EŞREF-İ MAHLÛKAT

İnsan varlıkların en şereflisi olarak yaratılmıştır. Biyolojik canlı âlemin akıllı tek varlığı insandır. Dili bu denli kullanan en gelişmiş varlık insandır. Geçmişi hatırlayan, geleceği düşünen tek canlı insandır. Mukayese yaparak benzerlikleri ve farklılıkları bulan tek canlı insandır. Yaptığına pişmanlık duyan geri dönerek özür dileyen tek varlık insandır. Kendisinden daha çok, başkasını düşünen tek varlık yine insandır


İbrahim Köse

ibrahimkose60@gmail.com

2014-09-08 11:21:05

İnsan varlıkların en şereflisi olarak yaratılmıştır.

Biyolojik canlı âlemin akıllı tek varlığı insandır.

Dili bu denli kullanan en gelişmiş varlık insandır.

Geçmişi hatırlayan, geleceği düşünen tek canlı insandır.

Mukayese yaparak benzerlikleri ve farklılıkları bulan tek canlı insandır.

Yaptığına pişmanlık duyan geri dönerek özür dileyen tek varlık insandır.

Kendisinden daha çok, başkasını düşünen tek varlık yine insandır.

Askerde canımın çok sıkıldığı bir gün posta geldi. Herkesin mektubu, isim okunarak dağıtıldı. Bize de bir mektup düştü. Mektup kardeşimden geliyordu. Kardeşim, mektubunda Bediüzzaman'ın eserinden bir ibare yazarak beni teselli ediyordu. Yirmi Dördüncü Mektup'da geçen ibare aynen şöyleydi: "Ey insan-ı müştekî! Sen mâdum kalmadın, vücut nimetini giydin, hayatı tattın, câmid kalmadın, hayvan olmadın, İslâmiyet nimetini buldun, dalâlette kalmadın, sıhhat ve selâmet nimetini gördün ve hâkezâ..." Bu ifadeler çok etkiliydi. Askerlikte dağılıp perişan olan aklımı başıma getirdi. Askerlik dediğin neydi ki, şurada bir iki ay sonra bitecek bir süreçti. Hem ne vardı ki askerlikte. Yine insandık, arkadaşlarımız vardı konuşan ve düşünen. Onlarla istediğimiz gibi sohbet ediyorduk. Günde üç vakit hazırlanmış tertemiz yemeğimizi yiyorduk. Tabii ki bu da gelir geçerdi. Yeter ki hep böyle insan olarak kalalım.

İnsan olarak yaratılmak ne kadar büyük bir değerse, insan olarak kalmak da o kadar büyük bir değer. Hatta denilebilir ki insanın şerefli oluşunun ve şerefli kalışının püf noktası biraz da burada gizli.

Allah, insanı eşref-i mahlûkat yaratırken aynı zamanda onun eşref-i mahlûkat olarak kalmasını sağlamıştır. Eğer bugün insanların bütün melanetleri dışarıdan görünseydi, kaç kişi şerefli kalırdı bu koca dünyada. Yüce yaratıcı o yapılan yanlışları hep gizlemiş. O gizledikçe de insanlar birbirlerine karşı ve geleceğe yönelik hep şerefli kalmış.

Ancak, elbette ki Allah'ın bu kanununa rağmen birbirlerinin yanlışlarını ve günahlarını teşhir edip birbirlerini şerefsiz hale getirenler de yok değildir günümüzde. Fakat Allah'ın kanunu, insanı hep şerefli kılacak şekilde işler. Her yanlış son ana kadar insanlar tarafından düzeltilecek diye bekletilir, onlara fırsat tanınır, bunu anlayan anlar, üzerine düşeni yaparak şerefli olma durumunu devam ettirir. Anlamayanın durumu ise herkese teşhir edilmez, çoğunlukla öbür dünyaya bırakılarak, bu dünyada eşref-i mahlûkat olması garanti edilir.

Eğer insanların içindeki günahları, kötü niyetleri, nefsanî arzuları yüzlerine aksetseydi, Bediüzzaman'ın ifadesiyle "Şu medenîlerden çoğunun eğer içini dışına çevirirsen, görürsün: Başta maymunla tilki, yılanla ayı, hınzır; sîreti olur sûret. (içi dışına çevrilince.)"  Fakat Allah insanları iki yüzlü yarattığı için insanın içindeki gerçek yüzüyle dışa akseden herkese göre değişen çok görüntülü yüzü farklı olup insanı bu dünyada kurtarmaktadır.

Eğer bir de insanın günahlarına göre, hatalarına ve kötü niyetlerine göre vücudu sürekli değişseydi mesela başkasının namusuna el uzatan domuza, başkasının malını çalan sıçana, şehvetinin esiri olan köpeğe benzeseydi, sokakta pazarda her gün değişen ve gittikçe insanlıktan çıkan ne kadar çok yaratıklarla karşılaşırdık. Oysa Allah bu dünyada insanı eşrefi mahlûkat olarak yaratmış ve ölene kadar da öyle muhafaza edecektir.

Franz Kafka'nın "Dönüşüm" diye bir eseri vardır. Bu kitapta Kafka, üç beş kişilik bir ailede, kişilerden birisinin bir anda böceğe dönüştüğünü anlatır. Onun böceğe dönüşmesiyle evdeki herkes ona acır ve önceleri onu da yanlarına alarak ondan korkmayıp birlikte yaşarlar. Böcek de dışlanmamasına sevinir. Fakat gittikçe insanlardan utanarak kendini önce kapı arkasına, yatak altlarına atarak sonraları ise istenmemesini fark edip kendini tamamen dışlar. Evdekiler ise artık onun böcek olduğunu hissedip ondan kaçarlar. Aralarında bir hukuk olsa da artık onun herkesin arasında eskiden olduğu gibi bir insan olma durumu yoktur ve hiç kimse ona bir insan gözüyle bakmaz.

Eğer Allah herkesi niyetine ve amellerine göre bir başka mahlûka çevirseydi dünyada kaç tane insan kalırdı acaba?

Demek ki Allah gerçekten de insanı yeryüzünde eşref-i mahlûkat olarak yaratmıştır ve ölene kadar da öyle yaşatacaktır.

İyi ki insan olmuşuz. İki ayaklı, başı dik, akıllı ve rüya gören! Ayıpları gizlenmiş olan olmuşuz!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DÄ°ÄžER YAZILAR

"Ey Rabbimiz! Nurumuzu tamamla ve bizi bağışla, şüphesiz ki sen her şeye kadirsin."

Tahrim, 8

GÃœNÃœN HADÄ°SÄ°

Hikmetli söz, müminin yitiğidir. Onu nerede bulursa almaya en layıktır.

Tirmizi, Ä°lim, 19.

TARÄ°HTE BU HAFTA

*İmam-ı Azam Ebu Hanife(r.a.) Vefat Etti.(6 Mayıs 765) *İkinci Dünya Savaşı Sona Erdi.(8 Mayıs 1945) *Osman Gazi'nin Doğumu(9 Mayıs 1252) *Ahmed Cezzar Paşa'nın Akka'da Napolyon'u Yenmesi.(10 Mayıs 1799) *1897 Türk-Yunan Savaşı Türk Zaferiyle Sona Erdi

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SÄ°TE HARÄ°TASI