MUSTAFA İNAMLIK

1925 Tavas doğumlu Mustafa İnamlık, 1943 senesinde Denizli Hapishanesi’nde Bediüzzaman Said Nursi ve talebeleriyle beraber hapis yatmıştır. Başka bir suçtan içeri alınan Mustafa İnamlık, kaderin tebessümüyle, uzun ömrünün altı ay gibi kısa bir dönemini, “Asrın Bedisi” ile aynı çatı altında geçirmiştir. Her şeyi hapishanede fark eden Mustafa İnamlık, orada nur talebelerinden çok şeyler öğrenir ve mânen çok istifade eder onlardan. Buna karşılık bu masum ve mazlum insanlara kol kanat gerer, rahat etmeleri için sahip çıkar onlara. Gerektiğinde, zulüm etmek isteyen gardiyanlara karşı efelik de yapar…


Ömer Özcan

ozcannurs@hotmail.com

2014-02-16 06:22:45

1925 Tavas doğumlu Mustafa İnamlık, 1943 senesinde Denizli Hapishanesi'nde Bediüzzaman Said Nursi ve talebeleriyle beraber hapis yatmıştır. Başka bir suçtan içeri alınan Mustafa İnamlık, kaderin tebessümüyle, uzun ömrünün altı ay gibi kısa bir dönemini, "Asrın Bedisi" ile aynı çatı altında geçirmiştir. Her şeyi hapishanede fark eden Mustafa İnamlık, orada nur talebelerinden çok şeyler öğrenir ve mânen çok istifade eder onlardan. Buna karşılık bu masum ve mazlum insanlara kol kanat gerer, rahat etmeleri için sahip çıkar onlara. Gerektiğinde, zulüm etmek isteyen gardiyanlara karşı efelik de yapar…

O zaman tam farkında mıydı veya sonradan bunun kıymetini bilip de değerlendirebildi mi, bilmiyoruz; ama şimdi Nur hizmetlerinin içinde olmadığı belli. Kendisiyle konuşunca, aradan 66 sene geçmesine rağmen hâlâ o kutbun manyetik alanı içinde kaldığı anlaşılıyor. Hatta bir ara, "Bunlar bizim için girmişler hapishaneye, kıymetini bilemedik" dedi. "İnşaallah âhirette bizi yalnız bırakmazlar" diye de ekledi. Geç de olsa bu nimeti değerlendirmek istiyordu.

1970 yıllarında Ankara'da talebeyken çok yakından tanıdığım Re'fet Barutçu Ağabey'den çok istifade etmiştim. Bana Kur'ân ve Risale-i Nur dersleri vermişti. Gariptir ki Mustafa İnamlık da Kur'ân'ı ve Risale-i Nur'u hapishanede Re'fet Ağabey'den talim etmiş. Bunu kendisine söyleyince, o da benim gibi çok hayret etti; "Meğer ikimizin de hocası olmuş" dedi.(1)

Mustafa İnamlık, Bediüzzaman Hazretlerinin Denizli hapis hayatının, muhtemelen yaşayan son şâhitlerinden birisidir... Bize anlattığı hatıralarında Bediüzzaman ve talebelerinin Denizli Hapishanesi'ndeki hayatlarına dair ilginç ipuçları gördük.

Şimdi astım hastalığından muzdarip olan Mustafa Ağabey, dua istiyor. Allah kendisine acil şifalar versin, âmin…

Mustafa İnamlık'ı bize tanıtan, şimdi Nazilli'de oturan Tavaslı Süleyman Harmandalıoğlu'na çok teşekkür ediyorum.

Mustafa İnamlık anlatıyor:

Denizli'nin Tavas ilçesinin Keçeliler köyünde, 1925 yılında dünyaya gelmişim. Zamanında köyden Tavas'a gelip bir benzinlik açtım, köyde tarlalarım da var. Şimdi yaşlanınca bu işleri çocuklarım yürütüyor.

Bediüzzaman'la 1943 senesinde Denizli Hapishanesi'nde beraber kaldık. Ben hapishaneye başka sebepten dolayı, onlardan önce girmiştim. Biz Denizli Hapishanesi'neyken "Cumhuriyeti yıkacaklarmış" diye bunları getirdiler. Cumhuriyeti yıkacaklarmış diye haber gelince, baştan bizde bir infial meydana geldi. Elli-altmış kadarlardı. Belki daha da fazla... Ben hapishanede bir buçuk sene yattım. Hocalar altı ay kadar kaldılar ve yine benden önce çıktılar.

KU'RÂN OKUMASINI HAPİSTE ÖĞRENDİM

Baktık ki yeni gelenlerin hepsi de beş vakit namazında, niyazında, duasında, hoca insanlar... Biz bu hocalarla hemen arkadaş, ahbap ve dost olduk. İslâmiyet'i orada, onlardan öğrendim ben. Kur'ân-ı Kerim okumasını da orada onlardan öğrendim. Hatta Kur'ân'ı hatim ettim orada. Bir önyüzbaşı vardı benim hocam Re'fet Bey (Barutçu), Bediüzzaman'ın yakın talebesiydi. O benimle çok ilgileniyordu. Arkadaşlara ve bana namaz ve niyazı o öğretti. Re'fet bey çok iyi bir insandı, çok muhterem bir adamdı. Hiç ayrılmazdık. Kur'ân'ı da o yüzbaşı öğreti bana.

Hüsrev Bey (Altınbaşak) vardı. O, Bediüzzaman'dan sonra ikinci adamdı. Bize namazı o kıldırırdı. Ali Hafız vardı (İslâmköylü Hâfız Ali Ergün). Sonra Tâhir Efendi vardı Atabey'den (Tâhirî Mutlu).

Ali Hâfız çok zayıftı. Hapiste hastalandı, hastaneye götürdüler, orada vefat etti. Ali Hâfız hep yanımdaydı. Üç dört ay içinde öldü o. Hapishanede üç koğuş vardı. Hüsrev Bey, Ali Hâfız, Atabeyli Tâhir Bey, Re'fet Bey bizim bölümdeydi. Bir de İstanbullu Gönenli Hafız Mehmet Hoca vardı. Gönenli Hâfız Mehmet ayrı yerdeydi. Ona mevlit okuttum ben kendi koğuşumda. Gönenli Mehmet Efendi besmele çekip de Kur'ân okumaya başlayınca ağlamayacak insanın yüreği taş olması lazımdı. "Bu memlekette Kur'ân-ı Kerim kaybolsa üstünü, esresi ile beraber aynısını yerine koyarım" derdi. Öyle bir adamdı o! "Kur'ân okumayı parayla satamazsın, Mükâfatı Allah'tan bekleyeceksin" derdi bize. Onu biz çağırdık, mevlit okutmuştuk koğuşumuzda. Onlarla çok samimi arkadaş olmuştuk biz... Bir de İstanbul'dan Şemseddin Yeşil Hoca vardı. O çok yakışıklı, kibar, efendi bir adamdı. Bizlere fazla konuşuvermezdi. Mehmet Hâfız ise çok yakın olur; bizimle arkadaş, kardeş gibi konuşurdu. Bunların hepsi de büyük insanlardı, hepsi ulemâydı yani. Hocalar hapishaneye giriverince namaz kılmayan kalmadı ama kılmayan hiç yoktu.

Gardiyanlar namazlarımıza bazen mani olmak isterler, hocalara eziyet etmek, horlamak isterlerdi. Abdest alıyorlar diye uzun değneklerle dürterlerdi hocaları. Ben bunlara mani olurdum. Ben kızar, bağırır, korkuturdum onları. Benden çekinirler, bir daha yapmazlardı. Hocaları orada rahat ettirmiştim.

Çok hizmet ettim, Allah kabul etsin. Gecenin yarısında kalkar hocalara hizmet ederdim. Gece beni kaldırır "Şu zarfı gardiyanlara ver" derlerdi.

Hocalar az uyurlar sabaha kadar ibadet ederlerdi. Ben onlara göre çok gençtim, 18 yaşındaydım oradayken.

BİZİM İÇİN HAPSE GİRMİŞLERDİ

Bediüzzaman yalnız olarak, münferit kalırdı; yanına kimseyi vermezlerdi. Bediüzzaman'la görüşmek istesek, imkânı yok, bırakmazlardı. Biz kaçamak olarak kapıda görüşürdük. Teneffüse çıktığım zaman pencereden, kapıdan benimle konuşurdu. Bediüzzaman "Yâ Bâkî ente'l-Bâkî" kelamını çok söylerdi, bunu iyi hatırlıyorum. Bana "Karındaşım Mustafa" diye hitap ederdi. Zaten herkese kardaşım derdi. Herhangi bir yere çıktığımda benimle kapıda konuşurdu. Her gün traş olurdu. Saçları kulağının yumuşağına kadar uzundu. Sakalı yoktu, bıyıkları vardı. Siyaset sevmezdi. "Siyasetten, şeytandan kaçar gibi kaçın" derdi. Gösterişi hiç sevmeyen bir insandı. Çalım satan mağrur insanları sevmezdi.

Ben Re'fet Bey vasıtasıyla yazıları yazardım, yazım ince ve güzeldi. Bediüzzaman alfabeyi sonradan öğrendiği için, kocaman kocaman yazar, bir sayfalık yere iki satırlık yazı yazardı. Ben yazıları temize çekerdim. Benim yazdığım yazıları İstanbul'a gönderir kitap haline getirtirdi. Yazılan yazıları gardiyanlarla gönderirdi.

Bediüzzaman hiçbir zaman hurafeciliğe inanmayan bir insandı. Muskacılık, üfürükçülüğe çok karşıydı. "Allah'ın hiçbir kelamı insanlara garez olarak yaratılmamıştır" derdi. "Allah'ın kelamı yeryüzüne insanlara garez için inmemiştir. Bilicilik Allah'a mahsustur, Allah'tan başka hiç kimseye mahsus değildir" derdi.

Denizli hapsinde herkes birbiriyle çok samimiydi. Orada herkes ıslah oldu yani. Daha önce kavga dövüş edenler ıslah oldu. Onlar gelince böyle şeyler birden kalktı. Hepimiz namazlı niyazlı olduk.

Bediüzzaman'ın suçu neydi; imana Kur'ân'a hizmetti. Ona mektup yazanı da tutup getirmişler. Demek ki bunlar bizim için gelmişlerdi.

O günlerin kıymetini bilemedik. Ama ölmeden önce Bediüzzaman'la ilgili hatıralarımı yazıp çocuklarıma da bırakacağım inşaallah.

 

(1) Re'fet Ağabey'le alakalı ilginç hatıralarım Ağabeyler Anlatıyor–1 kitabımızdadır. Bkz. s. 112.

 

Ömer Özcan

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

YUSUF ÜNLÜ(1936 -)

YUSUF ÜNLÜ(1936 -)

Cübbeli Ahmed Ünlü hocaefendinin babası Yusuf Ünlü 1936’da Giresun’un Göreli İlçesinde

YILMAZ DUMAN(1938 -)

YILMAZ DUMAN(1938 -)

Denizlili Emekli Lise Öğretmeni Yılmaz Duman, 1951’de Türkiye’de ilk açılan yedi İmam Hat

ÜMMÜHAN ERGÜN(1913 – 1976)

ÜMMÜHAN ERGÜN(1913 – 1976)

Nur Fabrikası sahibi, Denizli şehidi, İslamköylü Hafız Ali Ergün’ün akıl sınırlarını

ÛLVİYE SÜMER (1895 – 1974)

ÛLVİYE SÜMER (1895 – 1974)

Ûlviye Sümer, Risale-i Nur’un Kastamonulu hanım kahramanlardandır… “Âsiye, Ulviye, Lütfi

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

TACEDDİN TOPAL(1927-2020)

Taceddin Topal ağabeyimiz Isparta/Yalvaçlıdır. Yalvaçlılar O’na Taci Dede diye biliyor ve ö

ŞÜKRÜ ALTUĞ(1914 – 1984)

ŞÜKRÜ ALTUĞ(1914 – 1984)

Isparta’nın Sav köyü bin kalemle Risale-i Nur eserlerini yazarak çoğaltan, Hz. Üstadın ifad

ŞEVKET AKIN(1923 -2021)

ŞEVKET AKIN(1923 -2021)

Batmanlı Şevket Akın, Bediüzzaman hazretlerini 1952 yılında Isparta’da ziyaret ediyor. Aynı

ŞAHABEDDİN ÜNLÜ (1945 -2021)

ŞAHABEDDİN ÜNLÜ (1945 -2021)

Bolvadinli Emekli Edebiyat öğretmeni Şahabeddin Ünlü ile Ankara’da halef selef oluyoruz. Biz

ŞAHABEDDİN GARGILI(1924 – 2017)

ŞAHABEDDİN GARGILI(1924 – 2017)

Molla Şahabeddin Gargılı, 1924 yılında Bingöl’ün Kığı ilçesinde doğmuştur. Erzurumlu

SÜLEYMAN ÇAĞAN(1930 - )

SÜLEYMAN ÇAĞAN(1930 - )

Malatya/Doğanşehirli Süleyman Çağan ağabeyimiz üç arkadaşıyla beraber Hz. Üstad’ı Ispa

SAİD NUR ÇELEBİ (1948 -)

SAİD NUR ÇELEBİ (1948 -)

Risale-i Nur hizmetkârlarından iki bahtiyar hanedanın silsilesi Said Nur Çelebi’de buluşuyor.

Hak (ancak) Rabbindendir. Artık, sakın şüpheye düşenlerden olma.

Bakara, 147

GÜNÜN HADİSİ

"Tutumlu kişi asla fakir olmaz."

Taberani

TARİHTE BU HAFTA

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI