KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA SÜNNETİN YERİ-4
Hz. Peygamber (a.s)in konuşmaları a. Biat
Hz. Peygamber (a.s)in konuşmaları
a. Biat
لَقَدْ رَضِيَ اللَّهُ عَنِ الْمُؤْمِنِينَ إِذْ يُبَايِعُونَكَ تَحْتَ الشَّجَرَةِ فَعَلِمَ مَا فِي قُلُوبِهِمْ فَأَنزَلَ السَّكِينَةَ عَلَيْهِمْ وَأَثَابَهُمْ فَتْحاً قَرِيباً
"Andolsun ki, o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, o müminlerden razı olmuştur. kalplerinde olanı bilmiş, onlara güven duygusunu vermiş ve onları pek yakın bir fetihle ödüllendirmiştir"(Fetih,48/18.)meâlindeki âyette, Hz. Peygamber (a.s)in kendi içtihadıyla gerçekleştirdiği rıdvan biatı övülmüştür. Oysa bu olayda Hz. peygamber (a.s)in hem sözlü, hem de fiilî sünneti sözkonusudur. Üstelik biat olayı 1400 kişiyle yapıldığına göre, 1400 defa tekrarlanan bir sünnet, yüce Allah tarafından desteklenmiş ve Fetih Sûresinin 10. âyetinde
إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ
"Şüphesiz sana biat edenler ancak Allah'a biat etmektedirler" ifadesiyle büyük bir değer verilerek övülmüştür. İmam Şâfiî de bu âyeti, sünnetin teşriin kaynağı olduğuna delil getirmiştir.(1)
b. Öğüt verme
أُولَـئِكَ الَّذِينَ يَعْلَمُ اللّهُ مَا فِي قُلُوبِهِمْ فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَعِظْهُمْ وَقُل لَّهُمْ فِي أَنفُسِهِمْ قَوْلاً بَلِيغاً
"Onlar Allah'ın, kalplerindekini bildiği kimselerdir; onlara aldırma, kendilerine öğüt ver ve onlara etkileyici söz söyle" (Nisâ, 4/63) âyetinde, Hz. Peygamber(a.s)den özel olarak konuşması istenmektedir. Konuşması ise, sözlü sünnettir, hadistir.
c. Hüküm verme
فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّىَ يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُواْ فِي أَنفُسِهِمْ حَرَجاً مِّمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُواْ تَسْلِيماً
"Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam mânâsıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar"(Nisâ, 4/65.)
Buhâri, Müslim, Nesâî ve Tirmizî gibi hadis kaynaklarında belirtildiğine göre, bu âyetin nüzul sebebi, Hz. Zübeyr ile Ansardan bir adamın araziyi sulama konusundaki tartışmalarıdır. Ansardan olan zat, Hz. Peygamberin verdiği hükmü taraflı bulduğunu söylemesi üzerine bu âyet inmiştir.(2) Burada bizi ilgilendiren husus, Hz. Peygamberin Kur'an'da açıkça bulunmayan bir hükümle hükmetmesi ve daha sonra bu hükmün Allah tarafından desteklenmesidir.
İmam Şafiî de bu âyeti, Hz. Peygamberin, Kur'an'da hükmü açıkça belirtilmemiş bir konuda hükmettiğine ve bunun da Hz. peygamberin sünnetinin teşri kaynağı olduğunu gösterdiğine delil olarak getirmiştir.(3)
Konu ile ilgili diğer bazı misaller:
الَّذِينَ آمَنُواْ وَلَمْ يَلْبِسُواْ إِيمَانَهُم بِظُلْمٍ أُوْلَـئِكَ لَهُمُ الأَمْنُ وَهُم مُّهْتَدُونَ
a. "İnanıp da imanlarına herhangi bir zulüm karıştırmayanlara gelince, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır"(Enâm, 6/82) meâlindeki âyet nazil olduğunda, sahâbîler "Ey Allah'ın Resûlü! hangimiz zulme bulaşmamış ki.." diyerek âyetin zâhir ifadesi karşısında içine girdikleri mânevî sıkıntılarını dile getirmişlerdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s),"Şüphesiz şirk büyük bir zulümdür." meâlindeki Lokman sûresinin 13. âyetini delil getirerek sözkonusu "zulüm" kavramını şirk olarak açıklamıştı.(4)
Bu da Kur'an'ın zâhir mânâsının yanında herkesin bir çırpıda anlayamayacağı, bâtın denilen derin mânâlarının da var olduğunu göstermektedir. Bununla beraber, eğer her şey sanıldığı şekilde apaçık olsaydı, Kur'an'ın
وَأَنزَلْنَا إِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ إِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
"İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için ve düşünüp anlasınlar diye sana da bu Kur'an'ı indirdik." (Nahl, 16/44.) âyetinin anlaşılmasında zorluk çekilirdi. Ayetteki "Tebyin"i tebliğe hasretmek doğru değildir. Çünkü, "kendilerine indirilen" tâbiri, tebliği yapılmış âyetlerin açıklanmasının istendiğini gösteriyor. Nitekim görebildiğimiz kadarıyla müfessirlerin hepsi buradaki "Tebyin"den Kur'an'ın izaha muhtaç bölümlerinin tefsir ve açıklaması şeklinde anlamışlardır.(5)
İbn Teymiyye de bu âyete dayanarak Peygamber'in ashabına Kur'an'ın manalarını bildirmesi ve açıklaması vaciptir, demektedir.(6)
b. Kur'an-ı Kerim'de:
وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ
"Namazı dosdoğru kılın" (Bakara, 2/3) , "
إِنَّ الصَّلاَةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ كِتَاباً مَّوْقُوتاً
"Namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır." (Nisa, 4/103.)buyurulmuş. Ancak namazın nasıl ve ne zaman kılınacağı belirtilmemiştir. Bunu açıklamak görevi Hz. peygamber (a.s)'e verildiği için, o buyuruyor ki:
صلُّوا كَمَا رَأيْتُمُونِى اُصَلّى
" Ben nasıl namaz kılıyorsam, siz de bana bakıp aynen öyle kılın"(7) Bu hadis yukarıdaki her iki âyetin bir nevi açıklaması gibidir. Bu hadis-i şerifi nakleden Sahabî Mâlik b. Huveyris, olayı şöyle anlatır: "Biz yaşları birbirine yakın bazı gençler, Hz. Peygamber (a.s)'in yanında 20 gün kadar kaldık. Ailelerimizi, özlediğimizi hissedince, onların durumunu ve ailelerimizi kimlere bıraktığımızı sordu. Biz de gereken bilgiyi kendilerine arzettik. Hz. Peygamber (a.s) çok şefkatli ve merhametli idi. Derhal bize şunu emretti: " Ailelerinizin yanına dönün, onlara (dinin emirlerini) öğretin ve uygulamada onlara yardımcı olun. Benim nasıl namaz kıldığımı görüyorsanızı, siz de namazınızı öyle kılın. Namaz vakti gelince, biriniz ezan okusun; en büyüğünüz de imamlık yapsın."(8)
Bu detaylardan anlaşılıyor ki, Hadiste, namazın şekli gibi, vakitlerin tespitinde de Hz. Peygamber (a.s)in uygulamalarının esas alınması emredilmiştir.
c. Yine Kur'an'da :
الْحَجُّ أَشْهُرٌ مَّعْلُومَاتٌ فَمَن فَرَضَ فِيهِنَّ الْحَجَّ فَلاَ رَفَثَ وَلاَ فُسُوقَ وَلاَ جِدَالَ فِي الْحَجِّ
"Hac, bilinen aylardır. Kim o aylarda hacca niyet ederse (ihramını giyerse), hac esnasında, kadına yaklaşmak, günah sayılan davranışlara yönelmek, kavga etmek yoktur" (Bakara, 2/197.) buyurulmuş ve fakat hac ibadetinin detayı verilmemiştir. Bunun için Hz. Peygamber(a.s), insanları bu konuda bilgilendirmek istemiş ve :"Hac ibatenin şeklini benden alın(benden öğrenin), belki bundan sonra bir daha hacca gelemem "(9) buyurmuştur.
d.
وَكُلُواْ وَاشْرَبُواْ حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَكُمُ الْخَيْطُ الأَبْيَضُ مِنَ الْخَيْطِ الأَسْوَدِ مِنَ الْفَجْرِ ثُمَّ أَتِمُّواْ الصِّيَامَ إِلَى الَّليْلِ
"Sizce sabahın beyaz ipliği siyah ipliğinden farkedilip seçilinceye kadar yeyin, için. Sonra ertesi geceye kadar orucu tam tutun" (Bakara, 2/187.)âyeti indiği zaman, Adî b. Hâtim, Hz. Peygamber (a.s)'e bu ipliklerin nasıl olduğunu sormuş. Hz. Peygamber (a.s) ise, bundan maksat, gecenin karanlığı ile gündüzün aydınlığı olduğunu söylemiştir.(10)
e. Hz. Peygamber (a.s)'in "kim hesaba çekilirse, helak olur" meâlindeki hadisini duyan Hz. Aişe, efendimize
فَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ {*} فَسَوْفَ يُحَاسَبُ حِسَاباً يَسِيراً {*} وَيَنقَلِبُ إِلَى أَهْلِهِ مَسْرُوراً
"Kimin kitabı sağından verilirse, kolay bir hesapla hesaba çekilecek ve sevinçli olarak âilesine dönecektir" (İnşikâk, 84/7-9.) âyetini hatırlatır. -Yani âyet ile hadis arasında zâhiren bir çelişkiyi gösterir, demek ister.- Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s), âyette sözkonusu edilen hesap, bir arz/sadece sahibine malumat kabilinden gösterilen hesaptan ibaret olduğunu; yoksa ince hesaba çekilenin kesinlikle helak olacağını söylemiştir.(11)
f. Buhârî'nin rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber (a.s)'e merkep (in evde istihdam edilmesinin caiz olup olmadığın)ten sordular. O da :" Bu konuda bana, şu kapsamlı ve eşsiz muhtevalı âyetten başka bir şey inmemiştir" buyurmuş ve
فَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْراً يَرَهُ {*} وَمَن يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرّاً يَرَهُ
"Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür" (mêalindeki Zilzâl sûresinin son iki âyetini) okumuştur.(12)
Bu hususlar, Kur'an'ın açıkça, tefsire muhtaç olduğunu gösterdiği gibi, Hz. Peygamber (a.s)'in sünnetinin de dinin ikinci kaynağı olduğunu gözler önüne sermektedir.
Dipnotlar
1-Şâfii, Risâle, 82.
2-bk. İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, V/34-38.
3-Şafiî, Risâle, 83.
4-Buhârî, imân, 23; Müslim, imân, 197; Suyûtî, el-İtkan, II/223.
5-Misal olarak bkz. et-Taberî, VIII/111; el-Kurtubî, X/109; el-Beydavî, en-Nesefî, el-Hâzin, el-Firûzabâdî, ilgili âyetin tefsiri; bkz. (Mecmu'), III/604-605; es-Sâbûnî, Safve, II/128.
6-Suyuti, İtkan, II/208.
7-Buhârî, Edep, 27.
8-Buhârî, a.g.y.
9-bk. Buhârî, Hac, 51.
10-bk. Buhârî, tefsir, 2/28; Kurtubî, II/320.
11-Buhârî, tefsir sureti 84
12-Buhârî, tefsir sûreti 99/2.
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
"Ey inananlar! Rabbinizden korkun.Çünkü kıyametin saatinin depremi cidden korkunç bir şeydir.
Hac:1
GÜNÜN HADİSİ
Ey Allah'ın Resulü," dedim, "şayet Kadir gecesine tevafuk edersem nasıl dua edeyim?" Şu duayı okumamı söyledi: "Allahümme inneke afuvvun, tuhibbu'l-afve fa'fu anni. (Allahım! Sen affedicisin, affı seversin, beni affet.)
Tirmizi, Da'avat 89,
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...