Cevaplar.Org

MEYVEYİ AĞAÇ, AĞACI ÇEKİRDEK, ÇEKİRDEĞİ DE ALLAH YAPIYOR; PEKİ, (HÂŞÂ), ALLAH’I KİM YAPIYOR?

Bu soru, dünya ateistlerinin Allah inancı taşıyanlara en çok sordukları sorudur. Anlaşılan bu soruyu sorarak cevap veremeyen birçok inanana rastladıkları için bu soruyu sorma cahilliğini sürdürüp gidiyorlar. Zaten bazı cahillikler, diğer bazı cahilliklere dayalı olarak devam eder. Müslümanlar ve diğer bütün Allah’a inananlar, Allah’ın her şeyi nasıl yarattığını bilmedikleri müddetçe, elbette ki onların bu cahilliğinden, kurnazcasına yararlanan inançsızlar da bu soruyu sormaya devam edeceklerdir.


İbrahim Köse

ibrahimkose60@gmail.com

2014-10-23 06:47:31

Bu soru, dünya ateistlerinin Allah inancı taşıyanlara en çok sordukları sorudur. Anlaşılan bu soruyu sorarak cevap veremeyen birçok inanana rastladıkları için bu soruyu sorma cahilliğini sürdürüp gidiyorlar. Zaten bazı cahillikler, diğer bazı cahilliklere dayalı olarak devam eder. Müslümanlar ve diğer bütün Allah'a inananlar, Allah'ın her şeyi nasıl yarattığını bilmedikleri müddetçe, elbette ki onların bu cahilliğinden, kurnazcasına yararlanan inançsızlar da bu soruyu sormaya devam edeceklerdir.

Bir defa ateistlerin bu sorusu daha baştan saçmadır. Çünkü meyve ağaçta olur, ama meyveyi ağaç yapmaz. Ağaç çekirdekten olur, ama ağacı çekirdek yapmaz.

Bir şeyin bir şeye sebep olması ayrıdır, bir şeyin bir şeyi yapması ayrıdır. Sebep olmak akıl, fikir, plan, program, irade, kuvvet, kudret istemez. Oysa yapmak en başta bilgi ister. Yani akıl ve irade ister. Plan ve program ister. Kuvvet ve kudret ister. Öyleyse ne meyveyi, ağaç düşünüp yapabilir, ne de ağacı çekirdek düşünüp yapabilir. Meyveyi yapabilmesi için ağacın; meyvenin tadını, rengini, kokusunu, kıvamını, büyüklüğünü düşünüp başka meyveleri de göz önünde bulundurarak ona göre muamele etmesi gerekir. Bu akla da hiçbir ağaç sahip değildir. Eğer farzı muhal bir ağaç böyle bir kabiliyete sahip olsa ve meyveyi yapsa o zaman diğer ağaçlar da bunun eğitimini almalı veya her ağaç her meyveye, her meyve her ağaca bunu öğretmelidir. Eğer yok öyle değil, her meyvenin genetiğinde bu özellik varsa, o zaman bu genetik sistemini koyan bir mantık kabul etmek gerekir ki, bu da Allah'tır.

Yani Allah hem çekirdeği, hem ağacı, hem de meyveyi yaratandır. Yoksa ne meyve ağaçtan, ne de ağaç çekirdekten olmuştur. Çekirdek de ağaç da meyve de bir sonraki için sebeptir, hepsini birbirine dayalı olarak ayrı ayrı yapan Allah'tır. Allah'ın da gücü kuvveti, ilmi, iradesi kendindendir. Eğer bir başkasından olsa zaten o zaman Allah olmaz.

Bu hususta en güzel örneği Mehmed Kırkıncı Hoca Efendi vermiştir. Şöyle ki; On-onbeş vagonlu bir tren düşününüz. Bu vagonlardan her birisini bir önceki vagon çeker. Ve nihayet iş lokomotife dayandığında artık "lokomotifi kim çekiyor?" diye bir soru sorulamaz. Zira, çekip fakat çekilmeyen bir lokomotif olmazsa, bu nizam bozulur ve hareket meydana gelmez.

Aynı şekilde, bir şekerin nasıl yapıldığını sorsak, bize cevaben, şeker fabrikasında yapıldığı söylenecektir. Şeker fabrikasındaki âletlerin nerede yapıldığını sorduğumuzda onların da tezgâhları gösterilecektir. Sonunda mesele bir zatın ilmine, iradesine ve kudretine dayanmazsa, tezgâhın da tezgâhı sorulacak ve teselsüle gidilecektir.

Diğer taraftan bir elma, tabiri caiz ise, elma fabrikası olan ağacında yapılmaktadır. Bu ağaç ise kâinat fabrikasında inşa edilmiştir. Eğer elma ağacının da, kâinatın da yapılması sonsuz bir ilim ve kudret sahibine verilmezse, kâinat fabrikasına da bir fabrika, o fabrikaya da bir fabrika gerekecek ve çıkmaza girilecektir.

Bir nefer emri onbaşıdan, o da yüzbaşıdan ve başkumandan da padişahtan alır. "Ya padişah kimden emir alıyor?" şeklinde bir soru sorulamaz. Zira padişah da birinden emir alsa, o da raiyyet derecesine iner ve emir aldığı zât padişah olur. Bu durumda birinci şahıs padişah değildir ki: "Padişah kimden emir alıyor?" diye bir soru sorulabilsin. Padişah denilince, emir veren, fakat emir almayan bir hükümdar akla gelir.

Bu misallerden anlaşıldığı gibi, bu kâinatın yaratılışının; zâtı, esması ve sıfatlarıyla ezelî ve ebedî olan Allah'ın ilim, irade ve kudretine dayanması zaruridir.

"Cenâb-ı Hakk'ı -hâşâ- kim yarattı?" diye firavunâne soru soranlar "teselsülün muhal olduğunu" bilmediklerini ve nefisleriyle bir demogoji yaptıklarını açığa vurmuş olurlar."(M. Kırkıncı, Nasıl Aldanıyorlar? Zafer Yayınları)

Mesela yeryüzünde dağlar tepeler vardır, bunların biri birinden elbette ki yüksektir. Türkiye'nin en yüksek noktası Ağrı Dağıdır. Süphan Dağı Kaçkar Dağı'ndan, Cilo Dağı Süphan Dağı'ndan, Ağrı Dağı Cilo Dağı'ndan daha yüksektir. Fakat Türkiye'de Ağrı Dağı'ndan daha yüksek bir dağ yoktur. Şimdi kimse diyemez ki Türkiye'de Ağrı'dan daha yüksek dağ neresidir? Çünkü elbette ki her sınıflandırmada bir zirve vardır. Allah da, bütün yaratma sınıflandırmalarında en yüksek yaratıcıdır. Fakat ilginç olan bu ki, Allah hem bütün yaratılanların yaratıcısı hem de bütün yaratıkları derece derece yaratan en büyük yaratıcıdır. Zaten başka yaratıcı yoktur. Konu yaratmak olunca söz konusu olan Allah'tır. Gerisi teferruattır.

Risale-i Nur'da anlatıldığı gibi, Allah'ın iki çeşit yaratışı vardır. Biri hiç yoktan yaratmaktır. Kâinatı ve bir insanın yüzünü, şeklini, parmak izlerini yoktan yaratması gibi. Diğeri zamana bağlı olarak bir programa göre atomları, molekülleri, hücreleri bir araya getirerek bir cisim, bir madde yaratmaktır. Ağaç, meyve, çekirdek çiçek gibi. Allah'ın ahiretteki yaratışı ise, bu dünyadaki yaratışlara benzemez. Orada, Allah'ın her emri, her isteği, anında olur. Çünkü orada Allah'ın hikmeti değil, kudreti söz konusudur. Her şey, "Ol" deyince olur.

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

BAŞKA GÖRÜNDÜ

BAŞKA GÖRÜNDÜ

Bir gün bir göletin arkasında bir vadinin yamacında oturmuş karşı yamaçtaki ağaçları seyr

DİZ ÜSTÜ OTURMAK

DİZ ÜSTÜ OTURMAK

Bundan elli yıl önce köyde otururduk. Ekmeğimizi annem tandırda pişirirdi. Önce diz üstü

EDEPSİZLİĞİN ADI ERGENLİK

EDEPSİZLİĞİN ADI ERGENLİK

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla... Hacı hacıyla Mekke’de, derviş dervişle tekkede, e

ANNE KARNINDAKİ BEBEĞİN RABBİYLE DİYALOĞU

ANNE KARNINDAKİ BEBEĞİN RABBİYLE DİYALOĞU

Anne karnındaki bir bebeğin ağzı vardır, gözü vardır, kulağı vardır, eli vardır, ayağı

SİGARALI GENÇ VE BEN

SİGARALI GENÇ VE BEN

Yolcu minibüsünün içindeyim. Çarşıdan Fakülteye gidiyorum. Bir durakta kahvehaneden çıkan

EY HER YERDEN GÖRÜNEN VE HER YERDEN GÖREN! SENİ İSTİYORUM!

EY HER YERDEN GÖRÜNEN VE HER YERDEN GÖREN! SENİ İSTİYORUM!

Namaz için kalkmıştım. Kıyamda durdum, kâinatı kıyamda gördüm. Rükûa vardım, kâinatı

YOLA ÇIKMAK

YOLA ÇIKMAK

Biraz sonra yola çıkacağız. On bin metre yükseklikten, üç bin kilometre yol kat edeceğiz. Bu

KAPTANLIK KOLAY BİR ŞEY DEĞİLDİR

KAPTANLIK KOLAY BİR ŞEY DEĞİLDİR

Stuttgart Hava Limanı’nın alt katında bütün dinler için ayrılan ibadethanede namaz kılarke

ARABAYI UNUTTUM

ARABAYI UNUTTUM

Unutmak çok kötü bir şeydir. Bu gün çarşıdan gelirken bir yerde arabayı park edip bir iki

İŞTE KOLAY KÂRDA ÇOK

İŞTE KOLAY KÂRDA ÇOK

İşte cemaatle namaz kılma hareketi, kaptanı imam olan mescit botuna binerek en emin arkadaşlarl

GÖKÇEADA DEPREMİ

GÖKÇEADA DEPREMİ

Belirtilen tarihte bütün Ege’de ve dolayısıyla Tavşanlı’da çok şiddetli bir deprem oldu.

İnsanlardan öylesi var ki, herhangi bir ilmî delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır. İşte onlara rüsvay edici bir azap vardır.

Lokman,6

GÜNÜN HADİSİ

"Üç defa kapıyı çalın. İzin verilirse girin; aksi halde dönün."

Riyazü's Salihin, 2/874

TARİHTE BU HAFTA

*Çanakkale'de Kirte Zaferi(28.04.1915) *Gazneli Mahmud'un vefatı(30.04.1090) *Cezzar Ahmet Paşa Akka'da Napolyon'u püskürttü.(2.05.1799) *Fatih Sultan Mehmed'in vefatı(3.05.1481) *Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb Ensari'nin vefatı (4.05.677)(İ.hatip takvimi)

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI