BAHRİ ÇAĞLAR

Hacı Bahri Çağlar Ağabey, 1899 yılı Barla doğumludur Ağustos 1984’de Barla’da vefat etmiştir. Bahri Ağabey, 1926 senesinde Barla’ya nefyedilen Üstad’ımızın evinde misafir kaldığı ve dershanenin bitişiğindeki Yokuşbaşı Mescidi’nde imamlık yapan, risalelerde adı çok geçen Muhacir Hafız Ahmet’in damadıdır. Emirdağ Lâhikası’nda Bahri Ağabey’den bahseden cümleler şöyledir: “Bahri ve evlâtları, üç Asâ-yı Mûsâ yazdıklarını şimdi haber aldım. Muhacir Hafız Ahmet’le Barla’da kardeşlerimizin hesabına hem Kâzım’ın hem berber Mehmet’in ciddî, halisane mektupları Lâhikaya girmeye hak kazandılar ve Bahri’nin güzel manzumesi, küçük bir medrese-i Nuriye hesabına tam girebilir.” (Emirdağ Lâhikası-I, 165)


Ömer Özcan

ozcannurs@hotmail.com

2014-12-02 02:56:17

Hacı Bahri Çağlar Ağabey, 1899 yılı Barla doğumludur Ağustos 1984'de Barla'da vefat etmiştir. Bahri Ağabey, 1926 senesinde Barla'ya nefyedilen Üstad'ımızın evinde misafir kaldığı ve dershanenin bitişiğindeki Yokuşbaşı Mescidi'nde imamlık yapan, risalelerde adı çok geçen Muhacir Hafız Ahmet'in damadıdır. Emirdağ Lâhikası'nda Bahri Ağabey'den bahseden cümleler şöyledir:
"Bahri ve evlâtları, üç Asâ-yı Mûsâ yazdıklarını şimdi haber aldım. Muhacir Hafız Ahmet'le Barla'da kardeşlerimizin hesabına hem Kâzım'ın hem berber Mehmet'in ciddî, halisane mektupları Lâhikaya girmeye hak kazandılar ve Bahri'nin güzel manzumesi, küçük bir medrese-i Nuriye hesabına tam girebilir." (Emirdağ Lâhikası-I, 165)

"Birisi gelse, elindeki çayını veya yemeğini hemen verirdi"
"Üstad, yemek yerken veya çay içerken birisi gelse, elindeki çayını veya yemeğini hemen ona verirdi. Havaların mülâyim olduğu zamanlarda içeride oturmaz, dışarı çıkardı. Bilhassa güneş olduğu zaman, zemherir bile olsa... İşte medresenin (Barla'daki evinin) büyük salonu var ya, orada sabahleyin, kuşluk vakti çay içer, merdivenden çıkan birisi olursa, kim olursa olsun, elindeki çayı ona verirdi. Bardak yarım da olsa, birkaç yudum içmiş de olsa verecek... İçmesen olmaz, üzülürdü. Onun için ben Üstad'ı çay içerken gördüm mü merdivende gizleniyordum! Merdivende bir kere gördü mü çay verecek... Halbuki çaydanlıkta çay dururdu. İllâ içtiğini verirdi...
"Üstad, elinde çay tepsisi olduğu halde, çınar ağacındaki köşke, merdivenlere yapışmadan çıkardı.

"Çınar ağacı hakkında…"
"Üstad derdi: 'Ehl-i hükûmet gelsin, desinler ki: 'Şu ağacın bir dalını keseceğiz, sen de razı olacaksın; 10 bin lira vereceğiz, bu parayı da Risale-i Nur uğruna sarf edeceksin.' Vallahi rızam yoktur!'

"Ağaçtan koparma, ağacın altından bul"
"Bir gün Üstad bana, 'Bir tane çam ağacı tohumu getir' dedi. Ben şöyle elimi uzattım, ağaçtan kopartayım dedim. Üstad 'Hayır, ağaçtan kopartmayacaksın, altına düşenlerden bulacaksın' dedi ve bulduk.

"Üstad nasıl dua ederdi?"
"(Akşam namazından sonra) duadan önce Yâsin ve Tebareke'yi okuyor. Evliya-i azimeyi, sonra erkânı isimleriyle zikrediyor. Dua bittiğinde yatsı olmuş oluyor. Yatsıdan sonra Zübeyir Ağabey, Üstad'ın yatağını düzeltiyor. Üstad kapıyı kilitleyip yatıyor. Zübeyir Ağabeye, 'Abdestin varsa kal, yoksa git' diyor.
"Santral Sabri'ye Üstad diyor: 'Yâsin-i Şerif'i okuyacaksın; arkasından İhlâs'ı, arkasından Cevşen'i okuyacaksın. Üç büyük cenazenin ruhuna hediye edeceksin...
"'Üç büyük cenaze: 1. Dünyanın geçmiş ömrü, 2. Ecdadın geçmiş ömrü, 3. Kendi geçmiş ömrün…'
"Papa'nın cevabî mektubu bende"
"Üstad, Papa'ya Zülfikâr'ı gönderiyor. Papa cevaben mektup yazıyor.
Mektuptan bir parça:
"'O güzel el yazılı göndermiş olduğun Kur'an tefsiri Zülfikâr mecmuasını aldım. Cenab-ı Hak sana lütuf ihsan etsin.'

"Bu mektup şimdi bende...
 
"Asâ-yı Mûsâ hediye ettim, karşılığında havlu verdi"
"Üstad'ı Emirdağ'da ziyaret ettim, kendisine Asâ-yı Mûsâ hediye etmek istedim. Karşılıksız almak istemiyordu. Kendisine 'Yâ Üstad! Dünyaya ait bir şey olsa almıyorsun; işte bu, kitaptır' deyince aldı. Karşılığında teberrüken bir havlu verdi. Havluyu halâ saklıyorum…

"Eğirdir müftüsünün verdiği elma"
"Eğirdir müftüsü halim selim bir insandı. Risale-i Nurlara hayrandı. Bir gün mendiline elma dürmüş, Üstad'a getirdi. Üstad taksiye binmiş, hareket etmek üzere idi. Müftü hemen ilerledi, elmayı uzattı. Elma 50 kuruş etmezken Üstad çıkardı iki gümüş lira uzattı. Müftü mahcup oldu, almak istemedi. Bunun üzerine, 'Şuna söyle, parayı alsın' gibilerden benim yüzüme bakınca, müftü efendiye parasını almasını söyledim. Ve aldı.

"Nur'un İlk Kapısı"
"Burdur'da yedi ay kalan Üstad, Barla'ya geldiğinde bir kitabı ciltlenmiş olarak Sıddık Süleyman'a veriyor. Tâ 25 sene sonra Üstad tekrar Barla'ya gelinceye kadar saklamış. Bir ara ben de o kitabı gördüm ve bir nüsha yazdım. Üstad Barla'ya gelince, Sıddık Süleyman kitapların ikisini de Üstad'a getiriyor. Üstad hemen Isparta'ya gönderip çoğalttırıyor. Kitaba bu ismi, yani 'Nur'un İlk Kapısı' ismini koydu. Bu mesele 'Nur'un İlk Kapısı' kitabında Üstad'ımız tarafından şu şekilde izah edilmektedir:
"'Gayet acip ve garip ve beni gayet hayrette bırakan bir hadise-i Nuriyeyi beyan edeceğim: Risale-i Nur'un birinci medresesi ve tarlası olan Barla karyesine, 25 senelik bir müfarakattan sonra aynen maskat-ı re'sim Nurs karyesine karşı olan sıla-i rahimden daha ziyade bir saikle geldim gördüm ki:
"'…Sonra gayet zevkli ve neşeli bir halet içinde iken, sekiz sene hiç gücendirmeden mükemmel bana hizmet eden Sıddık Süleyman bana bir kitap getirdi. Açtım baktım ki, Eski Said ile Yeni Said'in birbiriyle münazara edip nefs-i emmareyi susturan ve şuhut derecesindeki hakikatleri ihtiva eden on üç ders olup, bu on üç dersin doğrudan doğruya Kur'an-ı Mucizü'l-Beyan'ın ayetlerinden aynelyakine yakın bir surette Yeni Said'e ders olduğunu ve bütün bu derslerde doğrudan doğruya birinci muhatap Said olduğunu gördüm. Küçük Sözler'in ve bazı mühim sözlerin çekirdeklerini ve bir kısmının tam izahlarını içinde gördüm. Bu eser, bana çok ehemmiyetli geldi. Asla ve kat'a hatırıma gelmemişti, bütün bütün bu eseri unutmuştum. Vücudunu hiç bilmiyordum. Sıddık Süleyman'ın sekiz sene sadakatli hizmetinin tam bir yâdigârı nev'inden, onun gayet büyük bir hizmeti hükmünde kabul ettim, bin barekallah dedim.' (Nur'un İlk Kapısı, 6-7)

"50 senelik öcümü 50 dakikada alabilirim, fakat…"
"Bir gün kardeşim, ben ve Üstad, Barla bahçelerinde oturuyorduk. Üstad bize ders veriyordu. Bir ara dedi: 'Risale-i Nur'un 600 bin fedakâr talebeleri var, parmağımı şöyle bir kaldırıversem 50 senelik öcümü 50 dakikada alabilirim; fakat hep böyle yapıyorum (Bahri Ağabey, Üstad'ın yaptığını göstermek için, ellerini önüne bağlayıp, boynunu önüne kırıp biraz bekledi). Bunlara acıyorum (büyümekte olan çocukları ima için, avucu yere bakacak şekilde elini kademe kademe yukarı kaldırdı)."

Ömer Özcan

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

ÛLVİYE SÜMER (1895 – 1974)

ÛLVİYE SÜMER (1895 – 1974)

Ûlviye Sümer, Risale-i Nur’un Kastamonulu hanım kahramanlardandır… “Âsiye, Ulviye, Lütfi

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö

ŞÜKRÜ ALTUĞ(1914 – 1984)

ŞÜKRÜ ALTUĞ(1914 – 1984)

Isparta’nın Sav köyü bin kalemle Risale-i Nur eserlerini yazarak çoğaltan, Hz. Üstadın ifad

ŞEVKET AKIN(1923 -2021)

ŞEVKET AKIN(1923 -2021)

Batmanlı Şevket Akın, Bediüzzaman hazretlerini 1952 yılında Isparta’da ziyaret ediyor. Aynı

ŞAHABEDDİN ÜNLÜ (1945 -2021)

ŞAHABEDDİN ÜNLÜ (1945 -2021)

Bolvadinli Emekli Edebiyat öğretmeni Şahabeddin Ünlü ile Ankara’da halef selef oluyoruz. Biz

ŞAHABEDDİN GARGILI(1924 – 2017)

ŞAHABEDDİN GARGILI(1924 – 2017)

Molla Şahabeddin Gargılı, 1924 yılında Bingöl’ün Kığı ilçesinde doğmuştur. Erzurumlu

SÜLEYMAN ÇAĞAN(1930 - )

SÜLEYMAN ÇAĞAN(1930 - )

Malatya/Doğanşehirli Süleyman Çağan ağabeyimiz üç arkadaşıyla beraber Hz. Üstad’ı Ispa

SAİD NUR ÇELEBİ (1948 -)

SAİD NUR ÇELEBİ (1948 -)

Risale-i Nur hizmetkârlarından iki bahtiyar hanedanın silsilesi Said Nur Çelebi’de buluşuyor.

ÖMER HALICI(1919 – 1954)

ÖMER HALICI(1919 – 1954)

Şehid Pilot merhum Ömer Halıcı, Risale-i Nur’da adı çokça geçen Konyalı (aslı Kığı il

OSMAN NURİ TOL(1885 – 1955)

OSMAN NURİ TOL(1885 – 1955)

Merhum Osman Nuri Tol 1885 doğumludur ve Abdullah Yeğin Ağabey gibi Kastamonu/Araçlıdır. Milli

OSMAN AKSOY(1940 - )

OSMAN AKSOY(1940 - )

Denizlili emekli lise öğretmeni Osman Aksoy, Bediüzzaman hazretlerinin Isparta’da bulunduğu ta

Allah'ın ayetlerine küfredenler, peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenler; işte onlara acıklı bir azabı müjdele.

AL-İ İMRAN, 21.AYET

GÜNÜN HADİSİ

Hafızasında Kur'an'dan hiçbir ezber bulunmayan kişi harab olmuş bir ev gibidir

Tirmizi, Sevatbu'l-Kur'an 18, 2914

TARİHTE BU HAFTA

*Yıldız Sarayı'nın İttihatçılar'ca Yağma Edilmesi(29 Nisan 1909) *Gazneli Mahmud'un Vefatı(30 Nisan 1030) *Yıldırım Bâyezid Tarafından Manisa'nın Fethi(1 Mayıs 1390) *Fatih Sultan Mehmed Hân'ın Vefatı(3 Mayıs 1481) *Eyüp Sultan Hazretleri(r.a.) Vefât E

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI