KUR’AN’IN ANLAŞILMASINDA SÜNNETİN YERİ-1

Kur'an'ın tefsire olan ihtiyacı, sünnetin tefsirdeki yeri Yukarıdaki başlık, İki sorunun bileşkesidir: 1. Kur'an'ın tefsir edilmeye, açıklanmaya ihtiyacı varmı ? 2. Hz. Peygamber (a.s)'in sünnetinin tefsirdeki yeri nedir ?


Niyazi Beki(Prof. Dr.)

niyazibeki@gmail.com

2016-02-22 10:46:34

Kur'an'ın tefsire olan ihtiyacı, sünnetin tefsirdeki yeri

Yukarıdaki başlık, İki sorunun bileşkesidir:

1. Kur'an'ın tefsir edilmeye, açıklanmaya ihtiyacı varmı ?

2. Hz. Peygamber (a.s)'in sünnetinin tefsirdeki yeri nedir ?

Bu her iki sualin altında yatan bazı nedenler vardır. O da Kur'an'ın çok açık bir şekilde herşeyi ifade ettiğini ve bütün konuları çok açık bir dille ortaya koyduğunu gösteren âyetlerin varlığı.

Buna göre, aşağıdaki âyetler bu hususta birer örnek sayılmalıdır:

وَلَقَدْ جِئْنَاهُم بِكِتَابٍ فَصَّلْنَاهُ عَلَى عِلْمٍ هُدًى وَرَحْمَةً لِّقَوْم يُؤْمِنُونَ

"Şüphesiz, biz onlara, inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olarak, ilim üzere açıkladığımız bir kitap getirdik." (Arâf, 7/52.)

الَر كِتَابٌ أُحْكِمَتْ آيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِن لَّدُنْ حَكِيمٍ خَبِيرٍ

"Elif.Lâm.Râ. Bu, hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından âyetleri sağlamlaştırılmış, sonra da açıklanmış bir kitaptır." (Hûd, 11/1) 

حم {*} تَنزِيلٌ مِّنَ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ {*} كِتَابٌ فُصِّلَتْ آيَاتُهُ قُرْآناً عَرَبِيّاً لِّقَوْمٍ يَعْلَمُونَ

"Hâ. Mim. Bu , Rahmân ve Rahîm olan Allah katından indirilmiş, bilen bir kavim için, âyetleri Arapça bir Kur'an olarak açıklanmış bir kitaptır."( Fussilet, 41/1,3)

 Bu ifadelere göre Kur'an, Hz. Peygamber (a.s) dahil, hiç kimsenin açıklamasına ihtiyaç duymayacak kadar açıktır. Bu sebeple Hz. Peygamber (a.s) sadece bir tebliğcidir. Nitekim bu husus, Kur'an-ı Kerim'de;

وَمَا عَلَى الرَّسُولِ إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ

"Peygamber'e düşen, sadece açık-seçik tebliğ (duyurmak) görevidir." (Nûr, 24/54; Ankebût, 29/18) şeklinde açık olarak ifade edilmiştir.

Bu soruların var oluş gerekçelerini bu şeklide ortaya koyduktan sonra, her iki sorunun cevabını teşkil edecek hususları ayrı iki başlık altında değerlendirmekte fayda vardır:

1. Kur'an'ın Tefsire Olan İhtiyacı

Biz öncelikle Kur'an'ın tefsir edilmeye ve açıklanmaya olan ihtiyacının başka herhangi bir kitaptan daha fazla olduğunu delilleriyle ortaya koymaya çılışacağız.

Önce sorunun arka-planında yer alan varsayımın gerekçesi üzerinde duralım: Kur'an-ı kerim, gerçekten her yönüyle, herkesin anlayabileciği açıklıkta mıdır? Bunun cevabı kesinlikle "hayir!"dır. Bunları bir kaç madde halinde arzedeceğim:

1. Kur'an'ın Açık-Seçik Olmasının Boyutu

Evvela Kur'an'da yer alan sözkonusu " Tafsil/açıklık/ açık-seçik/açıklama"dan maksat, herkesin her konuyu kendi başına anlayabilecek açıklıkta olduğunu düşünmek mümkün değildir. Böyle bir anlayış, pratikdeki realitelerle açıkça çelişmektedir. Çünkü yüzbinlerce tefsirin varlığına rağmen, yine de Kur'an'ın bütün sırlarının tamamen anlaşılamadığı, inkâr edilemez bir gerçektir.

Kur'an-ı Hakîm'in gün geçtikçe yeni yeni gerçeklere kaynaklık etmesi, âdeta zamanın ihtiyarlanması nisbetinde kendisinin kapsam olarak gençleşmesi ve değişik hakikatları muhataplarına bildirmesi; bu kadar gelişen ilmî birikimlere rağmen, hâlâ araştırmacılar tarafından her gün Kur'an-ı kerim'de açıklamaya ve incelemeye mühtaç yeni bâkir sahaların keşfedilmesi, sözkonusu "açıklık" kavramının sanıldığı kadar açık olmadığını, aksine başka anlamlarının olduğunu göstermektedir.

Bunları teker teker sözkonusu etmek, böyle küçük bir makalenin hacmine sığdırmak mümkün görünmemektedir. Bu sebeple genel bir bakış açısını sağlayacak bir kaç noktaya dikkat çekmekte fayda vardır:

a. Kur'an'ın, " âyetleri açıklanmış kitap" olarak vasıflandırılması, onun herkes tarafından bilinebileceğini değil, konuların Allah tarafından gerçeğe uygun olarak açıklandığını ifade etmektedir.

b. Meşhur tâbirle ve daha doğru varyantıyla: " hem Arapça hem de Râbça" olan Kur'an âyetlerinin açıklığı da Rabçadır. Eğer öyle olmasaydı, Arapçayı bilen herkesin birer allâme; birer Zemahşerî, Sekkâkî, Fahreddin Râzî, Kadı Beydâvî vs. olması gerekirdi.

c. Yukarıda sözkonusu edilen;

وَلَقَدْ جِئْنَاهُم بِكِتَابٍ فَصَّلْنَاهُ عَلَى عِلْمٍ هُدًى وَرَحْمَةً لِّقَوْم يُؤْمِنُونَ

"Şüphesiz, biz onlara, inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olarak, ilim üzere açıkladığımız bir kitap getirdik."(Arâf,7/52) âyetinde geçtiği üzere, Kur'an'daki bu"açıklama" işi, ilmî kurallara bağlı olarak yapılmıştır. Onların bilinmesi ise ilmî birikimlere mühtaçtır. Her çağdaki bir takım yeni yorumların getirilmesi, farklı bilgi birikiminin bir yansımasıdır.

d. Şimdi şu âyete bakınız:

" وَجَعَلْنَا اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ آيَتَيْنِ فَمَحَوْنَا آيَةَ اللَّيْلِ وَجَعَلْنَا آيَةَ النَّهَارِ مُبْصِرَةً لِتَبْتَغُواْ فَضْلاً مِّن رَّبِّكُمْ وَلِتَعْلَمُواْ عَدَدَ السِّنِينَ وَالْحِسَابَ وَكُلَّ شَيْءٍ فَصَّلْنَاهُ تَفْصِيلاً

"Biz, geceyi ve gündüzü birer âyet (delil) olarak yarattık. Nitekim, Rabbinizin nimetlerini araştırmanız, ayrıca yılların sayı ve hesabını bilmeniz için gecenin karanlığını silip (yerine eşyayı) aydınlatan gündüzün aydınlığını getirdik. İşte biz her şeyi açık açık anlattık" (İsrâ, 17/12)

Evet ben iman ediyorum ki, Allah bu konu dahil herşeyi açık açık anlatmıştır. Ancak ben bir şeye daha iman ediyorum; o da şudur: Bu âyette sözkonusu edilen ve açıklanmış olduğu ifade edilen hususları, -itiraf etmeliyim ki, bir parça Astronomi ve coğrafya bilgime rağmen - tamamen anlayamıyorum.

Demek oluyor ki, "açıklık" kavramı, farklı kesimlere farklı bir boyutu ile boy göstermektedir. Normal bir vatandaş, yılın aylarını ve günlerini sayarak, bir takvim dahilinde disiplinli bir hayat sürebilir. Ancak uzman bir bilim adamı bu konuda çok farklı şeyler bilebilir ve Allah'ın o hayret verici sanatı ve azameti karşısında secde edebilir.

e. Kur'an'ın pek çok âyetinde ilme ve ilim erbabına özel bir önem atfedilmiştir. Halbuki, Eğer bilenlerle bilmeyenler Kur'an'ı anlamada aynı seviyede iseler, ilmin hiçbir değeri yok demektir. Bu ise bir safsatadır. Demek Kur'an'ın bilen kimseler tarafından açıklanmaya ihtiyacı vardır.

İlmin önemini belirten birkaç âyet:

قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ

"Resûlüm! De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu akıl sahipleri, ancak bunları hakkıyla düşünür." (Zümer, 39/9)

وَمَا كُنتَ تَتْلُو مِن قَبْلِهِ مِن كِتَابٍ وَلَا تَخُطُّهُ بِيَمِينِكَ إِذاً لَّارْتَابَ الْمُبْطِلُونَ {*} بَلْ هُوَ آيَاتٌ بَيِّنَاتٌ فِي صُدُورِ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ وَمَا يَجْحَدُ بِآيَاتِنَا إِلَّا الظَّالِمُونَ

"Sen bundan önce ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, bâtıla uyanlar şüpheye düşerlerdi. Hayır, o (Kur'an), kendilerine ilim verilenlerin sinelerinde (yereden) apaçık âyetlerdir. Ayetlerimizi, ancak zâlimler bile bile inkâr eder."( Ankebût, 29/48-49.)

أَفَلاَ يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْآنَ وَلَوْ كَانَ مِنْ عِندِ غَيْرِ اللّهِ لَوَجَدُواْ فِيهِ اخْتِلاَفاً كَثِيراً

"Hâlâ Kur'an üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer O, Allah'tan başkası tarafından gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık bulurlardı. (Nisâ, 4/82.)

وَلَا تَعْجَلْ بِالْقُرْآنِ مِن قَبْلِ أَن يُقْضَى إِلَيْكَ وَحْيُهُ وَقُل رَّبِّ زِدْنِي عِلْماً

"Sana O'nun vahyi tamamlanmazdan önce Kur'an'ı (okumakta) acele etme ve 'Rabbim, benim ilmimi artır' de" (Tâ. Hâ, 20/114.)

Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkündür. Bütün bu âyetler ilmin önemini belirttiği gibi, bütün ilimleri ihtiva eden Kur'an'ın ilimsiz anlaşılamacağını da göstermektedir.

-devam edecek-

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

Biz onu (Kur'an'ı) mübarek bir gecede indirdik. Kuşkusuz biz uyarıcıyızdır.

Duhân, 3

GÜNÜN HADİSİ

İşçinin alın teri kurumadan hakkını veriniz.

İbn-i Mace

TARİHTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI