BİR GAZİNİN SEFERBERLİK HATIRATI-6
Ramazan Bayramı 7 Haziran 1337 (1921) gününe tesadüf eden Ramazan bayramı münasebetiyle yorgun askeri şenlendirmek ve morallerini takviye etmek için oyunlar tertiplendi. Malum ya bitmez tükenmez savaşlara dalmış olan çileli biz erlerin (bu tür oyunlar) yorgun ve durgun ruhunu asla duygulandırmıyor(du). Binaenaleyh, o derece yorgunuz ki, bu bitkinlikte bayram ve eğlenceden neşe alamıyorduk
Ramazan Bayramı
7 Haziran 1337 (1921) gününe tesadüf eden Ramazan bayramı münasebetiyle yorgun askeri şenlendirmek ve morallerini takviye etmek için oyunlar tertiplendi. Malum ya bitmez tükenmez savaşlara dalmış olan çileli biz erlerin (bu tür oyunlar) yorgun ve durgun ruhunu asla duygulandırmıyor(du). Binaenaleyh, o derece yorgunuz ki, bu bitkinlikte bayram ve eğlenceden neşe alamıyorduk…
Yunanlıların Anadolu'daki harekâtı bizce malum değildi. Yalnız Suriye harekâtına nihayet verilmiş ve Fransızlarla münferit bir anlaşma yapılacağı söylentisi de vardı.
Anadolu'da Durum
Harp esnasında Ankara'da intişar eden ve elime geçen gazeteden öğrendiğim bilgiye göre Yunanlıların aracılık talebini öğrenmiş bulunuyordum. Gazetenin yazdığına göre Yunanlılar, İzmir'in müşterek bir murakabe-i devliye (devletlerin ortak kontrolü; altında muhtariyeti (özerkliği) ve adalarla Trakya üzerindeki hukukun ibkası (kalması) şartıyla Anadolu'nun tahliyesine razı olduğu baş makalesinde yazıyordu… Yunanlılar için evvel ve ahir yapılacak bir şey varsa o da ne (İngilizlerin) tavassutu ne de ötekinin berikinin kapısını çalmaktı. (Onların yapacağı iş) tehlikeli bir mecrada ısrar edip Yunanistan'ın büsbütün felaketini hazırlamak değil, İzmir ve Trakya'yı Türklere terk ederek doğrudan doğruya uyuşmaktı. Hakikaten bu hususta Türk Milleti'nin ahd-ı misakı (kesin söz ve kararı) vardı. Devleti Osmaniye ile Düvel-i Müttefika (ittifak devletleri) arasında yapılan muahede (anlaşma) suya düşmekte idi.
Yunan'a Karşı
Ayıntep muharebesine nihayet verdikten sonra Maraş bölgesine çekilmiştik. Fransızlarla mütareke yapıldığı şayiaları kuvveti idi. 1 Ağustos 1337 (1921)'de Garp Cephesi'ndeki ordularımızın imdadına yetişmek ve ana vatandan düşmanı çıkarmak için yaya olarak hareket edilmişti. Bütün teçhizat üzerimizde Maraş'tan yollanarak (yol çıkarak) Hamam köprüsü, Ceyhan ve kelebek istasyonunda 10 Ağustos 1337 (1921)'de trene bindirilmiştik. Bucak, Acıkırı, Çiftehanlı, Ulukışla, Ereğli, Karaman, Konya, Meydan ve Sarayönü istasyonlarından geçerek 15 Ağustosta Akşehir istasyonunda indirilmiştik. Hiç istirahat etmeden Sakarya istikametine doğru hareket ettik.
18 Ağustos'a kadar düşmandan bir eser gözükmemişti. 19 Ağustos 1337 (1921) düşman, yani Yunan tayyareleri bizi takip ediyor(du). Ordularımız durmadan hâkim tepeleri tahkim ediyor ve cephesini alıyordu. Tepeli köyde bulunan fırkamızı düşman tayyareleri bombardıman ediyor, sadece top ve makinelilerimiz müdafaa ediyordu. Düşmanın piyade ve topçu kıtaatı Haymana ovasına doğru külli (büyük) kuvvetle ilerlediği ve yakınlaştığı görülüyor(du). Kafkas ve Suriye cephelerinden gelen kuvvetler de cephe almaya çalıştığı (için) bizim fırkamız da 1. Kolordu emrine verilmişti.
20 Ağustos 1337 (1921) günü Kafkas fırkaları bizim sağ cenahımızı tutuyor ve 21–22 günü nihayetine kadar tepelen tahkim edilmiş(ti). (Bu arada) düşman tayyareleri de durmadan bombardımana devam ediyordu.
Suriye'den gelen bizim 5. fırkamız da Mangaltepe denilen hakim tepeyi tutmuştu. Sol gerimizde Katranca sırtları vardı. 23 Ağustos günü Mangaltepe üzerinde muharip erlerin tayininin tevzii (dağıtımı) ile uğraşıyordum. 1. Kolordu kumandanı İzzettin Bey, düşmanı tarassut ediyor ve gözüktüğünü söylüyordu. Hava da gayet açık ve durgun idi. saat alaturka gündüzün yedisi idi.
Düşmanın ağır toplarının mermisi gelmeye başladı. 8.30'da havada fırtına yapacak bir eser yok iken, hikmet-i Hüda, şiddetli fırtına başlamış, evvela toz duman, müteakip çamurlu yağmur ve sert rüzgârlı dolu tam hızıyla devam ediyordu. Hem muharebe, hem de fırtına ile mücadele ediyorduk. Bize dehşetli bombardıman göz açtırmadığı gibi, fırtınadan hiç aman bulamıyorduk. Çünkü fırtına düşmanın peşinden, bizim önümüzden geldiği için düşman değil, fırtına bizim geri çekilmemize sebep oluyordu. Kıtamız, Katranca sırtlarını tutmuş, tepeler fırtınalı havadan, top ve makineli ile piyade ateşinden gözükmüyordu. 25 Ağustos günü nihayetine kadar düşmandan ve bizden ilerleme kaydedilmedi. Yunanlıların şiddetli taarruzunun gevşediği görüldü. Yunanlılar burada çok asker ve mühimmat kaybetmişti.
28 Ağustos 1337 (1921) günü nöbetçi bölük emini olduğum için askerin silahsızlarına silah ve cephane, ekmek ve yemeğini istihkâmına kadar götürmek icap ediyor(du). Düşman da durmadan erzak ve mühimmat getirilmemesi için ağır toplarla gerimizi bombalıyordu. Çuvallarda ekmek, kazanlarda yemek, 12 hayvan yüklü silah ve cephane olduğu halde (düşmanın) top atışlarının altında ilerleyerek istihkâmdaki asker ve zabıtanın ekmek ve yemeğini tevzi etmeye muvaffak olmuştum. Asker ve zabıtan üç gündür açtılar. Zabıtanın sefer taslarını bizzat kendim ellerimle veriyordum. Tabur kumandanımız Kolağası İzzet Bey beni yanına çağırarak, bu fedakârlığın ecri (ödülü) olarak "Elyak (en layık) olduğunuz için harp sonunda muvazzaf zabit vekilliğine inhanız için söz veriyorum" demiş ve kapalı bir zarfla Tabur kâtibine durumu yazıyla bildirmişti. Yine kıtamız Çataltepe istikametine çekilmeye çalışıyordu.
Bu çetin muharebede harp sırasında Tabur kumandanımız İzzet Bey'e şarapnel parçası sol tarafından isabet etmiş, bu yılmaz, cesur ve fedakâr kumandan şehit olarak yüce Mevla'sına kavuşmuştur…6-7 Eylül günü bölüğümüze verilen ve çetin harpte noksanlaşan askerlerin yerini doldurmak için yeni erler verilmişti. Harbe iştirak etmeyen hizmetçi, seyis ve diğerlerinin silahlarını küçük ve büyük ağırlıklarda ne varsa silahsız askere verilmek üzere beni tayin etmişlerdi. Adı geçen silahları 10 Eylül gününe kadar mevcut ederek cepheye götürüyordum…
Taburumun yemek, ekmek, silah ve cephanesini hayvandan yıkar yıkmaz, şehit olan askerlerin silahlarını toplayıp silahsızlara vermek vazifesini de yapıyordum.
Sakarya'nın son gecesini taşıyan 11–12 Eylül 1337 (1921)'de düşman çok asker kaybetmişti. Bu gecede Türk askerlerinin şiddetli taarruzuna dayanamayarak münhezime (yenilerek) umum cepheden çekiliyordu. 15 Eylül akşamına kadar mağlup Yunanlıları Sakarya'ya (nehrine) doldurmak için durmadan geceli gündüzlü kovalıyorduk. Sakarya üzerinden geçen demiryolu köprüyü berhava etmiş ve biz de Basra köyünü tutmuştuk. Burada 5. fırkamızın mülga (kaldırılmış) olduğunu öğreniyorduk.
Alayımız 23. fırka emrine verilmiş, cephane, silah ve eşyasını da mazbata mukabilinde teslim etmek üzere beni memur ettiler. Teslim bittikten sonra yeni teşekkül eden depo tabur yazıcısı olarak, yine Basra köyüne gelmem emrediliyordu. Basra köyü 200 haneyi aşkın bir köydü.
Yunan Mezalimi
Fakat mağlup Yunanlılar ricatlarında bu köyü yakmış, taş yığını olarak bırakmıştı. Üç Müslüman kadını da çıplak olarak balık istifi yatırmış, üç kıranlı süngüsünü kadınların göbeğinden saplamış ve yakıp kaçmışlardı. Kadın oldukları saçlarından belliydi ve saçları (her nasılsa) yanmamıştı. Aynı köyde ermek veya kadın olduğu belli olmayan bir kişiyi daha yakmışlardı
Bu feci zulmü irtikâp eden, hain ve mağlup Yunanlılara karşılık zulüm cezasını Yüce Mevla'm bize göstermeyecek miydi? Öyle feci bir zulmün hasmı ve bu cezanın icrasını Türk ordusuna bırakmasını ordumuz namına Ulu Allah'ımdan niyaz ederim
Berhava edilen beylik köprüyü tamir için 4 Ekim 1337 (1921) nihayetine kadar fevkalade kuvvet sarf edilmiş ve üzerinden tren geçirilmiş idi. Düşman da ikinci hatta yani Afyon' çekilmişti.
-devam edecek-
Bu yazıya yorum yazın
Bu yazıya gelen yorumlar.
DİĞER YAZILAR
MERHUM EBUL HASAN EN NEDVİ’NİN TÜRKİYE İZLENİMLERİ-3
Bursa’da Bursa’ya Ayın 15 inde, Çarşamba günü gittik. Bu şehir, İstanbul'un güneyinde
MERHUM EBUL HASAN EN NEDVİ’NİN TÜRKİYE İZLENİMLERİ-2
Türk’ün Gücü, Hindin Aklı, Arabın Mantığı Pazar günü saat 10’da edebiyatçılar ve
MERHUM EBUL HASAN EN NEDVİ’NİN TÜRKİYE İZLENİMLERİ-1
Kıymetli ziyaretçilerimiz geçen asrın son günü aramızdan ayrılan allame merhum Ebul Hasan e
MUSTAFA POLAT HOCAMIZDAN HATIRALAR
Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, değerli bir alimimizin bir seydamızın bazı hatıralarını
ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-13
HOCAMIN VEFASI Hocamın çok dikkat çeken bir özelliği de vefa duygusu idi. Buna dair bir misal
ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-12
HOCAMIN İBADET YÖNÜ Bana desen ki; “hocam, ibadette nasıldı.” Derim ki; “namaz adamıy
ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-11
VAKIFLARLA BİR MÜZAKERE Hatırlıyorum, bazen Türkiye genelinden vakıflar “vakıf okuması
ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-10
HOCAMIN DERSLERİNDEN Diyanet İşleri eski başkanı Mehmed Görmez bey hocamı ziyarete gelmişti
ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-9
MUHTELİF HATIRALAR HAKİKATLARI HURAFELERLE ZAYİ ETMEMEK LAZIM "Benim bir arkadaşım bir şeh
ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-8
ŞERCİL POLAT AĞABEY Merhum Şercil Polat ağabey Erzurum’da nurları hocamla birlikte ve belki
ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-7
BABAM HACI MUSA EFENDİ Babam hayatı boyunca hocama hep destek olmuş, aynı davanın ızdırabıy
- ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-6
- ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-5
- ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-4
- ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-3
- ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-2
- ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-1
- SEYDA MUHAMMED ZAHİD BAŞÇI HOCAMIZIN HATIRATI-7
- SEYDA MUHAMMED ZAHİD BAŞÇI HOCAMIZIN HATIRATI-6
- SEYDA MUHAMMED ZAHİD BAŞÇI HOCAMIZIN HATIRATI-5
- SEYDA MUHAMMED ZAHİD BAŞÇI HOCAMIZIN HATIRATI-4
- SEYDA MUHAMMED ZAHİD BAŞÇI HOCAMIZIN HATIRATI-3
- SEYDA MUHAMMED ZAHİD BAŞÇI HOCAMIZIN HATIRATI-2
- SEYDA MUHAMMED ZAHİD BAŞÇI HOCAMIZIN HATIRATI-1
- KIRKINCI HOCAMIZIN HATIRALARINDA 27 MAYIS
- SEYDA FETHULLAH AYTE EFENDİ’DEN BAZI HATIRALAR
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-15
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-14
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-13
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-12
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-11
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-10
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-9
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-8
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-7
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-6
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-5
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-4
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-3
- YAVUZ BÜLENT BAKİLER HOCAMIZDAN HATIRALAR-2
Ne yerde ne gökte zere ağırlığınca bir şey Rabbinden uzak (ve gizli) kalmaz.
Yûnus,61
GÜNÜN HADİSİ
Alî b. Ebî Tâlib (r.a.)'dan :
"Benim ağzımdan yalan uydurmayınız. Her kim benim ağzımdan yalan söylerse Cehennem'deki yerine hazırlansın."
SON YORUMLAR
- Bütün beytlerin tercümesini gönderebilir misiniz? sitede sadece son birkaç...
- Fıtrat, namaz, tevafuk, sırlar ve tüm bunların sahibi zişanı İlahi kusur...
- Selamünaleyküm İnternette mütalaalı risale i nur dersleri diye arama yapt...
- bu kıymetli yazıdan dolayı ahmed izz kardeşimize teşekkür ederiz çok mani...
- selamün aleyküm Ahmed kardeşimizi tebrik ediyor ve bu faideli tercümelerin...
- Yanında okuyan diğer öğrencileri; Molla Muhammed Kasori Molla Muhammed Era...
- Benim merhum babam Molla İbrahim Azizi de onun yanında icazeti tamamlamıştı...
- Teşekkürler. Sanırım Envar neşriyat idi.Tam hatırlayamıyorum.....
- Çok güzel bir çalışma Rabbım ilminizi arttırsın bu çalışmalarınızı...
- Merhaba, Ben Foliant yayınlarından uğur. Sizinle iletişim kurmak istiyoruz ...
TARİHTE BU HAFTA
ANKET
Sitemizle nasıl tanıştınız?
Yükleniyor...