DİN VE İŞ İLKELERİ

Dinin, iktisadi kalkınmanın önemli dinamiklerinden biri gibi kullanılması beni rahatsız ediyor. İslam, siyasete alet edilebildiği gibi, iktisada da alet edilebilir. Nitekim bazı milliyetçiler de, dini, milleti kuvvetlendirecek bir unsur olarak gördüler ve görüyorlar. Bunların dine hürmetsizlik ettiklerini düşünüyorum.


2014-12-07 08:59:45

Dinin, iktisadi kalkınmanın önemli dinamiklerinden biri gibi kullanılması beni rahatsız ediyor. İslam, siyasete alet edilebildiği gibi, iktisada da alet edilebilir. Nitekim bazı milliyetçiler de, dini, milleti kuvvetlendirecek bir unsur olarak gördüler ve görüyorlar. Bunların dine hürmetsizlik ettiklerini düşünüyorum.

Kur'an, ne milliyeti kuvvetlendirmek, ne iktisadi kalkınmayı sağlamak, ne siyasi başarı elde etmek, ne de bir başka maksat için inmemiştir. Onun gayesi, insanın bu dünyadaki konumunu belirlemek, niçin var olduğunu göstermek, yapması gereken görevleri tanımlamak, insanı ebedi hayata hazırlamaktır. Ahiret saadeti bile dinin asli gayesi olamaz. Din, Allah ile insan arasındaki münasebeti tesis eder. İnsanın, Rabbini nasıl tanıması ve kulluk etmesi gerekiyorsa öyle tanıması ve kulluk etmesi için gönderilmiştir.

Bu tenzih ve takdis, dinin sosyal, iktisadi, siyasi ve sair konulara olan olumlu etkisinin olmaması anlamına gelmez. Ancak bu etki, başlangıçta bir niyet olarak öngörülmemelidir. Yine bu takdis, dinî ilkelerden sözü edilen konular için yararlanmayı da engellemek maksadını gütmemektedir. Önemli olan ve ihmal edilmemesi gereken nokta, dinin asli işlevini temele koymak, bunu hiç unutmamak ve her alana bu niyetle girmektir.

Kimi işadamlarını görüyorum, dinin içinden bir ilke, mesela bir âyet, ya da hadîs alıp, kendi alanlarına uygulamak istiyorlar. Ne var bunda? Görünüşte hiçbir sakınca yok gibi, ama biraz irdeleyince görüyorum ki, o ayet, ya da hadis, sözünü ettiğim işadamının elinde servet artırma aracı olarak kullanılıyor. Tıpkı, batılı bir işbilimcinin deneyimlerinin "kullanılması" gibi, âyet de "kullanılıyor."

Bunu müslüman olmayan bir işadamı da yapabilir elbet, nitekim yapıyor da. Mesela Japonlar, "iki günü eşit olan zarardadır" hadîsini alıp, iş hayatlarında kullanıyorlar. "Kullanmak" kelimesi burada olumsuz manada kullanılabilir. Gaye, o hadîsi uygulayarak Allahın rızasını kazanmak değildir, böyle bir niyeti asla olmamıştır Japon işadamının, olmasını da beklemiyorum. İşte, bazı işadamlarımız da tıpkı bu Japon gibi veya ona yakın bir niyetle uyguluyorlar ayet ve hadisleri, yani onlar da "kullanıyorlar." Ayetin içi boşaltılıyor, tamamen dünyevi bir nitelik kazandırılıyor ona. Görünüşte din uygulanıyor, ama gerçekte dinin bir bölümü servet, ya da başka bir şey kazanmaya araç ediliyor.

Burada, ayırt edilmesi zor bir nüanstan söz ettiğimi biliyorum, ama dinî hassasiyeti belli bir düzeyi aşan insanların ne demek istediğimi anlayacaklarını da biliyorum.

Peki, nasıl bir yol izleyelim "dini kullanan biri" olmamak için? Ne yapalım ki, bir âyetten yararlanarak günlük hayatımızda başarıya ulaşmakla birlikte, onu dünyevî menfaati için basamak yapan biri durumuna düşmeyelim?

Sanırım bunun cevabı "ihlâs" kelimesinin muhtevasında gizli. Kalbini tevhidle süsleyen, sadece Allah için yaşayan, her işinde Allahın rızasını esas maksat yapan biri ancak bunu başarabilir. O, Allah'a asker olmuştur, yeryüzünün en büyük servetini elde etmek istemesinin nedeni, Allah adına yeryüzüne sahip olma niyetidir. Nasıl, samimi ve sadık bir asker komutanı adına savaşırsa, kul da iş alanında sadece Allah adına çalışır. Böyle bir duygu, samimi bir mümini motive etmeye yeter. Bu duygunun kuvveti oranında kişinin gayreti de artacaktır. Böyle bir kul, ayetleri ve hadisleri, bir komutanın askerine gönderdiği emirler gibi telakki ettiğinden, onlara uyduğu zaman başarılı olacağına inandığından dolayı uygulamak ister. Böyle uygularsa, âyetleri "kullanmış" olmaz, kendisine verilen talimatları uygulamış olur.

Sözün kısası, bütün mesele kişinin niyetinde odaklanıyor. "Ameller niyetlere göredir" hadisinde bu gerçek muhteşem bir şekilde ifadesini bulmuştur.

İhlâssız eylem, ruhsuz beden gibidir. Allah adına olmayan başarılar ise, başında "bir" rakamı olmayan sıfırlara benzer.

Ömer Sevinçgül

Bana Soran Oldu mu?

Zafer Yayınları

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

EŞREF EDİP’TEN; “SİZ Mİ DİNE KARŞI DEĞİLDİNİZ?”

EŞREF EDİP’TEN; “SİZ Mİ DİNE KARŞI DEĞİLDİNİZ?”

1950 seçiminden az sonra, eski başbakanlardan, medrese kökenli Şemseddin Günaltay, İzmit CHP

İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir ilmî delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır. İşte onlara rüsvay edici bir azap vardır.

Lokman,6

GÜNÜN HADİSİ

Hikmetli söz, müminin yitiğidir. Onu nerede bulursa almaya en layıktır.

Tirmizi, İlim, 19.

TARİHTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI