SORULARLA DAVET YOLU-1

Kurtuluşun Reçetesi, Bizden Öncekilerin İzinden Gitmektir. Soru 1: Buradaki “öncekiler”den maksat nedir ve İmam Mâlik’in (r.a.) : “Bu ümmetin sonunun ıslahı, ancak öncekilerin ıslah oldukları şeyle mümkün olacaktır.” sözü ne anlama gelmektedir?


Muhammed Emin Er

.

2015-02-15 03:38:59

Kurtuluşun Reçetesi, Bizden Öncekilerin İzinden Gitmektir.

Soru 1: Buradaki "öncekiler"den maksat nedir ve İmam Mâlik'in (r.a.) : "Bu ümmetin sonunun ıslahı, ancak öncekilerin ıslah oldukları şeyle mümkün olacaktır." sözü ne anlama gelmektedir?

Cevap: "Öncekiler" den kasıt, sahabe-i kirâmdır. Islah oldukları şey ise beş esasa dayanır:

Sadık iman

Sahih amel

Karşılıklı sevgi ve kardeşlik

Vahdet (Birlik-Beraberlik)

Devlet

Sonra da evrensel bir davet. Bu davet her zaman için geçerlidir.

Soru 2: Sadık imanın alâmeti nedir?

Cevap: Sadık imanın alâmeti, Allah yolunda mal ve canla cihad etmektir. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Asıl müminler, Allah'a ve Resulüne iman edip, hiç şüphe etmeyen ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerdir. İşte sadıklar/samimi olanlar onlardır" (Hucurât 49/15).

Soru 3: Sahih amel ne demektir ve alameti nelerdir?

Cevap: Sahih amel; sadece Allah rızası gözetilerek şartlarına, erkan ve huşuuna riayet edilerek yapılan ameldir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Onlar sadece dini Allah'a has kılarak O'na kulluk etmekle emrolunmuşlardı" (Beyyine 98/5).

Alameti ise: Her türlü çirkinlik ve kötülükten alıkoyarak güzel ahlaka yönlendirmesidir. Yüce Allah şöyle buyurur: "Müminler kurtuluşa ermişlerdir. Onlar namazlarında huşu içinde olanlardır. Onlar, boş sözlerden ve işlerden yüz çevirenlerdir. Onlar, arınmak için gayret gösterenlerdir. Onlar, mahrem yerlerini koruyanlardır. Ancak eşleri ve cariyeleri hariç, çünkü onlar (bu hususta) kınanmazlar. Kim bundan gayrısını ararsa, işte onlar da haddi aşanlardır. Müminler, emanetlerine ve sözleşmelerine uyanlardır. Onlar, namazlarını koruyanlardır" (Muminûn, 23/1-9).

Soru 4: Karşılıklı sevgi ve kardeşliğin alameti nedir?

Cevap: Bu ikisinin alameti, kardeşini kendine tercih etmendir (îsâr). Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Kendi ihtiyaçları olsa bile onları kendilerine tercih ederler" (Haşr, 59/9). Hz. Ali de (r.anh) şöyle demiştir: "Gerçek dost, sana faydalı olmak için kendini tehlikeye atabilendir."

Soru 5: Sahabe (r.anhüm) bu ulvi mertebeye nasıl ulaşmıştır ?… O kadar ki en sıradan bir sahabî bile en üstün tâbiinden daha yüksek bir derece bulunuyor.

Cevap: Allah en iyisini bilir ya, bu mertebeye şu üç şeyle ulaşmış olmalıdırlar: Rasulullah'la (s.a.) olan dostlukları, O'na gösterdikleri derin sevgileri ve O'nun emirlerine –ucunda ölüm bile olsa- sıkı sıkıya bağlı kalmalarıyla.

Soru 6: Sahabe, bu üç özellikten sonra başkalarına davette bulunma gibi bir faaliyette bulunuyorlar mıydı?

Cevap: Evet. Müslüman olsun veya olmasın başkalarına davette bulunuyorlardı. Müslümanı, ilim, amel, samimiyet, kardeşlik ve birliğe davet ederken gayr-ı müslim'i de tevhide ve diğer esaslara çağırıyorlardı.

Soru 7: Sahabe'nin bu daveti nasıldı? Bunu kısaca açıklar mısınız?

Cevap:

1-Onların daveti hikmet, güzel öğüt, sabır ve metanet, kötülüğü iyilikle hatta daha iyisiyle karşılık vermek şeklindeydi. Bu konuda Yüce Allah'ın şu buyruğunu prensip edinmişlerdi: "İyilikle kötülük bir değildir. Kötülüğü en güzel şekilde sav. O zaman seninle aranızda düşmanlık bulunan kimsenin, sanki samimi bir dost gibi olduğunu göreceksin" (Fussilet 41/34). Peygamber Efendimiz de (s.a.) şöyle buyurmaktadır: "..Sana kötülük edene iyilikle karşılık vermendir…".

2-İnsanların baskı ve eziyetlerine maruz kalmaları halinde birbirlerine şu ilkeyi hatırlatırlardı: "İnsanlara karşı meyveli ağaç gibi olun; onlar ağacı taşlarken ağaç onlara meyve verir".

3-Davet için kendilerinden izin istenmesi durumunda şunu söylemeyi ilke edinmişlerdi: "(Önce) kendi nefisini ıslah et, (sonra da) başkalarına davette bulun".

4- Davet yolunda sıkıntılarla karşılaşınca şöyle derlerdi: Davet yolunda çile çekmek, işlenen hataların bir sonucu değil Allah'ın, davet mücadelelerindeki bir sünneti/yasasıdır. Hatta, davetçilerin sıkıntı ve çile çekmemesi, izledikleri metodun doğruluğu konusunda şüphe uyandırır.

5-Bazı davetçilerin ümitsizliğe düştüğünü gördüklerinde ise şöyle derlerdi: Ümitsizliğe düşmeyin. Çünkü ümitsizlik, müslümanların ahlakına sığmaz. Üstelik bugünün gerçekleri, dünün hayalleriydi; bugünün hayalleri ise yarının gerçekleri olacaktır.

6-Gayr-ı müslimlerden, müslüman olmalarını isterken müslümanlardan da, imanında samimi, ibadetini doğru şekilde yapan, karakteri sağlam, nefsiyle mücadele eden, başkalarına faydalı olan, işlerini düzgün ve disiplinli bir şekilde yapan ve vaktini boşa harcamayan kimseler olmalarını istiyorlardı.

Soru 8: Allah davette bulunan bir davetçinin, bu güzide insanlar gibi başkalarına güzel örnek olabilmesi için neler yapması gerekir?

Cevap: Böyle bir davetçi olabilmek için, şu altı prensiple nefsi ıslah etmek gerekir:

1-Sağlam ve samimi bir akide.

2-Dosdoğru bir ibadet.

3-Sağlam bir karakter/ahlak.

4-Derin bir tefekkür.

5-Düzenli ve disiplinli iş görmek.

6-Vaktini iyi kullanmak, boşa harcamamak.

Bil ki nefsin ıslahının özü, güçlü imandır. Zira iman, nefisteki kötü eğilimlere karşı koyarak onu ıslah eder. Islah edilmeyen nefis ise, sahibini yoldan çıkararak uçurumlara yuvarlar. Ama iman eğer kuvvetliyse, sahibine sırat-ı müstakimi açıkça gösterir; doğru yoldan gitmesine yardımcı olmak suretiyle onu sapmalardan korur. Ne var ki bu imanı, mutlaka takva ve azimetle amel etmek suretiyle takviye etmek, güçlendirmek gerekmektedir.

Soru 9: Davet cemaatlerinin ne yapmaları gerekir?

Cevap: Davet cemaatleri şunları yapmalıdırlar:

1-Bir cemaat, diğerine karşı –sanki sadece kendisi hak çizgideymişçesine-üstünlük taslamamalıdır. Bilakis diğerleriyle kardeşlik ve yardımlaşma ruhunu oluşturmak için çaba göstermelidir.

2-Başka fert yahut cemaatlerden bir kötülük gördüğünde sabretmeli ve bu kötülüğe iyilikle karşılık vermelidir.

Temel bir sistemleri olmalı, şura da bu sistemde yer almalıdır.

Taviz vermeden ve de aşırıya kaçmadan akide ve ibadet konularında itidalli bir yol izlemelidirler.

Tüm müslümanları, aralarında birlik-beraberliğe çağırmalıdır.

Düşmanların hile ve tuzaklarına karşı uyanık olmalıdır.

Fertlerine, gayretlerinin neticesini/ürününü açıkça göstermelidir.

Geleceğe yönelik çalışma planlarını önceden hesaplamalıdır.

Kimden gelirse gelsin, fikri veya tecrübeye dayalı birikimlerden faydalanmalıdır.

Fertlerine, bütün işlerin en nihayetinde Allah Tealanın irade ve kudretiyle gerçekleştiğini ve kendilerinin sadece sebeplere sarılmakla mükellef olduklarını öğretmeli ve hatırlatmalıdır.

Ayrıca fertlerine, adaletle hükmeden bir İslam devleti kurulmadığı müddetçe, fert ve cemaatin hepsinin günahkâr olacağını da öğretmelidir.

Soru 10: Bizden öncekilerin metodu üzere davette bulunan her davetçinin üzerine düşen görevler nelerdir?

Cevap: Böyle bir davetçinin yapması gerekenler şunlardır:

1-Niyeti, sadece âlemlerin Rabbi olan Allah'ın rızasını kazanmak olmalıdır.

2-Kalbini dünyevi arzu ve payelerden temizlemelidir.

3-Gönlünü gurur, kibir, riya, baş olma sevdası gibi hastalıklardan da arındırmalıdır.

4-Allah'ın kendisine bahşetmiş olduğu bütün nimetlerle niyetini, Allah'ın dinine yardım noktasına odaklamalıdır.

5-Bir meseledeki farklı görüşler arasında doğru olanını tespit edebilmek için Allah'a karşı sorumluluk bilincine güvendiği bir ilim/zikir ehline danışmalı; ayrılıkçı değil birleştirici faktör olmalıdır.

6-"Eğer size bir fasık bir haber getirirse, onu araştırın.." ayeti gereğince düşmanların iftiralarından etkilenmemelidir.

7-Başkalarını küfür veya fasıklık ya da başka bir vasıfla nitelemekten kaçınmalıdır.

Davet alanında faaliyet gösterenlere verebileceğimiz en önemli nasihatimiz ise şudur:

1-İman, sevgi, amel ve küçük-büyük her meselede Allah'ın şeriatına bağlılık.

2-Başkalarına güzel örnek olmak ve İslam'ı öncelikle kendi yakın çevremizde yaşamak.

3-Hiçbir şahsa boyun eğmemek. 

4-Aşırı münakaşa ve tartışmalardan uzak durmak.

5-Allah'ın kitabına ve Resulünün sünnetine uygun bir davette bulunmak.

6-Sadece müslümanlara yönelik olmayan evrensel bir davet yapmak.

-devam edecek-

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

SORULARLA DAVET YOLU-3

SORULARLA DAVET YOLU-3

Soru 18: Peki nasıl yeniden dirilişe geçip güçlenebiliriz? Cevap: Yeniden dirilişe geçmenin

SORULARLA DAVET YOLU-2

SORULARLA DAVET YOLU-2

Soru 11: Günümüzde Allah’a davet metodu nasıl olmalıdır? Cevap: 1. Davet metodlarında Hz

SORULARLA DAVET YOLU-1

SORULARLA DAVET YOLU-1

Kurtuluşun Reçetesi, Bizden Öncekilerin İzinden Gitmektir. Soru 1: Buradaki “öncekiler”den

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-7

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-7

Valilerin Cevri Müellif bu unvan altında Emeviyye valilerinden sadır olmuş türlü türlü cevr

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-6

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-6

Emevîlerin Mezalimi Buhtu’n-Nasr’ın zulümlerini işittik, Cengiz Han’ın şenaatlerine yak

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-5

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-5

Emevilerin Seyyiatı Müellifin gözettiği yegâne maksat, zihinlere şunu yerleştirmektir ki: Ü

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-4

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-4

Emeviler zamanında en büyük, en mühim memleketler, Mekke, Medine, Basra, Kûfe, Yemen, Mısır,

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-3

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-3

Müellif diyor ki: “Muaviye, mevalinin çoğalması yüzünden Devlet-i Arabiyye’ye gelecek tehl

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-2

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-2

Şeyh Şiblî en-Numanî makale-i intikadiyesinin başına on beş satırlık bir dibace geçirdikte

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-1

ŞİBLİ NUMANİ'NİN CORCİ ZEYDAN'IN TARİHİNE REDDİYESİ-1

Kıymetli okuyucularımız, Hind alt kıtasında 19. asırda yetişen büyük muhakkik ve tarihçi,

EHL-İ SÜNNET AKÎDESİ

EHL-İ SÜNNET AKÎDESİ

1. Allah Teâlâ vardır, birdir, yani şeriki (ortağı) yoktur. 2. Hiç bir şey (ne zatında ne

"Ey İman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sizlere de farz kılındı. Ta ki, korunasınız"

Bakara, 183

GÜNÜN HADİSİ

Sahabilerim yıldızlar gibidir. Hangisine uysanız doğru yolu bulursunuz."

Rezin

TARİHTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI