ASR-I SAADET HATIRALARI-54
Zübeyir bin Avvam’ın(r.a) şanlı oğlu Abdullah bin Zübeyir hazretleri İslam Tarihindeki meşhur kahramanlardandır. Onun kahramanlıkları tek tek ele almak uzun olacağından, merhum Ömer Nasuhi(Bilmen) Efendi’nin “Büyük Tefsir Tarihi ve Tabakatü’l Müfessirin” adlı eserinden(s:252-255) son savaşı ve şehadetiyle alakalı kısmı nakletmek istedik. Konuya girmeden, onun hakkınd
ABDULLAH BİN ZÜBEYR'İN CELADETİ VE ŞEHADETİ
Zübeyir bin Avvam'ın(r.a) şanlı oğlu Abdullah bin Zübeyir hazretleri İslam Tarihindeki meşhur kahramanlardandır. Onun kahramanlıkları tek tek ele almak uzun olacağından, merhum Ömer Nasuhi(Bilmen) Efendi'nin "Büyük Tefsir Tarihi ve Tabakatü'l Müfessirin" adlı eserinden(s:252-255) son savaşı ve şehadetiyle alakalı kısmı nakletmek istedik. Konuya girmeden, onun hakkında Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'ın gaybi bir ihbarını Üstad Bediüzzaman'ın Mektubat(s:108) adlı eserinden nakledeceğiz;
" Hem -nakl-i sahih-i kat'î ile- hacamat edip mübarek kanını Abdullah İbn-i Zübeyr teberrüken şerbet gibi içtiği zaman ferman etmiş: وَيْلٌ لِلنَّاسِ مِنْكَ وَ وَيْلٌ لَكَ مِنَ النَّاسِ deyip, hârika bir şecaatle ümmetin başına geçeceğini ve müdhiş hücumlara maruz kalacaklarını ve insanlar onun yüzünden dehşetli hâdiselere giriftar olacaklarını haber vermiş. Haber verdiği gibi çıkmış. Abdullah İbn-i Zübeyr, Emevîler zamanında hilafeti Mekke'de ilân ederek kahramanane çok müsademe etmiş; nihayet Haccac-ı Zalim büyük bir ordu ile üzerine hücum ederek, şiddetli müsademeden sonra o kahraman-ı âlişan şehid edilmiş." Mektubat(s:108)
"İbnü'z-Zübeyr, Hazret-i Hüseyin'in şehâdetini ve Yezîd'in mevtini mütaâkıb (64) senesi Mekke-i Mükerreme'de hilâfetini i'lân etmiş, kendisine Hicaz, Mısır, Yemen, Irak, Horasan ahâlîsi ve Şam'ın büyük bir kısmı tâbi' olmuştu. Kâ'be-i Muazzama'yı ta'mîr ettirmiş, hüccâc-ı Müslimîne sekiz sene haccettirmekte bulunmuştu.
(65) târihinde Emeviyye hükümetini ihraz eden Abdü'l-Melik'in (72) târihinde gönderdiği Haccâc-ı Zâlim, Mekke-i Mükerreme'yi muhasara ederek Îbnü'z-Zübeyr Hazretleriyle aralarında kanlı muharebeler başlamıştır.
Bu esnada Hazret-i Abdullah'ın göstermiş olduğu şecaat ve şehâmet, her türlü tavsifin fevkındadır.
Îbnü'z-Zübeyr, bu muharebe esnasında birgün validesini ziyarete gitmiş, a'mâ ve hasta bulunan ve fevkalâde bir şehâmet-i ruha mâlik olan o büyük kadın ile konuşmaya başlamış, "Ölümde rahat vardır." demişti. O mübarek valide de "Sen galiba benim ölmemi temenni ediyorsun. Hayır., ben senin galib veya mağlûb olduğunu haber almadıkça ölmeyi arzu etmiyorum. Sen ya hak yolunda şehîd olmalısın da ben onunla ihtisâbda bulunayım -yâni o acıya katlanarak Hak'dan mükâfatını bekleyeyim- veya sen zaferyâb olmalısın da benim bundan gözlerim rûşen olmalıdır." diye mukabelede bulunmuştu.
Îbnü'z-Zübeyr'in şehâdetinden birgün evvel, etrafındaki cemâat dağılmış, içlerinden on bin kadarı gidip Haccâc'a dehalet etmişti ki, kendisinin Hamza ve Habîb adındaki iki oğlu da bunlar ile beraber bulunmakta idi. Yalnız, "Zübeyr" ismindeki diğer bir oğlu kendisinden ayrılmamıştı. "Oğlum, hadi sen de git, kendine Haccâc'dan eman dile." diye teklif etmiş ise de Zübeyr bunu kabul etmemiş, "Ben seni bırakıp da nefsimi kurtarmak istemem." diyerek sabr u sebat göstermiş ve muhterem pederiyle beraber şehîd düşmüştür.
Îbnü'z-Zübeyr, bu vaziyyet üzerine validesini tekrar ziyarete gitmiş, aralarında şu mealde bir muhavere cereyan etmişti:
Îbnü'z-Zübeyr: "Muhterem validem, ordum dağıldı. Arkadaşlarım, hattâ evlâdım, akrabam bile düşman tarafından geçti. Yanımda durup sebat edenlerin de yalnız bir saatlik bir metanetleri kaldı. Bununla beraber düşmana teslim olursam bana eman verilecek ve istediğim kadar dünyalık da benden diriğ edilmeyecek. Bu hususta re'yin nedir?" Zâtü'n-Nitâkayn :
"Evlâdım, sen kendi nefsini daha iyi bilirsin. Eğer kendini hak üzere görüyor, Hakk'a hizmet ettiğine kaanî' bulunuyor isen, yolunda devam et. Senin uğrunda hayatlarını feda edenleri düşün. Benî Ümeyye çocuklarına mel'abe olma. Yok, eğer şimdiye kadar olan hareketlerinle dünyâyı kasdetmiş îsen pek fena kimse demeksin. Bu halde hem nefsini, hem de yolunda ölenleri helak etmiş olacaksın. "Hayır., ben hak üzereyim, ne yapayım ki ashabıma vehn arız oldu da ben zaîf düştüm." diyecek olursan bu da ahrâr, diyanet ehline yakışır bir söz değildir. Dünyâda daha ne kadar yaşayabileceksin? Öyle yaşamaktan ise katledilmek daha iyidir."
Îbnü'z-Zübeyr :
"Korkuyorum ki, katledilirsem Şamlılar beni müsle yapacak, cesedimi salb edecektirler." Zâtü'n-Nitâkayn :
"Oğlum, koyun soyulmakla, asılmakla müteellim olmaz. Sen basiret üzere hareket et. Allah'dan yardım iste. Metin ol. İzzet ve şeref uğrundaki bir kılıç darbesi, zilletdeki kırbaç darbesinden hayırlıdır. Sakın ölümden korkup da hakkında zilleti müstelzim olan bir vaziyeti kabul etme." Îbnü'z-Zübeyr :
"Muhterem validem, benim re'yim de tamamen bu merkezdedir. Ben öteden beri dünyâya meyletmedim. Hayâtı sevmedim. Bu hurucuma sebeb ise ancak "buğzu fillah" dır, hurumâtin istihlâl edilmesidir. Ben yalnız senin re'yini de öğrenmek istedim. Sen benim basiretimi artırdın. Bak bu gün nasıl muharebe edeceğimi, nasıl şehîd olacağımı göreceksin. Hüznün artmasın, işi Allah'a teslim et. Şüphe yok ki, senin oğlun ne bir münkeri ihtiyar etti, ne de fahiş bir işi irtikâb eyledi. Ne bir müslime, muâhide zulm etmek istedi, ne de bir emânete hıyanet etti. Ne de me'murlarından birinin işlediği bir zulümden haberdâr oldu da ona razı oldu. Benim yanımda Allah'ın rızâsından daha müreccah birşey yoktur. İlâhî! Ben bunu nefsimi tezkiye için söylemiyorum. Lâkin validemi ta'ziye için söylüyorum. Tâ ki müteselli olsun." Zâtü'n-Nitâkayn :
"Evlâdım! Ümid ediyorum ki, hakkında sabr-ı cemile nail olurum. Eğer benden evvel ölürsen sabrederek sevab kazanmış olurum. Eğer zaferyâb olursan sevinirim. Git bakalım, işin sonu ne olacak!" Îbnü'z-Zübeyr :
"Allahu Teâlâ sana mükâfat versin; bana duayı terk etme." Zâtü'n-Nitâkayn :
"Evlâdım, ben sana dâima duâ edeceğim. Kim bâtıl üzere katledilirse edilsin, sen hak üzere katledilmiş olacaksın.
Allâhım! Sen uzun gecelerde uzun boylu ibâdet ve tâatle olan kıyama, âh u enine, şu Mekke'nin, Medine'nin sıcak günlerindeki susuzluğa, babasına ve bana olan itaatine merhamet et.
Allâhım! Evlâdımı Senin emrine teslim ettim. Kazana razı oldum. Beni ondan dolayı sâbirinler, şâkirler sevabına nail et!"
İbnü'z-Zübeyr, validesinin iki elini tuttu, öpmek istedi. Veda etmek istiyordu. Zâtü'n-Nitâkayn :
"Oğlum, basiret üzere bulun. Bana yaklaş, seninle vedalaşayım." dedi. Kendisine sarılıp ellerini takbîl eden kahraman oğlunun giyinmiş olduğu zırha elleri değince : "Bu ne? Bu senin, istediğini isteyen bir kimsenin yapacağı bir şey değil. Buna neden lüzum gördün?" diye sordu. İbnü'z-Zübeyr :
"Artık bu benim son günümdür. Sana metânet-i kalb vermek için bu zırhı giydim. Yoksa buna hakîkî bir ihtiyaç hissetmiş değilim." dedi. Ve Hazret-i Esmâ'nın: "Hayır böyle bir şey bana metanet vermez." demesi üzerine zırhı üzerinden çıkarıp attı ve son vedâını yaparak muhterem validesinden ayrıldı.
Tekrar muharebe meydanına atılan İbnü'z-Zübeyr, hücum ettiği düşman kuvvetlerini darmadağın bir hâle getiriyordu. Bir aralık (Makam) denilen mevzi-i mübârekde iki rek'at namaz kıldı. Yeniden harbe atıldı. Derken Safa tarafından gelen bir taş parçasıyla o arslan kalbli mücâhid ağır bir surette yaralandı. Yüzünden kanlar fışkırmaya başlamıştı. Buna rağmen : "Biz, yaralarımız arka taraflarımıza kanar kimseler değiliz. Fakat bizim kanlarımız, ayaklarımızın, üzerine damlar durur." deyip turfeye devam ediyordu.
Nihayet her taraftan etrafını saran düşman kuvvetlerinin akurâne savletleri neticesinde hâk-i şehâdet'e düştü.
İbnü'z-Zübeyr Hazretleri doğduğu gün Ashâb-ı Kiram, sevinçlerinden Tekbîr almışlardı. Şimdi de vefatından dolayı sevinen düşmanları Tekbîr alıyorlardı' Abdu'llâh b. Zübeyr Hazretleri:
Onun doğması üzerine tekbîr almış olanlar, onun katledilmesi üzerine tekbîr alanlardan hayırlıdır." demişti.
Haccâc hâlâ gâyzını teskin edememişti. O muhterem Sahâbîyi asdırmak; fazâhatini de irtikâb etti. Onun hakkında mülhid, münafık, şerir demek gibi hakaaretlere de cür'et göstermekte bulunmuş idi.
İbn-i Ömer Hazretleri bu mübarek şehidin asıldığı yerden geçerken tevakkuf etmiş, kendisine bakarak: "Esselamü aleyke ya Eba Hasib" diye selâm vermiş, duâ etmiş, sonra da : "Şerlisi senin gibi olan bir ümmet, vallahi'l-azîm nekadar iyi bir ümmettir," diye düşmanlarının sözlerine ta'rizde bulunmuştur.
Şehîd edilen Îbnü'z-Zübeyr'in mübarek başı kesilib Şam'a gönderilmiş, salb edilen cesedi de bir müddet sonra Abdü'l-Melik'in emriyle defnedilmiştir.
Diğer bir rivayete göre, validesi rica ve şefaat etmedikçe defnine müsâade edilmiyordu. Hazret-i Esmâ'nın ulûvvİ fıtrati ise böyle bir ricada bulunmaya müsâid değildi. Nihayet birgün : "Şu hatîb bu minberden hâlâ inmeyecek mi?" demiş, bu söz bir şefaat telâkki edilerek o büyük kahramanın defnine müsâade edilmişti.
Târih-i Kâmil'in beyânına nazaran Haccâc, Hazret-i Esmâ'yı nezdine musırren da'vet etmiş., bu büyük yürekli kadın, olanca tehdidlere rağmen bu da'vete icabet tenezzülünde bulunmamış, nihayet Haccâc onu ziyarete gelmiş,
"Abdu'llâh'a yaptığımı nasıl görüyorsun?" diye sormuş, Hazret-i Esma da:
"Görüyorum ki sen oğlumun dünyâsını ifsâd ettin, oğlum da senin âhiretini ifsâd etti." demiş. Haccâc,
"Bırak o münafığı" demekle, Hazret-i Esma,
"Va'llâhi o münafık değildi, belki savvâm, kavvâm idi. İbâdetle, sıla-i rahme riâyetle muttasıf idi." diye mukaabelede bulunmuştu. Haccâc,
"Hadi git, sen bunamışsın." demeğe cür'et etmekle, Hazret-i Esma:
"Yok, va'llâhi ben bunamadım, lâkin ben Resûlu'llâh Salla'llâhu aleyhi ve sellem'in Sakîf kabilesinden bîri yalancı, biri de müfsid olmak üzere iki şahıs zuhur ede çektir, buyurduğunu işitmiştim. Yalancıyı ki, Muhtâr-ı Sakafî'dir, gördük. Müfsid olan Sakafî de senden başka değildir." diye mukaabelede bulunmuştur.
Mücâhid oğlunun ufûlünü gördükten birkaç ay sonra da Hazret-i Esmâ, terk-i hayât ederek ebediyyet âleminde sevgili yavrusuna kavuşmuştur. Radiya'llâhu Teâlâ anhümâ
Kaynaklar
1- Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi ve Tabakatü'l Müfessirin, Bilmen Yayınevi, İst. 1973
2-Said Nursi, Mektubat, rnk neşriyat, İst. 2005
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
ASR-I SAADET HATIRALARI-71
HZ. PEYGAMBERİN ŞİDDETLİ RÜZGARLAR ÇIKTIĞINDAKİ TAVRI Hz. Aişe(r.a) diyor ki; “Kasırga
ASR-I SAADET HATIRALARI-70
O fukara muhacirler için ki yurtlarından ve mallarından çıkarıldılar, Allah’dan bir fadıl
ASR-I SAADET HATIRALARI-69
ASHABI AĞLATAN BİR ELİM HADİSE Kurtubî, tefsirinde şöyle anlatır: “Rasulullah (sallallah
ASR-I SAADET HATIRALARI-68
HZ.ÖMER(R.A)’İN GÜNAHA DÜŞMÜŞ ARKADAŞINA MEKTUBU Hz. Ömer(radıyallahu anh)’in ahiret
ASR-I SAADET HATIRALARI-67
ENSARIN HURMAYA OLAN SEVGİSİNE BAKINIZ” Enes bin Malik(r.a) Rasulullah’ın (aleyhissalatu ves
ASR-I SAADET HATIRALARI-66
Kayravan şehri, Tunus’un ortasında bulunan tarihi bir şehirdir. Hz. Muaviye(r.a) zamanında Ukb
ASR-I SAADET HATIRALARI-65
HZ. EBUBEKİR(R.A)’İN SON ANLARI Musa el-Cühenî, Ebu Bekr b. Hafs b. Ömer’den nakleder: -
ASR-I SAADET HATIRALARI-64
HZ. ÖMER(R.A)’İN İSTEDİĞİ HUSUS Merhum Ali Himmet Berki diyor ki; “Bir gün Hazret-i Öme
ASR-I SAADET HATIRALARI-63
“BÖYLE YAPANLARA MÜNAFIK DERLERDİ” Merhum Zahid Kotku hazretleri naklediyor; Bir gün, -ma
ASR-I SAADET HATIRALARI-62
ABDULLAH BİN CAFER’İN(R.A) BİR CİVANMERTLİĞİ Abdullah bin Cafer(r.a) Mute savaşının bü
ASR-I SAADET HATIRALARI-61
HZ. ALİ’NİN ECELE BAKIŞI Hz. Ali(k.v)'nin güzel bir sözü var, "ecelim benim ne güzel muhaf
- ASR-I SAADET HATIRALARI-60
- ASR-I SAADET HATIRALARI-59
- ASR-I SAADET HATIRALARI-58
- ASR-I SAADET HATIRALARI-57
- ASR-I SAADET HATIRALARI-56
- ASR-I SAADET HATIRALARI-55
- ASR-I SAADET HATIRALARI-54
- ASR-I SAADET HATIRALARI-53
- ASR-I SAADET HATIRALARI-52
- ASR-I SAADET HATIRALARI-51
- ASR-I SAADET HATIRALARI-50
- ASR-I SAADET HATIRALARI-49
- ASR-I SAADET HATIRALARI-48
- ASR-I SAADET HATIRALARI-47
- ASR-I SAADET HATIRALARI-46
- ASR-I SAADET HATIRALARI-45
- ASR-I SAADET HATIRALARI-44
- ASR-I SAADET HATIRALARI-43
- ASR-I SAADET HATIRALARI-42
- ASR-I SAADET HATIRALARI-41
- ASR-I SAADET HATIRALARI-40
- ASR-I SAADET HATIRALARI-39
- ASR-I SAADET HATIRALARI-38
- ASR-I SAADET HATIRALARI-37
- ASR-I SAADET HATIRALARI-36
- ASR-I SAADET HATIRALARI-35
- ASR-I SAADET HATIRALARI-34
- ASR-I SAADET HATIRALARI-33
- ASR-I SAADET HATIRALARI-32
Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun.
Bakara, 185
GÜNÜN HADİSİ
İşçi işverenin malından mesuldür.
Buhari
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...