İSLAM’IN ANARŞİYİ ÖNLEME TARZI

Kavramsal Çerçeve: Yunanca bir kökten gelen “anarşi” kelimesi, otoriteye, mülkiyet hakkına ve kurulu düzene karşı çıkan bir isyan ve bir başkaldırıdır. Anarşi, toplumda kargaşayı ve otoritesizliği amaçlar. Bu açıdan anarşizm, hükümetlere veya devletlere karşı bir isyan hareketi olmaktan çok her türlü hiyerarşiye, devlet ya da hükümet otoritelerine karşı bir hareket tarzıdır.


Prof. Dr. Musa Kazım Yılmaz

musakazimyilmaz@gmail.com

2015-07-30 14:56:58

Kavramsal Çerçeve:

Yunanca bir kökten gelen "anarşi" kelimesi, otoriteye, mülkiyet hakkına ve kurulu düzene karşı çıkan bir isyan ve bir başkaldırıdır. Anarşi, toplumda kargaşayı ve otoritesizliği amaçlar. Bu açıdan anarşizm, hükümetlere veya devletlere karşı bir isyan hareketi olmaktan çok her türlü hiyerarşiye, devlet ya da hükümet otoritelerine karşı bir hareket tarzıdır.

"Terör" ve "terörizm" kelimeleriyle hemen hemen eş anlamlı sayılabilen anarşi veya anarşizm için ne yazık ki, çok yaygın ve bütün toplumlar tarafından kabul edilen bir tanım yoktur. Bunun sebebi ise, her toplumun kendisine yönelik olmayan kimi başkaldırıları farklı bir biçimde kategorize etmeleridir. Sözgelimi, bir ülkede başlatılan isyan hareketi, başka bir ülke için zarar verici nitelikte olmadığı zaman "zalim ve egemen bir zümreye karşı yapılan haklı bir kıyam" şeklinde tasavvur edilebiliyor. Üstelik birbirine düşman olan veya siyasal menfaatleri çakışan ülkelerin anarşi hareketlerine doğru tanım ve teşhis koyması beklenmemelidir.

 İslam literatüründe anarşizmin karşılığı "fitne"dir. Kur'an ve hadiste fitne kelimesi "saptırma"(1), imtihan(2), kargaşa(3) ve "isyan"(4) gibi manalara gelmekle birlikte, "fitne" kelimesi daha çok toplumda anarşi ve kargaşayı ifade etmektedir. Başka bir deyimle, günah, isyan, delilik, imtihan v.b. gibi manalar ifade eden "fitne" kelimesi dilimize geçerken adeta bu anlamlarını yitirmiş, daha çok toplumsal huzursuzluk, kavga, kargaşa ve kıyam gibi anlamlar kazanmaya başlamıştır.(5) Buna göre fitne, toplumun birçok kesimine sirayet ederek kardeşlik, yardımlaşma, sevgi-saygı ve hoşgörü gibi toplumun temel ahlaki değerlerini kaldırıp yerine düşmanlık, kin, husumet, kavga ve öldürme gibi toplumsal huzuru bozucu kötü hasletleri yerleştiren sosyal bir hastalıktır.

 Gerek Kur'an'da gerek hadislerde fitne açık bir biçimde yerilmiştir. Kur'an-ı Kerim, "Öyle bir fitneden sakının ki, (geldiği zaman) içinizden sadece zalimlere dokunmaz", (herkese sirayet eder ve tümünüzü perişan eder.)(6) buyurarak kargaşa ve anarşinin tüm insanlığı tehdit eden tehlikeli ve korkunç sonuçlarına işaret etmektedir.

İslam'ın Fitneyi Önleme Tarzı

"İslam" kelimenin kökü itibariyle "barış" anlamında olduğu için, İslam dininin hakkiyle yaşandığı ve Kur'an'ın emri olan adaletin hakkiyle gözetildiği toplumlarda anarşi ve kargaşanın olması çok kolay değildir. Bununla birlikte, hak ve adalet ne kadar gözetilirse gözetilsin, kişisel menfaatlerini kaybedenler her zaman kargaşa ortamından yararlanmak isteyebilirler. Bu açıdan anarşi ve terör, kişisel veya bölgesel menfaatlerini garanti altına almak için başvurulan etkili bir silahtır. İslam, fırsatçıların elinden bu silahı almak için birçok önlem almıştır. Şöyle ki:

1-Kur'an ve hadislerde varit olan emirler, teorik olarak toplumda yaşayan insanların kargaşa ve fitne ortamına sürüklenmemeleri için önemli uyarılar ve tedbirler içermektedir. "Müminler ancak kardeştirler" (7)ayeti bu alanda mühim bir emirdir. Diğer taraftan başka bir ayet, insanların kadın ve erkek olarak yaratılıp kabile ve milletlere ayrılmalarını bir tanışma ve dayanışma esprisine dayandırmaktadır. Ayetin sonunda ise şu çarpıcı hakikat yer almaktadır: "Allah katında en değerli olanınız, ona karşı gelmekten en çok sakınanınızdır."(8) Gerçekten de insanları en çok birbirine düşüren konulardan birisi de insanların kendi ırklarının üstün oluğunu sanmalarıdır. Kur'an'ın bu ayeti ve Hz. Peygamber'in "ırkçılık dava eden bizden değildir",(9) "Bir Arabın, Arap olmayana üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir"(10) şeklindeki hadisleri, bu konuda söz söylemeye ihtiyaç bırakmayacak kadar açıktır.

2-Kur'an haksız yere bir insan öldürmenin bütün insanları öldürmek gibi büyük bir cinayet olduğunu belirtirken,(11) ayrıca fitnenin adam öldürmekten daha tehlikeli sonuçlar doğuracağını ifade etmiştir.(12) Hatta çıkabilecek bir kargaşada öldüren olmaktansa öldürülen olmanın faziletine işaret eden ayet ve hadisler vardır. Hadiste "Fitne sizden birinin evine girecek olursa Hz. Âdem'in iki oğlundan hayırlısı olsun." (13) Hz. Âdem'in iki oğlundan en hayırlısı olmak, öldüren Kabil değil, öldürülen Habil gibi olmak anlamındadır. Bilindiği gibi Kabil Habil'i öldürmek istediğinde, Habil, "Sen beni öldürmek istesen bile ben sana elimi uzatmayacağım" diyerek fitneye bulaşmaktansa kardeşinin eliyle ölmeye razı olmuştur.(14)

3-Pratik anlamda Hz. Peygamber (s.a.v)'in Mekke ve Medine'de halka gösterdiği olumlu ve hoşgörülü tavırlar, fitne ve kargaşayı önlemeye yönelik derslerle doludur. Mekke'de kaldığı 13 yıl gibi uzun bir süre zarfında, kendisine dil uzatanlara, fiili saldırıda bulunanlara veya hakarete yeltenenlere asla karşılık vermemesi fitneyi önlemeye yönelik tavırlardır.

Medine'ye hicret ettikten sonra, ilk iş olarak Muhacirlerle Ensar'ı birbirine kardeş ve koruyucu ilan etmesi, huzur kenti olan Medine'den fitneyi uzaklaştırmanın ilk adımı olmuştur. Müslümanların kardeş olduğunu ifade eden Kur'an'ın bu emri fiilen tatbik edilmiştir. Diğer taraftan, Müslümanları, Yahudileri ve müşrikleri, hatta münafıkları hemşerilik bilinci ve vatandaşlık bağıyla birbirine bağlaması ve bu bağlılığı bir antlaşma ile tescil etmesi kargaşayı önlemenin ikinci önemli adımı olmuştur. Artık Hz. Peygamber Medine şehir devletinin başkanıydı. Kentin huzur ve sükûnu ondan soruluyordu. Medine'ye hâkim olan bu huzur ortamını korumak için inanılmaz derecede büyük gayretler ve fedakârlıklar gösterilmiştir. Bunu şu şekilde izah etmek mümkündür:

a-Hz. Peygamber (s.a.v), muhalefete karşı şiddet kullanmamıştır. Kendisine karşı gelenlere bile tebessümle karşılık vermesi en sert kalpleri bile yumuşatmıştır. Bir gün ganimetlerin taksim edilmesi esnasında, münafıklar tarafından kandırılarak Hz. Peygamber'in adil davranmadığını zanneden "Zü'l-Hüvaysara" adındaki bir adam ayağa kalkarak, "Adil davran Ey Allah'ın Resulü, Sen adil davranmadın" diyerek herkesi şaşırtmıştı. Hz. Ali ve Hz. Ömer gibi sahabiler "izin verin Ya Rasulallah, bu münafığın boynunu vuralım" dediklerinde Hz. Peygamber "Hayır, konuşmasına izin veriniz" buyurdu. Hz. Peygamber adama yönelerek, "Yazık sana, eğer ben adil davranmazsam kim adil davranır" dedi ve onu dinlemeye başladı. Adam münafıklar tarafından kandırılmıştı. Kafasına takılan şeyler izah edildi.(15)

b-Rasulüllah'a ve bütün Müslümanlara karşı hasmane tavırlar içinde olan münafıklara karşı Rasulullah'ın gösterdiği hoşgörü son derece dikkat çekicidir. Bilindiği gibi Hz. Peygamber münafıkları tek tek tanıdığı halde, ağır hakaretlerine rağmen onlara karşı sert bir tutum takınmamıştır. Abdullah b. Übeyy b. Selul'ün, Müslümanları kastederek: "Yakında şerefliler şerefsizleri kentten çıkaracaktır" şeklindeki sözlerini bile Hz. Peygamber ciddiye almamıştır. Arkadaşlarının onu öldürme yönündeki ısrarlarına rağmen ona dokunulmamış ve "insanların, "Artık Muhammed arkadaşlarını öldürtüyor" şeklinde düşünmelerini mi istiyorsunuz? buyurmuştur.(16) Münafıklar kendisine "es-Selamu 'aleyküm Ya Rasulallah" dedikçe, o da onlara "ve 'aleykümüs-selam ey fülan" demeye devam etmiştir.

c-Şefkat ve merhamet hususunda dost ve düşman ayırımı yapılmamıştır. Hz. Peygamber'in insanlara bakışına her zaman insani boyut hâkim olmuştur. Sümmame b. Asal Yemmame kabilesinin reisiydi ve Müslüman olmuştu. Müşriklerin Hz. Peygamber'e olan düşmanlıklarını bildiği için Mekke müşriklerine tahıl ambargosu uygulamaya başladı. Mekkeliler Hz. Peygamber'e bir mektup göndererek "Ey Muhammed, Sen hem sıla-i rahmi tavsiye ediyorsun, hem de Mekke'deki akraba ve komşularına acımıyorsun, onlara tahılın gönderilmesine engel oluyorsun" dediler. Hz. Peygamber bu mektubu alır almaz, kendisinden habersizce bu işi yapan Sümmame'ye haber göndererek ambargonun kaldırılmasını emretti(17)

Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Hz. Peygamber'in hayatına dikkatle bakan bir kimse, merhamet ve şefkat söz konusu olduğunda onun insanlar arasında hiç ayırım yapmadığını görecektir. "Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir" şeklindeki hadisleri, diğerkâmlığı ve başkasını düşünmeyi mümin ve insan olmanın ön şartı olarak kabul etmiştir.(18)

Hz. Peygamber Döneminde Kargaşa Çıkarmak İsteyenlerin Amacı

 Hz. Peygamber'in Medine'ye teşrif etmesiyle birlikte menfaatleri haleldar olanlar vardı kuşkusuz. Kimi kabile reisleri Medine'nin yöneticisi olmayı beklerken Hz. Peygamber'in teşrifi planlarını altüst etmişti. Kuşkusuz Medine halkı tarafından Hz. Peygamber'e gösterilen teveccüh onları husumete ve kindarlığa sevk ediyordu. Bu yüzden Medine'ye hâkim olan huzuru bozmak için büyük bir çaba içine girmişlerdi. Denilebilir ki, Hz. Peygamber'e ve Müslümanlara karşı bir cephe oluşturanların tümü kaybolan kişisel menfaatlerinin peşindeydi. Amaçları, Hz. Peygamber'in Allah adına kurduğu huzur ve düzeni bozmak, kargaşa ortamını oluşturarak eski düzenlerine geri dönmekti. Çünkü Hz. Peygamber'den önce egemen bir sınıfın iktidarı söz konusuydu. Adalet, hak ve hukuk, çoğu kez ellerinde güç bulunduranların söz ve davranışlarından ibaretti. Oysa Hz. Peygamber (s.a.v) çok detaylı ve yazılı bir hukuk metnini de ortaya koymuştu. Elinde Kur'an gibi muciz bir kitabın bulunması eski düzen arayıcısı olan müşrik, Yahudi ve ikiyüzlü münafıkları rahatsız ediyordu.

 İslam'ın yayılmasından endişe duyan bu kesimler Müslümanlar arasında fitneyi uyandırmak için büyük bir gizlilikle ve her fırsatı değerlendirerek ciddi çabalar sarf ediyorlardı. Çünkü İslam sadece ibadetleri ve ritüelleri bulunan bir dinden ibaret değildi. İslam muazzam bir ibadet kompozisyonunun yanı sıra, sosyal davranışları ve siyasal yapıyı motive eden büyük bir hukuk sistemini de ortaya koyarak, zulüm ve istibdada dayalı eski rejimleri bütünüyle reddeden bir kıyam hareketi şeklinde kendini hissettirmişti. Bu itibarla eski kişisel menfaatlerini kaybeden zümreler büyük bir kin ve husumetle fitne ve kargaşa ateşini yakmaya çalışmışlardır.

Dipnotlar

1-Âl-i İmran, 3/7.

2-Enam, 6/53.

3-Bakara, 2/191.

4-Tevbe, 9/49.

5-İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte, XIII, 168 vd.,Zaman, İst., tarihsiz.

6-Enfal, 25.

7-Hucurat, 49/10.

8-Hucurat, 49/13

9-Müslim, imaret, 57.

10-Veda Hutbesi.

11-Maide, 5/32

12-Bakara, 2/191, 217.

13-Ebu Davud, Fiten, 2.

14-Maide, 5/28, 29.

15-İbn Mace, Mukaddime, 12; Buhari, Menakıb, 25.

16-Buhari, Tefsir, 63. (Münafikun) sure.

17-İbn Abdilberr, el-İsti'ab Fi Esmai'l-Ashab, I,205, Mısır, 1328. H.

18-İbn Hanbel, Müsned, I, 55.

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

HZ. AİŞE’NİN (radiyallahu anhâ) EVLİLİK YAŞINA DAİR

HZ. AİŞE’NİN (radiyallahu anhâ) EVLİLİK YAŞINA DAİR

Batılı inkarcılar ve onların fonladığı çevreler yaman bir çelişki içerisindedirler. Buda,

ÜRETİLEN ALGILARLA FİKİR SAHİBİ OLMAYA ÇALIŞMAK

ÜRETİLEN ALGILARLA FİKİR SAHİBİ OLMAYA ÇALIŞMAK

Vehhabilik meselesi zamanla dallanıp budaklanmıştır. Vehhabilik şemsiyesi altında birçok fikr

YEREL ORYANTALİSTLER

YEREL ORYANTALİSTLER

Din mücedditliği için yola çıkanlardan bir kısmı süreçte din münekkidi haline geldi. Zira

İTTİHAD-I İSLAM’IN ÖN ADIMLARI

İTTİHAD-I İSLAM’IN ÖN ADIMLARI

İttihad-ı İslam, bize balon gibi uçarak gelmez. Belki, bizim ona gitmemiz lazım. Yollar dağda

İMANIN ŞEHAMET-İ MANEVİYESİ

İMANIN ŞEHAMET-İ MANEVİYESİ

İslam ahlakının dinamik gücü, imandır. Çünkü, “İman hem nurdur hem kuvvettir. Evet, haki

MUHALEFET KULVARLARI

MUHALEFET KULVARLARI

Hak namına ve hakikat hesabına sırf gerçeği görmek ve göstermek, meseleleri tahlil etmek, sı

UYUYAN DEV UYANMIŞTIR

UYUYAN DEV UYANMIŞTIR

Evet, millet uyandı. İçerdeki hainler, dışardaki alçaklar ne yaparlarsa yapsınlar, artık Ana

YANLIŞ VE HAKSIZ İNTERNET PAYLAŞIMLARI

YANLIŞ VE HAKSIZ İNTERNET PAYLAŞIMLARI

dir. İnternet paylaşımlarındaki kaynak vermemek, metnin yazarını yazmamak, doğruluk olmadığ

MASONLAR VE ESAD AİLESİ

MASONLAR VE ESAD AİLESİ

Masonluk meselesi dallı budaklı bir mesele olduğundan ve yüksek dozda manipülasyon içerdiğind

OSMANLI DÜŞMANI BİR BARELVİ’NİN HEZEYANLARI

OSMANLI DÜŞMANI BİR BARELVİ’NİN HEZEYANLARI

Belki biraz garip gelecek ama peşinen söyleyelim ki anlatılan husus doğrudur. Stalin’in hocala

KADİROV:  KADİRİ-VEHHABİ KIRMASI 

KADİROV:  KADİRİ-VEHHABİ KIRMASI 

Ramzan Kadirov başkanlığındaki Çeçenlerin Suriye’den sonra Ukrayna’da da arz-ı endam etme

İyiliğin karşılığı, iyilikten başka bir şey midir?

Rahman, 60

GÜNÜN HADİSİ

Kalbinde zerre miktarı iman bulunan kimse ateşten çıkacaktır.

Tirmizi, Sıfatu Cehennem 10, (2601)

TARİHTE BU HAFTA

*Prut Barış Antlaşması (Osmanlı-Rusya) 22 Temmuz 1711 *İkinci Meşrutiyet'in ilanı 23 Temmuz 1908

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI