti.(6 Mayıs 765) *İkinci Dünya Savaşı Sona Erdi.(8 Mayıs 1945) *Osman Gazi'nin Doğumu(9 Mayıs 1252) *Ahmed Cezzar Paşa'nın Akka'da Napolyon'u Yenmesi.(10 Mayıs 1799) *1897 Türk-Yunan Savaşı Türk Zaferiyle Sona Erdi

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI