EMÄ°N TEKÄ°NALP
SAFRANBOLU NUR talebelerinden Hacı Emin Ağabey, Mustafa Sungur Ağabeyimizle kardeş torunları... 1948 Afyon hapsinde Üstad’la beraber üç ay yatmış. Son ziyaretimizde 84 yaşında idi. Artan bir enerjiyle hizmetlerine aynı hızla devam ederken 9 Nisan 2004’te rahmet-i Rahman’a kavuştu. Cenazesi Sungur Ağabeyin de iştirakiyle Safranbolu kabristanına defnedildi.
SAFRANBOLU NUR talebelerinden Hacı Emin Ağabey, Mustafa Sungur Ağabeyimizle kardeş torunları... 1948 Afyon hapsinde Üstad'la beraber üç ay yatmış. Son ziyaretimizde 84 yaşında idi. Artan bir enerjiyle hizmetlerine aynı hızla devam ederken 9 Nisan 2004'te rahmet-i Rahman'a kavuştu. Cenazesi Sungur Ağabeyin de iştirakiyle Safranbolu kabristanına defnedildi.
Safranbolulu nurdan bir adam
1998 yılında, Safranbolu Nur talebelerinden Hacı Emin Ağabeyin kapısını çaldığımızda, bizi sarıklı cübbeli kıyafetiyle karşıladı. Cevşen okuyordu… Şark usulü döşenmiş odasında huzur vardı. Epey anlattı. Üstad'ımızın Afyon Hapishanesi'nde verdiği çorapları ve mübarek eliyle yazdığı duaları gösterdi. Bize de Gençlik Rehberi'nin yeni harfle yapılan ilk baskısını hediye etme lütfunda bulundu.
"Sungur'la Afyon'a gittik ve hapishaneye teslim olduk"
"Mustafa Sungur'la dedelerimiz kardeş. 1947'de ilk defa risaleleri Sungur verdi bana. 1948'de Hıfzı Bayram ve Mustafa Osman'ı da Afyon hapsine aldıklarında mahkemeye sert bir mektup yazdım. Hüsnü kardeş bunu çok sert bularak, 'Ağabey daha yumuşak yaz' dedi. İkinci mektubu da sert buldu, ama ben Afyon'a yolladım. Beni ilk sorguda serbest bıraktılar, sonra Safranbolu Hapishanesi'nde hapsettiler. Üç-dört gün geçti, bir de baktım ki Sungur yanımda; pat diye içeri giriverdi! 'Buraya nasıl girdin? Herkesi buraya almazlar' dedim. Gülmekten kendimi zor tutuyordum. 'Yahu beni de içeri aldılar' dedi. Durum anlaşılmıştı...
"Safranbolu Hapishanesi'nde bir ay kaldık. Meğer harcırah gelmediğinden bizi Afyon'a gönderemiyorlarmış. 'Biz kendi paramızla gideriz' dedik. Kabul ettiler. Afyon'a vardığımızda ilk evvelâ eşyalarımızı hapishaneye teslim ettik. Sonra sabahçı kahvesine gittik. Orada 'Mehmet Feyzi, Hüsrev, Rüştü Efendiler…' de varmış. Sabaha kadar sohbet ettik, sonra teslim olduk."
"Üstad 70 kişilik koğuşta tek başına…"
"Sungur bir yolunu bulup Üstad'a gidebildi, ben gidemedim. Üstad Hazretleri üst katta 70 kişilik koğuşta tek başına… Sonra 32 yıl hüküm giymiş Haşim Hoca'nın yardımıyla Üstad'a vardım. Üstad'ın kapısı bir ara açıldı, baktım kahverengi cübbeli birisi var. Çıktı girdi... Ben 'Herhalde Üstad'ın yanında bir hizmetçi var' diye düşündüm. Kapıyı çaldım, 'Geliniz' diye bir ses duydum. İçeri girdim, o demin gördüğüm şahıs bana sarıldı. 'Kardeşim, hoş geldin, safa geldin! Üşüyor musun, paran var mı, bir ihtiyacın var mı?' diye şefkat ve alâka gösteriyordu. Ama ben bir taraftan başımı sağa sola çevirip koca koğuşta Üstad'ı arıyordum. Fakat başka kimse yok... Meğer konuştuğum ve bana sarılan, Üstad Hazretleriymiş…
"Üstad abdeste hazırlandı, suyunu döktüm elhamdülillah. Pencerede oturuyor. Hava çok soğuk; soba, mangal gibi bir şey de yok. Dedim: 'Üstad'ım, hava çok soğuk; sizin çoraplarınız ince, benim bavulumda fazladan kalın yün çoraplarım var, onları size getireyim.' Israrla kabul etmedi. Sonra, 'Git getir, benimkiyle değişelim' dedi. Getirdim, değiştik. İşte bu önümüzdeki çoraplar onlar... Halâ saklıyorum, bazı mübarek günlerde giyiyorum..."
"Üstad müdafaamı düzeltti, tasdikledi"
"İlk duruşmamda savcı, yazdığım mektubun bana ait olmadığını iddia etti. İkinci mahkemede müdafaamı yazdım, Üstad'a gönderdim. Baktım bazı yerlerini düzeltmiş. Altına da 'Münasiptir, inşaallah kurtulurlar' diye el yazısıyla yazmış, tasdiklemişti. Üstad'ımın dediği gibi beraat ettim."Daha sonra Üstad'ı Emirdağ'da ziyaret ettim. Bir kere de İstanbul Çarşamba'da Sungur'a beni sordu. Sungur, 'Benimle Afyon hapsine gelen Emin Amca' dedi. Üstad, 'Tamam' dedi ve beni kucakladı..."
Â
Ömer Özcan
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DÄ°ÄžER YAZILAR
YUSUF ÜNLÜ(1936 -)
Cübbeli Ahmed Ünlü hocaefendinin babası Yusuf Ünlü 1936’da Giresun’un Göreli İlçesinde
YILMAZ DUMAN(1938 -)
Denizlili Emekli Lise Öğretmeni Yılmaz Duman, 1951’de Türkiye’de ilk açılan yedi İmam Hat
ÜMMÜHAN ERGÜN(1913 – 1976)
Nur Fabrikası sahibi, Denizli şehidi, İslamköylü Hafız Ali Ergün’ün akıl sınırlarını
ÛLVİYE SÜMER (1895 – 1974)
Ûlviye Sümer, Risale-i Nur’un Kastamonulu hanım kahramanlardandır… “Âsiye, Ulviye, Lütfi
TACEDDÄ°N TOPAL(1927-2020)
Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö
ŞÜKRÜ ALTUĞ(1914 – 1984)
Isparta’nın Sav köyü bin kalemle Risale-i Nur eserlerini yazarak çoğaltan, Hz. Üstadın ifad
ÅžEVKET AKIN(1923 -2021)
Batmanlı Şevket Akın, Bediüzzaman hazretlerini 1952 yılında Isparta’da ziyaret ediyor. Aynı
ŞAHABEDDİN ÜNLÜ (1945 -2021)
Bolvadinli Emekli Edebiyat öğretmeni Şahabeddin Ünlü ile Ankara’da halef selef oluyoruz. Biz
ŞAHABEDDİN GARGILI(1924 – 2017)
Molla Şahabeddin Gargılı, 1924 yılında Bingöl’ün Kığı ilçesinde doğmuştur. Erzurumlu
SÜLEYMAN ÇAĞAN(1930 - )
Malatya/Doğanşehirli Süleyman Çağan ağabeyimiz üç arkadaşıyla beraber Hz. Üstad’ı Ispa
SAİD NUR ÇELEBİ (1948 -)
Risale-i Nur hizmetkârlarından iki bahtiyar hanedanın silsilesi Said Nur Çelebi’de buluşuyor.
- ÖMER HALICI(1919 – 1954)
- OSMAN NURİ TOL(1885 – 1955)
- OSMAN AKSOY(1940 - )
- NEVÄ°N HALICI(1939 -)
- NECATÄ° AKKOYUN(1934 -)
- MÜBAREK SÜLEYMAN (KÖSE)(1898 - 1963)
- MUSTAFA CENGÄ°Z (1929 -2021)
- MUHAMMED ALİ ÖZTÜRK (1930 -)
- MUAMMER ŞENEL (1909 – 2000)
- MEVLÜD GÖNEN (1934 -)
- MEHMED KÜÇÜKAĞA (1924 – 1976)
- MEHMED KERVANCI(1940 - )
- MEHMET GÜLEŞÇİ
- MEHMED FIRINCI (GÜLEÇ) (1928 - 2020 )
- İBRAHİM GÜL (1892 – 1956)
- HÃœSEYÄ°N BİÇER (1923 -2018)Â
- HÜSEYİN AKÇAY
- HATÄ°CE SOYLU (ALTUÄž)(1930 - 2013)
- HASAN HALICI(1940 -)
- HASAN BASRİ SARIÇAM
- HAMDÄ° SAÄžLAMER
- HAFIZ MUSTAFA ERTÜRK (1906 – 1950)
- FİKRİ MERİÇ(1935 -2021)
- EÅžREF EDÄ°P FERGAN(1882-1971)
- AV. İBRAHİM ÜNLÜ(1942 - )
- ÂSİYE MÜLÂZIMOĞLU(1881-1981)
- ALÄ° YILMAZ(1936 - )
- ALİ SERT(1929 – 2017)
- ALÄ° RIZA MUHLÄ°S(1927 - 2016)
O gün ne mal fayda verir, ne de evlat. Ancak Allah'a selim bir kalb ile gelenler (fayda görürler.)
Åžuara, 88-89
GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°
"Yâ Resûlâ'llâh, müslümanların hangisi efdaldir?" diye suâl ettiler. "Müslümanlar; dilinden elinden selâmette kalandır." cevâbını verdiler.
BUHARİ, KİTÂBÜ'L-ÎMÂN, Ebû Mûsâ el-Eş'arî (r.a.)
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm Ä°nternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yaptÄ...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARÄ°HTE BU HAFTA
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...