SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-4

-Ahmed bin Hanbel’in Müsned’inde naklettiği bazı hadisler için “keşke bunları nakletmeseydim” dediği ve ömrünün sonuna doğru bunları Müsned’den çıkartmak istediğini söylüyorlar. Bu konuda neler dersiniz? -İmam Ahmed büyük bir âlim ve büyük bir muhaddisti. Ricalleri biliyordu, hadisin illetlerini biliyordu.


Salih Okur

nedevideobendi@gmail.com

2015-01-22 02:39:41

-Ahmed bin Hanbel'in Müsned'inde naklettiği bazı hadisler için "keşke bunları nakletmeseydim" dediği ve ömrünün sonuna doğru bunları Müsned'den çıkartmak istediğini söylüyorlar. Bu konuda neler dersiniz?

-İmam Ahmed büyük bir âlim ve büyük bir muhaddisti. Ricalleri biliyordu, hadisin illetlerini biliyordu. Aldığı bazı hadislerde bazı illetleri ömrünün son zamanında görmüştür. Bundan dolayı onların çıkarılmasını emretmiş veya metindeki ifadesiyle "dareba aleyha(üzerlerini çizmiştir)(Not: İlletli hadis; Dış görünüşü bakımından kusursuz gibi görünse bile, sıhhatini zedeleyen bir kusuru olduğu anlaşılan hadistir. Salih Okur)

Zaten muhaddisin işi budur. Onun böyle yapması hadislerin delil olmadığını veya kaynak olmadığını ifade etmiyor. Bilakis delil olduğu ifade ediyor. Hadisi almıştır, sonra onda bir illeti görmüş ve bırakmıştır. Yoksa sünnet delil olmasaydı, İmam Ahmed hiç o kitabı tasnif etmeyecekti.

Ve kitabın mukaddimesinde demiştir ki; "tüm Müslümanların ihtiyaçlarını temin edecek, başka hadis kitaplarına ihtiyaç bırakmayacak bir kitap meydana getirdim." Demek ki insanların hadislere ihtiyaçları vardır. Hangi açıdan ihtiyaç vardır? Amel açısından ihtiyaç vardır. Eğer hadisler delil değil ise, kaynak değil ise, niçin "ihtiyaçlarını temin edecek" desin?

Ama hadislerin illeti var, mevzuu var, sahihi var, haseni var, zaifi var, sahihin dereceleri var. O da büyük hadis âlimi idi. Buna binaen bazı hadisleri kabul bazı hadisleri de red etmiştir.

Örneğin; büyük bir adamın sözlerine itibar ediyoruz. Ama birisi ondan bir söz naklediyor, bakıyoruz ki bu söz o zatın konumuna ve sözlerine uymuyor. Ben diyorum ki "bu onun sözü değildir." Bu benim o adamın bütün sözlerini red ettiğimi mi gösterir? Hayır, kabul ediyorum, ama sadece "bu söz onun sözü değildir" diyorum. 

Bir hadise "mevzudur" demek o hadisi Peygamberin söylediğini red etmektir. Ama "zayıftır" denildiğinde bu red değildir, o sözün Peygamberin söylediğine karar vermemek, ona güvenmemektir. Red ayrı şeydir, güven duymamak ayrı şeydir.

-Bir de mesela Müstedrek sahibi İmam Hâkim, kitabında Buhari ve Müslim şartı üzerine sahihtir deyip kaydettiği hadisler var. Buhari ve Müslim onları kitablarında nakletmemişler.

- Buhari ve Müslim'in yapmak istedikleri nedir? Gayeleri tüm sahih hadisleri toplamak değil hatta en üst mertebedeki sahih hadislerin tamamını almak değil, gayeleri sahih hadislerden üst mertebedekilerden muhtasar birer kitap ortaya koymaktı. Bunun manası onların kitaplarına almadıkları hadisleri reddetmişlerdir manasına gelmiyor.

İmam-ı Buhari'nin eserini "el-Cami'u'l-Musnedu's-Sahihu'l Muhtasaru min umuri Rasulullahi ve sünenihi ve eyyamihi" olarak isimlendirmesi keza İmam Müslim'in eserine "el-Musnedu's-Sahihu'l-Muhtasaru min'es-Sünen" adını vermesi de bu durumu açıkça ifade etmektedir. Ayrıca daha sonra İmam Tirmizi eserine buna benzer bir isim vermesi de bu durumu desteklemektedir.

-Bazıları Kur'an'ın kadından iki şahit getirilmesiyle alakalı hükmünün kültüre bağlı olup, şu anda geçersiz olduğunu söylüyorlar. Bu konuda ne dersiniz?

-Bunu söyleyenlerin söylediği söz geçersizdir diyoruz. Çünkü Kur'an-ı Kerim bu meselede illeti de beyan etmiştir;

فَرَجُلٌ وَامْرَأَتَانِ مِمَّن تَرْضَوْنَ مِنَ الشُّهَدَاء أَن تَضِلَّ إْحْدَاهُمَا فَتُذَكِّرَ

إِحْدَاهُمَا

Şahidlerden bir erkekle iki kadın ki biri unutunca diğeri hatırlatsın(Bakara: 2: 282)"

Neden böyle? Çünkü kadının zaafı vardır. Dikkat zaafı vardır, psikolojik zaafı vardır. Beden zaafı olduğu gibi..Bedeni ne kadar zayıf ise psikolojisi de o kadar zayıftır. Niçin kadınlar askere gitmiyor? Niçin ağır bedensel işleri onlara yaptırmıyorlar? Çünkü zaif ve nazik bir varlıktır. Niçin hemen ağlıyor da erkek ağlamıyor? Niçin ufak bir şeyden etkileniyor? Çünkü psikolojisi erkeğe nazaran zayıftır. Ne kadar kültürlü de olsa o zaaflara sahiptir. O zaman bu durum kadının bilgi ve kültür seviyesinin düşük olmasından değil, tamamen yapısal yaratılış ve psikolojik durumları itibarı iledir.

Bundan dolayı yani çabuk etkilenme, dikkat zayıflığı, unutkanlık gibi sebeplerden dolayı tek bir kadının şahitliği kadıya, hâkime güven vermez. Ancak ikisi birbirini tamamlar, birbirine hatırlatır, destekler. O zaman güven hâsıl olur.

-Hayızlı kadın namaz kılabilir mi. Bir de bunu gündeme getiriyorlar..

-Buhari ve Müslimin ittifakıyla nakledilen bir hadis-i şerifte Hz. Aişe(r.a) annemiz diyor ki; "Biz Rasûlullah (s.a.s) devrinde âdet görüyorduk. Namazı kaza etmekle emrolunmadığımız halde, tutamadığımız orucu kaza etmekle emrolunuyorduk" (Buhârî, Hayz, 20; EbuDâvud Tahâre,104; Tirmizî, Savm, 67; Nesaî, Hayz,17; Siyâm, 64).

Hz. Peygamber (s.a.s), Fâtıma binti Ebî Hubeyş'e "Hayız gördüğün zaman namazı bırak ve hayız hâlin sona erince, kanı temizleyerek guslet ve namaz kıl" buyurmuştur. Buhâri'deki rivâyet şöyledir: "Âdetin devam ettiği sürece namazı bırak, sonra boy abdesti al ve namaz kıl" (Buhâri, Hayz, 19, 24, Vüdû, 63; Müslim, Hayz, 62; Ebû Davûd Tâhâret, 109).

Bir de asırlarca Müslümanlar bunu böyle anlamışlar, Hz. Peygamberin döneminden şimdiye kadar teamül böyledir. Tüm Müslümanlar âlimleriyle cahilleriyle böyle olduğunda tüm Müslümanlar ittifak etmişlerdir. Müslümanlar bunca asırdır bunu hep yanlış mı anlamışlar? Bunu söylemek deliliktir, bu düşünce sahibi ya delidir ya da gayelidir. Maksatlı olarak, kafa karıştırmak için bu sözleri ortaya atıyor.

 -Kadının mahremsiz uzun yolculuğa çıkması sorulmuş..

-Bu mesele ihtilaflıdır. "Allah'a ve Ahiret gününe inanan hiçbir kadının, yanında mahremi yokken sefer müddeti yola çıkması helâl değildir"

( Buhârî, savm 67; Müslim, hac 413-414; EbûDâvûd, menâsik 2; Tirmizî, radâ 15) hadisi var. Hadisin zahiri, kadının sefer mesafesine tek başına gitmesini yasaklıyor.

 Ama bazı âlimler "güvenlik var ise, zarar yoktur" demişlerdir. Mesela kadının kardeşi veya kocası onu hava alanına götürüyor. Kadın uçağa biniyor. Uçak da bir nevi büyükbir salondur. İndiğinde de akrabaları onu karşılıyor. Bu durumda bir güvensizlik yoktur. Onun için "gidebilir" diye fetva verenler eski âlimlerden de yeni âlimlerden de vardır. Alaküllihal bu durum ihtilaflı bir meseledir.

-Bir Müslüman kadın ehl-i Kitaptan biriyle evlenebilir mi?

-Evlenemez.

-Şimdiye kadar evlenebilir diyen bir âlim var mıdır?

-Hayır hayır, yoktur..Çünkü evlenemeyeceğine dair hakkında nass vardır.

-"Şüphe yok ki iman edenler ve Yahudiler, Nasranîler, Sabiîler bunlardan her kim Allaha ve Ahiret gününe hakikaten iman eder ve salih bir amel işlerse elbette bunların Rableri yanında ecirleri vardır, bunlara bir korku yoktur ve bunlar mahzun olacak değillerdir" (Bakara; 2. 62) ayetini nasıl anlamalı?

-Kur'an-ı Kerim bir bütündür. Bütünüyle ele almak, amel etmek lazım. Cenab-ı Hak müteaddit ayetlerde iman etmeyenlerin cehennem ashabı olduğunu haber verir. Bir ayette şöyle buyruluyor;

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَالْمُشْرِكِينَ فِي نَارِ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا أُوْلَئِكَ هُمْ شَرُّ الْبَرِيَّةِ

 Kitap ehlinden ve müşriklerden inkâr edenler, içinde ebedi kalacakları cehennem ateşindedirler. İşte onlar, yaratılmışların en şerlileridir.(Beyyine: 98: 6) Bu gibi onlarca ayetler vardır ki, geçen o ayette belirtilen imandan maksut olanın "muteber iman" olduğunu ifade ediyor.

Muteber iman nedir? Allah'a inanacak, asrının Peygamberine inanacak, küfrü gerektirecek şeyler işlemeyecek. Zaten Allah'a iman Peygambere imanı gerektirir. Çünkü Allahu Teâlâ peygamberine imanı vacip kılmıştır. Peygambere iman etmezseniz, Allah'a hakkıyla iman getirmediniz demektir.

 -Bir de Seyda ,bunu dile getirmek tarihe de zıt. O zaman neden Müslümanlar Rum topraklarına girdiklerinde onlara "ya Müslüman olmak veya cizye vermek veya savaş" şartını koşmuş olsunlar? Bunlar da iman ehli deyip, çekip gitmeleri gerekirdi.

-Evet, o zaman İslam'a davetin bir manası kalmaz, Peygamberin gelmesinin bir manası kalmaz, tek doğru dinin İslam olduğunun manası kalmaz.

Bir de, diğer dinler tamamen muharref dinlerdir. Eğer onlar iman ehli iseler niye Peygamber Efendimiz Necran Hıristiyanlarını ve Medine Yahudilerini kendisine tabii olmaya davet etmiştir? Madem ehl-i imandırlar, neden onları İslam'a davet etmiş ve bunu gerekli görmüştür?

Böyle bir sözü akıllı insanlar demez.

-Son olarak, Fazlurrahman ekolü hakkında bakış açınızı kısaca alabilir miyiz?

-Sapık bir ekoldür. Modernist, İslam'a ters, İslam'ın düşüncesine, İslam ulemasının söylediklerine, Kitap ve Sünnete ters ve aykırı bir ekoldür. 

-Seydam, çok teşekkür ediyorum. Allah razı olsun.

-Allah hepimizin yardımcısı olsun..

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

cevaplar.org, 2017-03-09 17:29:04

Ercan bey aşağıdaki linkten ilgili yazıyı okuyabilirsiniz http://www.cevaplar.org/index.php?content_view=2873&ctgr_id=59

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

ercan, 2017-03-06 17:09:25

selamun aleyküm. kolaylıklar diliyorum sizlere hayırlı hizmetlerinizde. m. salih ekinci hoca ile ulema üzerine yapılan röportajın birinci bölümünü okudum. hararetle ikinci bölümü arıyorum ama malesef bulamıyorum. yardımcı olabilirseniz hem sevinir hem sizlere dua ederim. allah şimdiden razı olsun...allaha emanet olunuz...

Bu yoruma katılıyor musunuz ?

DİĞER YAZILAR

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-3

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-3

-Hocam, dilimize sadece Arapçadan ve Farsçadan değil diğer dillerden mesela Yunancadan veya baş

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-2

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-2

Hocam dilde tasfiyeler ile 300-500 kelimeyle konuşabilen bir nesil nasıl büyük düşünebilecek?

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-1

YAVUZ BÜLENT BAKİLER BEYEFENDİ İLE MÜLAKATIMIZ-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, değerli mütefekkir, şar ve yazar Yavuz Bülent Bakiler beyef

SEYDA FETHULLAH AYTE İLE OHİN MEDRESELERİ ETRAFINDA SOHBETİMİZ

SEYDA FETHULLAH AYTE İLE OHİN MEDRESELERİ ETRAFINDA SOHBETİMİZ

Seyda Fethullah Ayte Hocaefendi ile Şark medrese eğitim zincirinde çok önemli bir rolü olan Ohi

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-2

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-2

-Demin biraz değindik ama şöyle sorayım, Mezhebinin görüşünü savunan bir mümin “mezhebin

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-1

MUSTAFA ÖZCAN HOCAMIZ İLE COĞRAFYAMIZDAKİ SORUNLAR ETRAFINDA-1

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, geçtiğimiz ay değerli araştırmacı-yazar Mustafa Özcan be

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-4

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-4

-Ahmed bin Hanbel’in Müsned’inde naklettiği bazı hadisler için “keşke bunları nakletmese

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-3

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-3

-Eş’ariler ile Maturidiler arasındaki fikri çatışmaların dini yorumlamada zarar verdiğini s

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-2

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-2

-Usul-i fıkıhta bir şeyin vacip veya mendup olmasında yeni bir usul olarak şu söylenmektedir;

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-1

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE TARTIŞILAN MESELELER ETRAFINDA-1

Salih Ekinci Hocaefendi ile son röportajımız

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE MODERNİST DÜŞÜNCE VE BİD’ATKAR MEZHEPLER ÜZERİNE-3

SALİH EKİNCİ HOCAEFENDİ İLE MODERNİST DÜŞÜNCE VE BİD’ATKAR MEZHEPLER ÜZERİNE-3

-Seyda izninizle başka bir soruya geçiyorum. Vehhabiler ehl-i sünneti müşrik olarak mı görmek

Öğüt ver, hatırlat! Çünkü sen ancak öğüt vericisin. Onların üzerinde zorlayıcı değilsin.

Gâşiye, 21-22

GÜNÜN HADİSİ

"Kişi, dostunun dini üzeredir. Bu nedenle, kiminle dost olacağına dikkat etsin!"

Ebû Dâvud

TARİHTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI