SEMAVÄ° KÄ°TAPLARDA MÃœJDELENEN NEBÄ°-1

Semâvî kitaplarda Hz. Muhammed Fetih Sûresi’nin 29. âyetinde, Hz. Peygamber ve onun sevgili ashabından büyük bir övgü ile bahs edildikten sonra, onların bu vasıflarının Tevrat ve İncil’de de yer aldığı açıkça bildirilmişir.


Niyazi Beki(Prof. Dr.)

niyazibeki@gmail.com

2016-08-08 12:06:14

Semâvî kitaplarda Hz. Muhammed

Fetih Sûresi'nin 29. âyetinde, Hz. Peygamber ve onun sevgili ashabından büyük bir övgü ile bahs edildikten sonra, onların bu vasıflarının Tevrat ve İncil'de de yer aldığı açıkça bildirilmişir.

Hz. Peygamber (asm.) şöyle buyurmuştur: "Benim ismim Tevrat'ta Ahyed'dir; Çünkü Ben ümmetimi Cehennem ateşinden uzaklaştırırım. İsmim Zebûr'da Mâhi'dir; Çünkü Allah, benimle puta tapanları mahveder. İsmim İncil'de Ahmed'dir; Kur'an'da ise Muhammed'dir; Çünkü ben yer ve gök sakinleri tarafından övgüyle anılacağım."(1)

Hadiste Ahmed isminin sebebi açıklanmamıştır. İhtimaldir ki, Ahmed Allah'a çok hamd eden demek olduğu için, mânâsı açık ve Hz. Muhammed(asm.)in hayatında yansımaları gözle görülmüş olduğundan açıklama cihetine gidilmemiştir.

Tevrat'taki Ä°ÅŸaretler

Kitab-ı Mukaddeste yer alan "Rabb (Allah'ın emri)Sina'dan geldi, ve onlara Seir (sair)den doğdu, Paran Dağı'nda parladı"(2) şeklindeki âyetin son fıkrası Hz. Muhammed (asm.)'e işaret etmektedir.

Yüce Allah'ın Sina'dan gelmesinden maksat, Tûr-i Sinâ'da Hz. Musa'ya Tevrat'ı indirmesi; Sair'den doğması ise Hz. İsâ'ya İnci''i vermesidir. Hz. İsâ, Şam bölgesinde bulunan Sair civarı köylerinden Nâsıra'da bulunduğu sırada kendisine İncil'in indirildiği bilinmektedir.

Paran (Fârân) Dağında parlaması ise Hz. Muhammed (asm)'e Kur'an'ın indirilmesine işarettir. Paran Mekke'nin eski adlarındandır. Tekvin kitabının (Bâb: 21, âyet: 21) Hz. İsmâil hakkındaki: "Ve Fâran(Paran) çölünde oturdu" âyeti bunu is-bat ediyor. Çünkü Hz. İsmâil, annesi Hz. Hâcer'le Mekke'de oturdu.(3)

Bir rivayete göre, Abdullah b. Amr b. el-As, Kâ'b el-Ahbâr'dan, Hz. Muhammed(asm.)'in ve onun ümmetinin Tevrat'ta geçen vasıflarını bildirmesini ister. Ka'b şöyle der: Onları Allah'ın kitabında şöyle görüyorum: Ahmed ve ümmeti, Hammadûn(çok hamd eden kimseler)dur. Ferah ve sıkıntıda; her halükârda Allah'a hamd ederler. Her yüksek yerde Allah'ı yüceltirler (tekbir getirirler). Her mekânda Allah'ı tesbih eder-ler. Sesleri, çağrıları göklerde yankılar."(4)

Dârimî'nin yaptığı rivayette Ka'b'dan bu hususu soran İbn Abbas'tır. Hz. Peygamber(asm.)'in Tevrat'taki vasıflarını sormuş ve Kâ'b da cevaben şöyle demiştir: "Tevrat'ta şunları görüyoruz: Onun, (ahirzaman peygamberinin) ismi Muhammed'dir. Abdullah'ın oğludur. Mekke'de doğacaktır. Tâbe (Tiybe=Medine)'ye hicret edecektir. Ümmeti Hammâdûndur."(5)

Hammadûn vasfı, hamd kavramına dikkat çekmekle çok geniş bir kapsama sahip görünüyor:

1. Gerçekten, Kur'an-ı Kerimin ilk âyeti, "Allah'a hamd" ile başlamaktadır. Kur'an'da ayrıca dört sûre daha "Allah'a hamd" cümlesiyle başlamaktadır.

2.Hz. Peygamber (ams.)'in iki meşhur ismi olan Muhammed ve Ahmed ismi, Hamd kökünden türemiş olup hamd kavramına bakar. Muhammed, çok hamd edilen/çok övülen; Ahmed ise, çok hamd eden/çok öven anlamındadır.

Meşhur İslâm şâirlerinden Hz. Hassan'ın, Peygamber Efendimizin ismi hakkında şiir olarak söylediği: "Allah, Onun ismini kendi isminden türetmiştir. Arşın sahibi (Allah'ın ismi) Mahmûd'dur, Onun ismi ise Muhammed'dir" şeklindeki değerlendirmesi, bu gerçeğin bir ifadesidir.(6)

3.Tevbe Suresinin 112. âyetinde Müslümanlar Hâmidûn; hamdedenler olarak vasıflanmıştır.

4-İsrâ Suresinin 79. âyetinde, yine hamd kökünden türemiş Mahmud makamından söz edilmiştir: "Gecenin bir kısmın-da uyanarak, Sana mahsus bir nafile olmak üzere namaz kıl. (Böylece) Rabbinin, seni, övgüye değer bir makama (makam-ı mahmûda) göndereceğini umabilirsin."

5-Hz. Peygamber (asm.) ve onun ümmetinin, günde beş vakit namazda ve namazların tesbihatında otuzüçer defa tesbih, tahmid ve tekbir ile Allah'a karşı kulluk vazifelerini yapmaları ve O'na şükranlarını sunmaları bu vasfın sahiplerinin onlar olduğunu açıkça gözler önüne sermektedir.

6- Fussilet Sûresinin 42. âyetinde: "O (Kur'an) Hakîm (hikmet sahibi), Hamid(çok övülen) Allah'tan indirilmiştir" ifadesine yer verilmiştir ki, hem Kur'an hem de Kur'an'ı indiren Yüce Allah, hamd kökünden türetilmiş kelimelerle vasıf-landırılmıştır.

Yine Tevrat'ta, Peygamber Efendimiz, Harem Nebisi/İlk defa Mekke'de Peygamber olan mânasında Himyâtâ ve tam Muhammed mânâsında Münhamennâ ismi ile anılmıştır.(7)

Zebûr'daki İşaretler

Vehb b. Münebbih'in bildirdiğine göre, yüce Allah, Zebûr kitabında Hz. Dâvud'a şöyle hitap etmiştir: "Ey Dâvud! Şüphesiz senden sonra ileride adı, Ahmed ve Muhammed olan doğruluğu ile meşhur bir peygamber gelecektir. Ben ona hiçbir zaman darılmam. O da hiçbir zaman bana karşı isyân etmez. Onun geçmiş ve gelecek bütün günâhlarını bağışladım. Onun ümmeti de merhumedir." (8)

Hz. Davud'dan sonra, Efendimizden başka, Muhammed ve Ahmed isminde bir peygamberin varlığına tarih şahitlik yapmamıştır. "Ben ona hiçbir zaman darılmam" cümlesi, Duhâ Sûresi'nin üçüncü âyetinde yer alan "Rabbin ne seni terketti ve ne de sana gücendi" ifadesiyle örtüşmektedir. Son cümle ise, Fetih Sûresi'nin ikinci âyetinin anlamının aynısıdır.

Dipnotlar

1- bk. el-Kurtubî, XVIII/84.

2- bk. Tesniye, Bâb:33, âyet, 2.

3- bk. el-Cisr, Hüseyin, Risale-i Hamidiyye, 51-52. 203- 

4-bk. es-Suyûtî, el-Hasâis, I/32.

5- bk. Dârimî, Mukaddime, 2.

6- bk. el-Bağdâdî, Abdulkadir b. Ömer, Hazanetü'l-Edeb, 223-225.

7- bk. Nursi, Bediüzzaman, Mektûbat,170.

8- bk. es-Suyûtî, el-Hasâisu'l-kübrâ, I/37

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

Allah'a ve Resûlü'ne iman edin. Sizi, üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı şeylerden harcayın. Sizden iman edip de (Allah rızası için) harcayan kimselere büyük mükâfat vardır.

Hadid, 7

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

SABAH İLE YATSI NAMAZLARINI CEMÂATLE KILMANIN FAZÎLETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ

Münâfıklara sabah ile yatsı (cemâat) namazlarından daha ağır hiç bir namaz yoktur. (Halbuki) bu iki namaz(ın cemâatin)de olan (ecir ve fazîlet)i bilseler emekliye, emekliye (sürtüne, sürtüne) de olsa onlara gel(ip hâzır ol)urlardı. (Ebû Hüreyre)

TARÄ°HTE BU HAFTA

*İmam-ı Azam Ebu Hanife(r.a.) Vefat Etti.(6 Mayıs 765) *İkinci Dünya Savaşı Sona Erdi.(8 Mayıs 1945) *Osman Gazi'nin Doğumu(9 Mayıs 1252) *Ahmed Cezzar Paşa'nın Akka'da Napolyon'u Yenmesi.(10 Mayıs 1799) *1897 Türk-Yunan Savaşı Türk Zaferiyle Sona Erdi

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI