Cevaplar.Org

BİR GAZİNİN SEFERBERLİK HATIRATI-4

Viranşehir’de sakin(yerleşmiş olan ) hükümete isyan eden Kürt aşireti, İbrahim Paşa’nın mahdumu Mahmut Bey üzerine 14 Haziran 1336 (1920)’de 24. Alay ile iki batarya top, bir bölük süvari takibe memur edilmişti. 18 Haziran gününe kadar takip edilmiş ise de elde edilememiş, Mahmut Bey ve beraberindekiler hükümete itaat edeceklerini elçi vasıtasıyla söz vermiş ve alayımızla birlikte yine cepheye hareket etmiştik.


2013-12-08 12:26:34

Viranşehir'de İsyan

Viranşehir'de sakin(yerleşmiş olan ) hükümete isyan eden Kürt aşireti, İbrahim Paşa'nın mahdumu Mahmut Bey üzerine 14 Haziran 1336 (1920)'de 24. Alay ile iki batarya top, bir bölük süvari takibe memur edilmişti. 18 Haziran gününe kadar takip edilmiş ise de elde edilememiş, Mahmut Bey ve beraberindekiler hükümete itaat edeceklerini elçi vasıtasıyla söz vermiş ve alayımızla birlikte yine cepheye hareket etmiştik.

Durmak Yok

Bizim için durma dinlenme yoktu. Çünkü bu vatan bizden sonsuz vazifeşinaslık bekliyor, Misak-ı Milli'nin çizdiği hududu elde ettirmedikçe silah elden bıraktırmıyordu. Nihayet Fransızların birçok (yerle birlikte) kansız işgal ettiği Şiftek istasyonu ve Birecik Kazası'nı tahliye ettirmişti(k). (Fransızlar) Cereblos'u tahliye etmediğinden, ani olarak (oraya) yıldırım taarruzu yapıldı. 7 vagon yiyecek ve giyecek eşya iştinam (ganimet) edilmişti. Düşman ağır zayiatla Akçakoyun İstasyonu'na çekilmek zorunda kalmış ve Halep'te karışıklık baş göstermiş olduğu birçok kaynaklardan haber alınmıştır.

Urfa, Suruç, Birecik, Şiftek ve Cereblos harekâtını başaran ve düşmanı Halep ve Ayıntep'e (Antep) kadar kovalayan alayımıza Birecik'te istirahat verilmesi emredildi. Fakat Ayıntep ahalisi Fransız kıtasının muhasarasından sıkışmış ve bizden yardım bekliyordu. Bu sefer istirahat etmeksizin Ayıntep'e yardıma koşuyor ve Su Boğazı denilen mevkie kadar ilerlemiştik.

Gaziantep Çarpışmaları

Kuvayı Milliye ve asker birlikte Dülük Baba ve Han Baba semtlerinde taarruz edilmiş ise de, düşmanın kuvveti bize nispeten çok fazla idi. Fransızlara karşı tekrar yapılan yağma hareketi ile Fransız muhasara kuvvetini dağıtmış, içeriden müdafaa eden Ali Şefik ve Arslan Bey kumandasındaki asker ve ahaliye yiyecek, erzak vs. vermiştik.

Bu sefer de toplanan düşman bize karşı taarruza geçmiş, bizi abluka etmeye çalışıyordu. Müdafaa neticesi bir türlü ilerleyemiyor(du). 4 yaralı er ve 4 hayvan zayiatımız vardı.

Fransızlar, Ayınteplileri kandırmak için tayyarelerle (uçaklarla) beyanname yağdırıyor(du). Esen rüzgâr bütün beyannameleri havadan inerken bizim askerin üzerine indirmişti. Fransa'nın attığı beyanname aynen şöyleydi:

"Düveli müttefika ile(Müttefik devletler) Devlet-i Osmaniye beyninde (arasında) akdolunan sulh muahedenamesinin ahkâmına tevfikan Kilis, Rumkale, Ayıntep, Urfa, Mardin, Birecik, Suruç Fransa'nın himayesi altına geçmiştir.

Fransa büyük millettir. Kavi, mert ve hayrı havahtır. Fransa kendi kuvveti ile mecbur kalırsa sulh ahitnamesinin ahkâm ve şeraitine riayet etmeyen şehir ve kasabaları cebren daire-i itaat ve inkıyadına alacak ve kendisini bu azim ve kararından hiçbir fert men ve tevkif edemeyecektir. Asiler er geç arz ve itaate mecburdurlar. Fransa kendi himayesi ve mandası altına giren bilumum ahalinin emniyet ve hürriyeti şahsiyetlerine tekeffül eder. Ve aileye, din ve mezhebine ve adet-i mahalliyeye katiyen tecavüz etmez.

Ayıntep şehri Fransa'nın kontrolü altında kema fissabik(daha önceki gibi) mıntıkanın memurini mahalliyesi (mahalli memurlar) tarafından idare olunacaktır. Fransa'nın, (Antep) ahalisinin refahının ve memleketin saadetinden başka bir gayesi yoktur.

Ayıntepliler vatanperver kisvesiyle yürütülen entrikacılar size sebat ve mukavemeti tavsiye etmekle cümlenizi helak ve harabiye (yok olmaya) sürüklüyorlar. Bunlar, Devlet-i Osmaniye'yi Almanların tarafında, harbi umumiyeye sürüklemekle Türkiye'yi tahrip ve perişan ettiler…

Gözünüzü açınız. Merhametle adaletin hangi tarafta olduğunu görünüz. Ve sizleri gittikçe harabiye ve belki de ölüme sevk eden şu fena âdemlerden kendinizi tahlis ediniz. Geliniz arz-ı itaat ediniz. Fransa sizi merdane kabule amadedir. Ancak bu suretle muazzez ailenizle birlikte müsterihane yaşayabileceksiniz. Mukaddes yurdunuz üzerine ölüm ve yıkım saçan bombardımanlara Fransa kıtaatı askeriyesini mecbur etmeyiniz. Fransa'nın bu ihtiratına inkıyat ve mütavaat (uyarılarına boyun eğme) gösteriniz. 28 Ağustos 1336 (1920)"

Bu beyannameye karşı Ayıntepliler daha fazla şiddet göstermişlerdi. Fırkamız, 30–31 Ağustos 1336 (1920)'de Ayıntep'in sol cenahı olan Arıl Köyü ve Balıklaya istikametine çekilmişti. Taburumuzun iaşe nakline memur edilmiştim. Fırsat buldukça savaş meydanında her erin ekmek ve yemeğini tevdi (verecektim) edecektim. Fırkamız düşmanla çarpışıyor(du). Erzakı ileriye nakletmek mümkün değil iken Ballıkaya'nın Cadın Köyü'ne kadar sokulmuş ve taburla irtibat tesis etmiştim.

15 dakika sonra sağdan külli (büyük) kuvvetle yüklenen düşmana müdafi bir vaziyette çekilmek mecburiyeti hâsıl olmuştu. Balıklaya gerilerine çekilmem için taburumdan emir verilmiş ise de, Ballıkaya'ya geçmek için düşman süvarisine esir olmak tehlikesi vardı. Sağ cenahta 3. taburun devamlı top atışından istifade ederek geriye çekilebiliyordum. Fakat iaşe ve mühimmat kaçırılmaması için düşman daima topla ateş ediyor, bir türlü bulduramıyordu.

Bu sefer de düşmanın makineli tüfek ateşine tutulmuştum. Arazinin dalgalı olmasından istifade ederek çukurluğun uzaması (bize) çok yardım ediyor(du). Hararet de çoktu.

Beş saat sonra Sinan Köyü'nü geçerek giderken düşman süvarileri gözüküyor, önüme dolaşmak ve beni esir etmek istiyor, soldan takip ediyorlardı. Beni esir etmek bir şey değildi. Çünkü su neden nesne yok, hararetten mekkâre (su ve yük taşıma) erleri ve benim ağzımız açılmaz (olmuş) ve dudaklarımız yapışmıştı. Türk süvarilerinin eline böyle bir fırsat düşmüş olsa dakika geçirmez esir ederlerdi. Fransızların ne kadar çekingen oldukları burada anlaşılmış ve kabul edilmişti…

Geri çekilen kıtaatımızın İbrahim şehir köyündeki iaşe zabiti Cemil Efendi'ye erzakı teslim etmemiz emrediliyordu. Gideceğimiz yolda su yoktu. Batal Köyü'ne girerken sıcaklığın şiddetinden bunalmıştım. Köyün yaşlı kadınlarından birinden bir testi su ele geçirebildim. Yanımdaki erler ile suyu nöbetleşe içtikçe vücudumuzdan çıkıyor(du). Birkaçımız da baygınlık geçirmiştik.

Bir müddet sonra yine sıcaklık ve ter içinde erzak teslim edilmesi vazifesine başlamıştık. Düşman durmadan dinlenmeden ağır toplarla bombardıman ediyor, kıtamız Birecik'e kadar çekilmek mecburiyetinde kalıyordu. Bu savaşta kuvvetimiz her hususta noksanlaşmış bulunmaktaydı.

10 Eylül 1336 (1920)'de Cereblos tarafında depo alayı teşekkül edilecek ve kıtalarımız tam kuvvetle düşmana saldıracak hale getirilecekti. Çünkü az bir kuvvet bizleri ricata (geri çekilme) mecbur ediyordu. Düşman kuvvetine muadil (eşit) kuvvetimiz olsa onlara göz açtırmıyorduk. (Buna rağmen) az bir kuvvetle Fransız ordusunu sarsıyor ve Ayıntep'te muhasarada bulunan Ali Şefik ve Arslan Bey kumandasındaki kuvvetimiz de (bizden) istifade ediyordu.

25 Eylül 1336 (1920) günü askerin erzak ve teçhizat tevzii (dağıtımı) ile uğraşıyordum. Öğle üzeri idi. İdrar beni pek fazla sıkıştırmış idi. Bulunduğum istasyon binasından uzaklaştım. Bir kenara oturur oturmaz gayet yüksekten bir tayyare sesi (işittim). Ama kuş gibi gözüküyor(du). Hemen sesi kesildi. Meğer pike yapmış. Beni bir telaştır aldı. Üzerimde asker elbisesi olduğundan beni sezmişti. İş işten geçmişti. Bombalar uzaklara düşmeye başladı. Hemen aklıma askerin bulunduğu binaya gitmeyeyim, aksi halde askerin imhasına sebep olurum diye geldi. (ben) tayyareye karşı nasıl korunurum diye düşünürken, doğan tavuk alır gibi, tayyare süzüldü. Arka tarafımdan bombaları dizmeye başladı. Geçti tekrar döndü. Bu sefer önümden geliyor. Bu vaziyet karşısında beni arkadan ve önümden kaçıncı dolaşmasıydı bilemiyorum. Bombalardan korunmak için sağa kaç yat, sola kaç yat, kalk. Yalnız (bereket versin) makineliye (atışına) tutmamıştı. Atılan bombalardan bir yara almamıştım. (Bu arada) pantolonumun tamamı bacağımdan çıkmıştı.

En son bombanın 5 metre kadar yakınıma düşmesiyle arazinin de kumlu olması ve beni kum bürümesi, haliyle işime yaramıştı. Tayyare beni ölmüş zannetmeli ki, Cereplas köprüsü tarafına doğru uçarak gözden kayboldu. Kum içinden kalktım. Baktım 50 metre geride kalan pantolonumu bulup giydim. Koşa koşa bölüğüme girdim. Beni çok iyi bilen Tabur Kumandanı İzzet Bey: "Çok iyi düşündün, düşmanın bombardımanından değil (bölüğe doğru koşsaydın) kendi mermimizle şehit olacaktın" diyordu. Ve beni bağrına basıyordu. Beni kovalamadan istifade edemeyen düşman tayyaresine askerin nerede olduğunu anlattırmamıştım. Tabur kumandanı bunu bir yararlık gösterdiğimi sayarak inhamı yazmıştı. 1 Ekim 1336 (1920) tarihinde Çavuşluğa nasb (terfi) ve tayin edildim.

-Devam edecek-

 

Bu yazıya yorum yazın


Not: Yanında (*) işareti olanlar zorunlu alanlardır.

Bu yazıya gelen yorumlar.

DİĞER YAZILAR

MERHUM EBUL HASAN EN NEDVİ’NİN TÜRKİYE İZLENİMLERİ-3

MERHUM EBUL HASAN EN NEDVİ’NİN TÜRKİYE İZLENİMLERİ-3

Bursa’da Bursa’ya Ayın 15 inde, Çarşamba günü gittik. Bu şehir, İstanbul'un güneyinde

MERHUM EBUL HASAN EN NEDVİ’NİN TÜRKİYE İZLENİMLERİ-2

MERHUM EBUL HASAN EN NEDVİ’NİN TÜRKİYE İZLENİMLERİ-2

Türk’ün Gücü, Hindin Aklı, Arabın Mantığı Pazar günü saat 10’da edebiyatçılar ve

MERHUM EBUL HASAN EN NEDVİ’NİN TÜRKİYE İZLENİMLERİ-1

MERHUM EBUL HASAN EN NEDVİ’NİN TÜRKİYE İZLENİMLERİ-1

Kıymetli ziyaretçilerimiz geçen asrın son günü aramızdan ayrılan allame merhum Ebul Hasan e

MUSTAFA POLAT HOCAMIZDAN HATIRALAR

MUSTAFA POLAT HOCAMIZDAN HATIRALAR

Takdim Kıymetli ziyaretçilerimiz, değerli bir alimimizin bir seydamızın bazı hatıralarını

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-13

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-13

HOCAMIN VEFASI Hocamın çok dikkat çeken bir özelliği de vefa duygusu idi. Buna dair bir misal

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-12

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-12

HOCAMIN İBADET YÖNÜ Bana desen ki; “hocam, ibadette nasıldı.” Derim ki; “namaz adamıy

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-11

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-11

VAKIFLARLA BİR MÜZAKERE Hatırlıyorum, bazen Türkiye genelinden vakıflar “vakıf okuması

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-10

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-10

HOCAMIN DERSLERİNDEN Diyanet İşleri eski başkanı Mehmed Görmez bey hocamı ziyarete gelmişti

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-9

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-9

MUHTELİF HATIRALAR HAKİKATLARI HURAFELERLE ZAYİ ETMEMEK LAZIM "Benim bir arkadaşım bir şeh

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-8

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-8

ŞERCİL POLAT AĞABEY Merhum Şercil Polat ağabey Erzurum’da nurları hocamla birlikte ve belki

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-7

ULU BİR ÇINARIN GÖLGESİNDE-7

BABAM HACI MUSA EFENDİ Babam hayatı boyunca hocama hep destek olmuş, aynı davanın ızdırabıy

Biz onu (Kur'an'ı) mübarek bir gecede indirdik. Kuşkusuz biz uyarıcıyızdır.

Duhân, 3

GÜNÜN HADİSİ

"Kelimetan hafifetan alellisan. Sakiyleten filmizan. Habiybetan ilerrahman: Subhanellahi ve bi hamdihi, subhanellahi'l-azim."

"İki kelime vardır ki, dile hafif, mizanda ağırdırlar: Sübhanellahi ve bi hamdihi, sübhanellahi'l-azim." (Buhari, Deavat: 11/175)

TARİHTE BU HAFTA

*İmam-ı Azam Ebu Hanife(r.a.) Vefat Etti.(6 Mayıs 765) *İkinci Dünya Savaşı Sona Erdi.(8 Mayıs 1945) *Osman Gazi'nin Doğumu(9 Mayıs 1252) *Ahmed Cezzar Paşa'nın Akka'da Napolyon'u Yenmesi.(10 Mayıs 1799) *1897 Türk-Yunan Savaşı Türk Zaferiyle Sona Erdi

ANKET

Sitemizle nasıl tanıştınız?

Yükleniyor...

SİTE HARİTASI