MÜSLÜMANLARIN İHTİLAFLARININ SEBEBLERİ

Müslümanlar itikat, siyaset ve fıkıh konusunda bir takım mezheblere ayrılmışlardır. Bu ayrılışın sebeplerini açıklamaya geçmeden evvel şu iki hususu belirtelim.


2015-04-29 12:03:20

Müslümanlar itikat, siyaset ve fıkıh konusunda bir takım mezheblere ayrılmışlardır. Bu ayrılışın sebeplerini açıklamaya geçmeden evvel şu iki hususu belirtelim.

1-Bu ihtilaf dinin özüne yönelmemiştir. Genel bir ifade ile dinin temel prensiplerinden biri hakkında veya din bilgisinin zorunlu olarak ortaya koyduğu içki, domuz ve hayvan leşi yasağı, mirasın temel kaideleri gibi temel hususlarda ihtilaf olmamıştır. İhtilaf dinin rükünlerinin dışında olan konularda olmuştur.

2-Şüphesiz, bir ihtilaflar, akide ve siyaset çevresinde görüldüğü için yine de şer niteliğindedir. Bu konuda Buhari, Zeyneb binti Cahş'ın şöyle dediğini rivayet eder: "Bir gün peygamber, yüzü kıpkırmızı olarak uyandı ve şöyle dedi: La ilahe illallah, yaklaşan felaketten ötürü vay Arapların haline"(Buhari: Enbiya 7, Fiten 4, Müslim:Fiten 1, İmam Ahmed 2/290, 291) Bu hadiste Rasulullah kendinden sonra çıkacak fitnelere işaret etmektedir.

İtikadi meseleler çevresinde ihtilaf etmenin şer olduğunu belirtmemize karşın, hakkında kitap ve sünnetten bir nass bulunan konu üzerinde yapılan fıkhi ihtilafın şer olmadığını da belirtmeliyiz. Tersine bu ihtilaflar derin çalışmalara vesile olmuştur. Ömer b. Abdülaziz, Ashabın fer'i meselelerde ihtilafından hoşlanır ve şöyle derdi: "Ashabın ihtilaf etmemiş olmasını istemezdim. Eğer onlar bir görüşte toplansalardı insanlar zorluğa düşerlerdi."

Bu arada şu soru sorulabilir: "Rasulullahtan sonra müslümanlar neden ihtilafa düştüler?"

Bunun cevabı da şudur: "İhtilafın birçok sebepleri vardır. Genelde, ihtilaf iki türlüdür. Birisi birliği bozmayan ihtilaftır. İkincisi de bunun aksine vahdeti parçalayan ihtilaftır. İşte bu ihtilaf siyaset ve yönetim alanında meydana gelen ihtilaftır.

Şimdi bu iki tür ihtilafın bazı sebeplerine değinelim:

1-Irkçılık :

Irkçılık, ihtilafın sebeplerinden biridir. Hatta İslam ümmetini parçalayan ihtilafın temelini teşkil eder. İslam, Kuran ve Sünnetle ırkçılığa karşı savaş açmıştır. Rasulullah şöyle buyurur "Irkçılığa davet eden bizden değildir."(Müslim, Ebu Davud, İbn Mace) Bir başka hadisinde de şöyle buyurur: "Hepiniz Ademdensiniz, Adem ise topraktandır. Arabın aceme üstünlüğü yoktur. Üstünlük takva iledir."

Rasul zamanında Irkçılık bu delillerle bastırılmıştı. Bu durum şehid halife Hz. Osman'ın zamanına kadar devam etti. O zamanlarda önceleri Emevi ve Haşimiler arasındaki rekabetin, sonraları hariciler ve diğerlerinin ihtilaflarında ırkçılığın etkisi büyüktür. Bilindiği gibi, Haricilik Rabia kabileleri arasında yayılmış ama Mudar kabilesinde ise yayılamamıştır. Rabia ve Mudar kabileleri arasında cahiliye döneminde bir rekabet vardı ki Rasulullah zamanında bu bastırılmıştı... Ne var ki, Hariciye fırkasıyla bu çekişme yeniden oraya çıktı.

2-Hilafet Anlaşmazlığı:

Siyasi ihtilafın temel çıkışı da İslam ümmetini Rasulullah'tan sonra kimin idare edeceği meselesidir. Bu ihtilaf rasulun vefatından hemen sonra çıkmıştır. Ancak bu tartışmanın yıkıcı bir tesiri olmamıştır. İman gücü galib gelmiştir. Ancak bir şekilde daha sonra bu tartışma yeniden alevlendi...

3-Müslümanların Eski Din Mensuplarına Komşu Olması Ve Bunların Bazı Alışkanlık Ve İnançlarının İslam'a Sokulması:

Eskiden başka bir din mensubu birçok insan İslam'a girmişti. Bunlar İslami hakikatleri, eski inançları ışığında ele almaya başladılar. Bu nedenle önceleri aralarında yaygın olan bazı düşünceleri örneğin "cebr ve ihtiyar" tartışmasını, Allahın zatı sıfatları ile aynı mı, yoksa ayrı mı olduğu gibi meseleleri Müslümanlar arasında yaydılar.

Bu arada şunu da belirtmek gerekir ki, İslam'a inanarak girenlerin yanında, gerçek itikadlarını gizleyerek sözde İslam'a girmiş, ancak içinde başka bir din gizleyen, islama sırf müslümanları ifsad etmek için, girmiş bir grup da vardır. İbn Hazm bu konuda "El Fasl" adlı eserinde şöyle der:

"Bu grupların çoğunun İslam dininden çıkmasının aslı şudur: Persler(İranlılar) geniş bir ülkeye sahip idiler. Tüm uluslara karşı üstünlükleri vardı. Kendilerini de böyle görürlerdi. Bu sebeple de Arablar tarafından devletlerinin yıkılması ağırlarına gitmişti de birçok kez onu yıkmaya çalışmışlardı. Ama Hakkın yardımıyla bu olmamıştı. Bazıları zahiren Müslüman oldular. Ehl-i beyt sevgisi ve Hz. Ali'ye yapılan zulmü kullanarak Şiilere yanaştılar. Nihayet onları İslam'dan çıkardılar..."

Bu değerlendirme, her ne kadar Abdullah b. Sebe taraftarları olan Sebeiyye gurubu gibi sadece sapık Şiiliği (Şia ve şiiler tamamen sapık addedilemez aşırı olanları ise tekfir edilmeye daha layıktır) örnek olarak kullanmışsa da, diğer birçok grubun durumuna uygun düşmektedir. Bu tipler her grupta bulunur. Mutezileden İbn Ravendi, diğer gruplardan da teşbih ve tecsim yapanlar gibi...

4-Felsefenin Tercüme Edilmesi:

Sebeplerden birisi de tercüme faaliyetleridir. Tercüme edilen kitapların çıkan ihtilaflardaki etkisi açıktır. Çünkü birçok felsefi nazariye İslam düşüncesiyle çatışır durumda idi. Hatta Abbasiler döneminde ümmet içerisinde sofistlerin iddia ettiği gibi şüpheciliği savunanlar çıkmıştır.

Bu akımın etrafında çeşitli düşünceler oluştu. Bunun etkileri bizzat din düşüncesinde dahi görüldü. Örneğin Mutezilenin Allah'ı ispatlama yönteminde felsefe metodunu kullandığını, Kelam ilminin de mutezile bir yolda gittiğini, bunlara cevap veren ehl-i sünnet âlimlerinde dahi mantıki ölçüler, felsefi tadilat ve soyut nakli incelemelerden ibaret olduğunu görürüz.

5-Kapalı Meseleleri İncelemeye Girişmek:

Ulema arasında yayılan felsefi düşünüş, onları beşer aklının kesin bir çözüme kavuşturması mümkün olmayan meseleleri incelemeye itmişti. Örneğin Allah'ın sıfatlarının isbat ve nefyi gibi... Bu meseleleri inceleme konusu yapmak elbette ihtilafları da beraberinde getirecekti. Özellikle Kelamcılar arasındaki ihtilaflar bu kabildendir.

6-Hikâyeler (Kıssalar):

Hikâyeler Hz.Osman döneminde ortaya çıktı. Hz. Ali hikâyecilere itibar etmemiş ve hatta onları camiden kovmuştu. Çünkü onlar eski dinlerden alınma hikâyelerle insanların kafasına hurafe ve efsaneler sokuyorlardı. Bunların sayısı Emeviler döneminde oldukça arttı... Belki de tefsir ve İslam tarihi kaynaklarına "israiliyyat"ın girmesine sebep, bu hikâyelerdir. Bu dönemde ortaya atılan bütün kıssalar, çeşitli meclislerde ortaya atılan olgunlaşmamış görüşler içeriyordu. Bunların da ihtilafa neden olması tabiidir. Özellikle de hikâyeci bir mezheb sahibinin, bir düşünce önderinin veya bir sultanın taraftarı olup diğer bir hikâyeci de başka birisinin taraftarı olduğunda, bu ihtilaf halka da sirayet eder ve kötü sonuç verir. Nitekim İslam'ın çeşitli dönemlerinde bu kötü sonuç ortaya çıkmıştır.

7-Kur'an'da Bulunan Müteşabihat:

Allah Kur'an'da şöyle buyurur: " Sana Kitabı indiren O'dur. Onda Kitab'ın temeli olan kesin anlamlı ayetler vardır, diğerleri de çeşitli anlamlıdırlar. Kalplerinde eğrilik olan kimseler, fitne çıkarmak, kendilerine göre yorumlamak için onların çeşitli anlamlı olanlarına uyarlar. Oysa onların yorumunu ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar: "Ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır" derler. Bunu ancak akıl sahipleri düşünebilirler." (Âl-i İmran: 7)

Bu ayetle Kur'an'da müteşabihatın varlığı sabit olmuştur. Bundan murad sınavdır. Allah kullarını bunlarla dener. Ancak bu tür ayetlerin varlığı, âlimlerin bu ayetlerin manası hususunda ihtilaf etmelerine sebep olmuştur.

8-Şer'i Hükümlerin Çıkarılması:

İslam şeriatının teremiz kaynağı Allahın kitabı ve Rasulün sünnetidir. Ancak nasslar sınırlı, hadiseler ise sınırsızdır. Ortaya çıkan her yeni hadise için hüküm çıkarmak ise kaçınılmazdır. Hüküm çıkarma şekli, âlimler elinde değişik metodlar kazanmıştır. Her biri belirlediği metodlar dâhilinde doğruyu ve doğruları tesbit etmeye çalışmıştır.

Şuna da dikkat etmek gerekir ki, şer'i hüküm çıkarmaktan kaynaklanan ihtilaf asla tehlikeli olmamış, aksine övgüye değer güzel bir sonuç vermiştir. Zamanla oluşan birikimden kurgu ve metod yönünden en sağlam bir kanuna denk, muhkem bir kanun çıkarılabilecektir. Böylece zaman geçtikçe, sağlam insan fıtratına en uygun bir sistem meydana gelecektir.

Muhammed Ebu Zehra

Mezhepler Tarihi adıyla dilimize çevrilen eserinden alınmıştır.

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

MUALLİMLERİMİZ NELERE DİKKAT ETMELİ?

MUALLİMLERİMİZ NELERE DİKKAT ETMELİ?

İnsanları tenvir ederek cehaletten halas eden, onları atalet ve sefaletin karanlık gecelerinden

HÜRRİYET ADINA KAYBETTİKLERİMİZ

HÜRRİYET ADINA KAYBETTİKLERİMİZ

Dr. Alexis Carrel Her insan keyfine göre yaşamak ister. Bu insanın doğuştan gelen bir dileğid

ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR

ŞAFAĞIN IŞIĞINDAKİ SIR

“Annemin memnun bir eda ile: “Bu sabah kahvaltıdan önce ne yaptığımı dünyada tahmin edeme

UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE BİR MUHÂVERE

UBEYDULLAH-I AFGÂNÎ  İLE SEBÎLÜRREŞÂD İDÂREHÂNESI’NDE  BİR MUHÂVERE

Ubeydullah-ı Afgānî” nâmında bir zât tarafından geçenlerde Kavm-i Cedîd ünvânıyla neş

MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR

MAÂRİF, DİN EĞİTİMİNİ EN İYİ ŞEKİLDE VERMELİDİR

İnanmak yaradılışın bir gereğidir. Din, aklın mâverâsında, zekânın fevkinde bir mürşi

MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP

MELİK FAYSAL’IN YAHUDİ KİSSİNGER'E VERDİĞİ TARİHİ CEVAP

Melik Faysal'ın en önemli gayelerinden birisi, Filistin meselesi ve Mescid-i Aksâ'nın hürriyeti

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

NESLİN EĞİTİMİNDE MAARİFE DÜŞEN VAZİFELER

Mânevîyatsız ilmin, beşeriyete felâh ve huzur yerine, şüphe, tereddüt, hatta ızdırap verdi

NASIL BİR MAARİF?

NASIL BİR MAARİF?

Yıllardır ilmî ve fikrî çalışmalarım arasında memleketimizin mânevî, ahlâkî, derûnî

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

GENÇLERİ HEDONİZM ÇILGINLIĞINA İTENLER

Diyorlar ki: Dünyaya bir kere gelinir. Sonun başlangıcı yoktur. Gülün, eğlenin, bir yıldır

HİCRET VE HAREKET

HİCRET VE HAREKET

Hicret, tâ ezelden ebede, âlem-i vücubdan âlem-i imkâna, daire-i ilimden daire-i kudrete, tâ

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

ORUÇ, ORUÇ BOZMAK VESAİRE

Ramazan ayının hususiyeti oruç. Orucun hususiyeti de kendisine ait meseleler. Başında; tutan tu

Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun.

Bakara, 185

GÜNÜN HADİSİ

Her kim bir namazı (kılmayı) unutursa (onu) hatırladığında kılsın. Onun bundan başka keffâreti yoktur.

Sahih-i Buhari, KİTÂBU MEVÂKÎTİ'S-SALÂT

TARİHTE BU HAFTA

*Nizamü'l-Mülk'ün Şehadeti(14 Ekim 1092) *II.Kosova Zaferi(17 Ekim 1448) *Gedik Ahmed Paşa'nın Vefatı(18 Ekim 1482)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI