ŞEHBENDERZÂDE FİLİBELİ AHMED HİLMİ’NİN DİNÎ VE FELSEFÎ GÖRÜŞLERİ-ÖMER CERAN-SIR YAYINCILIK-BURSA-2013

Ahmed Hilmi, 1914 yılında vefat etmiştir. Vefat sebebi olarak bakır zehirlenmesi düşüncesi ileri sürülmekle beraber, yaygın olan kanaat onun masonlar tarafından zehirletildiği yönündedir. Zira Ahmed Hilmi, Siyonizm ve masonluk meselesini Türkiye’de ilk defa ele alanlardan ve halkı bunlara karşı uyaranlardan biridir.


Nurgül Dere

nurguldere@gmail.com

2014-09-19 04:10:08

Babasının şehbender, yani konsolos olmasından dolayı "Şehbenderzâde" lakabını, doğum yerinin Filibe olmasından dolayı da "Filibeli" lakabını kullanmıştır. S. 9

Ahmed Hilmi, 1914 yılında vefat etmiştir. Vefat sebebi olarak bakır zehirlenmesi düşüncesi ileri sürülmekle beraber, yaygın olan kanaat onun masonlar tarafından zehirletildiği yönündedir. Zira Ahmed Hilmi, Siyonizm ve masonluk meselesini Türkiye'de ilk defa ele alanlardan ve halkı bunlara karşı uyaranlardan biridir. S. 10-11

Ahmed Hilmi'nin yaşadığı dönem yazarların yoğun fikir mücadeleleri ile geçmiştir. Bu mücadeleleri temelde maddecilik ve ruhçuluk mücadelesine indirgemek mümkündür. Ahmed Hilmi de bu tartışmalarda taraf olmuş ve materyalizme karşı ruhçuluğu savunmuştur.
Zamanında kendi safında tartışmalara katılan diğer yazarlar gibi vahdet-i vücud öğretisini benimsemiştir. S. 16

Ahmed Hilmi, ne kadar bilim varsa o kadar felsefe olabileceğini kabul eder. Zira ona göre her bilimin bahsettiği konulara ait umumi hakikatler vardır. S. 26

Ahmed Hilmi "niçin" sorusuyla insanın felsefeye girdiğini, "nasıl" sorusuyla da ilme gittiğini belirtir. S. 31

Ahmed Hilmi, dinin de felsefenin de hiçbir zaman gereksiz olmadığını söyler. Ona göre felsefe dine, din de felsefeye muhtaçtır. S. 34

Ahmed Hilmi, materyalizme karşı ruhçuluğu benimseyen ve manevi değerleri savunan Osmanlı aydınlarının çoğu gibi vahdet-i vücud ekolüne mensuptur. S. 52

Ahmed Hilmi'nin vahdet-i vücud konusunda düşüncelerini özetleyen eseri Âmak-ı Hayal adlı romanıdır. Bu roman manevi bir seyahatin hikâyesidir. S. 55

Vahdet-i vücud öğretisini Batı felsefesi ile ilk defa mukayese eden kişi Ahmed Hilmi değilse de (bunu ilk defa İsmail Fenni yapmıştır) modern bilim ile vahdet-i vücudu karşılaştıran ilk kişinin Ahmed Hilmi olduğunu söylemek mümkündür.
Bu durum onun Batıdaki ilmî gelişmeleri ne kadar yakından takip ettiğini ve çok yönlü bir düşünür olduğunu göstermektedir. S. 61

Ahmed Hilmi, varlığı epistemolojik olarak gayb-ı mutlak ve amâ olmak üzere ikiye ayırmaktadır. Tasavvufa göre ise tümel anlamda beş varlık mertebesi kabul etmektedir. Ona göre esasında bu mertebeler sonsuzdur. S. 65

Ahmed Hilmi, varlığı beş mertebeye ayırmanın tamamen keşfe dayalı olduğunu söyler. S. 65

Hakikatte İslâm'a en muvafık olan görüşün vahdet-i vücud olduğunu söyleyen Ahmed Hilmi, "Vahdet-i vücuda göre âlem Hak'tan ayrı olmadığı için ezeli ve ebedidir" demektedir. Ahmed Hilmi'ye göre vahdet-i vücud fikrinin zorunlu sonucu olarak yoktan yaratmanın olmadığını söylemektedir. S. 66

Ahmed Hilmi, insanı da âlem düşüncesinde olduğu gibi iki farklı şekilde ele alarak incelemektedir. Birincisi modern bilime göre diğeri de tasavvufa göredir. S. 68

Bilgi, felsefenin üzerinde durduğu en önemli sorunlardan biridir. Filozofun bütün akıl yürütmeleri ve mantıksal çıkarımları, bilen ile bilinen arasındaki ilişkiye dayanacaktır. S. 71

Ahmed Hilmi; ilim, felsefe ve dini insanoğlunun muhtaç olduğu üç çeşit ihtiyaç olarak görmektedir. Ona göre insan ilimle geçim ve merakını gidermekte, felsefe ile aklını, din ile de ruhun beslemektedir. S. 79

Düşünce tarihinde din, bilim ve felsefenin birbiriyle nasıl bir ilişki içinde olduğu tartışmalara sebep olmuştur. Bu tartışmaların önemli bir bölümü dinin felsefe ile olan ilişkisi üzerinde olmuştur. Ahmed Hilmi'nin verdiği bilgilere göre Avrupa'da dini bilimle birleştirmeye çalışanlar olmuş ve "Hıristiyanlık Fiziği" gibi Ahmed Hilmi'nin ifadesiyle saçma bilgiler icat edilmiştir. S. 86

Din evrende sadece insana mahsus ve insan unsuru var olduğu için var olan ilahi ve sosyal bir fenomendir. Din hissi insan tabiatına yerleşmiş bir histir. Bu hissin çeşitli şekillerde tezahürü ise farklı dinlerin doğmasına sebep olmuştur. S. 93

Ahmed Hilmi, dini ruh için bir ihtiyaç olarak görmekte ve "Mide için gıda ne ise, ruh için de din odur" demektedir. Ona göre nasıl ki, midenin gıdaları farklı farklıdır insanlar arasındaki dinler de farklıdır. S. 93

Ahmed Hilmi, "yaratanı hissetmek ve anlamaktır" diye özetlediği dini insandan ayrı düşünmemektedir. Yani din insana özgüdür. Ahmed Hilmi'ye göre insan hiçbir zaman din fikrinden uzak olmamıştır. İnsan dine muhtaçtır. S. 96

İbn Arabî'nin vahdet-i vücud öğretisini benimsemiş olan Ahmed Hilmi, vahdet-i vücud öğretisinin âlem hakkındaki görüşleri ile modern bilimin görüşlerini karşılaştırmış ve ikisinin de aynı sonuca ulaştığını söylemiştir. Böyle bir karşılaştırmayı ise vahdet-i vücud görüşünü benimseyenlerin içinde yapan ilk kişi odur denebilir. S. 98

Ahmed Hilmi, dinin bilimle ilgili bir konuda, bilimin de dinî konularda fikir belirtmesini saçma bulmaktadır. Bu çerçevede Avrupa'da ortaya çıkmış olan Hıristiyanlık Fiziği, Hıristiyanlık Astronomisi gibi bilimleri de eleştirmektedir. S. 99

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

İnsanlar yalnız inandık demeleri ile bırakılıveriliceklerini, kendilerinin imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar?

Ankebut, 2

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Sizden biriniz, kendisi için sevdiği şeyi (mü'min) kardeşi için de sevinceye kadar kamil mümin olmaz.

250 Hadis, s.148

TARÄ°HTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI